Kur'an/Yâsîn Suresi: Revizyonlar arasındaki fark

İçerik silindi İçerik eklendi
Enba24 (Tartışma | katkılar)
Yeni sayfa: {{Eser başlığı |başlık = Kur'an |yazar = |çevirmen = Muhammed Hamdi Yazır |bölüm = Yâsîn Suresi |önceki = Fâtır Suresi |sonraki = Kur'an...
(Fark yok)

09.01, 26 Kasım 2019 tarihindeki hâli

1

Yâsîn.

2

Hikmetli Kur'anın hakkı için

3

Emîn ol ki sen o risaletle gönderilen Peygamberlerdensin

4

Bir sıratı müstakîm üzerindesin

5

Tenziliyle o azîz rahîmin

6

İnzar edesin: vehameti haber veresin diye bir kavme babalar inzar edilmedi de haberleri de yok gafiller

7

Celâlim hakkı için daha çoklarına karşı söz hakkolmuştur da onlar iymana gelmezler

8

Çünkü biz onların boyunlarına kelepçekler geçirmişiz, onlar çenelerine dayanmıştır da burunları yukarı gözleri aşağı somurtmaktadırlar

9

Hem önlerinden bir sedd ve arkalarından bir sedd çekmişiz, kendilerini sarmışızdır da baksalar da görmezler

10

Ve onlarca müsavidir: ha inzar etmişin kendilerini ha etmemişin; inanmazlar

11

Ancak zikri ta'kıyb eden ve gaybde rahmana haşyet besliyen kimseyi sakındırırsın, işte onu hem bir mağrifetle hem bir ecri kerîm ile müjdele

12

Hakıkat biz biziz, ölüleri diriltiriz ve takdim ettikleri şeyleri ve bıraktıkları eserleri kitaba geçiririz ve zaten her şey'i açık bir kütükte bir «İmamı Mübîn» de ihsa etmişizdir

13

Ve onlara, o karye sahiblerini temsil getir, o dem ki ona o gönderilen Resuller varmıştı

14

O sıra ki onlara o ikiyi göndermiştik, bunları tekzib ettiler, biz de bir üçüncü ile ızzet (ve kuvvet) verdik de varıp dediler: haberiniz olsun biz sizlere gönderilmiş Resulleriz

15

Siz, dediler: bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsiniz, hem Rahman hiç bir şey indirmedi, siz sırf yalan söylüyorsunuz

16

Dediler: rabbımız bilir, inanın biz gerçek size gönderilmiş, Resulleriz,

17

açık bir tebliğden ötesi ise bizim üstümüze değil

18

Doğrusu dediler: biz sizinle teşe'üm ettik, yemin ederiz ki vaz geçmezseniz sizi hiç tınmadan recmederiz ve her halde size bizden pek acıklı bir azâb dokunur

19

Dediler: sizin şum kuşunuz beraberinizde, ya... nasıhat edilirseniz öyle mi? Doğrusu siz israfı âdet etmiş bir kavmsınız

20

O esnada şehrin tâ ucundan bir er koşarak geldi, ey hemşerilerim: dedi: uyun o gönderilen Resullere

21

Uyun sizden bir ecir istemiyen o zatlara ki onlar hidayete irmişlerdir

22

Hem neyime kulluk etmiyeyim ben, o beni yaradana? Hep de döndürülüp ona götürüleceksiniz

23

Hiç, ben ondan başka ma'budlar mı tutarım? Eğer o Rahman bana bir keder irâde buyurursa onların şefaati benden yana hiç bir şeye yaramaz ve beni kurtaramazlar

24

Şübhesiz ben o vakıt açık bir dalâl içindeyim

25

Haberiniz olsun ki ben rabbınıza iyman getirdim, gelin dinleyin beni

26

Denildi ki: haydi gir Cennete! ay, dedi, nolurdu kavmın bilselerdi? Rabbım bana ne mağrifet buyurdu

27

Beni ikram olunan kullarından kıldı

28

Arkasından ise kavmının üzerine Semâdan bir ordu indirmedik indirecek de değildik

29

O yalnız bir sayha oldu derhal sönüverdiler:

30

Ey!.. ne hasret o kullara ki kendilerine her gelen Resul ile mutlaka istihzâ ediyorlardı

31

Baksalar a kendilerinden evvel ne kadar karınlar helâk etmişiz, onlar hiç onlara dönüp gelmiyorlar

32

Ancak hepsi toplanıp bizim katımıza ihzar edilmişlerdir

33

Hem bir âyettir onlara ölü Arz: biz ona hayat verdik ve ondan habbeler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar

34

Ve onda Cennetler yaptık, hurma bağçeleri, üzüm bağları, neler! içlerinde kaynaklar akıttık

35

Yesinler diye mahsulünden ve kendi ellerinin ma'mulâtından, halâ şükretmiyecekler mi?

