Bektaşî Şairleri ve Nefesleri/Yemînî

YEMİNÎ

XVI ncı asrın ilk yarısında yetişen Bektaşî şairlerindendir. Bektaşîler arasında büyük bir şöhret temin etmekle beraber hayatı hakkında tarihî bir malûmat mevcud değildir. Tezkireler de ondan hiç bahs etmemişlerdir. Bugün elimizde 925 (M. 1519) de kaleme aldığı «Fazîletnâme» adlı bir eseri mevcuddur. 1325 (M. 1907) de tab’edilmiş olan bu eserde bilhas­sa İmam Ali’nin menkibeleri nazmedilmiştir. Müellif Akyazılı İbrahim Baba’nm dervişidir. Muhtelif Bektaşî mecmuaların­ da epeyce şi’rine de tesadüf edilen Yemînî, bilhassa Hurufi­lik ve Alevîliği terennüm eden bir şahsiyettir. Onun bir kaç şi’rini dercediyorum:


―1―

Her kim ki şek götürse Emîn-i velayete
Zulmette kala ermeye şem’-i hidâyete
Hubb-i habîb olanlara Şâh ola destgîr
Râh-ı necâta irgüre ayn-ı inâyete
Nâr-ı cahîm içinde kalur kim inanmasa
Fazl-ı Ali hakkında olan bu rivâyete
Ahmed katında ermedi bir şey bu menzile
Hayder gibi bu izzete hem bu kerâmete
Buğz ile ism-i Hayder’e inkâr eden hare
Lâ’net revadır eyle ol ehl-i şenâate
Eyler Yemînî şâm ü seher lâ’net ol seke
Kiniyle Âl-i Hayder’i saldı siyâsete

— 2 —

Nebiler serveri çünkim Muhammed Mustâfa geldi
Velâyet rehberi sultan Ali-yel-Murtezâ geldi
Emîneyn ü Saîdeyn ü Şehîdeyn ü şeh-i evlâd
Hasen hulk-ı Rızâ ile Hüseyn-i Kerbelâ geldi
Çü Zeynelâbidîn oldu atası âl ü evlâdın
Muhammed Bâkır u Ca’fer kamuya rehnümâ geldi
İmâm-ı heftümîn oldu yakın bil Mûsi-i Kâzım
İmâm-ı heştümin ba’de Ali Mûsâ Rızâ geldi
Tâki takvâ-yi dînin bil esâsı hem binâsıdır
Nakî devrân-ı âlemde kamu derde devâ geldi
İmâm-ı Askerî oldu peder Mehdî-i devrâna
Hudâ’nın fazlı erişti şükür sâhib livâ geldi
Yemîni ehl-i din oldur Ali’ye etmeye inkâr
Velâyet ehline Hayder imâm u pîşüvâ geldi


— 3 —

Her gönül kim nûr-i Hak’dan zer gibi sâf olmadı
Bu sırâtullah içinde ehl-i a’râf olmadı
Ârif-i nefs olmak istersen özünden vâkıf ol
Ârif-i nefs olanın da’vâsı güzâf olmadı
Hayme-i mîâd-ı Mûsâ’dan haberdar olmayan
Ol simürg-ı Lâmekân’m menzili kâf olmadı
Nüh felek burcunda her kim ehl-i ebrâr olmaya
Kâf ü nun emri içinde nûn ile kâf olmadı
Men reânî Fazl-ı Hak’dan zâhir oldu âleme
Özünü bilen bilür Hak’kı sözüm lâf olmadı
Levh-i mahfûz-ı İlâhîdir cemâl-i bülbeşer
Şol özünden bîhaberler ehl-i insâf olmadı
Ey Yemîni çün Kelâmullah-ı nâtıktır sözün
Görmeyen ayn-el-yakin bu yolda sarrâf olmadı

—4—

Sûretin nakşında gördüm Fazl-ı ism’ı a’zamı
Zülf ü kaş u kirpiğindedir Süleyman hâtemi
Lîmaallahın hayâlidir yüzün vech-i İlâh
Gösterir mir’at-ı mü’min on sekiz bin âlemi
Kim ki sâcid olmadı hüsnün önünde ey sanem
Sen anı merdûd-i şeytan bil değildir âdemi
Ârif-i nefs olmayınca nefsini bilmez fakîh
Ger olursa Hayderî vü Jendepûş-i Edhemî
Ey Yemînî tayyib ü tâhir olunmaz şöyle bil
Her kim içmez Sâki-i kevserden âb-ı zemzemi


— 5 —

Gerdiş-i çerh-i felek seyrân-ı aşk
Cümle eşyâ tâbi-i fermân-ı aşk
Ayn ü şîn ü kaf-ı Hak vechindedir
Hüsnünü gören olur kurbân-ı aşk
Zülf ü kaş u kirpiğinden dembedem
Görünür âşıklara ihsân-ı aşk
Zâhid ü âbid hacerdendir meğer
Bu sebebden olmaz ol mihmân-ı aşk
Küntükenz’in hânesinden geldi uş
Zâhir oldu âleme sultan-ı aşk
Sûret-i şâbin katat Fazl-ı îlâh
Dünye vü ukbâda ol cânân-ı aşk
Ey Yemînî âşık-ı vech ol bugün
Geldi çün âşıklara devrân-ı aşk
Pâdişah-ı dehr olursa nâgehan
Bende eyler özüne Rahmân-ı aşk


