Ahmet Necdet Sezer'in Türk Dil Kurumu'nun 75. kuruluş yıldönümü için düzenlenen etkinlikteki konuşması

Değerli Konuklar,

Türk Dil Kurumu'nun kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen etkinlikte sizlerle birlikte olmaktan ve 75. yıl coşkusunu paylaşmaktan mutluluk duyuyorum.

Bir ulusun tarih, kültür, sanat birikimine, kendine özgü sistematik bütünlüğü içinde anlam kazandıran, ortak duyarlılığın oluşmasına ve ulusu var eden öz değerlerin gelecek kuşaklara aktarılmasına olanak veren, duygu, düşünce, anlatım ve kültür birliğini pekiştirerek, toplumları güçlendiren, birarada yaşayan insanların doğru iletişim kurmalarına aracılık ederek, düşünce dünyasını zenginleştirip, ufkunu geliştiren dil, toplulukları ulus yapan temel ögedir.

Dünyada konuşulan en eski ve köklü diller arasında yer alan Türkçemiz, geniş bir coğrafyada yaygın biçimde kullanılmakta, ortak geçmişi paylaşan kardeş ülke ve topluluklar arasında koparılmayacak güçlü bağlar oluşturmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti'nin çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarılması için kapsamlı dönüşümler gerçekleştiren Yüce Atatürk, Türk Devrimi'nin başarıya ulaşması sürecinde dil konusuna özel önem vermiştir. Dil Devrimi'nin en önemli aşamalarından biri olan Harf Devrimi, 1928 yılında gerçekleştirilmiş, Latin harfleri kabul edilmiş ve kullanılmaya başlanmıştır.

Türkçe'nin ses yapısına uygun olan ve kolay öğrenilen yeni harflerin kullanılmasıyla dildeki değişim, yalınlaştırma ve özleştirme çabaları yaygınlaşmış, toplumun eğitim düzeyini yükseltmeye yönelik girişimlerin önü açılmıştır.

Dili, ulusal birliğin en sağlam dayanağı olarak gören Atatürk, Türk diline öz benliğinin kazandırılması, yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılması, Türk dilinin ve kültürünün bilimsel yöntemlerle araştırılması amacıyla 12 Temmuz 1932'de Türk Dil Kurumu ile adını kendisinin koyduğu ve 1936 yılında öğretime başlayan Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'ni kurdurmuştur.

Türk Dil Kurumu, yüklendiği sorumluluğun bilinciyle Dil Devrimi'nin başarıyla sürdürülebilmesi için öncü ve örnek olmuş, topluma yol gösterici hizmetlerde bulunmuştur.

Türk Dil Kurumu'nun kurulmasından kısa süre sonra toplanan ve daha sonraki yıllarda da sürdürülen Türk Dili Kurultayları, Dil Devrimi'nin başarıya ulaşmasında önemli rol üstlenmiştir.

26 Eylül 1932'de gerçekleştirilen Birinci Türk Dili Kurultayı ile birlikte Dil Devrimi kapsamında yürütülen çalışmalar bir seferberliğe dönüştürülmüştür.

Dil Devrimi, ulusal kültürün gelişmesi için, ulusal dilin yeniden canlandırılması ilkesine dayandırılmış, Türkçe'nin Devletimizin resmî dili olduğu, Anayasa'nın değiştirilemeyecek kuralları arasında yerini almıştır. Yüce Atatürk, Türk dilinin gelişmesi ve zenginleşmesi yönünde plânlı, akılcı ve engin bilgiye dayalı çalışmalarıyla topluma örnek olmuştur. Bugün matematikte kullanılan birçok terim, Atatürk'ün karşılıklarını bulduğu ve yaşamımıza kazandırdığı Türkçe sözcüklerden oluşmaktadır.

Atatürk'ün, Türk dilini çağdaş uygarlığın kavram ve değerlerini karşılayacak yetkinliğe eriştirmek amacıyla başlattığı öngörülü girişimlerini, bugün de hayranlıkla anmakta, bundan sonra bu yönde sürdürülecek çalışmalara gönülden destek vermekteyiz.

Değerli Konuklar,

Daha önceki konuşmalarımda birçok kez belirttiğim gibi, dilimizde ne yazık ki bir yozlaşma yaşanmaktadır. Toplumumuzun geniş kesimlerinde, Türkçe'nin doğru, etkin kullanılmasına özen gösterilmemekte, dilimizdeki yabancı sözcüklerin sayısı hızla artmaktadır.

Özellikle son yıllarda, iş yeri adlarında yabancı kavramların yanı sıra Türkçe'yle yabancı sözcüklerin, yaratıcılıkmış gibi biraraya getirilerek kullanılması üzüntü vericidir.

Bizleri üzen bu duruma yurttaşların duyarlılık göstermesi, gerekirse konuyla ilgili düzenlemelerin yapılması soruna kısmen de olsa çözüm getirecektir.

Yazılı, işitsel ve görsel basın-yayın organlarında dilin yanlış kullanımını özendirir nitelikteki yayınların sayıca çokluğu ve kitleleri etkilemesi de konunun diğer kaygı verici yönünü oluşturmaktadır.

Tüm bireylerin, Türkçemizin doğru ve etkili kullanımı konusunda duyarlı olmasının, yabancı sözcüklerden arınmış konuşma ve yazı dilini yeğlemesinin birbirimizi daha doğru anlamak ve iyi tanımak yönünden büyük önem taşıdığına inanıyorum.

Türkçe'deki kimi sözcüklerin okunması ve yazılmasındaki yanlışlıkların ortadan kalkması konusunda eğitim kurumları önemli rol üstlenmelidir.

