Kur'an/Zuhruf Suresi

1 Hâ, mîm. 2 Bu parlak kitabın kadrini bilin 3 Hakkâ biz onu Arabî olarak okunacak bir Kur'an kıldık ki akıl irdiresiniz 4 Ve hakıkat o, bizim nezdimizdeki ana kitabda çok yüksek, çok hikmetlidir 5 Siz müsrif bir kavm olduğunuz için şimdi sizden o öğüdü bertaraf mı edeceğiz? 6 Halbuki evvelkiler içinde biz nice Peygamber gönderdik 7 Hiç bir Peygamber de gelmiyordu ki kendilerine onunla mutlak eğlenmesinler 8 Onun için biz onlardan daha sert pençelileri helâk ettik, ve evvelkilerin meseli geçti 9 Celâlim hakkı için sorsan onlara o Gökleri ve Yeri kim yarattı? Elbette diyecekler: onları o azîz, alîm yarattı 10 O ki Arzı sizin için bir beşik yaptı, ve doğru gidesiniz diye size yollar açtı 11 Ve o ki yukarıdan bir mikdar ile bir su indirmekte ve onunla ölü bir beldeye hayat neşretmekteyiz, işte siz de öyle çıkarılacaksınız 12 Ve o ki bütün çiftleri yarattı ve sizin için gemilerden ve yumuşak hayvanlardan bineceğiniz şeyler yaptı 13 Ki sırtlarına kurulasınız, sonra üzerine kurulduğunuzda rabbınızın ni'metini anıp diyesiniz: tenzih o sübhâne ki bunu bize müsahhar kılmış, yoksa biz bunu yanaştıramazdık 14 Ve her halde biz dönüp dolaşıp rabbımıza varacağız 15 Öyle iken tuttular kullarından ona bir cüz tasladılar, hakıkat insan çok nankör, açık bir küfürbazdır 16 Yoksa o, yaratıp durduğu mahlûklarından kendine kızlar edindi de oğullarla imtiyazı size mi verdi? 17 Halbuki içlerinden biri o Rahmana fırlattığı mesel ile kendisi tebşir kılındığı vakıt yüzü simsiyah oluyor da kederinden yutkunup yutkunup dolukuyor 18 Ya o zînet içinde yetiştirilecek de muhasamaya gelince beceremiyecek olanı öyle mi? 19 Rahmanın kulları olan Melâikeyi de dişi yaptılar, yaradılışlarına şâhid mi idiler? Şehadetleri yazılacak ve sorguya çekilecekler 20 Bir de dediler ki Rahman dilese idi biz onlara tapmazdık, bu babda onların bir ılimleri yoktur sâde atıyorlar 21 Yoksa biz onlara bundan evvel bir kitab vermişiz de ona mı tutunuyorlar? 22 Hayır, şöyle dediler: bizler, atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk, biz de onların izlerince giderek murada ireriz 23 Yine böyle senden evvel hangi memlekette bir nezîr gönderdikse onun refahlı takımı demişti ki: bizler atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk biz de onların izlerine uyarız 24 Ya, dedi: size atalarınızı üzerinde bulunduğunuzdan daha doğrusunu getirdimse de mi? Ha! dediler: biz o sizin gönderildiğiniz şeylere inanmıyoruz 25 Onun üzerine biz de onlardan intikamını aldık da bak o tekzib edenlerin akıbeti nasıl oldu? 26 Bir vakıt da İbrahim babasına ve kavmına dedi: haberiniz olsun ben o sizin taptıklarınızdan biriyim 27 O beni yaratandan başka, zira odur ki beni irdirecektir 28 Ve onu ardında (zürriyyetinde) kalan bir kelime yaptı gerek ki rücu' edeler 29 Fakat şunları ve atalarını ta kendilerine hakk ve bir Resuli mübîn gelinciye kadar müstefid edip yaşattım 30 Yaşattım da kendilerine hakk gelince «bu bir sihirdir, biz buna inanmayız» dediler 31 Ve «ne olurdu şu Kur'an iki memleketten bir büyük