Mesnevi (Konuk)/1. Defter: Revizyonlar arasındaki fark

İçerik silindi İçerik eklendi
Kibele (Tartışma | katkılar)
Değişiklik özeti yok
Iskenderbalas (Tartışma | katkılar)
ilgili içeriği tamamen değiştirdiğim için sil şablonunu kaldırdım
1. satır:
<div class="NavContent" style="font-size:90%; padding:2px;" align="center">
{{sil|güvenilir olmayan çeviri, telif ve eksik}}{{eser
{| class="wikitable" style="background: #F0F8FF; border:3px solid #88a; width: 88%;"
| önceki= [[Mesnevi/Mukaddime|← Mukaddime]]
| sonraki='''[[Mesnevi/2|2 →]]'''
| başlık= Mesnevi . مثنوی معنوی . Mesnevi-i Manevi . The Mathnawî-yé Ma`nawî . Mathnawi-Masnavi
| çeviri=İsmail Hakkı Bursevi
| yazar=Mevlana Celaleddin-i Rumi
| notlar=Vikipedi: [[w:Mevlana|Mevlana Celaleddin-i Rumi]] ve [[Mesnevi]]
Metin manzum tercüme: [[Kullanıcı:3210|Eyüp Sabri KARTAL]]
UNESCO tarafından ilan edilen 800. Mevlana Yılı Anma Etkinlikleri Çerçevesinde Sürmene Kaymakamlığınca oluşturulan Sürmene Mesnevi Grubunca bu Proje yürütülmektedir. Kaynak belirtilmesi kaydıyla bu çevirinin telif hakları kamuya devredilmiştir.
}}
{| border="1" style="border-collapse:collapse;"
|-align=center style="background:pink"
|<div style="padding:0.25em;"></div>||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">METNİN ORİJİNALİ</div>||<div style="padding:0.25em;">LATİNO TRANSKRİPTİ</div>||<div style="padding:0.25em;">TÜRKÇE TERCÜMESİ ||<div style="padding:0.25em;">İNGİLİZCE TERCÜMESİ</div>
|-
! style="background: #F0F8FF;" colspan="2" | Mesnevî-yi Mânevî
|<div style="padding:0.25em;">[[Ruh-ul Mesnevi/1|1.]]</div>||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.25em;padding:0.25em;"> [[Ruh-ul Mesnevi/1| '''بسم الله الرحمن الرحيم ''']] </div>||<div style="font-size:0.75em;padding:0.25em;">''' Bismillāhirahmānirahīm .'''</div>||<div style="padding:0.25em;">''' Rahmân Rahîm Allah namına'''||<div style="padding:0.25em;"> ''' In the name of Allah Most Mercifull and most '''
</div>
|-
! Defter !! Beyitler
|<div style="padding:0.25em;"></div>||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.25em;padding:0.25em;"> [[Ruh-ul Mesnevi/1| '''بشنو این نی چون شکایت می کند''']] </div>||<div style="font-size:0.75em;padding:0.25em;">'''Bişnew inney çun şikayet mii kuned .'''</div>||<div style="padding:0.25em;">'''Dinle neyden bak neler söyler durur'''||<div style="padding:0.25em;"> '''Hear, how yon reed in sadly pleasing tales'''
</div>
|-
|| [[Mesnevi/1|1]] || [[Mesnevi/1/Dibâce|Dibâce]], [[Mesnevi/1/1-50|1-50]], [[Mesnevi/1/51-100|51-100]], [[Mesnevi/1/101-150|101-150]], [[Mesnevi/1/151-200|151-200]], [[Mesnevi/1/201-250|201-250]], [[Mesnevi/1/251-300|251-300]], [[Mesnevi/1/301-350|301-350]], [[Mesnevi/1/351-400|351-400]], [[Mesnevi/1/401-450|401-450]], [[Mesnevi/1/451-500|451-500]], [[Mesnevi/1/501-550|501-550]], [[Mesnevi/1/551-600|551-600]], [[Mesnevi/1/601-650|601-650]], [[Mesnevi/1/651-700|651-700]], [[Mesnevi/1/701-750|701-750]], [[Mesnevi/1/751-800|751-800]], [[Mesnevi/1/801-850|801-850]], [[Mesnevi/1/851-900|851-900]], [[Mesnevi/1/901-950|901-950]], [[Mesnevi/1/951-1000|951-1000]], [[Mesnevi/1/1001-1050|1001-1050]], [[Mesnevi/1/1051-1100|1051-1100]], [[Mesnevi/1/1101-1150|1101-1150]], [[Mesnevi/1/1151-1200|1151-1200]], [[Mesnevi/1/1201-1250|1201-1250]], [[Mesnevi/1/1251-1300|1251-1300]], [[Mesnevi/1/1301-1350|1301-1350]], [[Mesnevi/1/1351-1400|1351-1400]], [[Mesnevi/1/1401-1450|1401-1450]], [[Mesnevi/1/1451-1500|1451-1500]], [[Mesnevi/1/1501-1550|1501-1550]], [[Mesnevi/1/1551-1600|1551-1600]], [[Mesnevi/1/1601-1650|1601-1650]], [[Mesnevi/1/1651-1700|1651-1700]], [[Mesnevi/1/1701-1750|1701-1750]], [[Mesnevi/1/1751-1800|1751-1800]], [[Mesnevi/1/1801-1850|1801-1850]], [[Mesnevi/1/1851-1900|1851-1900]], [[Mesnevi/1/1901-1950|1901-1950]], [[Mesnevi/1/1951-2000|1951-2000]], [[Mesnevi/1/2001-2050|2001-2050]], [[Mesnevi/1/2051-2100|2051-2100]], [[Mesnevi/1/2101-2150|2101-2150]], [[Mesnevi/1/2151-2200|2151-2200]], [[Mesnevi/1/2201-2250|2201-2250]], [[Mesnevi/1/2251-2300|2251-2300]], [[Mesnevi/1/2301-2350|2301-2350]], [[Mesnevi/1/2351-2400|2351-2400]], [[Mesnevi/1/2401-2450|2401-2450]], [[Mesnevi/1/2451-2500|2451-2500]], [[Mesnevi/1/2501-2550|2501-2550]], [[Mesnevi/1/2551-2600|2551-2600]], [[Mesnevi/1/2601-2650|2601-2650]], [[Mesnevi/1/2651-2700|2651-2700]], [[Mesnevi/1/2701-2750|2701-2750]], [[Mesnevi/1/2751-2800|2751-2800]], [[Mesnevi/1/2801-2850|2801-2850]], [[Mesnevi/1/2851-2900|2851-2900]], [[Mesnevi/1/2901-2950|2901-2950]], [[Mesnevi/1/2951-3000|2951-3000]], [[Mesnevi/1/3001-3050|3001-3050]], [[Mesnevi/1/3051-3100|3051-3100]], [[Mesnevi/1/3101-3150|3101-3150]], [[Mesnevi/1/3151-3200|3151-3200]], [[Mesnevi/1/3201-3250|3201-3250]], [[Mesnevi/1/3251-3300|3251-3300]], [[Mesnevi/1/3301-3350|3301-3350]], [[Mesnevi/1/3351-3400|3351-3400]], [[Mesnevi/1/3401-3450|3401-3450]], [[Mesnevi/1/3451-3500|3451-3500]], [[Mesnevi/1/3501-3550|3501-3550]], [[Mesnevi/1/3551-3600|3551-3600]], [[Mesnevi/1/3601-3650|3601-3650]], [[Mesnevi/1/3651-3700|3651-3700]], [[Mesnevi/1/3701-3750|3701-3750]], [[Mesnevi/1/3751-3800|3751-3800]], [[Mesnevi/1/3801-3850|3801-3850]], [[Mesnevi/1/3851-3900|3851-3900]], [[Mesnevi/1/3901-3950|3901-3950]], [[Mesnevi/1/3951-4000|3951-4000]], [[Mesnevi/1/4000-4045|4000-4045]]
|<div style="padding:0.25em;"></div>||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.25em;padding:0.25em;">[[Ruh-ul Mesnevi/1| '''از جداییها حکایت می کند''']] </div>||<div style="padding:0.25em;">'''Ez cüdayiha hikayet mii kuned ''' </div>||<div style="padding:0.25em;"> '''Ayrılıktan mütevellit hikaye der durur.'''||<div style="padding:0.25em;"> '''Departed bliss and present woe bewails'''</div>
|-
|}
 
