Bektaşî Şairleri ve Nefesleri/Kul Himmet
XVI ncı asrın son yarısında yetişen meşhur Kızılbaşlardandır. Hayatı hakkında malûmata sâhib değiliz. Yalnız «Menâkıbülesrâr Behcetülahrâr» adlı eserde bazı nefesleri kayıdlı bulunduğuna göre, XVI ncı asır içinde yaşadığı kuvvetle söylenilebilir. Bektaşilerin tertip ettikleri mecmualarda Hatâyî ve Pir Sultan'la beraber en çok bu şairin manzumelerine tesadüf edilmektedir. Bu da gerek yaşadığı asırda, gerek daha sonraki devirlerde büyük bir şöhret temin ettiğini göstermektedir. Bu maruf Kızılbaşın bazı manzumelerini dercediyorum:
Erenler şâhma kimse eremez
Şâhın Kanberine kul olmayınca
Her Kanberim deyen Kanber olamaz
Edeb ile erkân yol olmayınca
Arama ıraktan vardır yakini
Gerçek olan tâlip bulur hakkını
Yükletmezler sana yolun yükünü
Bükülüp kametin dal olmayınca
Cevâhir yanmasa aşkın oduna
Sikke yazarlar mı Şâhın adına
Seni hiç korlar mı tâlip evine
Zer gibi sararıp kal olmayınca
Mecnun olan gezer daim deştinde
Aşkın dolusunu tutar destinde
Seni taşırlar mı başlar üstünde
Mürşid nazar edüp gel olmayınca
Derdmend olmayınca gönül hâkolmaz
Âşık olmayanlar sîneçâk olmaz
Kul Himmet’im eder vücud pâkolmaz
Mürşid-i kâmilden el olmayınca
Zâhid Hû demeyi inkâr eyleme
Ya neye çağırır insan Hu deyu
Hu demenin aslı nedendir böyle
Gel edelim sana beyan Hu deyu
Evvelü âhır hüvallahu ekber
Cemâli nurundan doğdu bir gevher
Muhammed Mustafa İmamı Hayder
Oldu o gevherden ayan Hu deyu
Tecelli irişti çün başa gelip
O cevher mevcile huruşa gelip
Çerhi felek anda hem cuşa gelip
İstedi Âdemi devran Hu deyi[1]
Muhammed hâtem-i peygamber oldu
Ali evliyaya, şah, server oldu
Selman Muhammede hem rehber oldu
Ol günde yürüdü erkân Hu deyu
Erenler gizliydi ulu mekânda
Muhammedle Ali bir idi anda
Lâfetâ okuyup karşı duranda
Yedi kez çağırdı Cihan Hu deyu
Bir üzüm danesi ol Şah elinde
Kırklar dahi içti cümle mestoldu
Çıkınca Mustafa miraç yolunda
Şehadet eyledi Selman Hu deyu[2]
Ol üzüm danesin getirdi Selman
Kırklar demi ol dem etti galeyan
Muhammed onlarla birlikte ey can
Hu Allah söyledi irfan Hu deyu[3]
Kırklar dahi içti cümle mestoldu
Şahımerdan cümlesinden üst oldu
Hezar post bağlayıp kemerbest oldu
Semaa girdiler hemen Hu deyu
Kırkların birine nişter vuruldu
Aktı kan cümleden isbat olundu[4]
Hak anda mevcuttu mevcut bilindi[5]
Huvallah çağırdı Sultan Hu deyu
Anlar âşık idi yâr, yâra karşı
Niyaz eylediler Settara karşı
Kırkların cümlesi didara karşı
Baktılar kaldılar hayran Hu deyu
Hu demenin aslı böyledir böyle
Zâhid nedir sözün gelberi söyle
İmanın tazele şehadet eyle
Gel sen de yüzüne boyan Hu deyu
Kul Himmet meydanda sarhoş olalı
Habibin aşkına medhuş olalı
Can gözle tecellübe duşolalı[6]
Hayali gözümde mihman Hu deyu
Mürşid isen müşkilimi halleyle
Neden hâsıl oldu gürûh-i nâcî
Gel imdi gamla koma beni böyle
Evvel tatlı neydi sonrası acı
Hak verir kısmetim benim gıdamı
Kesmezem dilimden Bâri Hudamı
Yuğurmazdan evvel Cibril Âdemi
Hem Âdem yoğiken kim idi hacı
Arif arif ile gönül katmadan
Hak Taalâ bu Dünyâyı yapmadan
Selman dahi ol Kırklara yetmeden
Ya kim idi Kırklardaki duacı
İnsan fehmeyleyip kendin bilmeden
Havva Ana gelip hâmil olmadan
Eritip te kalb evini silmeden
Kim idi göklere dâreden Bacı
Ezelden beri sırrullah sır idi
Müminlerin kalbi dolu nur idi
Ne körüğü ne çekici var idi
Neden hâsıl oldu Ali kılıncı
Özün tasdik edip tevekküle gel
....................................................