adama indirilse idi» dediler 32 Rabbının rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Onların o Dünya hayattaki maışetlerini aralarında biz taksim ettik ve bir kısmını diğerinin derecelerle üstüne çıkardık ki ba'zısı ba'zısını tutsun, çalıştırsın rabbının rahmeti ise onların toplayıp durduklarından daha hayırlıdır 33 Ve eğer insanlar hep (küfre sapacak) bir ümmet olacak olması idi biz o Rahman’a küfreden kimselerin her halde evlerine gümüşten tavanlar ve üzerlerinde çıkacakları asansörler, 34 Ve odalarına kapılar ve üzerlerine kurulacakları koltuklar kanepeler, 35 Ve altın ziynetler yapardık ve doğrusu bütün bunlar Dünya hayatın geçici metaı, rabbının ındinde. Âhıret ise korunan müttefekîler içindir. 36 Ve her kim Rahmanın zikrinden teâmî ederse biz ona bir Şeytan sardırırız artık o ona arkadaştır 37 Ve her halde onlar onları yoldan çıkarırlar, onlar ise onları doğru sanırlar 38 Nihayet bize geldiği vakıt ah, der: keşke benimle senin aranda iki maşrık bu'du olsa idi! sen ne kötü arkadaşmışın 39 Böyle demek bugün size hiç de faide vermez, çünkü zulmettiniz, hepiniz azâbda müştereksinizdir 40 O halde sen mi işittireceksin o sağırlara? Yâhud hidâyet edeceksin, o körlere ve açık bir dalâl içinde bulunanlara 41 Şu halde şayed biz seni alır götürür isek elbette onlardan intikam alacağız 42 Yâhud onlara yaptığımız vaîdi sana gösterirsek şübhe yok ki biz ona da muktediriz 43 Sen hemen o sana vahyolunana tutun muhakkak ki sen doğru bir yol üzerindesin 44 Ve muhakkak ki o, hem senin için, hem kavmin için bir şereftir ve ileride ondan mes'ul olacaksınız 45 Senden evvel gönderdiklerimize sor Resullerimizden! biz Rahmandan başka ibadet olunacak ilâhlar yapmış mıyız? 46 Celâlim hakkı için Musâyı âyetlerimizle Fir'avne ve cem'ıyyetine gönderdik, vardı haberiniz olsun, dedi: ben bütün âlemlerin rabbının Resulüyüm 47 Vaktâ ki onlara böyle âyetlerimizle vardı, birdenbire onlar bunlara gülüverdiler 48 Her ne âyet de gösteriyorsak onlara mutlak birbirinden büyüktü, tuttuk onları azâba da çektik ki rücu' edeler 49 Bu halde diyorlardı ki: gel ey sâhir! bizim için rabbına bir duâ et, sende olan ahdi hürmetine, çünkü biz artık yola geleceğiz 50 Bunun üzerine kendilerinden azâbı açtığımız vakıt da derhal cayıverdiler 51 Ve Fir'avn kavminin içinde şöyle bağırdı: ey kavmim! Mısır mülkü benim ve hep şu nehirler benim altımdan akıyor değil mi? Artık gözünüzü açsanıza 52 Yoksa ben şundan daha hayırlı değil miyim ki o hem hakîr hem de meramını anlatamıyor 53 Eğer o dediği gibi ise üzerine altın bilezikler atılsa ya! Yâhud yanında Melâikeler dizilse gelse ya! 54 Bu suretle kavmini istihfaf etti onlar da ona itaat eylediler, çünkü dînden çıkmış fâsık bir kavm idiler 55 Böyle vaktâ ki bizi gadaba da'vet ettiler biz de kendilerinden intikam aldık hepsini birden gark ediverdik 56 Gark ediverdik de onları sonrakiler için hem bir selef hem bir mesel kıldık 57 Ve vaktâ ki Meryemin oğlu bir mesel olarak ortaya atıldı derhal kavmin ondan çığrıştılar 58 Ya! dediler: bizim ilâhlarımız mı