 
== Ruh-ul Mesnevi Şerhi ==
 
{| border="1" style="border-collapse:collapse;"
|-align=center style="background:#e0e0e0"
||'''Orijinal Ruh-ul Mesnevi (1600'lü Yıllar Türkçesi)'''
|-align="left"
||
[[wikt:Ney|Ney]], [[wikt:kamış|kamış]] ve [[wikt:mizmâr|mizmâr]]-ı [[wikt:ma’ruf|ma’ruf]]dur, neyzen. ve [[wikt:nâyzen|nâyzen]] onu [[darb]] ve [[nefh]] edendir.
 
Nitekim bazı[[wikt:şuarâ|şuarâ]] [[wikt:nazm|nazm]]ında gelir:
 
 
 
هر نا وك ني كز تورسد بررل جا كم تا ني شود ونا له كند برسر خا كم
 
 
Yarılmış gönlüme senden ulaşan her ney olduğu kabrimin başında inleyen ney olur.
 
Tercüme :" Varılmış gönlüme senden ulaşan her ney oluğu kabrimin başında inleyen ney olur."
 
Bunda evvelki ney ile [[murâd]] kamış ve ikinci ile murâd alet-i marûfedir, [[nây]] gibi. Ve [[Lügat]]-i Hüsâmi’de “[[kamış]] [[ney]]dür, [[düdük]] [[nây]].
 
” dediği bi-[[haseb]]i’l-galibdir.
 
Ve bu beytte [[şikâyet]] [[hikâyet]] üzerine [[mukaddem]]dir.
 
Zira [[mısra]]’ı [[sânî]] evveli [[beyân]]-ı [[vâkı]]’ olmuştur.
 
Nitekim [[tasvîr]]-i mânada gelse gerekdir.
 
Ve [[nüsah]]-ı atîka da böyle [[tashih]] olduğundan mâ’dâ [[cild-i evvelde]] bu [[beyt]] dahi onu [[müeyyid]]dir.
 
