Abdurrahman Dodurgalı'nın 5 Ekim 2010'da TBMM'de yaptığı konuşma
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 23’üncü Dönemin Beşinci Yasama Yılının hepimiz hakkında, ülkemiz hakkında hayırlara, uğurlara, bereketlere vesile olmasını diliyorum. Hepimize iyi çalışmalar diliyorum.
Camiler ve Din Görevlileri Haftası sebebiyle bu konuşmayı yapmak üzere huzurunuzda yer almış bulunuyorum.
Devlet Bakanlığımızın 1986 yılında camilerimizin çevresinin ve camilerimizin içlerinin senede en az 1 kere temizlenmesini, genel ve umumi bakım yapılmasını sağlamak, camilerimizde yapılan faaliyetler aracılığı ile toplumumuzdaki birlik ve beraberliği pekiştirmek, kardeşlik duygularını daha yüceltmek, millî bütünlüğümüzü canlı tutmak amacıyla bu hafta ihdas edilmiştir.
Kelime anlamı “toplayan, bir araya getiren” demek olan camiler, inananların yüce Rabbimiz huzurunda saf tuttukları, rükûya varıp secde ettikleri kutsal mekânlardır. Kur’an’ın ifadesine göre insanlar için inşa edilen ilk mabet Kâbe’dir. Diğer bütün camilerin ise Kâbe’nin birer şubesi durumunda olduğu kabul edilir.
Kur’an’da geçen “Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namaz kılan, zekât veren ve Allah’tan başkasından korkmayanlar imar eder.” (9’uncu sure, Tevbe Suresi, 18’inci ayet) Mealini verdiğimiz bu ayeti kerime, inananların cami yapma ve yaşatma hususundaki gayretlerine ve motivasyonlarına esas teşkil etmektedir. Bu gayretin ilk ve en önemli örneği de Hazreti Peygamberimiz tarafından Mekke’den Medine’ye hicretinden sonra kendisinin de bizzat bedenen yapımında çalıştığı Mescidi Nebevî’nin inşası ile verilmiş ve o günkü aşk ve şevk devam ettirilerek günümüze kadar getirilmiştir.
“Allah evi” diye tanımlanan camilerin yapımı ve yaşatılmasında ibadet aşkı ve ruhu hâkim olmuş, bu husus insanlarca ilahi bir buyruk olarak da kabul edilmiştir.
Camiler, inanan insanların herhangi bir ayrıma tabi tutulmadan, sınıf farkı gözetilmeden zengin-fakir, amir-memur bir araya geldikleri ve hayatın günlük koşuşturmasından, yorgunluğundan arınıp manevi huzura kavuştukları mekânlardır.
İz bırakan mimarisiyle, minaresi ve kubbesiyle, bulunduğu her yerde Müslümanların yaşadığına birer şahit gibidir camiler. Cemaatle kılınan namazıyla, birlikte düzenlenen, dinlenen vaaz ve hutbesiyle birer yaygın eğitim kurumu, müesseseleridir camiler. İnsanı ferdiyetçiliğe sürükleyen modernitenin karşısında, insanın sosyal bir varlık olma hürriyetini yaşatan en önemli mekânlardır camiler. Günde beş vakit Allah’ın en büyük, tek ve bir olduğunu, Hazreti Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğunu, gerçek mutluluğun ve kurtuluşun ibadetle mümkün olabileceğini dünyaya ilan eden ve bir nevi ilahî davet olan ezanın meskenidir camiler.
Bütün bunların yanında, camilerimiz aynı zamanda birer medeniyet mekânlarıdır. İnşa edildikleri mekânlar -birer külliye olarak- bünyesinde okul, aşevi, çarşı, hamam, sağlık merkezi gibi kurumların bulunduğu ve medeniyetimizin temelini teşkil eden bu kurumların gelişmesinin sağlandığı mekânlardır.