İlköğretimden yükseköğretime eğitimin tüm kademelerinde dil konusuna özen gösterilmeli, eğitimcilerimiz bireylere küçük yaşlardan başlayarak, dil bilinci kazandırmalıdır.

Türkçe'nin zengin sözcük yapısına karşın, yurttaşlarımızın az sayıda sözcük kullanması, bilgi ve sözcük dağarcığını geliştiren en önemli etkinliklerden olan okuma alışkanlığı kazanamamaları dilin gelişimini yavaşlatmaktadır.

Yurttaşlarımız, yazılı ve sözlü anlatımlarında, zengin deyim, özdeyiş ve atasözlerimizden yararlanmaya, dili severek, bilerek, anlayarak kullanmaya özendirilmelidirler. Dilimizin bilinçle işlendiğinde tüm beklentileri karşılayacak zenginlikte olduğunun ayırdına varılması çok önemlidir.

Anadil Türkçe'nin öğrenimini kendiliğinden tamamlanan bir süreç olarak değerlendirmek dil gelişimini önemli ölçüde engellemektedir. Bu konu yabancı dil öğrenimi gibi yoğun uğraş gerektirmekte, anadilin gelişiminin temelleri doğuştan başlayarak atılmaktadır. Sağlıklı anadil gelişiminin başka uzmanlıkların yolunu açacağı bilinmelidir.

Ders kitaplarında, sıklıkla yapılan anlatım, yazım yanlışları ve kimi kavram kargaşaları tümüyle ortadan kaldırılmalı, yanlışların sürdürülmesi önlenmelidir.

Bu konuda yönetimlere de önemli görevler düşmektedir. Eğitim ve öğretimin Devlet politikası olması gerektiği hiçbir zaman unutulmamalı, çağdaş düşünceye, kültüre ve sanata saygılı olunmalı, bu değerler gençlere benimsetilmeli ve yaşatılması sağlanmalıdır.

Bilimin ve tekniğin artan gereksinimlerini karşılamak için yeni terim ve sözcükler türetilmesi, dilleri geliştirdiği gibi, bilim insanının düşüncelerinin kapsamını genişletmekte, yaratıcılığını olumlu yönde etkilemektedir. Yurttaşlarımızın evrensel kavram ve düşünce biçimlerinden etkilenerek, onları etkileyecek duruma gelmesinin ve kültürümüzün gelişip, dünya kültürüyle bütünleşmesinin ön koşulu, ulusal birliğimizin yapı taşlarından olan dilimizi korumak, zenginleştirmektir.

Kültürümüzün evrensel niteliğinin ve Ulusumuzun saygınlığının artması, Türkçe'nin yaşayan bir dil olarak gelişimini sürdürmesiyle olanaklıdır.

Toplumların bilgi, kültür ve sanat düzeylerinin, dillerinin ve anlatım olanaklarının gelişimine koşut olduğu bilinmelidir.

Bir ulusun, ekonomik, siyasal, kültürel bağımsızlığını ve dünyadaki onurlu yerini korumasının, benliğine sahip çıkmasıyla, kendisine güvenmesiyle ve ulusal dilini bir zenginlik olarak yaşatması ve geleceğe taşımasıyla olanaklıdır.

Türkçe'nin korunarak geliştirilmesi, zenginleştirilerek geleceğe taşınması ve Yüce Atatürk'ün başlattığı dil çalışmalarının amacına ulaşmasını sağlamak en önemli görevlerimizdendir. Türkçe'yi yalın, yabancı kültürlerin kuşatmasından uzak, saygın bir dil konumunda görmek, Ulusumuzun özlemidir.

Türk dilinin zenginleştirilmesinde, yazarlarımızdan bilim insanlarımıza, eğitim kurumlarından basın-yayın organlarına ve yurttaşlarımıza kadar herkese görev düşmektedir.

Kamuoyunu bilgilendirme görevini yerine getirirken, geniş kitlelere seslenerek, dilin kullanımını ve gelişimini doğrudan etkileyen yazılı, işitsel ve görsel basınımız da, sorumlu bir yaklaşımla, Türkçe'nin doğru kullanımında yönlendirici bir rol üstlenmelidir.

Türk diline gönül veren kurumlarımızın, bilim insanlarımızın, araştırmacılarımızın, sanat ve yazın dünyamızın seçkin isimlerinin dilimize yönelik duyarlılıklarının ve önemsediğimiz çalışmalarının, Türkçe'nin korunması konusunda topluma yol göstereceğine inanıyoruz.

Cumhuriyetimizin temel kurumlarından Türk Dil Kurumu, Atatürk'ün hedeflediği gibi dilimizin, çağdaş uygarlığın gerektirdiği kavram, sözcük ve terimleri karşılayacak eğitim, kültür, bilim ve sanat dili durumuna getirilmesi konusunda kurulduğu günden bu yana özgün çalışmalar gerçekleştirmiştir.

Türk Dil Kurumu'nun görevlerini, kuruluş ilke ve amaçları doğrultusunda, önümüzdeki dönemde de başarıyla yerine getireceğinden kuşku duymuyoruz.

Türk dilinin gelişimi yönündeki çabaların tüm yurttaşlarımız tarafından ortak bilinç ve sorumlulukla sürdürülmesi umuduyla, Türk Dil Kurumu'nun 75. Kuruluş yıldönümünü gönülden kutluyor, bu anlamlı etkinliği düzenleyen Türk Dil Kurumu'na ve bu etkinliğin gerçekleşmesinde emeği geçenlere teşekkürlerimi sunuyor, esenlikler diliyorum.

Kaynak: "Türk Dil Kurumu'nun 75. kuruluş yıldönümü için düzenlenen etkinlikte yaptıkları konuşma". 12 Temmuz 2007. 4 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
Telif durumu: