Sayfa:Kürk Mantolu Madonna.djvu/10: Revizyonlar arasındaki fark

k düzeltme
Sayfa gövdesi (bağlamada kullanılacak metin):Sayfa gövdesi (bağlamada kullanılacak metin):
1. satır: 1. satır:
muvaffakiyetinden aldığım tavırlariyle göstermekten de hiç çekinmiyordu. Yüzümde, pek ahmakça olduğunu adamakıllı hissetiğim bir gülümseme ile hayran hayran ona bakıyor ve bu halimle kendisine daha çok cesaret veriyordum.


«Yarın sabah bana uğra», diyordu. «Bakalım, bir şeyler düşünürüz. Sen zeki çocuksundur, bilirim ; pek çalışkan değildin ama, bunun ehemmiyeti yok. Hayat ve zaruretler insana birçok şeyler öğretir... Unutma... Erkenden gel beni gör!»
muvaffakiyetinden aldığım tavırlariyle göstermekten de
Bunları söylerken mektepte kendisinin de ileri gelen
hiç çekinmiyordu. Yüzümde, pek ahmakça olduğunu adam­
tembellerden olduğunu tamamen unutmuşa benziyordu.
akıllı hissetiğim bir gülümseme ile hayran hayran ona ba­
Yayut da, bunu burada yüzüne vuramıyacağımdan emir;
kıyor ve bu halimle kendisine daha çok cesaret veri­
olduğu için pervasızca konuşuyordu.
yordum.


Yerinden kalkar gibi bir hareket yaptı, hemen doğruldum ve elimi uzatarak:
«Yarın sabah bana uğra», diyordu. «Bakalım, bir şey­
ler düşünürüz. Sen zeki çocuksundur, bilirim ; pek çalış­
kan değildin ama, bunun ehemmiyeti yok. Hayat ve zaru­
retler insana birçok şeyler öğretir... Unutma... Erkenden
gel beni gör!»


«Bana müsaade!» dedim.
Bunları söylerken mektepte kendisinin de ileri gelen
tembellerden olduğunu tamamen unutmuşa benziyordu.
Yayut da, bunu burada yüzüne vuramıyacağımdan emir;
olduğu için pervasızca konuşuyordu.


«Neden canım, daha erken... Ama sen bilirsin!»
Yerinden kalkar gibi bir hareket yaptı, hemen doğrul­
dum ve elimi uzatarak:


Beni yemeğe çağırdığını unutmuştum. Bu anda hatırladım. Fakat o tamamen unutmuş görünüyordu. Kapıya kadar geldim. Şapkamı alırken:
«Bana müsaade!» dedim.


«Hanımefendiye hürmetler!» dedim.
«Neden canım, daha erken... Ama sen bilirsin!»
Beni yemeğe çağırdığını unutmuştum. Bu anda hatır­
ladım. Fakat o tamamen unutmuş görünüyordu. Kapıya
kadar geldim. Şapkamı alırken:


«Olur, olur, sen yarın bana uğra! Üzülme canım!» diyerek sırtımı okşadı.
«Hanım efendiye hürm etler!» dedim.


Dışarı çıktığım zaman ortalık adamakıllı kararmış, sokak lâmbaları yanmıştı. Derin bir nefes aldım. Hava, biraz tozla karışık da olsa, bana fevkalâde temiz ve ferahlatıcı geldi. Ağır ağır yürüdüm.
«Olur, olur, sen yarın bana uğra! Üzülme canım!» di­
yerek sırtımı okşadı.


Ertesi gün, öğleye doğru Hamdinin şirketine gittim. Halbuki dün akşam evinden çıktığım sırada buna hiç niyetim yoktu. Zaten sarih bir vâitte de bulunmamıştı. «Bakalım, bir şey düşünürüz, bir şey yaparız!» gibi her müracaat ettiğim hayır sahibinden dinlemiye alıştığım beylik
Dışarı çıktığım zaman ortalık adamakıllı kararmış, so­
kak lâmbaları yanmıştı. Derin bir nefes aldım. Hava, bi­
raz tozla karışık da olsa, bana fevkalâde temiz ve ferahla­
tıcı geldi. Ağır ağır yürüdüm.



Ertesi gün, öğleye doğru Hamdinin şirketine gittim.
Halbuki dün akşam evinden çıktığım sırada buna hiç ni­
yetim yoktu. Zaten sarih bir vâitte de bulunmamıştı.
«Bakalım, bir şey düşünürüz, bir şey yaparız!» gibi her mü­
racaat ettiğim hayır sahibinden dinlemiye alıştığım beylik