Büyük Millet Meclisi'nin Bütün İslam Alemine Beyannamesi

Cenup çöllerinin bir köşesinde arzın seslerini dinleye dinleye yatan Peygamberi zişanın ruhlarını ruhlarımızla birleştirdiği İslâm kardeşlerimiz, Dini mübinin son askeri mahsur bir kal'a içinden size tevcihi hitab ediyor. Her taraftan üstümüze hücum ederek, yüksele yüksele Osmanlı vatanını büsbütün boğmak isteyen ölüm kuvvetleri ortasında tehlikelerle muhat bir ada içinde kalmış gibiyiz. Size nidalarını yetiştirmek isteyenler gayz ve kin ufuklarından kopup gelen tehdit ve şütum, kizb ve riya gürültüleri arasında hakikatin sadasını duyurmağa muvaffak olabilecekler mi? Sınırlarında muharebelerin yangım hiç bir zaman sönmeyen, etrafında husumet dalgalarının meddi nihayet bulmayan Anadoludan, bu ezeü gaza ve cihad topraklarından yükselen hitabımız acaba iğfal ve desisenin bin mâniası arasından geçip sizi bulabilecek mi?

Şam'ın, Kurtaban'ın, Kahire'nin, Bağdad'ın sükutundan sonra İslâm'ın son darülhilâfesi İstanbul da düşman silâhlarının gölgesi altına düştü. Afrika'nın sahilleri üstünden Akdenizi baştan başa kuşatan hatıra engiz diyarlara, Tuna yalılarından uralın şimaline, iç Asyanın ucu bucağı olmayan bozkırlarına, Ganjın, Pencabın velvelei sıytı hâlâ susmayan mamurelerine varıncaya kadar birer birer yâdellerin kahır ve cebri altma giren aziz kardeş yurdlarına ağlarken nihayet Kıblegâhı İslâmı, Ravzai Nebeviyi taşıyan Hicaz ve Yemen hıttaları, Filistin ve Irak, Hindistan müntahalarına kadar Asyada İngiliz saltanatının engin, nihayetsiz bir şehrahı oldu.

