Bir cemiyette ahlâk ve âdetlerin ne suretle değiştiğini kelimelerin istihalesinde görmeli. Üstad kelimesinin son senelerde aldığı mâna, bu itibarla küçük bir tetkike değer.

Eskiden üstad herkesçe musaddak ehliyetlere verilen büyük bir pâyenin ismiydi. Üstad, dâhiden bir rütbe aşağıda idi. Üstad Ekrem, edebi meratipte, dâhi-i âzamın arkasından gelirdi.

Üstad, ehliyetin son olgunluk merhalesini ifade ettiğinden yaş, baş, saç ve sakal mefhumlarını da ihtiva ederdi. İhtiyarın hürmet gördüğü, sakalın çenede çirkin görünmediği devirlerde, üstad kelimesinin de utanılacak bir mânası olamazdı.

Son senelerde, maddi hayat zevkinin istilâi bir şekil almasıyla, üstad kelimesinin de tedricen itibardan düştüğü görülür.

Ak saçlı Anatol Frans, bu kelime ile kendisine hitap edilmesine hiç tahammül edemezdi. Anatol Frans'ın katipliğini uzun seneler yapmış olan bir muharririn geçenlerde neşrettiği hâtırat kitabında, üstad hitabı karşısında, salhurde ve büyük edibin zarif hiddetini nakleden satırları okunmaya değer.

Bizde bu kelime şimdi, yarı yarıya tezyif ve istihzayı tazammun eden bir garip şaka lafzıdır. Üstad, okuyup yazmakla vaktini beyhude geçirmiş bir aptal ve bir bunağın sıfatı şeklinde mânidar bir tebessümle söylenir.

Bu kelimenin macerası birçok içtimai kıymetlerin etrafımızda nasıl değiştiğini gösterir.