Barack Obama'nın Mısır devriminin ardından yaptığı konuşma
Herkese iyi günler. Hayatımızda çok az kere tarihin yazıldığına tanık olma ayrıcalığımız olur. Bu da onlardan biri. Mısır halkı sesini duyurdu, Mısır asla aynı olmayacak.
Başkan Mübarek, makamını bırakarak Mısır halkının değişikliğe olan açlığına karşılık vermiştir. Ancak bu Mısır’daki geçiş döneminin sonu değildir. Bu bir başlangıçtır. İleride zor günler yaşanacağını biliyorum, ayrıca pek çok soru da yanıtsız kaldı. Ama eminim ki Mısır halkı bu soruların yanıtlarını bulacaktır ve bunu barışçıl, yapıcı bir şekilde ve son haftalarda ortaya çıkan birlik ruhunu koruyarak yapacaktır. Çünkü Mısır halkı, demokrasi dışında başka bir seçeneği istemediğini açıkça belirtmiştir.
Devletin bekçisi olarak, vatansever ve sorumluluk sahibi bir şekilde hareket eden askerî kanat, Mısır halkının inandırıcı bulacağı bir şekilde bir geçiş dönemi yaşanmasını temin etmelidir. Yani, Mısırlı vatandaşların haklarının korunması, olağanüstü hal yasasının kaldırılması, değişimin kalıcı olması için anayasa ve ilgili diğer yasaların gözden geçirilmesi ve adil ve serbest seçimlerin yapılması için gerekenin yapılması temin edilmelidir. En önemlisi, bu geçiş döneminde, tüm Mısır halkının sesi ortaya konmalıdır. Zira, Mısır halkının son zamanlarda göstermiş olduğu azim ve barışçıl protest ruhu, bu değişimin arkasındaki itici rüzgâr olabilir.
ABD, Mısır’ın dostu ve ortağı olmaya devam edecektir. Demokrasiye güvenilir bir geçiş olmasını teminen gereken -ve talep edilen- tüm yardımı yapmaya hazırız. Ayrıca, Mısırlı gençlerin son zamanlarda gösterdiği yaratıcı ve girişimci ruhun, bu genç nesle ait olağanüstü potansiyelin kullanılmasını sağlayacak yeni fırsatlar -iş imkânları gibi- yaratmak için kullanılabileceğine de eminim. Ve biliyorum ki demokratik bir Mısır, sadece bölgede değil, tüm dünyada sorumlu bir lider olma rolünü ilerletebilecektir.
Mısır, 6.000 yılı aşkın süredir insanlık tarihinde önemli bir rol oynadı. Ancak Mısır halkının evrensel haklarını talep ettiği bu son haftalarda, tarihin çarkları baş döndürücü bir hızda döndü.
Çocuklarına gerçek özgürlüğün neye benzediğini göstermek için onları omuzlarında taşıyan anne ve babalar gördük.
Genç bir Mısırlının şunları söylediğini duyduk: “Hayatımda ilk defa dikkate alınıyorum. Sesim duyuluyor. Tek bir kişi olsam da, gerçek demokrasi işte böyle işliyor.”
Protestocuların “Selmiyya, selmiyya” —yani, “Biz barış yanlısıyız” diye bağırdığını pek çok kereler duyduk.
Korumakla yemin ettikleri halka ateş açmayan bir ordu gördük.
Ve, sokaklarda yaralananların yardımına koşan doktor ve hemşireleri, protestocuların silahsız olduğunu temin etmek için onları kontrol eden gönüllüleri gördük.
İnanç sahibi insanların birlikte dua ettiğini ve “Müslümanlar, Hristiyanlar, biz biriz, tekiz” şeklinde slogan attığını gördük. İnançlar arasındaki gerginlikler yüzünden dünyamızda hala uçurumlar olduğunu bilmemize rağmen; ve hiç bir gelişmenin tek başına bu uçurumları ortadan kaldırmaya yetmeyeceğini de bilmemize rağmen, bu tür görüntüler, farklılıklar tarafından tanımlanmamıza gerek olmadığını bize hatırlatıyor. Bizleri tanımlayan şey, paylaştığımız ortak insanlık olabilir.
Ve her şeyden önemlisi, yeni bir neslin ortaya çıktığını gördük —korkularını değil ama umutlarını temsil edecek bir hükûmet, sonsuz özlemlerine karşılık verecek bir hükûmet için çağrıda bulunmak amacıyla kendi yaratıcılıklarını, becerilerini ve teknolojiyi kullanan bir nesil bu! Bir Mısırlı bu durumu basitçe şu şekilde açıklıyor: Pek çok kişi değerli olduklarını ve kimsenin bundan sonra bu değeri ellerinden alamayacağını son bir kaç günde fark etti.
İnsanlık onurunun gücü işte budur ve hiçbir zaman inkâr edilemez. Mısırlılar bize ilham verdi, ve adaleti sağlamanın en iyi yolunun şiddet aracılığıyla olduğu yalanını çürüterek bunu yaptılar. Çünkü Mısır’da tarihin yönünü bir kez daha adalet doğrultusuna sokan ahlaki güç, şiddetin ya da umursamadan adam öldürmenin değil de şiddet içermeyen tutumun doğurduğu bir ahlaki güçtü.
Olaylar sırasında duyduğumuz ses ve görüntülerin hepsi Mısırlılara aitti elbet, ama yine de tarihin yankılarını duyduk —Berlin duvarının yıkan Almanların, sokaklara dökülen Endonezyalı öğrencilerin, halkına adalet yolunda liderlik eden Gandi’nin geçmişten gelen yankılarını duyduk.
Gana’da yeni bir ulusun doğuşunu kutlarken, bir yandan kendi ulusunu da mükemmel hâle getirmeye çalışan Martin Luther King’in dediği gibi, “İnsan ruhunda özgürlük arayışıyla haykıran bir şeyler vardır” Tahrir Meydanından gelen haykırışlar da işte böyle idi ve tüm dünyanın dikkatini çekti.
Bugün tüm Mısır halkına ait bir gün. Amerikan halkı Kahire’deki ve Mısır genelindeki görüntülerden çok etkilendi, çünkü bu olaylar bizi halk olarak tanımlayan nitelikler ve çocuklarımızı büyütmek istediğimiz bir dünya ile yakından bağlantılıdır.
Tahrir kelimesi özgürleşmek demek. Yüreğimizdeki özgürlük arayışına seslenen bir sözcük. Ve bu sözcük, Mısır halkının inandığı şeyler adına yaptıklarını, ülkelerini ve dünyayı nasıl değiştirdiklerini sonsuza dek bizlere hatırlatacaktır.
Teşekkür ederim.