Kurunu vusta muharebelerinde vahşi ve hain bir idrak ile içinden tehlike gelebilecek komşu memleketleri boşluk haline çevirmek siyaseti şimdi aynı maksadla Anadoluya karşı tatbik ediliyor. Ta ki mahkûm Hindistanı mahkûm Mısıra raptedern yeni esir memleketler, yeni İngiliz müstemlekeleri Anadolu içinden gelecek bir tehdide maruz olmasun... Bunun için Selçukî Türklerinden, dokuzbuçuk on asrlık bir zamandan beri me'vayı İslâm olan Anadoluya taraf taraf istilâ orduları çıkardılar. Bunun için Yunan ordusu ismini taşıyan eşkıya sürülerinin kahir bir Türk ekseriyetile meskûn olan mamur ve mesut bir vilâyetimizi vurgunla, yangınla, kesimle ıssız ve viran etmesine karşı ses çıkarmadılar. Bunun için beynelmdel bir heyetin mutantan bir ilâmı Yunan ordusunu cürmü meşhud halinde kana bulanmış bir kaatil gibi yakalamış ve cihana karşı teşhir etmiş iken (işine devam et, sana beyanı itimad ediyoruz) dediler. Bunun için defteri âmalinde bütün Mora ve Tesalya müslümanlarının, cebnuî Arnavudluk, Makedonya ve Girit müslümanlannın kıtali yazılı olan bu sefil orduyu daha fazla muta' kılmak için başına bir İngiliz ceneralini kumandan tayin ettiler, ve o, yangını söndürecek, ürpere ürpere kaçıp giden muhaceretleri durdurucak yerde (cephelerinizi geri alın, yüzlerce köyü Yunan işgaline terkediniz) dedi. Bunun için Adana, Maraş, Ayıntap ve Urfa gibi en kadim İslâm memleketleri Fransız zabitlerinin idaresinde Ermeni kin ve gayzına, Ermeni ruhunun müfteris gılzat ve husumetine yenecek, parçalanacak bir av gibi terkedildi. Hükümeti elim bir mütareke ile silâhlarından tecrid edilmiş, orduları dağıtılmış bir millet, ana yurduna musallat olan başı boş bırakılmış ve yangıncı, yağmacı müstevlilere karşı müdafaadan başka ne yapabilirdi. Biz bu sebeple aile ocaklarımızda eski gazalardan yadiyâr kalmış silâhlarımızla analarımız ve kız kardeşlerimizle çocuklarımız ve ihtiyarlarımızla her tarafta düşmanı karşılayarak geri iten bir halk mücadelesine başladık. Istdâya yardım etmeyen, Yunan garet ve kıtaline yeni sahalar terketmeyen, halkın vücude getirdiği cepheleri geri almağa razı olmıyan Hükümetlerimiz İngiliz cebri altında birer birer mevkilerini terkettiler. Her ikisi namus ve hamiyetde tanınmış iki asker olan Rıza ve Salih Paşaların Hükümetlerini, haklarında Halife ve milletin emniyeti temamile tezahür etmiş iken istifa ettirmek suretile iskat ettiler. Halbuki Anadolunun istilâya uğrayan kısımları evvelce istilâ edilmiş memleketlerimizden muhaceret eden meskensiz maişetsiz yüzbinlerce muhacirle dolu olan topraklardı. Balkan muharebesinde yakılan köylerin, şehirlerin meşum alevde ve mazlûm bir halkın kanile boyanmış kızıl, korkunç bir salip önünde fevç fevç yurdlarından dışarı uğrayan muhaceretler henüz Anadolu topraklarında hastalıktan, açlıktan perişan bir halde sürünürken arkalarından eski katilleri yetiştirdiler. Başlarına tekrar musallat ettiler.