36

Tenziyh o yardan sübhane bütün o çiftleri, hepsini, Arzın bitirdiklerinden ve kendi nefislerinden ve daha bilemiyecekleri neler, nelerden

37

Bir âyet de onlara gece, ondan gündüzü soyarız bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar

38

Güneş de; kendisine mahsus bir müstekarr için cereyan ediyor, o işte o azîzi alîmin takdiridir

39

Aya da: menzil menzil ona mıktarlar biçmişizdir, nihayet dönmüş eski urcun gibi olmuştur

40

Ne Güneş kendine aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçer, her biri birer felekte yüzerler

41

Bir âyet de onlara o dolu gemide zürriyyetlerini taşımamız

42

ve kendilerine o misilliden binecekleri şeyler yaratmamızdır

43

Dilersek onları gark da ederiz o vakıt ne onlara feryadcı vardır, ne de onlar kurtarılırlar

44

Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir zamana kadar yaşatmak için başka

45

Hal böyle iken onlara önünüzdekini ve arkanızdakini gözetip korunun ki rahmete şayan olasınız denildiği zaman

46

Kendilerine rablarının âyetlerinden her hangi bir âyyet de gelse mutlaka ondan yüz çevire geldiler

47

Allahın size merzuk kıldığı şeylerden hayra sarfedin denildiği zaman da onlara o küfredenler iyman edenler için şöyle dediler, biz hiç yedirirmiyiz o kişiye ki Allah dilese ona yiyeceğini verirdi, siz ap açık bir dalâl içinde değil de nesiniz!

48

Ve ne zaman bu va'd, doğru iseniz? diyorlar

49

Başka değil, tek bir sayhaya bakıyorlar, bir sayha ki onlar çekişip dururlarken kendilerini yakalayıverir

50

O zaman bir tavsıyeye bile kadir olamazlar, ailelerine de dönecek değillerdir

51

Bir de sur üfürülmüştür ne baksınlar kabirlerinden rablarına doğru akın ediyorlardır

52

Eyvah, başımıza gelenlere derler: kim kaldırdı bizi uyuduğumuz yerden? Bu işte, o Rahmanın va'd buyurduğu, doğru imiş o gönderilen Resuller

53

Başka değil, sâde bir tek sayha olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza ihzar edilmişlerdir

54

Artık bu gün hiç kimseye zerrece zulmedilmez, ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz

55

Cidden eshabı Cennet bu gün bir şuğl içinde zevk etmektedirler

56

Kendileri ve zevceleri erîkeler üzerine kurulmuşlardır

57

Onlara orada bir meyve var: hem onlara orada ne iddia ederlerse var

58

Bir selâm, rahîm bir rabdan kelâm

59

Ve haydin ayrılın bu gün ey mücrimler!

60

And vermedim mi size? «Ey adem oğulları! Şeytana kulluk etmeyin, o size açık bir düşmandır» diye

61

«Ve bana kulluk edin doğru yol budur» diye

62

Böyle iken celâlıma karşı o içinizden bir çok cibilletleri yoldan çıkardı, ya o vakıt sizin akıllarınız yokmıy dı?

63

Bu işte o Cehennem ki va'dolunur dururdunuz

64

Bu gün yaslanın ona bakalım küfrettiğiniz için

65

Bu gün ağızlarını mühürleriz de bize elleri söyler ve ayakları şehadet eyler: neler kesbediyorlardı

66

Hem dilersek gözlerini üzerinden silme kör ediverdik de yola dökülürlerdi, fakat nereden görecekler?

67

Daha dilesek kendilerini oldukları yerde meshediverdik de ne ileri gidebilirlerdi ne dönebilirlerdi

68

Bununla beraber her kimin ömrünü uzatıyorsak hılkatte onu tersine çeviriyoruz, hâlâ da akıllanmıyacaklar mı?

69

Biz ona şiir öğretmedik, ona yaraşmaz da, o sâde bir zikir ve parlak bir Kur'andır

70

Hayatı olanı uyandırmak, nankörlere de o söz hakk olmak için

71

Şunu da görmediler mi? Biz onlar için ellerimizin yaptıklarından bir takım (en'am) yumuşak hayvanlar yaratmışız da onlara malik bulunuyorlar

72

Ve onları kendilerine zebun etmişiz de hem onlardan binidleri var, hem de onlardan yiyorlar

73

Onlardan daha bir çok menfeatleri ve türlü içecekleri de var, hâlâ şükretmiyecekler mi?

74

Tuttular da Allahdan başka bir takım ilâhlar edindiler gûya yardım olunacaklar

75

Onların onlara yardıma gücleri yetmez, onlar ise onlar için hazırlanan askerler

76

O halde onların lâkırdıları seni mahzûn etmesin, biz onların içlerini de biliriz dışlarını da

77

Görmedi mi o insan? biz onu bir nutfeden yarattık da şimdi o çeneli bir çekişgen kesildi

78

Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: kim diriltir o kemikleri onlar çürümüşken? dedi

79

De ki onları ilk defa inşa eden diriltir ve o her halkı bilir

80

O ki size yeşil ağaçtan bir ateş yaptı da şimdi siz ondan tutuşturup duruyorsunuz

81

Ya Gökleri ve Yeri yaratan onlar gibisini yaratmağa kadir değil midir? Elbette kadir, hallâk o, alîm o

82

Onun emri bir şeyi murad edince ona sâde ol demektir, o oluverir

83

Artık tesbiyh edilmez mi öyle her şeyin melekûtu yedinde bulunan sübhane! hep de dördürülüp ona götürüleceksiniz