Gene sanat merkezi olarak camilerimiz, birer mimari şaheser, birer mimari deha örneği olan ve mimari sanatının gelişmesinde çok önemli yeri olan, aynı zamanda içinde tezhip ve hat sanatlarının gelişmesine, ilahiler vasıtasıyla musikimizin gelişmesine yardım eden sanat merkezleridir. Aynı zamanda eğitim ve öğretimin yapıldığı birer okuldur; tarih boyunca bu misyonunu da devam ettirmiş, bugün yaz Kur’an kursları vasıtasıyla toplumumuzdaki mutedil din anlayışının oluşmasına çok önemli katkıları vardır.
İbadet mahalli olarak da Rab ile kul ilişkisini düzenleyen, hayatın gerçek sahibinin Yüce Yaradan olduğunu öğreten, bir sığınma ve arınma yeridir camiler. Kullar arasında da eşitlik duygularını ve kardeşlik duygularını besler; sadece bununla kalmaz, aynı zamanda bir toplantı yeri olarak, istişare mahalli olarak toplumun sorunlarına, sosyal problemlere çözüm getirme konusunda birer toplantı mahalli olarak görev yapmaktadır. Bütün bunların yanında, modern hayatın getirdiği yalnızlık, çaresizlik, güvensizlik gibi duygulara karşı paylaşımı ve rahatlamayı sağlayan mekânlardır.
Bu camilerin fonksiyonlarını kendi elleriyle yürüttüğümüz din görevlileri konusunda da birkaç cümle sarf etmek istiyorum. Camileri fonksiyonel hâle getiren din görevlilerimizdir. Tarih boyunca ibadetlerde rehberlik yapma ve kanaat önderi olma sıfatlarını taşımış olan bu çilekeş meslek mensupları bugün de toplumumuzun en ücra köşelerinde görev yapmaktadırlar. Aşağı yukarı, köylerimizde resmî görevli olarak, tek olarak bulunan din görevlilerimizdir. Köylerin sorunlarından tabii bunlar da etkilenmektedir. Köy imamlarının lojman sorunu muhakkak üzerinde durulması gereken bir sorundur. Gittiğimiz yerlerde imamları, bu meslektaşlarımı ziyaret ettiğimde görüyorum ki buradaki lojmanların çok şiddetle ve çok acilen bakıma, onarıma ihtiyaçları vardır. Burada bu arkadaşlarımız yaptıkları göreve uygun bir mekânda bulunmamaktadırlar. Aynı zamanda, belki hepinize intikal ediyor, köyde görev yapan bu din görevlisi arkadaşlarımızın eşlerinin psikolojik sorunları yeterinden fazla olmaktadır. Köy ortamında tek başlarına, bir nevi yalnız yaşamaya mahkûm edilmiş gibi bir durumda hayatlarını geçirmektedirler.
Muhakkak bunların bu sorunlarına çözüm getirecek birtakım tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Ben, süremizin sonunda Diyanet İşleri Başkanlığımızın son yapmış olduğu faaliyetler konusunda da küçük birkaç cümle söylemek istiyorum. Bu Camiler Haftası’nda çeşitli konferanslar, paneller, ziyaretler, çok geniş bir ziyaret şemsiyesi düzenlenmektedir. Cezaevlerinden hastanelere kadar, okullardan türbelere kadar aç, açıkta bulunan kişilere, gazilerimize, şehitlerimize bu hafta ile ilgili ziyaretler yapılmaktadır.
Son olarak da burada Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilat Kanunu’nun görüşülmesi esnasında Meclisimizin gösterdiği birlik, beraberlik, bütünlük ve Diyanet İşleri Teşkilat Yasası’nın çıkarılmasındaki çaba ve gayretler için, özel olarak hem Başkanlığımızın hem Diyanet mensuplarının teşekkürlerini burada dile getirmek istiyorum.
Bu son faaliyetimizde, dinimizin ve Başkanlığımızın asgari müşterekimiz olduğu çok belirgin bir şekilde ortaya konulmuştur.
Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum, haftamızın hayırlara vesile olmasını niyaz ediyorum.