Nitekim gelir:
من ز جان جان شكا يت ميكنم من نيم شا كي روا يت ميكنم"
 
Ben canın canından şikâyet ediyorum.
 
[fakat] şikâyetçi değilim. sadece [[rivayet]] ediyorum.
 
(Mesnevî, 1/1789)"
Velâkin Mevlânâ Câmî (radiyallahü anh) [[tazmin]] etdiği kıtada [[şikâyet]]ini [[te’hîr]] etmişdir.
 
Nitekim buyurur
 
;دورازان لب جان يكي نالأن ني استبشنو ازنيجون حكا يت ميكند زان لب همجو شكر ماند.جدا ازجدا ييها شكا يت ميكند
 
"O canın dudağından uzakta inleyen bir [[ney]]dir.
 
Dinle [[ney]]den [[hikayet]] ediyor.
 
O şeker gibi dudaktan ayrı kalmış, ayrılıklardan [[şikâyet]] ediyor."
[[murâd]]ı, envâ'-ı [[hikâyet]]den olan şikâyettir.
 
Bundan sonra [[ma’lûm]] ola ki, Mesnevî-i Şerîfi bâ ile [[ibtidâda]] [[vücûh]]-ı [[kesîr]]e vardır.
Biri bu ki, besmele’ye [[muvâfakat]]dır.
 
[[sûre]]-i [[tevbe]] besmelesiz [[tenzil]] olunup bâ ile [[ibtidâ]] olunduğu gibi bu kitap dahi bâ ile [[bed]]’ olundu.
 
Pes bu bâ besmelenin bâ’sından bedel ve onun [[taht]]ında [[münderic]] olmakla bi-[[haseb]]i’lişâret besmele ile [[ibtidâ]] dahi [[hâsıl]] oldu.
 
Ve biri dahi bâ ile [[bed]] ve defter-i [[sâdis]]i nun ile [[hatm]] eyledi.
 
Tâ ki,5 "Ben bâ’nın altındaki noktayım
 
اناالنقطةتحت الباء
 
"[[sırr]]ına işaret [[hasıl]] ola.
 
[[zîrâ]] harf-i nun noktanın nun’una işâretdir ki, ona nunu’l-cem ve [[ümmü’l-kitâb]] dahi derler,Ol [[sebep]]den ki, asl-ı kitap [[vücûd]]dur ve [[midâd]]-ı[[ mevâdd]]-ı [[nukûş]]-ı âlem [[müctemi]]’ olduğu yerdir.
 
Nesimî’nin; [[Cümle]]nin [[mâna]]sı bir nokta bu tekrar ne[[dür]]”6" Bu [[mısra]](Nesîmî Divanı’nda şu şekilde geçmektedır;Cümle bir [[mâna]] imiş, bunca bu tekrar ne[[dür]].
 
(Nesimî, Divan, İstanbul, 1286, s. 94.)"[4]ve [[Abdal]] Ata’nın "Alan bir kıldan alur" dedikleri [[sırr]]-ı [[mezkûre]] işaretdir.
Ve biri dahi
 
بي قا م كل شيء
 
[7] "Her şey benimle ayakta durur.
 
"[[sırr]]ına işâretdir, yâni ne kadar [[mevcudât]] var ise [[cümle]]sinin [[melekût]]u vardır ve ol [[mevcûd]] olan [[melekût]] ile [[kaim]]dir.
 
Ve ol [[melekût]] Hak teâlanın yed-i [[kudret]]indedir.
 
Nitekim [[tenzil]]’de gelir:
{| border="1,5" style="border-collapse:collapse;"
|-align=center style="background:green"
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Ayet Metni'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">''' Meali'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Sure ve Ayet
|-align="center"
|| <div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;"> ''' فسبحا نالذي بيده ملكوت كل شيء'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">8 "Artık [[tesbih]] edilmez mi öyle her şeyin [[melekût]]u yedinde bulunan [[Sübhân]]’a
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">(Yasin 83)
|}
 
 
Eğer [[cemî]] a’yân-ı [[mevcud]]e ve eşyâ-yı [[harici]]yye bu [[melekût]] ile [[kâim]] olmasa, [[âlem]] [[adem]]e [[iltihak]] bulur ve nâ-[[büd]] ve nâ-[[peydâ]] olurdu.
 
[[Pes]] [[taht]]e’l-bâ olan nokta bâ’ya [[delâlet]] eder ve onu [[sair]] [[hurûf]]dan [[temyîz]] eylediği gibi her [[mevcûd]] dahi [[zikr]]olunan nokta-i [[melekût]]ıyye ile [[Hakk]]’a [[delâlet]] ve onu [[sâir]] [[esmâ]]dan [[ifrâz]] kıldı.
 
Ve biri dahi bâ, [[bidâyet]]e ve ol [[bidâyet]]in mesnevî lduğuna işâretdir. [[zira]] ba [[hisâb]]-ı [[ebced]] üzere ikidir.
 
 
Ve biri dahi bâ, [[ehlullah]] katında [[ism-i latif]] [[mukâbele]]sinde [[vâki]] olmuşdur.
 
[[Pes]] kitâb-ı Mesnevi [[ism]]-i [[latif]]in [[tecelli]]sinden [[sâdır]] olup [[mahz]]-ı [[lütf]]-i Bâ- ri olduğuna [[delâlet]] eyledi.
 
