Mesnevi (Konuk)/1. Defter/951-1000: Revizyonlar arasındaki fark

İçerik silindi İçerik eklendi
Iskenderbalas (Tartışma | katkılar)
kaldığım yerden Mesnevi'yi eklemeye devam edeceğim, yapabildiğim kadar. Kaynak Ahmed Avni Konuk'un Mesnevi-yi Şerif Şerhi
Iskenderbalas (Tartışma | katkılar)
metinler, beyit numaralarına bitişik yazılıydı, aralarına bir karakter boşluk ekledim
9. satır:
}}
 
'''951.''' O'nun ni'metinin şükrüne çalışmak, kudret olur. Senin cebrin, o ni'metin inkârı olur.<br>
'''952.''' Kudretin şükrü, senin kudretini ziyâdeleştirir. Cebir, ni'meti elinden çıkarır.<br>
'''953.''' Senin cebrin yolda uyumak oldu; uyuma! O kapıyı ve dergâhı görmedikçe uyuma!<br>
'''954.''' Ey i'tibârsız cebrî, sakın meyveli ağacın altından başka yerde yatma!<br>
'''955.''' Tâ ki her lahza rüzgâr dalı sallasın; uyumuşun başına meze ve azık döksün.<br>
'''956.''' Cebir, yol kesicilerin ortasında uyumaktır; vakitsiz kuş emân bulur mu?<br>
'''957.''' Ve eğer O'nun işâretlerine burun çekersen, kendini erkek zannedersin; ve vaktâki göresin, kadınsın.<br>
'''958.''' Mâlik olduğun bu kadar akıl zâyi' olur; kendisinden akıl uçan baş, kuyruk olur.<br>
'''959.''' Zîrâ şükürsüzlük, uğursuz ve nâ-mübârek olur. Şükürsüzü Cehennem'in dibine kadar götürür.<br>
'''960.''' Eğer tevekkül edersen, amek içinde et, ek, ba'dehû Cebbâr'a i'timâd et!<br>
<center><big>'''Tekrâr av hayvanlarının tevekkülü sa'ye tercîh etmeleri'''</center></big>
'''961-962.''' Hepsi ona ref'-i asvât ettiler de dediler ki: O harîsler ki, erkek ve kadınların, bin kere yüz bin sebebleri ekdiler de, niçin kader cihetinden mahrûm kaldılar?<br>
'''963.''' Dünyânın başlangıcından beri yüz binlerce asır, ejderhâ gibi yüz ağız açmıştır.<br>
'''964.''' O bilgili olan tâife mekrler yaptılar ki, o mekrden dağ kökünden kopmuş oldu.<br>
'''965.''' Celâl sâhibi olan Allah Teâlâ onların mekrlerini "Ondan elbette dağların tepeleri zâil olur" diye vasf etti.<br>
'''966.''' Şikâr ve amelden ezelde, vâki' olan kısmetden gayrisi yüz göstermedi.<br>
'''967.''' Hepsi tedbîr ve amelden düştüler; fâil-i hakîkînin ameli ve hükümleri kaldı.<br>
'''968.''' Ey nâm-dâr, kesbi bir isimden gayri tutma! Ey ayyâr, sa'yi bir vehimden gayri zannetme!<br>
<center><big>'''Azrâil'in bir adama bakması ve o adamın Süleyman (a.s.)'ın sarayına kaçması'''<br> '''ve tevekkülün sa'y üzerine müreccah olmasının takrîri'''<br>'''ve fâide-i sa'yinin azlığı'''</center></big>
'''969.''' Saf bir adam, kuşluk vakti erişti; Hazret-i Süleyman'ın adli sarayına koştu.<br>
'''970.''' Onun yüzü gamdan sarı, her iki dudağı mâvi; binâenaleyh Hz. Süleyman: Ey efendi, ne oldu? dedi.<br>
'''971.''' (O adam) dedi ki: Azrâîl bana gazab ve kin ile dolu, böylece bir nazar fırlattı.<br>