Yüz yiğirmi dört bin nebiden evvel
Kim giydi başına ol nurdan tacı
Kul Hüseynim eder evveli yandım
Hakka ikrar verip kandım inandım
Kul Himmet(im kendin ârif mi sandın
De bana nerdedir Dünyanın ucu[7]
Pir bugün bize geldi
Gülleri tazeledi[8]
Önü sıra Kanber’le
Ali Mürteza geldi
Ali Mürteza şahım
Yüzüdür kıblegâhım
Miraçtaki Muhammed
Âlemde padişahım
Padişahım yaradan
Okur aktan karadan
Ben pirden ayrı düştüm
Yüz yıl geçti aradan
Aramı uzattılar
Yarama tuz attılar
Bir kul geldi fazlaya
Bedestanda sattılar
Sattılar bedestanda
Sesverir gülistanda
Muhammedin Hâtemi
Bergüzar bir aslanda
Aslanda bergüzarım
Pir hayalin gözlerim
Hep hasretler kavuştu
Ben hâlâ intizârım
İntizârın çekerim
Lebleri bal şekerim
Aşkın ile daima
Göz yaşları dökerim
Dökerim gözyaşını
Gör Mevlânın işini
Kepşi kurban eyledim
Yedi oğlak başını
Figan eyler melekler
Kabul olur dilekler
Yezid bir derd eyledi
O derd beni helâkler
Yezid bir derd eyledi
Melekler virdeyledi
Pirim bir şehir yaptı
Kapusun dört eyledi
Dörd Eylemiş kapusun
Lâlü gevher yapusun
Yezidler şehit etti
İmamların hepisin
Hasana agu verdiler
Hüseyne nice kıydılar
Zeynel ile Bâkırı
Bir zindana koydular
Zindan da bir ezadır
Câfer kulun gözedir
Câferin de bir oğlu
Musa Kâzım Rızadır
Takî Nakî ağlarım
Göz yaşımı çağlarım
On ikidir katarım
Dürlü metâ tutarım
Yüküm lâl ü gevherdir
Müşteriye satarım
Satarım müşteriye
Kervan kalsın geriye
Cebraili eşettim
Cenneteki huriye
Huriye eşeyledi
Hatırın hoşeyledi
Kanat verdi kuluna
Havada kuşeyledi
Kuşeyledi havada
Gezer dağda ovada
Elkardırmış Hakkına
Saf saf durmuş duada
El kaldırmış Hakkına
İsmi âzam okuna
İsmi âzam duası
Tatlı cana dokuna
Dokunur tatlı cana
Ağlarım yana yana
İmamların duası
Kaldı ulu divana
Ulu divan kuruldu
Cümle mahlûk dirildi
Yezid yürüyüş etti
Anda Muhtar vuruldu
Pir dediler Aliye
Hacı Bektaş Veliye
Hacı Bektaş tacını
Verdi Kızıl deliye
Kızıl deli tacımız
Şah Ahmet miracımız
Karaca Ahmet gözcümüz
Yalıncak duacımız
Kul Himmet üstadımız
Bunda yoktur yadımız
Şahımerdan aşkına
Hak vere muradımız[9]
Divane gönlümüz geçmez güzelden
Mihrin yereyledi tenden ya Ali
Benim arzumanım sensin ezelden
Gitmez mahabbetin candan ya Ali
Canü dilden sevenlerin canısın
Âşıklara medhitmenin şanısın
Noksana kalmaz mürüvvet kânısın
Geçersin günahtan kandan ya Ali
Müşkülünü halledersin dostuna
Çağırdıkça irişirsin düşküne
Kerbelâda yatan İmam aşkına
Şefaat umarız senden ya Ali
Nice yüz bin yıllar Kandilde durdun
Atanın belinden madere geldin
Anın için halkı gümana saldın
Bin bir dondan başgösterdin ya Ali
Tarikat içinde şemsü kamerin
Hakikat içinde zatı kemalin
İstemem Cenneti göster cemalin
Kul Himmet göçmezden bundan ya Ali[10]
Ezel meclisinde Kırklar ceminde
Muhammed nuruna bezendi Ali[11]
Kırklar ile bile âyîn-i cemde
Bu aşkın sırrına özendi Ali
İlmin başı dedi kendin bilesin
Muhammede dedi cem’e gelesin