[[Hususan]] ki, [[taltif]]-i [[ruh]] etmedikçe [[âlem]]-i [[letâif]] ü [[hakâyık]]a [[dühul]] etmek mümkün değildir.
 
[[zira]] [[cism]]-i [[kesif]]e [[mukârenet]]le tâ- ha dahi [[kesâfet]] [[ârız]] olmuşdur. Ve [[kesif]] ve [[latif]] [[mütekâbil]]dir.
 
Ve biri dahi [[taayyün]]-i [[kevniyye]]ye [[işâret]]dir ki, [[insan]] bu [[taayyün]]de [[elif]] şeklindedir.
 
[[Pes]] bu kitab, [[âlem]]-i [[mülk]] ü [[melekut]]ten [[esrâr]]ına [[müteallık]] olmakla bâ elif üzerine tercih olundu.
 
[[zira]] [[insan]]ın [[vücud]]-ı [[kevn]]isi [[taayyün]]-i [[mezkür]]e [[tâbi]]dir.
 
Onunçün [[ism]]-i bâ’da elif bâ’ya [[tâbi]]dir. Pes
 
الأقدام فالاقدم"
 
Evvel olan evveldir.
 
" [[9[[haseb]]iyle bâ [[takdim]] olundu.
Ve biri dahi budur ki, bâ’nın [[taht]]ında olan nokta-ı [[vahdet]] [[taayyün]]-i evvel-i [[zât]]iyyeye [[işâret]]dir ki, [[sırr]]-ı [[insân]] onun [[mazhar]]ıdır.
 
Nitekim nokta-ı [[tesniye]] [[taayyün]]-i [[sâni]]-i [[sıfat]]iyyeye işaretdir ki, [[ruh]]-ı [[sultân]]i onun [[mazhar]]ıdır.
 
Ve nokta-ı [[teslis]] [[taayyün]]-i [[sâlis]]-i [[fiil]]iyye işârerdir ki, [[ruh]]-ı [[hayvân]]i onun [[mazhar]]ıdır.
 
[[Bınâen]]-[[alâ]]-[[hâzâ]], [[nukât]] dahi üçe [[münhasır]] olup [[mukayyedât]]ı [[beyân]]ında tertibe [[riâyet]] olundu.
 
[[Pes]] bâ ile [[ibtidâ]]da [[süret]] ve [[mâna]]yı [[tatbik]] ve [[telfif]]e [[işâret]] vardır.
 
Ve Hazret-i emirü’l-mü’minin Ali kerreme’l-lahü [[vech]]enin
 
“انا النقطة تحت الباء”
 
buyurduğu [[sırr]] [[insan]]ın [[mebdeiyyet]]-i [[vekiliyyet]]ine ve [[hakikat]]-i Muhammediye’nin [[cemiyyet]]ine [[işâret]]dir ki, ne kadar [[nükûş]]-ı [[ervâh]] ve [[süver]]-i [[ecsâm]] ve [[besâit]]-i [[tabiiyyet]] ve [[mürekkebât]]-ı [[unsuriyyet]] var ise ondan [[teşekkül]] ü [[tasavvur]] ve [[tevellüd]] ü [[temessül]] eyleyip [[âlem]]-i [[ilm]]de [[müste’id]] oldukları [5] [[suret]]-i [[mahsüsa]] ile [[vücud]]-[[pezir]] oldular.
 
Ve bu [[kesret]]-i bi-[[nihâye]] [[ol]] [[vahdet]]e [[mâni]] ve [[cüz’iyyât]]-ı bi-gâye ol külliyyete [[müzâhim]] olmadı.
 
[[ zira]] [[teaddüd]]-i [[vücüd]] [[tekerrür]]-i [[tecelli]]den [[hasıl]] oldu.
 
Nitekim bâ’nın noktası [[tekerrür]] [[haseb]]iyle tâ ve sâ oldu.
 
[[Pes]] bu [[taayyün]]de olan [[teaddüd]] bâ’nın [[vahdet]]ine [[mâni]] olmadı.
 
Nitekim her [[şahs]]-ı [[insân]]i bi-[[haseb]]i’z-[[zâhir]] [[cism]]-i [[vâhid]] ve min [[hays]]i’l-[[mâ’nâ]] [[ruh]]-ı [[vâhid]]dir. Maa-[[hâzâ]] bu kadar [[âzâ]] ve [[kuvâ]]ya [[mütekessir]] ve [[müte]][[fassıl]]dır.
 
Bu [[sırr]]a [[mebni]]dir ki, demişlerdir;
 
ففي كل شيء له آ ية تدل أنه أحد
 
Ve bu [[zikr]]olunan [[vahdet]]-i [[şahsi]]yye, [[vahdet]]-i [[hakiki]]yyeyi dahi [[müştemil]]dir. Onun çündür ki, her [[cisim]] [[cüz]]-i lâ-yetecezzâya [[müntehi]]dir. 0 [[cüz]] noktaya [[işâret]]dir ki, [[cem]]i [[terkibât]] onunla [[kâim]]dir.
 