'''972-973.''' (Hz. Süleyman) dedi: Kendini topla; şimdi ne istiyorsan iste! Dedi ki: Ey cân saklayıcı, rüzgâra emir buyur; tâ ki beni buradan Hindistan'a götürsün. Ola ki, o tarafa giden bende canını kurtarsın.<br>
'''974.''' İşte halk fakîrlikten kaçarlar. Ondan dolayı halk hırs ve emelin lokmasıdır.<br>
'''975.''' Fakîrlik korkusu, o korkunun misâlidir. Hırs ve sa'yi sen Hindistan anla!<br>
'''976.''' Rüzgâra emr etti. Nihâyet onu acele, Hindistan'ın su üzerindeki nihâyeti tarafına götürdü.<br>
'''977-978.''' Ertesi gün dîvân ve likâ vaktinde Hz. Süleyman, Azrâîl'e dedi ki: O müslümana acabâ cânından âvâre olması için mi hışım ile bakıyordun?<br>
'''979-980.''' Ded,: Ben ne vakit gazab cihetinden baktım? Yol üzerinde onu taaccüb ederek gördüm. Zîrâ Hak bana, sen onun cânını bugün mutlakâ Hindistan'da al, diye fermân buyurdu.<br>
'''981.''' Taaccüben dedim ki: Eğer onun yüz kanadı olsa, onun Hindistan'a gitmesi baîddir.<br>
'''982.''' Vaktâki emr-i Hak'la Hindistan'a gittim; onu orada gördüm ve cânını aldım.<br>
'''983.''' Sen bütün cihânın işini böyle kıyâs et de, gözünü aç ve gör!<br>
'''984.''' Kimden kaçarız? Kendimizden mi? Yâ muhâl! Kimden i'râz ederiz? Hak'dan mı? Yâ vebâl!<br>
<center><big>'''Tekrâr arslanın sa'yi tevekküle tercîh etmesi'''<br> '''ve sa'yin fâidelerini beyân eylemesi'''</center></big>
'''985.''' Arslan dedi ki: Evet, velakin peygamberin ve mü'minlerin sa'ylerini de gör!<br>
'''986.''' Hak Teala onların sa'ylerini cefadan ve germ ü serdden gördükleri şeyi rast kıldı.<br>
'''987.''' Onların tedbirleri, cümle hal-i latif geldi; zarifden olan şey, ancak zarifdir.<br>
'''988.''' Onların tuzağı, çerh-i feleğin kuşunu yakaladı; onların noksanı hep ziyadelik tuttu.<br>
'''989.''' Ey büyük, gücün yettikçe, enbiya ve evliyanın yolunda çalış!<br>
'''990.''' Kaza ile pençeleşmek cihad olmadı; zira ki, bunu dahi kaza bizim üzerimize koydu.<br>
'''991.''' Eğer bir kimse iman ve taat yolunda, bir nefes ziyan etmiş ise ben kafirim.<br>
'''992.''' Baş yarılmış değildik, bu başı bağlama! Bir iki günlük çalış, baki gül!<br>
'''993.''' Dünyayı isteyen fena bir ukubet ve azab istedi; ukbayı isteyen, iyi bir hali istedi.<br>
'''994.''' Kesb-i dünyadaki tedbirler soğuktur; terk-i dünya hakkındaki tedbirler variddir.<br>
'''995.''' Mekr o olur ki, zindanı deldi; o kimse ki deliği kapadı, o soğuk bir mekrdir.<br>
'''996.''' Bu cihan zindandır ve biz zindanileriz. Zindanı del ve kendini kurtar.<br>
'''997.''' Dünya nedir? Huda'dan gafil olmaktır. Meta ve gümüş ve evlad ve kadın değildir.<br>
'''998.''' Hak için yüklendiğin mala Resul, "İyi mal ne güzeldir" buyurdu.<br>
'''999.''' Geminin içindeki su, geminin helakidir; geminin altındaki su, bir arkadır<br>
'''1000.''' Vakta ki malı ve mülkü kalbden sürdü, o sebebden Süleyman kendisini miskinin gayri çağırmadı.<br>