Meydana getirdi aşkın dolusun
Kırklara şarabı sunandı Ali[12]
Tuba ağacından aldı dört yaprak
Pençei Abaya taksim kılarak
Bir hırka ayırdı içinde erhak
Giyindi eğnine donandı Ali
Mansur kabul etti Hakkın dârını
Erenlere verdi külli varını
Muhammede verdi Hak didarını
Ol nura bulandı boyandı Ali
Hu diyüp birliğe kuruldu erkân
Hakikat sürüldü dem ile devran
Semaa kalktılar cümle âşıkan
Kırk kerre meydanı dolandı Ali
Kul Himmet’im eder Hak mahabbete
Dahi yol gider mi birlikten öte
Mahabbetten kaçan eğri sıfâta
Lânetullah dedi ilendi Ali[13]
Lâilâheillallah yazılı
Zikredeni Azazilden sakınur
Lâilâheillallah yazılı
Hacı Bektaş Veli ismi dildedir
Muhammedin hup cemali güldedir
Fatıma Ananın gözü yoldadır
Lâilâheillallah yazılı
Hasan bahçesinin gülü açıldı
Şah Hüseyin tazelendi saçıldı
Şehîd olanlara hulle biçildi
Lâilâheillallah yazılı
Zeynel[14] yaralandı akıyor kanı
Bâkırın kazanda yıkandı donu
İmam Câfer elindedir erkânı
Lâilâheillallah yazılı
Musayı Kâzım Rızanın destine
Yüzsürelim Muhammedin postuna
Cebrailin kanadının üstüne
Lâilâheillallah yazılı
On iki İmamda saçı leylâ var
Bunca âşıkların sende meyli var
Mehdinin boynunda bir hamayli var
Lâilâheillallah yazılı
Kul Himmet üstadım derd ilâcına
Yüz sürelim Muhammedin tacına
Fatıma Ananın saçbağ ucuna
Lâilâheillallah yazılı
— 8 —
Gel gönül idrak eyle hem fehmeyle
Kimdir şu cihanın kaimmakamı
Muhammede etti Levlâkelevlâk
Ali evliyanın hatmü tamamı
Ol gece Muhammed miraca erdi
Erdi de tabibin yarasın sardı
Hakkın kudretinden konukluk gördü
İzzet etti dosta döktü taamı
Muhammed taama etti bismillâh
Bilesince el sundu Hazreti Şah
Dedi bu el kimin ya Resulâllah
Buyurdu Ali’nin eli ola mı
Ol gecede kabul oldu dilekler,
Zelzele etti hep çerhi felekler
Hak katında saf saf durur melekler
Ziyaret ettiler güzel Hocamı
Ol demde sohbetin hali bilindi
Allah bir Muhammed Ali bulundu
Anda seyrettiler Levhü Kalemi
Ali âlâdır Hakkın divanında
Hak Taalâ kim buyurdu şanında
Yedinci semada aslan donunda
Hikmetle gördüler Şahı keremi
Selman Arşa çıktı eyvallah etti
Ahmed’den bir üzüm şeyellâh [15] dedi
Kırklar ezdi içti eyvallah etti
Ali’nin verdiği engûr ola mı
Hak Muhammed Ali üçü o demde
Cümlesi de beli dedi o demde
Hocam da bile bulundu o demde
Anda dandılar doksan bin kelâmı
Doksan bin kelâmı şerhetti buldu
Kimin nihan kimin aşikâr etti
Otuz bini belli şerîat oldu
Seddetti bağladı nefs-i avâmı
Otuz bin tarikat iptida hali
Evvel rehberinden sundular eli
Gösterdi erkânı sürdüler yolu
Hoş bekle dedi post ile kıyamı
Otuz bin marifet zat sıfât olmaz
Aslı türabîdir kumları gelmez
Doksan bin hakikate değme ermez
Tanış rehberine bozma nizamı
Sen bu tecellâyı sende görmezsin
Bu arada eremezsen ermezsin
Âşıkın mührünü candan görmezsin
Dolaşır gezersin Beytülharamı
Kul Himmet’im tecellâsın kıldığım
El kavşurup divanında durduğum
Günahım çoktur gözlerin sevdiğim
