Bize Göre/Bir Teşhis

BİR TEŞHİS

Beş altı seneden beri edebiyatımızın gösterdiği çıplaklık manzarası bütün fikir adamlarını düşündürse yeri var. Okuyup yazmanın halk arasında yayılması ve bundan dolayı okuyucu sayısının çoğal­ması nisbetinde yazı hünerine ârız olan bu soysuz­laşmanın anlaşılmaz sebepleri hakkında hayli şeyler söylendi. Felce uğrayan maalesef yalnız edebiyatımız değildir. Bu bitkinlik rengi, gizli bir hastalığın sa­rılığı gibi, ruh ve hayâlin bütün bahçelerinde yayıl­makta ve bütün yaprakları, yer yer soldurup ku­rutmaktadır. Geçen gün Türk Ocağı’nın bayramında


bütün iyi niyetlere rağmen, yaşlı ve yorgun iki san’atkârın ney ve sazından daha genç ve daha zinde bir şey dinlenilemediğine bakılırsa, musikîde de artık san’atkâr neslinin tükenmiş olduğuna hükmetmek lâzım geliyor.

Gerçi iyimserliği saflık derecesine vardıran bazı kalem sahipleri, hâlâ kısır çalı fidanları üzerinde taze güller görmekte ısrar etmektedir. Safdilliğin bu derecesi hakkında fikir beyan etmek, ancak tıb­bın salâhiyetine girer.

Bahsi dağıtmadan edebiyata dönelim! On, on beş seneden beri aynı nağmeyi geveleyip durduğu­muzun açık alâmetlerinden biri, okuyucunun yeni eserlere karşı gösterdiği hayretsizlik ve alışkanlık­tır. Bu alışkanlık, ancak âdet şekline gelmiş bir hassasiyetin uysallığı değil midir?

Aksülâmeller, hiddetler, kinler ve gayzların durduğu bir fikir âlemi içinde, artık yeni hiç bir eserin ortaya çıkmadığında zerre kadar şüphemiz olmama­lıdır.