 
 
Ve biri dahi bâ’da elif’e [[nispet]]le [[inkisâr]] vardır ve [[inkisâr]] ve [[tevâzu]], [[bâis]]-i [[uluv]]v ve [[sebeb]]-i rif’atdir. Nitekim [[hadîs]]’de gelir:
{| border="1,5" style="blue-collapse:collapse;"
|-align=center style="background-color: yellow "
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Hadis Metni'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">''' Meali'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Kaynak'''
|-align="center"
|| <div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">من توا ضع لله رفعه الله||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Allah için [[tevazu]] gösteren kimsenin Allah derecesini yükseltir||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">(Sahih-ı Müslim. Birr 69)
|}
 
 
[11] Ve [[hadîs]]-i [[kudsi]]’de gelir:
 
 
 
"انا عند لمتكسرة قلويهم من اجلي
 
Benden dolayı [[kalp]]leri kırık olanların yanındayım."
 
 
[12] Pes [[zâhiren]] [[indirâs]]-ı [[kubûr]] ve [[bâtınen]] [[inkirâs]]-ı [[kulûb]] ile [[fenâ]]-ı [[tâm]] [[lâzım]]dır.
 
Tâ ki, refîü’d-[[derecât]] [[sırr]]ı [[bâhir]] ola. Li—[[muharrir]]ıhî;
 
Elif-i [[kâmet]]ini nûn eyle Var [[fünûnun]] yürü [[cünûn]] eyle
 
 
Kim ki, bâ gibi [[münkesir]] olmaz Noktanm ilmi doğrulup gelmez
 
Ve biri dahi bâ, [[lisân]]-ı Arabî’de ve [[farisî]]’de [[ilsâk]] için gelir.
 
[[Pes]] bâ ile [[ibtidâ]]da bu kitâbın [[iltisâk]]-ı [[asl]]a ve [[sıla]]-ı rahme sebep olmasına [[ışâret]] vardır.
 
Maa-[[hâzâ]] bâ bi-[[haseb]]i’-[[gâlib]] [[mütevâsıl]] resmolunur.
 
Ve biri dahi bâ’da olan nokta-ı [[vâhid]]e, bâ’nın [[ulüvv]]-i [[himmet]]ine [[delâlet]] eder ki, [[vahdet]]den [[gayr]]ı nesne kabul eylemedı.
 
Onun içün"
{| border="1,5" style="border-collapse:collapse;"
|-align=center style="background:green"
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Ayet Metni'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">''' Meali'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Sure ve Ayet
|-align="center"
|| <div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;"> ''' قل الله ثم ذ ر هم'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Sen Allah de, sonra onları bırak||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">(Enam 91)
|}
 
قل الله ثم ذ ر هم
 
Sen Allah de, sonra onları bırak. (Enam 91)"
[13] buyurdu.
 
Yâni [[mertebe]]-i [[ülûhiyyet]] ki, [[mertebe]]-i [[ehadiyet]]dir, onunla [[iktifâ]] eyle ve [[sâir]] [[merâtib]]-i [[taayyünât]]a [[iltifat]] eyleme demekdir.
 
[[Pes]] bu sebebdendir ki, [[fahr]]-ı [[âlem]] sallallahü aleyhi ve sellem leyle-i [[mi’râc]]da قابقوسينİki yay aralığı kadar. (Necm 9)"
 
[14] [[mertebe]]sindenاو ادنا"Yahut daha da yakın. (Necm 9)"[15] merkezine [[urûc]] eyleyüp [[cây]]-ı bî-câda [[fürûk]]eş ve [[nüzûl]] etmişdir.
 
Ve biri dahi bâ, noktadan [[hâsıl]] olan [[derece]]yi [[taht]]-ı [[kadem]]ine [[vaz]]’ eyledı.
 
[[güyâ]] [[mâsivâ]]ya [[nazar]] etmeyip [[sıdk]] [[ehl]]inden oldu.
 
Cim’in noktası ise [[vasat]]ındadır, [[taht]]ında değildir ve ye ki, [[âhir]]ü’l-[[hurûf]]dur, noktaları gerçi [[taht]]ındadır.
 
Fe-emmâ [[ol]] noktalar [[infirâd]] haline göre değildir. [[zira]] yâ-ı [[müfred]]e ve [[maktû]]’a bi-nokta [[resm]]olunur.
 
Belki [[ittisâl]] halinde [6] bâ-i [[muvahhid]]eye [[müşâbih]] olmasın içün [[noktateyn]] [[vaz]] olunur.
 
Bâ ise iki halde bile [[menkût]]dur.
 
[[Pes]] bu [[vech]]ile cim’den ve ye’den [[mütemeyyiz]] olup [[ihrâz]]-ı [[şeref]] kıldı.
Ve biri dahi bâ, harf-i [[âmil]]dir, [[mâbad]]inde [[mutasarrıf]] olup ma’mûlünü kendi gibi [[meksûr]] eyler.
 
[[Pes]] bâ’nın hali [[mürşid]]-i [[kâmil]] haline [[müşâbih]] oldu ki, [[mürşid]]-i [[kâmil]] kendi [[inkisâr]]-ı [[hakîkî]] ile [[muttasıf]] olduğu gibi kendine [[tâbi]] olan [[müsterşid]]leri dahi ra’unet-i [[nefs-i emmâre]]den [[tahlîs]] edip [[münkesir]] ve [[mütevazi]] kılar.
 