Birliğini, İstiklâlini müdafaa ettiğimiz Anadolu öz vatanından matrud olmuş kaç bedbaht müslüman millete darüleman olan bir topraktır. Kırımdan Bosna Hersekten, Kafkasyadan düşman akınları önünde terki diyar edenler gelip onda kendilerine bir vatan buldular. İşte parçalamak, dağıtmak istedikleri memleket, İslâmiyetin birçok bedbaht evlâdına bağrında yeniden hakkı hürriyet, hakkı hayat veren bu memlekettir. İçeride her gün biraz daha büyüyen, tesir ve nüfuzunu her an bir az daha artıran halk mukavemetini kırmak için İngiliz siyaseti her çareye başvurmağa karar verdi. Bu fikri en evvel cihan matbuatına (Türklere sulhu kabul ettirmek için vesaiti zecriye kullandacak), suretinde ilân ettiler. Tarihi siyasinin hiçbir devrinde Hükümet adamları maksadlarını riya ile örtmekte, şimdi görüldüğü kadar şerir ve küstah olmamışlardır. Türk payitahtının Türklere terkedileceğini, Halife ve Sultanın İstanbulda ipka olunacağını Hindistana resmen tebliğ eden İngiltere aradan on gün geçmeden bu taahhüdü alenisini bilfiil nakzetmekte hiç bir beis görmedi, İstanbul işgali askeri altına alındı. Askerlerimiz gece uykusu arasında yataklarında bastırılmak suretiyle şehit edildi. En maruf ricali mülkiye ve askeriyemiz, erbabı kalemimiz bir çok mebuslar ve ayân tahassüngâhında haydud yakalanır gibi tevkif ve nefyedüdüer. İstanbul İngiliz idarei örfiyesi altına alındı ve bunun üzerine Milet Meclisi ecnebi tahakküm ve tazyikindan hür olan bir kısım memlekete çekdmeğe mecbur oldu. Sulhu hazırlamak için Payitaht işgal edildi. Sulhu hazırlamak için meşru Hükümetlerimiz indirildi. Sulhu hazırlamak için İngiliz himayesi altına imzasmı koymuş, her şeyi garbın adalet ve merhametinden bekleyecek kadar anlayışsız idaresiz bir adam yeniden sadarete getirildi. Anadolu mukavemetini kırmak için kendi Hükümetimizi, kendi milletimiz aleyhine taslit etmek, makamı iftayi şerefi islâm için kanını akıtan mücahitlerin aleyhine kullanmak gibi iblisane bir fikri sahai tatbika koydular. İdraksizlik ve cehli gayz ile gözleri kapanmış olan bir kaç adamı Anadolu kuvvetlerini arkadan vurmak üzere harekete getirdiler. Orduyu terhis etmek köylülere Kuvayı Milliyeyi âsi tanıtmak, milleti kendine şeref veren en asil ve civanmerd evladına karşı şüphe ve tereddüde düşürmek, sulhü hazırlamak için İngiliz emri altında çalışan vatansızların ilk işi oldu. İşte biz, bir taraftan müstevlileri geldikleri yerlere tardetmek diğer taraftan iğfal ve ifsad edilenleri yola getirmekle meşgul olduğumuz bir zamanda sizi hakikatten haberdar etmek istedik. Zira öğrendik ki Mısırda ve Hindde olduğu gibi İslâmın başını İslâmın elde ezenler bizi Halifeye âsi ve günahkâr bir zümre olarak tanıtmak istiyorlar. En eski zamanlarda olduğu gibi bu gün de İslâm dinine ve İslâm alemine karşı deruhte ettiği muazzam vazifeye gevşemez, sarsılmaz bir iman ile sadık olan milletimiz düşmanların tezvir ve iğfaline kapılmaktan sizi tahzir eder. Cenubun kızgın çöllerinden Şimalin buzlu iklimlerine ve şarktan garba kadar asırlar arasında gazadan gazaya koşan milletimiz din yolunda kurban ettiği milyonlarca şehitlerinin vediai mübareki olan maksada merbut kalmakta devam ediyor, İslâmın son yurdunda son kurtuluş cihadını yapan kardeşlerinize karşı en büyük zulmü yalnız idlâl ve tezlilden ibaret olmıyan düşmanların cebr altında neşrettirdikleri fetvalara cevap olarak Anadolunun her tarafmda dini mübinin sadayı hakikisi yükseldi. Yüzlerce müftü ve müderrisin müşterek imzalarile ısdar ettikleri fetvalar doğru yolu milletimize ve cihanı İslâma işaret etti: "Adayı müslimin olan düveli muhasıma tarafından fiilen işgal edilen makamı Hilâfette cüyuşu müslimin silahlarmdan tecrid, devairi hükümete vazıyed ve idarei örfiye dân ve hukuku Hilâfet gasp edildikten sonra Halifei müsliminin istihlâsı hususunda kudreti mümkinelerini sarfetmek bilumum müslimine farzolduğunu" ulemayı dinimiz tebliğ ve tamim ettiler. Bu sadayı şer'iyi siz de işidin. İslâm birliği fikrinin muahharan en büyük mümessili olan Yavuz Sultan Selimin dediği gibi "İslâm gönüllülerinin toplu olması için kendisini perişan eden" milletimize onun davavı istiklâline, manevî teyit ve müzaheretinizi bir saniye eksik etmeyin, tâ ki islâmın bir kûsufu tamma giden güneşi büsbütün kararmasın, tekrar alemimiz üstünde ışıldamağa başlasın. Selâm ve hidayet her zaman din kardeşlerimizin üzerine olsun.

9 Mayıs 1336 (1920)
Büyük Millet Meclisi emriyle Reis

Mustafa Kemal

Kaynak: "T.B.M.M. Zabıt Ceridesi" (PDF). tbmm.gov.tr. ss. 248-249. 24 Nisan 2021 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Şubat 2024. 
Telif durumu: