Bir akşam hemşiremin evindeyim. Dışarıda kar fırtınasının kopardığı çığlıklarla titreyen buğulanmış camlar sanki ılık odanın hararetiyle terliyorlardı... Bir aralık hemşirem, galiba bir iş için sofaya çıktı. Şimdi içeride küçük hemşirezademle, minimini Nermin ile yalnız kalmıştık. O benden bî-haber, sobanın arka tarafında süslü oyuncaklarıyla meşgul idi. Ne kadar bir zaman geçti bilemiyorum, birden giryeyi andırır mühtez, küçük, narin bir sayhacıkla haykırdı, ben deminden beri vâsi bir rehavetle yayıldığım sedirden birdenbire toplanarak “Ne var Nerminciğim” dedim, “ne oldu?”

O yaşlanmış gözleriyle, güzel, masum ve şayan-ı muhabbet maî gözleriyle bana baktı. O kadar küçük idi ki daha lâkırdı söyleyemiyordu. Sendeleyerek kalktı. Yanıma yaklaşarak elceğizini ağzıma götürdü. Ben bir şey anlayamayarak kıvırcık saçlarını okşuyor, ona soruyordum: “Söyle cicim ne oldu?”

O, manevî bir kuş lisanı olan manasız kelimelerini tekrar ederek pembe ve minik elini muttasıl dudaklarıma yaklaştırıyordu. Ben yine bir şey hissetmeyerek onu nevazişler içinde bırakıyordum...

*

Biraz sonra kapı açıldı, hemşirem geldi. Nermin güzel ve masum gözlerini münfailâne bana atfederek kucağımdan kaydı. Annesine koştu, elini annesinin dudaklarına götürdü: “Of anne, of...”

O küçük eli, o pembe ve ince parmağı şefkatkâr buseler ıslattı. Annesi şefkatli bir sesle mırıldanıyordu: “Vah yavrum, nasıl acıttın? Yine tavşanın ayağına mı sıkıştı?..”

*

O vakit anladım ki deminden benim hissiz dudaklarıma kalkan el, beyaz ve pâk tavşanının, sevimli oyuncağının sert ayağıyla acıyan şu küçük elceğiz acısını unutmak için sıcak bir busenin hararet-i devasını bekliyordu; muhterem, şefkatli, pür-muhabbet bir busenin deva-yı manevîsi...

Kaynak: Ömer Seyfettin (Mart 2020). Polat, Nâzım Hikmet. ed. Bütün Hikâyeleri (4 bas.). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. s. 44-45. ISBN 978-975-08-1944-5  
Telif durumu:

Bu eser, kültürel öneminden ötürü Türkiye Cumhuriyeti'nde kamuya maledilmiştir ya da 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre eserin koruma süresi dolmuştur. Kanun'un 27. maddesine göre:

  • Koruma süresi eser sahibinin yaşadığı müddetçe ve ölümünden itibaren 70 yıl devam eder.
  • Sahibinin ölümünden sonra alenileşen (herkesçe bilinir duruma gelen) eserlerde koruma süresi ölüm tarihinden sonra 70 yıldır.
  • 12. maddenin birinci fıkrasındaki hallerde (sahibinin adı belirtilmeyen eserlerde) koruma süresi, eserin aleniyet tarihinden sonra 70 yıldır; meğer ki eser sahibi bu sürenin bitmesinden önce adını açıklamış bulunsun.
  • İlk eser sahibi tüzelkişi ise, koruma süresi aleniyet tarihinden itibaren 70 yıldır.