Nitekim [[tenzîl]]’de [[fahr]]-ı [[âlem]] sallallahü alyhi ve sellem [[vasf]]ında gelir,
{| border="1,5" style="border-collapse:collapse;"
|-align=center style="background:green"
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Ayet Metni'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">''' Meali'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Sure ve Ayet
|-align="center"
|| <div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;"> ''' ويزكيهم'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Ve onları temizlesinbırak||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">(Bakara 129)
|}
 
ويزكيهم"
 
Ve onları temizlesin. (Bakara 129)"
[16] Eğerçi ki, [[hakikat]]de [[tezkiye]] [[vasf]]-ı [[Hak]]’dır.
 
Nitekimkim buyurur,
{| border="1,5" style="border-collapse:collapse;"
|-align=center style="background:green"
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Ayet Metni'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">''' Meali'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Sure ve Ayet
|-align="center"
|| <div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;"> ''' بل الله يزكي من يشاء'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Allah dilediğini temize çıkarır||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">(Nisa 49)
|}
 
بل الله يزكي من يشاء
 
[17"Allah dilediğini temize çıkarır.
 
(Nisa 49)" Ve bu[[cer]] ve amelin lisân-ı Arabîye [[ihtisâs]]ı bu [[itibâr]]-ı [[latîf]]i [[zebânı]]-ı Pârsî’de [[riâyet]]ine [[münâfi]] değildir.
 
Zîra [[Fârisiyye]]-yi [[derîye]] ile lügât-i Arabiyye’nin ehl-i cennet [[lisân]]ı olmakda iştirakleri vardır.
 
Maa-hâzâ “pa” ve “ça” ve “je” ve “kef-i Fârisi” hurûf-ı Arabiyye’ye [[ilhak]] olunup [[mecmû]]u otuz iki add olunmuşdur.
 
Ve bu [[hurûf]] ile fi’l-cümle Arap [[tekellüm]] etmişdir.
 
Nitekim mahallinde [[mübeyyen]]dir.
 
Ve biri dahi bâ, harf-i [[şefevî]]dir.
 
[[tekellüm]] ise şeffenin hareketine [[mevkûf]]dur.
 
Pes şeffe bu [[itibâr]] ile müntehiyü’l-mehâric ve bir [[itibâr]] ile dahi mebdeü’l-mehâricdir.
 
Ağâz-ı [[kelâm]] ve ünvân-ı kitâbda bâ zikr olunduğuna [[münâsebet]] budur.
 
Ve biri dahi insanın, âlem-i ervâhda feth-i [[dehân]] eyleyip [[ibtidâ]] nutk etdiği bâ’dır.
{| border="1,5" style="border-collapse:collapse;"
|-align=center style="background:green"
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Ayet Metni'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">''' Meali'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Sure ve Ayet
|-align="center"
|| <div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;"> ''' الست بر بكم'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">?Ben sizin rabbiniz değil miyim||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">(Araf 172)
|}
 
الست بر بكم"
 
Ben sizin rabbiniz değil miyim? (Araf 172)"
[18] cevâbında
 
بلى
 
"Evet. (Araf 172)"
 
[19] dediler.
 
Pes hikmet-i ilâhiyye [[iktizâ]]sı üzerine bâ sâir [[hurûf]]dan ihtiyâr olunup tahsis bi’z-zikr olunmak lazım geldi ki,
{| border="1,5" style="border-collapse:collapse;"
|-align=center style="background:green"
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Ayet Metni'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">''' Meali'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Sure ve Ayet
|-align="center"
|| <div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;"> ''' هوالاولوالاخر'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Evvel ve ahir olan O’dur||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">(Hadid 3)
|}
 
هوالاولوالاخر
 
."Evvel ve ahir olan O’dur. (Hadid 3)"
 
[20] sırrı [[bâhir]] ve ezel ü ebed-i [[ehâdiyyet]]inin sırrı zâhir ola.
 
Ve biri dahi bâ lafzı beldeye işâretdir ki, [[hâlet]]-i cemden ibaretdir.
 
Bu kitâbın [[hakâyık]]ı ise [[hâlet]]-i [[cem]]de [[sâdır]] olmuştur.
 
Yâni [[sâlik]]e bu âlem-i farktan [[insilâh]] gelmedikçe [[feyz]] [[nüzûl]] eylemez ve alâ takdiri’n-nüzül me’zûn olmadıkça yazmaz ve söylemez.
 
Ve biri dahi harf-i bâ Belh'e işaretdir ki, Hazret-i Mevlânâ’nın mevlidedir.
 
Ve [[ibtidâ]] arsa-ı hâliye-i dünyâda va’z olunan beldedir ki, evvelü’l-[[mülûk]] olan Keyûmers binâ etmişdir.
 
Pes bu vechile dahi ba’nın hüsn-i mevkii [[zâhir]] oldu.
 
Ve belde-i [[mezküre]]yi zaman-ı [[hilafet]]-i Osman radiyallhü anhda Ahnef bin Kays-ı Temimî fethetmişdir ki, Belh’de onunla [[darb-ı mesel]] olunur.
 