Mürüvvet edip bağışla cürmümü
Seyran edip bu Âlemi gezerken
Uğradım gördüm bir bölük canları
Cümlesinin erkânı bir yolu bir
Muhammed, Aliye çıkar yolları
Cümle bir mürşide demişler beli
Tesbihleri Allah, Muhammed, Ali
Meşrebi Hüseynî, ismi Alevî
Muhammed, Aliye çıkar yolları
Durakları irfan bağile bostan
Silinmiş kalpleri gümandan, pastan
Cümlenin muradı bir fidan dosttan
Arı gibi sadalaşır ünleri
Sıratımız, anı, bunda geçmişler
Varlık, benlik binasını yıkmışlar
Al giymişler has donundan çıkmışlar
Gece Kadir, gündüz bayram günleri
Bir nefeste bir imâma uymuşlar
Birinin niyazın bine saymışlar
Kaynayıp ta kaptan kaba konmuşlar
Haber duymuş dost elinden canları
Kul Himmetim gerçeklerin bu meydan
Özün kurtarmışlar sıfat-ı şirkten
Hep içmişler Kırklar içtiği demden
Haber duymuş dost elinden canları
Her sabah her sabah ötüşür kuşlar
Allah bir Muhammed Ali diyerek
Bülbüller gül için figana başlar
Allah bir Muhammed Ali diyerek
Kısmetimiz kalbimizde buluna
Veyselkaran gitti Yemen yoluna
Arıyız uçarız kudret balına
Allah bir Muhammed Ali diyerek
Biz de çektik İmamların yasını
İşit gerçek erenlerin sesini
İmam Haşan içti ağu tasını
Allah bir Muhammed Ali diyerek
Ârif olan eleklerden elendi
Tâlib olan Hak yoluna dolandı
Şah Hüseyin al kanlara boyandı
Allah bir Muhammed Ali diyerek
Gönül kuşu kalb evinde yuvasın
Serime de çöktü şahin yuvasın
İmam Kâzım Musa Rıza duasın
Allah bir Muhammed Ali diyerek
Şah Takî ba Nakî nurolup gitti
Hasanı Askerî erolup gitti
Mehdî mağarada sırrolup gitti
Allah bir Muhammed Ali diyerek
Dört kitab yazıldı yurduna düştü
Kur’an Muhammedin virdine düştü
Kul Himmet pirinin derdine düştü
Allah bir Muhammed Ali diyerek
Dün gece seyrim içinde
Ben dedem Ali’yi gördüm
Eğildim niyaz deminde
Ben dedem Ali’yi gördüm
Üç çırağ yanar şişede
Aslanlar gizli meşede
Yedi iklim dört köşede
Ben dedem Aliyi gördüm
Kızıl güller deste deste
Bergüzar yolladım dosta
Üç dolu mihmandan iste
Ben dedem Ali’yi gördüm
Cennet kapusunda duran
Kilidin mührünü kuran
Yezide kılınan vuran
Ben dedem Ali’yi gördüm
Yüce dağlar coşkun coşkun
Kul Himmet’im aşka düşkün
Cümle meleklerden üstün
Ben dedem Ali’yi gördüm
Gece gündüz hayaline döndüğüm
Bir gece rüyama gir Hacı Bektaş
Günahkârım günâhkârdan bezerim
Özüm dâra çektim sor Hacı Bektaş
Yandı bu kulunun nedir çaresi
Gene tazelendi yürek yaresi
Unulmaz derdlere derman olası
Bu sınık bendimi sar Hacı Bektaş
Arının yaptığı bala benzersin
Şu garib ellerde gönlün eğlersin
Bendidüben ikrarına bağlarsın
Sâilin sattığı kul Hacı Bektaş
Gâhi bulut olup göğe ağarsın
Gâhi yağmur olup yere yağarsın
Ay mısın, gün müsün gökten doğarsın
Ilgıt ılgıt esen yel Hacı Bektaş
Derdimin dermanı yaramın öcü
Dörd anasır mevcud gürûh-i nâcî
Belinde kemeri başında tacı
Yüzünde parlıyor nur Hacı Bektaş
Daima Kul Himmet eder niyazı
Pir Sultan yolundan ayırma bizi