hayırlı? Yoksa o mu? Bunu sana sırf bir cidal olarak fırlattılar, doğrusu onlar çok husumetli bir kavimdirler 59 Hayır o ilâh değil, halîs bir kuldur, biz ona in'am ettik ve kendisini Benî İsraîl için bir mesel yaptık 60 Ve dilersek sizlerden de Melâike yaparız Arzda halef olurlar 61 Ve hakkıkat o, saat için bir ılimdir, onun için sakın o saatin geleceğinde şekk etmeyin de bana tabi' olun, işte bu yegâne doğru yoldur 62 Ve sakın sizi Şeytan çelmesin, çünkü o size belli bir düşmandır 63 İsâ da o beyyinelerle geldiği vakıt şöyle dedi: ben size hikmet ile ve ihtilâf edip durduğunuz şeylerin ba'zısını size beyan edeyim diye geldim, onun için Allahdan korkun ve bana ıtaat edin, 64 haberiniz olsun Allah benim rabbım sizin de rabbınız ancak odur, onun için hep ona ıbadet edin, işte bu yegâne doğru yoldur 65 Sonra o hizibler kendi aralarında ıhtilâf ettiler, onun için elîm bir günün azâbından vay o zulmedenlere 66 Hep o saate, hiç farkında değillerken ansızın onun başlarına gelivermesine bakıyorlar 67 Dostlar o gün birbirlerine düşmandırlar, müstesnâ ancak müttekîler 68 Ey benim kullarım! size hiç korku yoktur bu gün ve siz mahzun da olmıyacaksınız 69 Benim âyetlerime iyman edip de halîs müsliman olan kullarım 70 Girin Cennete: siz ve zevceleriniz, sürurlar, neş'eler içinde 71 Altından tepsiler ve küplerle üzerlerine dönülür dolaşır, nefislerin hoşlanacağı, gözlerin lezzet alacağı şeyler hep orada ve siz orada muhalledsiniz 72 Ve işte bu, sizin çalıştığınız ameller sebebiyle vâris kılındığınız Cennet 73 Sizin için onda çok meyveler vardır, onlardan yiyeceksiniz 74 Haberiniz olsun ki mücrimler Cehennem azâbında muhalleddirler 75 Kendilerinden o azâb gevşetilmez ve onlar onun içinde her ümidi kesmişlerdir 76 Ve biz onlara zulmetmemişizdir ve lâkin kendileri zalim idiler 77 Ve şöyle çığrışmaktadırlar: ya mâlik! Rabbın işimizi bitiriversin, o demiştir ki: her halde siz duracaksınız 78 Celâlım hakkı için biz size hakkı gönderdik ve lâkin ekseriniz hakkı hoşlanmıyanlarsınız 79 İşi sıkı mı büktüler, fakat işte sıkı büken biziz 80 Yoksa biz onların sirlerini ve fısıltılarını işitmeyiz mi sanıyorlar? Hayır işitiriz hem de yanlarında elçilerimiz vardır yazarlar 81 De ki: Rahmanın bir veledi olsa ben ona tapanların birincisi olurdum 82 Tenzih o sübhâna o Göklerin ve Yerin rabbı, rabbül'arşe onların vasıflarından 83 Şimdi bırak onları dalsınlar, oynıya dursunlar tâ va'dolundukları günlerine çatasıya kadar 84 Hem o odur ki Gökte de ilâh Yerde de ilâhdır ve hakîm odur alîm o 85 Ve ne yücedir o ki Göklerin Yerin ve bütün aralarındakilerin mülkü onun, saate ılim de onun nezdindedir ve hep döndürülüp ona götürüleceksiniz 86 Ondan başka yalvarıp durdukları şeyler şefaat de edemezler ancak bilerek hakka şehadet eden kimseler müstesnâ 87 Celâlım hakkı için sorsan onlara: kendilerini kim yarattı elbette Allah derler, o halde nasıl çevrilirler? 88 Onun ya rab! demesi hakkı için her halde onlar iymana gelmez bir kavımdırlar 89 Şimdi sen onlardan sarfı nazar et de selâm: de, artık ileride bileceklerdir