— 6 —

Lâm elifden arşa pervâz eyledim
Kâf ü nundan başıma tâceyledim

Nüh felek burcunda kurdum haymeyi
Lâmekân mülkini târâc eyledim
Kuvvet ü savt u Kelâm ü nutku rûh
Cümlesini hüsne muhtaç eyledim
Sûret-i şâbin katat görmek içün
Perdepûşî gör ne mi’râç eyledim
Beyt-i ma’mûr içre mesken tutalı
Ey Yemînî günde bin hâç eyledim


―7―

Bil ki sultân-ı velâyettir Emîrülmü’minîn
Şöyle bil şem-i hidâyettir İmâm-ül-müttekîn
Cümle mahlûkat içinde zât-ı Hak’dandır nişan
Mahzeni cümle ulûmun evvelin ü âhırin
Ahmed ü Mahmûd Ebülkasım Muhammed Mustafâ
Ana kardeşim dedi ol Rahmeten-lil'âlemîn
Cümle ashâb ortasında Fazl’ın ızhâr etti Hak
Âlemin fahrine ol oldu vasiyy ü hem yakîn
Lâ fetâ illâ Ali lâseyfe illâ zülfikaar
İşbu medhin cân ile zikr etti Cibrîl-i emin
Ahmed’in kaim makamı efdalinden âlinin
Bâb-ı ilmimdir deyu buyurdu Hatm-ül-mürselîn
İkimiz bir nûrdan halkız dedi Hayrülbeşer
Kim anın şânında münzeldir bu K ur’an-ı mübîn
Ey Yemînî Hayder’in medhini bir eşyâ tamâm
Yazamaz yerden göğe evrâk ola rûy-i zemin


―8―

Dediler zî kerâmet kânı Hayder
Dayanmaz derdimin dermanı Hayder
Hak’ın kudretleri senden ayandır
Velâyet mülkünün sultânı Hayder
Cemâda dil verirsen emr-i Yezdan
Verir nutkun ölüye cânı Hayder

Kamu mü’minlerin kalbinde mihrin
Olubdur dini hem îmânı Hayder
İmâm-ül-müttekinsin bellü bayık
Erenler merdinin merdânı Hayder
Behişt ehline sâkî-i ezelsin
Hak’ın senden erer ihsânı Hayder
Yemînî derdmende kıl inâyet
Dalâlette komagıl anı Hayder


―9―

Lîmaallah’ın makamı vech-i Fazlullah imiş
Limenilmülkün lisânı nutk-i Fazlullah imiş
Kâf ü nûnun nâtıkı hem kâinatın hâliki
Küntü kenz’in âşık u ma’şûku Fazlullah imiş
Kuvvet-i savt u kelâmin mebdei vü menşei
Lâmekân’ın gencinin sâhibi Fazlullah imiş
Âlem-i zât ü sıfattan ayni vü mâhiyyeti
Hem münezzeh cümlesinden zât-ı Fazlullah imiş
Gösteren esmâ-i hüsnâ öğreten esmâ-i kül
Söyleyen Tâhâ vü Yâsin yâ’ni Fazlullah imiş
Sâhib-i tenzil ü te’vil ü kitab-ı âsman
Ol kelâmullah-ı nâtık yâ’ni Fazlullah imiş
Enbiyâ vü evliyânın ma’budu hem maksûdu
Âdem ü Havvâ’ya mazhar hüsn-i Fazlullah imiş
Leyletülesrâ’da Ahmed gördüğü vech-i İlâh
Sûret-i şâbin katat ya’ni ki Fazlullah imiş
Nüh felek ü çerh ile seyr eyleyen şems ü kamer
Beyt-i ma’mûrun esâsı sakfı, Fazlullah imiş
İsm olan bilkuvve vü bilfi’l Fâ vü dâd ü lâm
Ey Yemînî her irenin nâmı Fazlullah imiş

―10―

Ey saçı; küfr-i siyâh ü vey ruh-i îmanımız
Dest-i kudretten yazılmış vechine Kur’an’ımız

Men nice terk eyleyem hüsnü cemâlin bilmezem
Çünki sensin cân içinde can ü hem cânânımız
Zâhid ü âbid bana der kim seversin hubları
Kim ki sevmez hubları oldur bizim şeytânımız
Ahsen-i sûrette gösterdi cemâlin Ahmed’e
Leyle-tül-esrâda Fazl-ı hâlik-ul-insânımız
Dünyeyi m ü’minlere zindan demiştir Mustafa
Hak bilür cennet olur vaslın ile zindânımız
Enbiyâ vü evliyadır gösteren esrâr-ı din
Zülf ü kaş u kirpiğinden mu’ciz ü burhânımız
Ey Yemînî âşıka ilm ü amel arz eyleme
Âşıkın sem’ine sığmaz defter ü dîvânımız