Ol mahşer gününde isteriz sizi
Muhammed önünde car Hacı Bektaş
Ta kalûbelâdan sevdik seviştik
Bizimle ezelî yardır mahabbet
Üstad mezarında ikrar konuştuk
Mü’mine kadim ikrardır mahabbet
Mahabbettir Lâilâheillâllah
Mahabbettir Muhammed Resulûllah
Mahabbettir Ali şah veliyullah
Üç isim, manada birdir mahabbet
Allah, Muhammed Ali ortasında
Beytullah içinde Hak haznesinde
Kudret kandilinde aşk sahrasında
Cibrilin gördüğü nurdur mahabbet
Kudret kelâmını söyler Cebrail
Rıza lokmasını sunar Mikâil
Canı cana ulaştırır Azrail
İsrafil ağzında Sûrdur Mahabbet
Mahabbettir yerin göğün direği
Mahabbet edenin yanar çırağı
Âşıka beytullah maşuk durağı
Hak nazar ettiği yerdir mahabbet
Mahabbet kadimdir insan içinde
Zira can severiz canlar içinde
Kırklar meydanında irfan içinde
Muhibban cem’inde güldür mahabbet
Cana can mahabbet etse erkândır
Erkândır mahabbet arzusu candır
Huri meclisine erse civandır
Rızanın yurdunda birdir mahabbet
Gel beri gel beri iman edersen
Gelme hakkın değil güman edersen
Sırrın tercemandır beyan edersen
Bu halkın içinde sırdır mahabbet
Bu her dem bahardır bunda kış olmaz
Öter bülbülleri, dilleri durmaz
Kokusu tükenmez hem rengi solmaz
Acep bağı var gülzardır mahabbet
Mahabbet edenler nasibin alır
Mahabbet ederse derd ehlin bulur
Serçeşme Muhammed Ali’den gelir
Dalgası tükenmez göldür mahabbet
Âşık gülşende hem Şirinü Ferhad
Leylâ da Mecnuna göründü üstad
Muhammed Ali’den kuruldu bünyad
Ta ezeldenberi vardır mahabbet
Kul Himmet’im makam özge makamdır
Mahabbet mihri on iki imamdır
Güzel Şahın huzurunda tamamdır
Hakikat vâsıl-ı yârdır mahabbet
Yerde insan gökte melek yok iken
Kudretinden bir nur indi süzüldü
Cümle mahluk kandildeki nur iken
Ayın Ali, mim Muhammed yazıldı
Ol dem yaratıldı div ile peri
Kaftan kafa hükmederdi herbiri
Vardı hem anların bir sultanları
Gayet pehlivandı zurbazu idi
Üç yüz elli batman gürzü çekerdi
Uzun kargı Kûh-i kaf’ı yıkardı
Cümle divler anın havfın çekerdi
Yedi iklim dört köşede raz idi
Üç yüz altmış arşın idi kameti
Hiçbir kula benzemezdi heybeti
Yetmiş yedi arşın idi sıfatı
Bakınca mağripten meşrike düz idi
Kafdağında bir bağ vardı hurmadan
Ol vakit yok idi Dünyada insan
Gördü bağ içinde bir taze civan
Şâd ü hurrem olup gayet sevindi
Nigâr mısın deyip sundu elini
Benliğinden geçti sındı halini
Özge bilemedi hiç ahvalini
Tezden hemen yüzüstüne yıkıldı
Yedi günden sonra buldu özünü
Eli bağlı kan doldurmuş gözünü
Sultan Süleymana vurdu yüzünü
Süleymansın şu bendimi çözindi[16]
Süleyman der kim bağladı elini
Kaddin hilâl olmuş bükmüş belini
Kim eyledi sana bunca zulümü
Hakkın emri böyle imiş gezindi[17]
Div de der ki beni bağlayan uşak
Âkil, baliğ değil on iki ancak
Bir darp ile beni eyledi helâk
Yavrı şahin gibi uçtu süzüldü
Süleyman der biz bu sırrı biliriz
O işi tutanı biz de sezeriz
Sanma senin bağlı bin yıl dahi gezindi «?»
