İşlevselcilik Açısından Kuyu Motifinin Türk Kültürü, Edebiyatı ve Sinemasına Yansımaları/Giriş
Giriş
Türk kültüründe geçmişten günümüze önemli bir yeri olan kuyu, genellikle su ihtiyacınınkarşılanması amacıyla açılan, zemininde su birikintisi olan derin çukuru ifade etmek içinkullanılan bir kelimedir. Kuyu kelimesinin “kudug, kudhug, kuyug” şeklinde zaman içindedeğişerek günümüzdeki kullanımına ulaştığı tahmin edilmektedir (Ögel, 1978). 11. yüzyılda,Kaşgarlı Mahmud tarafından kaleme alınan Divanü Lûgat-it Türk’te kelimenin “kudhuğ” (Kâşgarlı, 2013/I), “kuduğ” (Kâşgarlı, 2013/III) gibi kullanımları olduğu görülür. Su kuyularının dışında, yiyeceklerin tazeliğini muhafaza edebilmesi için kullanılan kuyular da vardır.Bunların dışında, suç işleyenlerin ağır şekilde cezalandırılması için yapılan özel kuyular damevcuttur. Osmanlı döneminde ağır ceza mahkûmlarının hapsedildiği kuyu şeklinde zindanlar bulunduğu (Yıldız, 2015), benzer kuyuların Asya’dan Avrupa’ya pek çok yerde degörüldüğü tarihi kaynaklarda yer alır. Ceza amaçlı kuyular, halk anlatılarında ve yazılı edebiyatta da varlığını sürdürür. Alıp Manaş, Edigey ve Alpamış destanlarında kahramanların
cezalandırılması için kuyuya atıldığı anlatılır (Köktürk, 2006). Dede Korkut Kitabı’nda Salur Kazan’ın esir alınması, bir kuyuya atılıp kuyu ağzının değirmen taşıyla kapatılması da (Ergin, 2018) kuyunun aynı işlevi karşılamak için kullanıldığını gösterir. Kuyu cezasının yazılı edebiyata yansımasına örnek olarak Edgar Allan Poe’nun Kuyu ve Sarkaç hikâyesi verilebilir. Hikâyede kuyu cezasının ağırlaştırıldığı, adeta bir işkenceye dönüştürüldüğü görülür.Engizisyon kararı sonucu ölüm cezasına çarptırılan bir mahkûmun, içinde çelik bir bıçak şeklindeki sarkaç olan kuyuda, işkence yoluyla öldürülmeye çalışıldığı anlatılır (Poe, 2019).
Kuyu motifi Türk halk kültüründe, halk inançlarında, halk anlatılarında çeşitli şekillerde kullanılır. Klasik Türk şiirinde kuyu motifinin telmih ve teşbih amaçlı kullanıldığı, çağdaş yazınımızda ise çeşitli anlamları içinde barındıran bir metafor olarak kullanıldığı görülür.Kültür ve edebiyatımızdan etkilenen Türk sineması da bu motif ve metaforu çok çeşitli film türlerinde ele almıştır. Özellikle kırsal yaşamı anlatan drama ve korku filmlerinde motifin etkin bir şekilde kullanıldığı görülür. Motifin halk inançlarından, halk kültüründen sinemaya olan yolculuğu esnasında işlevsel açıdan çeşitli benzerlikler ve değişiklikler gösterdiği tespit edilmiştir. Makale, kuyunun somut bir varlıkken nasıl soyut anlamları yüklenen bir varlık haline geldiğini, kuyunun kaybettiği ve kazandığı işlevleri ele almaktadır. Motifin işlevsel açıdan ele alınmasında, kuyunun görünen işlevinin yanında görünmeyen işlevlerinin de bulunması etkili olmuştur. Kuyunun, su kaynağı olarak bilinmesi, başlangıçta onun tek bir işlevi olduğunu düşündürebilir. Fakat bu işlevinin etkin olarak kullanıldığı zamanlardan, teknolojik imkânların artmasıyla söz konusu işlevini yitirmeye başladığı zamana kadar kuyunun görünmeyen işlevleriyle kullanıldığı da bir gerçektir. Günlük hayatta kullanılan deyimler,atasözleri, kuyularla ilgili tabular bunu kanıtlar niteliktedir.
Halk kültürünün, edebiyatının, müziğinin, inancının çeşitli değerlerinin analizinde kullanılan işlevsel kuramın, maddi kültür unsurları üzerinde de kullanılabilmesi açısından, makalede işlevsel kuramın kullanılması tercih edilmiştir. Maddi unsurlar üzerinde ilk işlevsel çalışmaları yapan Petr Bogatyrev’in The Function of Folk Costume in Moravian Slovakia adıyla İngilizce’ye çevrilen (1971) eserinde, geleneksel Slovakya halkının giyim kültürünü,“büyüsel, dinsel, ulusal, erotik, günlük ve yaş gruplarına göre kıyafetler” (Dorson, 2011:39) şeklinde işlevlerine göre gruplandırdığı görülür. Bogatyrev geleneksel kostümün, kişinin içinde bulunduğu durumu yansıtma işlevi olduğunu, giyenin zihinsel yapısını yansıtan bir ayna görevi gördüğünü, bunların yanında estetik bir görünüm de sağlama işlevine sahip olduğunu belirtir (Fjellström, 1974). Burada giysinin, sadece kişiyi fiziki etkenlerden korumak değil, “kostüm” ifadesine uygun olarak, kişinin iç dünyasına ve toplumdaki konumuna göre durumunu yansıtmak gibi işlevlere sahip olduğu anlaşılır. Bogatyrev’in geleneksel kostümlere olan bu yaklaşımı, çalışmamızda kuyunun görünen ve gizli işlevlerini açıklamak açısından örnek alınmıştır. Bogatyrev’in yaklaşımından bağımsız olarak Bronislaw Malinowski’nin işlev hakkındaki görüşlerinden de makalede yararlanılmıştır. Malinowski’nin, sadece maddi ihtiyaçları karşılayan bir kavram olarak ele almadığı işlev, kişinin kutsal faaliyetlerini de kapsayan bir kavram olarak karşımıza çıkar (Malinowski, 2016). Kuyunun halk inançları içindeki yeri, kuyu ile ilgili oluşan tabular, efsane ve menkıbeler, Malinowski’nin işlev tanımından hareketle ele alınmıştır. Bu yaklaşımdan hareketle kuyunun, manevi açıdan çeşitli ihtiyaçlara cevap verilmesini sağlayan türlü işlevlere sahip olduğu tespit edilmiştir.