Yanî’ evvel-i [[bilâd]]ı [7] Hz. Osman radıyallahü anh feth eyleyip ve [[iptidâ]] [[nazm]]-ı Kur’an’ın cem’ine [[muvaffak]] olduğu gibi Hz. Mevlânâ dahi [[zikr]] olunan evvel-i bilâdda hareket-i âleme [[zuhûr]] edip [[ibtidâ]] me’âni-i Kur’an’ı bu [[üslüb]]-ı bedi üzre [[silk]]-i [[nazm]]a çekip [[rum]] ve gayra [[ihdâ]] etmişdir.
 
Li-muharririhî;
 
Zehrini yutma âlem-i [[telhin]] Şekerin çiyne belde-i Belh’in
 
Ney gibi buldu belh içinde [[nemâ]] Saldı âvâzı Konya’da ammâ
 
Ve biri dahi, Bârî ismine [[işâret]]dir ki, arştan [[serâ]]ya dek cemi [[mevcûdât]] ol ismin [[taalluk]]undan [[halk]] olunmuşdur.
 
Nitekim [[tenzil]]’de gelir
{| border="1,5" style="border-collapse:collapse;"
|-align=center style="background:green"
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Ayet Metni'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">''' Meali'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Sure ve Ayet
|-align="center"
|| <div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;"> ''' هواللهالخا لق البا رئ '''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">"o öyle Allah’tır ki, yaratıcıdır, yaratıkları [[tekâmül]] ettirendır||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">(Haşr 24)
|}
 
,هواللهالخا لق البا رئ
 
"o öyle Allah’tır ki, yaratıcıdır, yaratıkları [[tekâmül]] ettirendır. (Haşr 24)"
 
[21] [[Pes]] bâ’da bu kitabın [[elfâz]] u [[hurûf]]u [[zebân]]-ı Pârsî üzerine [[halk]] olunup [[melekût]]-ı [[me’âni]]si ol [[libâs]] ile [[telebbüs]] ettiğine [[işâret]] vardır.
 
Yâni Kitâb-ı Mesnevi ki, [[mağz]]-ı Kur’an’dır ve Kur’an [[gayr]]-ı [[mahlûk]]dur.
 
Zirâ [[kâim]] bin-[[nefs]] olan [[Kelâm]]-ı [[Kâdim]]’dir.
 
Velâkin [[Kelâm]]-ı [[Kadim]] [[âlem]]-i [[cem]]den [[âlem]]-i [[fark]]’a [[nüzûl]]de ne [[makûl]]e [[lisân]] ile [[kisve]]lenırse [[ol]] [[lisân]]ın [[elfâz]]ı ve [[hurûf]]u [[hâdis]]dir ve ism-i Bâri [[taht]]ında dâhildir.
Ve biri dahi, Basîr ismine [[işâret]]dir. Nitekim Kur’an’da gelir,
{| border="1,5" style="border-collapse:collapse;"
|-align=center style="background:green"
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Ayet Metni'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">''' Meali'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Sure ve Ayet
|-align="center"
|| <div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;"> ''' والله بكل شئ بصير '''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">. O her şeyi görendir
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">(Mülk 19)
|}
 
"والله بكل شئ بصير
 
 
"0 her şeyi görendi(Mülk 19).
 
"[22] Yâni Allah [[tealâ]]nın cemî [[mübessa]]râta [[ihâta]]-ı [[ilm]]i i’lâm olunmak [[riyâ]] ehline [[tenbîh]] ü [[tahvîf]] ve [[hulûs]] ehline [[ilhâb]] ü [[tehyîc]] [[kabil]]indendir.
 
[[Pes]], bunda bu [[kitab]]ın [[ulûm]]-ı [[Hak]]’dan [[müstefâd]] olup tertîbi [[hulûsa]] [[mukârin]] ve [[taleb]]-i [[rıza]]ya [[mücâveret]]ine [[remz]] vardır.
 
Onun için ilâ [[yevmi’lkıyâme]] [[ale’d-dehr]] eser-i [[bâkî]] ve [[umûn]] ve [[husûs]] üzre [[müntefi]]ün bihdir.
 
Ve illâ çokdan [[nakş]]ı fenâ bulur ve şimdiye dek [[zâil]] olurdu.
 
Bu sebebdendir ki, [[müellefât]]ın ekseri [[zevâyâ]]da [[mehcûr]] ve [[musta’mel]] olanları dahi [[kalil]]ü’l-[[intifâ]]dır.
Ve biri dahi Basît ismine işaretdir.
 
Nitekim [[kelâm]]-ı Muhammediye’de gelir.
{| border="1,5" style="border-collapse:collapse;"
|-align=center style="background:green"
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Ayet Metni'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">''' Meali'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Sure ve Ayet
|-align="center"
|| <div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;"> '''يبسط الرزق'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Rızkı genişletir||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">(İsrâ 30)
|}
 
يبسط الرزق
 
"Rızkı genişletir. (İsrâ 30)"
 
{23}][24]"Bu bölüm matbu kitapta olmayıp, Saliha Baryamanın Rühü’l-Mesnevi, (1. Cilt) inceleme-Metin, isimli tezinden alınmıştır.
 
(Uludağ Universitesi, İlâhiyat Fakültesi, Bursa, 1999, s.77).
 
" Ve [[rızk]] iki [[nevi]]dir ki, biri [[rızk]]u’l-[[yevm]] ve biri dahi [[gıdâ]]-ı [[ervâh]]dır.
 