Div de der ki âhırında nolacak
Bu dert bize kıyamete kalacak
Süleyman der Muhammed var gelecek
Âhırzaman yakın derler sezildi
Nice bin yıl geçti, nice bin saat
Yer duruldu karşı geldi yedi kat
Zâhir oldu Ali ile Muhammed
Karşısında div dirildi dizildi
Mekke Medinenin halkı duruştu
Dedi görenlerin tebdili şaştı
Kâbenin üstüne gölgesi düştü
Kamu görenlerin benzi bozuldu
Yedi iklim pâdişâhı geldiler
Geldiler de taraf taraf kondular
Tezden Muhammede haber veriler
Gelince bir haber ol gel tez dedi
Muhammed de dive nerde bağlandın
Adın nedir bunca nerde eğlendin
Süleyman nebiye Nuha varmadın
Elin bağlı bin yıl dahi gezindi
Div de der ki yüz bin adım atladım
Kaftan kafa kadar hükmeder idim
Süleyman nebiye Nuha uğradım
Ne yaram öğündü ne bağ çözüldü
Yüz yiğirmi dörde verilmez adet
Buna peygamberden bulmadım medet
El’aman mürüvvet kıl ya Muhammed
Kuşça canım kafesinden süzüldü
Süleymandan haberini alın mı[18]
Kaftan ırak yollarından gelin mi
Görünceğiz sen oğlanı bilin mi
Eğlenme de şu orduyu gezindi
Büyük küçük bu haberi duydular
Tellâl koyup çarşı çarşı sordular
Cümlesi de derildiler geldiler
Hepsi divin karşısında dizildi
Nice günler geçti aylar savuştu
Derd ehli de dermanına kavuştu
Bunca insan tekçe tekçe buluştu
Gümanım kalmadı umum[19] üzüldü
Div de der ki beni aldı bu merak
Gelemem bir dahi menzilim ırak
Aradığım oğlan burdadır mutlak
Yana yana şu vücudüm Közoldu
Muhamed der dive dava eyledin
Bunca halkı bir araya derledin
Oğlan burda sen oğlanı görmedin
Elin bağlı bin yıl dahi gezindi
Div de der ki sanman beni deliyim
Kaftan ırak yollarımdan gelirim
Görünceğiz ben oğlanı bilirim
Kaşlarından mim duası yazıldı
Hak emrile gökten Cebrail indi
İndi de namına sultanı sundu
Allah Muhammede selâm gönderdi
Muhammedsin div kendini çözündü
Muhammed Selmana gel dedi geldi
Âleme bir nurdur balkıdı doğdu[20]
Selman donunda da Aliyi gördü
Div Muhammed hırkasına sarıldı
Yerde insan gökte melek yok iken
Duyar idim çok div başın keserdi
Ali divin kusuruna kalmadı
Kimi inandı kimi inanmadı
Ta Elestten ikrar veren dönmedi
Münkirin gönlüne lânet yazıldı
Büyük küçük bu haberi işitti
Alinin sırrına kim erdi yetti
Div müslüman oldu sılaya gitti
Cemaat dağıldı alay bozuldu
Kul Himmet üstadım dediğim neden
Gitmiyor sevdası bir dem serimden
İkrarlık güderek Elest deminden
Hakkın ismi kalbimize yazıldı
Biz Muhammed Ali diyenlerdeniz
Dergâha doğru gider yollarımız
Şol güzel Aliyi sevenlerdeniz
Düvazde imam okur dillerimiz
Biz müminiz münafıktan üşendik
Türab olduk topraklara döşendik
Kemerbestlerden de kuşak kuşandık
Pir Ali ile bağlı bellerimiz
Biz müminiz kalbimizde kara yok
Bunda yoka yok demezler vara yok
Nasip olmuş ayrılığa çâre yok
Meğer harla açıldı güllerimiz
Biz de öğüt aldık bizden uludan
İhsan Muhammedden mürvet Aliden
Katara bağlıyız Kalûbeliden
Başta değil etekte ellerimiz
Rabba musahip eyilerimiz var
Aşinada gönül ilerimiz var
Tutulu kumrulu bağlarımız var
Şah Şah der de öter bülbüllerimiz
Kul Himmet’im sen de katara düzel
Mahabbet mülkünde âhırü ezel
Severim şahım Hasanım ne güzel
