Hakikâti düşünen ve vatan ve milletin esbab-ı saadetini ta derinlerden arayarak çıkarabileceği kıt'aları tahlil ve tetkik zahmetini ihtiyar eden erbap sa-i ve gayret ve eshap fıkrat ve hakikatin izhar edecekleri menkul ve muhakemeli sâdâlara makûs olacaktır.

Malum olduğu üzere gazeteler, bu milletin terbiye efkarına icra-i tesir eden en mühim kuvvetdir. Bir milletin bütün ihtiyacatını düşünen, söyleyen, öğreten bir rehber en büyük amil gazetelerdir.

Ahalide fikir terakki uyandıracak, kendisine lazım olan şeyleri hazırlayacak ve medeni bir hayat içtimaiyesinin vekil emvarı olacak odur. Onun için gazeteler açık sahifeleriyle bütün bu vazife-i umumiyeye kanun maserekete itba ile umum erbab kalemi hizmete davet eder.

İnsan düşünüp bulduğu hayırlı bir fikri, alî bir maksadı tamim için gazetelere muhtaçtır. Gazeteler bir milletin ruhudur. Siyasiyat, edebiyat, ilim ve fennin ve sanayi ve ticaret gibi hakim insaniyet ve medeniyet olan suivenat hakikiye makus gazete sütunlarıdır.

Fakat heyhat o geçen meşum günlerde zalim bir çoban önünde akur köpeklerle mahat bir sürüye benzeyen milletimiz. O masum, mağdur hayat içtimaiyemiz hainlerin örttüğü, gaflet, cehalet, zulmet perdelerinin gayr-ı kabil nüfuz kesafetleri arkasından hakikâti göremeyerek aciz ve meskenet ve zillet ve sefaletle sürüne sürüne bir kör gibi uçurumlara doğru akıp giderken bunlara ne olduklarını, ne olacaklarını haber verecek olan gazeteler idi. Lâkin o mukaddes sahifeler erbab hayatın merveç efkarı olmak gibi cebri bir muamelatı zor ile kabul ediyorlardı. Şu harabe abad vatanı bir mamure gibi görüyor. Bu gün saçlı ve sakallı efendilerimizi bile "saye-i şahaneden nemiz eksik ki?" gibi neyim istihfaf hürriyete sevk eden hayvanlık o gazetelerin yadigâr hızını, o alçak tesiratın netice-i alimidir. Bu gün vatanın saadetine, milletin ikbal ve istibdadına bir perde-i tegafil çeken onlar idi. Ah o melun Devr-i İstibdad. İşte bu sebeplerle gazeteler o makus hakayık kıymetten düşmüş ve takdir olunmamıştır. Fakat bugün görülüyor ki her hakikâti anlatan onlardır. Hürriyetsiz matbuat kuzularından muzır sinekler hasıl eden ve ona Anadoluluların "Kavlan" dedikleri ayni haşin yapraklı ağaçlar gibi idi. Lâkin şimdi tabandaki hürriyetle tatlı şirin meyveler veren işçiler kıymettardır.

Samsun; bu mühim kasabanın gazeteye olan ihtiyacı memalik-i mahrusanın her şehrinden fazladır. Bütün ticaretiyle, bütün Anadolu'ya hakim ve adeta bir ticarethaneden ibaret olan bu şehirden çıkacak gazetenin Anadolu'nun uyumuş bigane efkarı üzerinde ne kadar mühim tesirler icra edeceği ve irsaki izahtır. Her zaman bağırdığım gibi bugün yine bir lisan teessüf ve hazinle beyan ederim ki Samsun henüz bu faziletten mahrumdur. Vatanın aynı mertebe-i ehemmiyette olan Selanik. Muhterem Selanikliler gayret maarifte ne şerefler kazandılar, neler temin ettiler. İbret alalım, gayret edelim, maarife erbab marifete hürmet gösterelim. Neşredilen şu biçare Anadolu'yu uyandıralım. Bu nihaiye zaruret zulümle sersemlemiş olan vatandaşlarımızı ayıltalım, tenvir edelim. Bir çok muhtelif ve iptida-i anasırın ihtaz acında mürekkep şu hayat-ı masumenin terakkiyasına hizmet edelim.

Ve esasen her gazetenin kendi muhitinin ihtiyacatı natık olması bir emir luzüm bulunmakta, bizim gazetemizin de büyük emeli budur. Anadolu'dur. Ve siz ey her tarafta bulunan erbab-ı kalem ve siz ey endişe-i vataniye olan erbab-ı hamiyet, düşünülecek Anadolu'dur. Anadolululardır. Samsun'da bütün bu ibret ve bu himmet devre-i hayatın en acı, en tahammül fersa-i kahır ve ızdırabatıyla perişan olmuş, mağdur bir zavallının hasta dimağına alil mevcudiyetine bakıyor. İmdat. Merhamet.

Kaynak: Sarısakal, Baki (2003). Samsun Basın Tarihi. Samsun: Barış Gazetesi Yayınları. s. 18-19. ISBN 9752884539  
Telif durumu:

İlk kez Osmanlı İmparatorluğu'nda yayınlanan bu çalışma devletin uluslararası telif anlaşmalarına taraf olmaması sebebiyle kamu malıdır.