Aynımdan gitmiyor hayalleriniz
Hacı Bektaş tekkesine gireli
Dervişleri gül göründü gözüme
Zâhir bâtın himmetine ireli
Dervişleri gül göründü gözüme
Hacı Bektaş vatan tutmuş Urumdan
Bu nasıl sevdadır gitmez serimden
Hayır gülbank aldım güzel pirimden
Dervişleri gül göründü gözüme
Dervişleri mengûşesin takınır
Korkarım ki rakibinden sakınır
Anda Bismillâh âyeti okunur
Dervişleri gül göründü gözüme
Âşıkların badesini dolduran
Düşmüşlerin elin alıp kaldıran
Darı çaç üstünde namaz kıldıran
Dervişleri gül göründü gözüme
Üstadım Kul Himmet hem Kulhüvallah
Hüsnüne âşıkım Âmentübillâh
Yüzüm basa geldim derviş Feyzullah
Dervişleri gül göründü gözüme[21]
«Elif» Allah ismi okur yazarım
«B» bir nokta ile «T» yi ne güzel
Oturmuş kâtibler hüsnünü yazar
Kaldırıma nikabın değmesin nazar
Arafat dağında salınıp gezer
İsmailin usul boyu ne güzel
Mağrib ile meşrikini bezeden
Zâhir bâtın hikmetini gözeden
Haşan Hüseyin de gelir gazadan
Muhammed Alinin soyu ne güzel
Zeynel Bâkır Câfer yârlar yârenler
Zâhir bâtın hikmetine erenler
Akdağın başına döşenmiş erler
Abıhayat gölünün suyu ne güzel
Kâzımı Mûsa Rızanın dilinde
Hakkın bir nişanı vardır kulunda
Ken’an ile gezdim Mısır elinde
Yusufun yattığı kuyu ne güzel
Takî Nâki Askerîle akarım
Mehdi gelir deyu yola bakarım
On iki imamların yasın çekerim
Matem donu âşur ayı ne güzel
Musa Rıza dür çıkarır dükkânda
Kaynayup coşuyor gevheri kânda
Kul Himmet üstadım sevgisi canda
Kaşların «lâmelif» «B» yi ne güzel
Allah medet yâ Muhammed yâ Ali
Yusuf kuyusunda zindana düştüm
Gülbangi çekilen Bektaş-i Veli
Gayretiniz yok mu ummana düştüm
Fâtıma Ananın eteğin tuttum
Server Muhammede göz gönül kattım
İmam Hasan ile çok meta sattım
Şah Hüseyin ile dükkâna düştüm.
Zeyneli sevdim de aşnaya yettim
Bâkırı sevdim de musahib tuttum
Câferi Sadıkla göz gönül kattım
Naci deryasında ummana düştüm
Kâzımı Mûsa Rızaya kavuştum
Kerbelâ çölünde cenge giriştim
Kanlı asker ile hayli savaştım
Yaralandı sinem al kana düştüm
Takî Nakî Askerîdir nurumuz
Mehdî mağarada gizli sırrımız
Cebrail önümüzce rehberimiz
Kırkların ceminde erkâna düştüm
On iki İmam dergâhında emim var
Gice gündüz sohbetim var demim var
Çok günahım varsa neden gamım var
Ali gibi Şahımerdana düştüm
Kul Himmet üstadım bu nasıl yazı
Lezzet verir şirin mahabbet tuzu
Alinin altında Zühre yıldızı
Meylü mahabbeti Selmana düştüm
Benim günahım çok senin katında
Allah bir Muhammed Ali el’aman
Sen kerem kânısın zâhir bâtında
Allah bir Muhammed Ali el’aman
Fâtıma Hatice Zehra da bile
Bir dilek dilersen Hasandan dile
Şah Hüseyin ile girdik bu yola
Allah bir Muhammed Ali el’aman
Zeynel Bâkır Câfer üçü bir katar
Kâzım Mûsa Rıza gözümde tüter
Deryaya garkolan ummana batar
Allah bir Muhammed Ali el’aman
Takî Nakî Şah Askerî dostumuz
Yine arttı cümbüşümüz cûşumuz
Mehdî dedem Hak Resuldür başımız
Allah bir Muhammed Ali el’aman
Derdimin dermanı Sultan Yalıncak
Bağlanıp ta bir ikrara kalmcak
Şefaat umarım senden ölüncek
Allah bir Muhammed Ali el’aman
Ciğerciğim kebap gibi çevrilür
Döne döne aşk oduna kavrulur
Gönlümün evinde harman savrulur
Allah bir Muhammed Ali el’aman
Kul Himmet üstadım on iki katar
On iki dükkânda metaın satar
Tutular kumrular kafeste öter
Allah bir Muhammed Ali el’aman
Yetmiş iki buçuk millet dileği
Yaradana yalvarırım sabahtan
Ol zaman dolanır Hakkın meleği
Yaradana yalvarırım sabahtan
Herkes metaını alır satışır
Hak Muhammed Ali cara yetişir
Cümle kuşlar yuvasında ötüşür
Yaradana yalvarırım sabahtan
Seher vakti oldu nasıldır haller
Ol zaman açılır kırmızı güller
Sabahtan kapular açıktır derler
Yaradana yalvarırım sabahtan
Kul Himmet üstadım yolu kurdular
Kafeste ötüyor kumru tutular
Hak’ka yarar dilek kabul dediler
Yaradana yalvarırım sabahtan
Seyyah oldum şu âlemi gezerim
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
Kendi efkârımca okur yazarım
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
İki elim gitmez oldu yüzümden
Ahettikçe yaşlar gelir gözümden
Kusurumu gördüm kendi özümden
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
Bozuk şu dünyanın temeli bozuk
Tükendi daneler kalmadı azık
Yazıktır şu geçen ömre yazık
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
Kul Himmet üstadım ummana dalam
Gidenler gelmedi bir haber alam
Abdal oldum şal giyindim bir zaman
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
Gül bittiği yeri bilirim dersin
Bilir misin benlik şeytana düştü
Cevahir madinin bulurum dersin
Cevahir bulanlar ummana düştü
Ben Aliyi gördüm mahbup çağında
Selmanm çiğninde yolun sağında
Cennetten içeri firdevs bağında
Bülbül figan eyler gülşana düştü
Selmanın çiğninde bir oğlan geldi
Destur Şahım dedi elini aldı
Muhammed terini gül ile sildi
Ol zaman kokusu insana düştü
Muhammedi gören canlar ağladı
Sel sel oldu çeşmim yaşı çağladı
Cebrail Habibin belin bağladı
Kırkların ceminde erkâna düştü
Kırklar geldi her çiçekten derdiler
Koklayuben yüzlerine sürdüler
Her destesin bir güzele verdiler
Gül Muhammed nerkis Selmana düştü
Cennetin kapusun Kırklar açtılar
Tohumunu yeryüzüne saçtılar
Bir üzümü engûr edüp içtiler
Size mescit bize meyhane düştü
Kul Himmet üstadım dilek diledi
Seyyah olub şu âlemi eledi
Arafat dağında bir koç meledi
İsmail önünce kurbana düştü
- ↑ Dem bu demdir döner dervan Hu deyu: nüsha.
- ↑ Şey’enlillâh dedi...: nüsha.
- ↑ Muhammed şerbeti ezdi ol zaman, içtiler şerbetten her an Hu deyu: nüsha.
- ↑ Birlik demi olan ispat olundu, semaa girdiler uyan Hu deyu: nüsha.
- ↑ Hak mevcut mevcudat onda bulundu: nüsha.
- ↑ Muhammed Ali ben duş olalı: nüsha.
- ↑ Bu nefesin Kul Hüseyne ait olması da ihtimal dahilindedir.
- ↑ Taze geldi : Nüsha
- ↑ Bu manzumenin, Kul Himmete mensup bir derviş tarafından yazılmış olması muhtemeldir.
- ↑ Kul Himmetin geçti serden yâ Ali: nüsha.
- ↑ Aşkın erkânına boyandı Ali: nüsha.
- ↑ Kırlara başoldu sıvandı Ali: nüsha.
- ↑ Birliğe uymıyan ayrı sıfâta — aşk ile ahetti inledi Ali: nüsha.
- ↑ Zeylen'aba.
- ↑ Şey'enlillâh
- ↑ «Çöz imdi» yerine.
- ↑ gez imdi yerine
- ↑ «Alır mısın»
- ↑ Umut, ümit.
- ↑ Bir beyit noksan
- ↑ Hacı Bektaş nur göründü gözlerime : nüsha.