Ve bu [[rızk]]-ı [[sâni]]nin [[bastın]]a bu [[kitap]] [[mütekeffil]]dir.
 
Velâkin [[intifâ]]’ı [[tahâret]] ile [[meşrût]]tur.
 
Nitekim [[Kelâm]]-ı [[Kadim]]’de gelir,
{| border="1,5" style="border-collapse:collapse;"
|-align=center style="background:green"
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Ayet Metni'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">''' Meali'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Sure ve Ayet
|-align="center"
|| <div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;"> '''لا يمسه الاالمطهرون '''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Ona tertemiz olanlardan başkası el süremez||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">(Vâkıa 79)
|}
 
لا يمسه الاالمطهرون
 
 
[25]"Ona tertemiz olanlardan başkası el süremez (Vâkıa 79)."
 
ve mutlaka tehâret sebeb-i [[vüs’at]]-ı [[rızk]]dır.
 
Nitekim [[hadîs]]’de gelir
 
دم علي الطها رة يوسع عليه الرزق
 
 
[26]"Temizliğe devam et ki, rızkın genişlesin.
 
(Ali el-Muttaki Hindi, Kenzu’l-Umnâl fi Süneni’l-Akvâl vel-Ahvâl, I-XVI, Beyrut, 1986,C. XVI, s. 44152)" Pes Kur’an’a ve Kur’an’dan olan [[esrâr]] ve [[hakâyık]]a [[dâmen]]-[[âlûd]]e olanların elleri ermez ve ol [[cemal]]-i [[meânî]]-yi [[zevk]]iyyeyi gözleri görmez.
 
Ve bu [[bab]]da [[encâs]] [[ercâs]] nedir, [[tathîr]]i ne [[vech]]iledir, [[mahall]]inde gelir inşallah.
 
Ve biri dahi [[Bâkî]] ismine [[işâret]]dir.
 
Zîrâ bu [[ilm]]-i ledünnî [[sâir]] [[ulûm]]-ı resmiyye gibi [[fenâ]] bulmaz.
 
Onunçün ki, [[sıfat]]-ı [[ruh]] ve [[sırr]]dır. [[Ruh]] ve [[sırr]]a [8] [[fenâ]]târî Olmadığı gibi [[mütehalli]] oldukları [[ulüm]]-ı şerîfeye fenâ [[ârız]] olmaz.
 
Ve belki ruh ve sırr-ı insanı fi’l-hakika bu [[makül]]e [[ulûm-ı âliye]] ve [[melekât]]-ı [[fâzıl]]a ile [[ittisaf]]ına [[binâen]] [[indirâs]] kabul etmeyip bu [[cevher]]-i nefisin ziyâsı [[ebdâna]] dahi [[sâri]] olur; Enbiyâ ve [[kümmel]]-i [[evliyâ]]ların cesedleri çürümez.
 
Zirâ[[ mücib]]-i [[tefessüh]] olan [[ufûnet]]ten,[[teessür]]-i [[mücavir]] ile [[nekâvet]] kabul etmişdir.
 
Ve kafa dahi vechin aynı olmuştur.
 
Kâle Tealâ
{| border="1,5" style="border-collapse:collapse;"
|-align=center style="background:green"
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Ayet Metni'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">''' Meali'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Sure ve Ayet
|-align="center"
|| <div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;"> '''ويبقيوجه ربك '''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Rabbinin yüzü bakidir||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">(Rahman 27)
|}
 
ويبقيوجه ربك
 
 
[27]"Rabbinin yüzü bakidir(Rahman 27)."
 
el-hâsıl bu [[tâife]]-i [[Celil]]e seyr-i vâcib erbabıdır, seyr-i mümkinâtda kalanlar böyle değildir.
 
Zira hâdise [[mukârin]] olan dahi hâdisdir.
 
Şu kadar var ki ulûm-i [[zâhir]]ede a’mâlin [[semerât]]ı olan sevâb bâkîdir. Onunçün kıyamette a’râz [[tecessüd]] etse gerekdir.
 
Ve biri dahi Bâ ismine işaretdir. Nitekim Allah teal buyurur
{| border="1,5" style="border-collapse:collapse;"
|-align=center style="background:green"
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Ayet Metni'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">''' Meali'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Sure ve Ayet
|-align="center"
|| <div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;"> ''' ان الله يبعث من في القبور'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Ve muhakkak Allah kabirlerdekı kimseleri diriltecektir||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">(Hac 7)
|}
 
:ان الله يبعث من في القبور
 
:[28]"Ve muhakkak Allah kabirlerdekı kimseleri diriltecektir(Hac 7)."
 
cümle zî-ruh nefh-i İsrâfil ile ba’de’l-mevt, ba’s ve ihyâ olundukları gibi bu kitabın [[nefehât]]ı ile [[mürde-dil]]ler hayat-ı taze bulurlar. Onunçün evliyâ-ı kirâm İsrafil-i vaktdir.
 
Zira hayata [[müsta’ıd]] olanlar onların [[enfâs]]ından [[bûy]]-ı hayat alırlar.
 
Ve biri dahi [[Berr]] ismine işaretdir. Nitekim Kuran’da gelir
{| border="1,5" style="border-collapse:collapse;"
|-align=center style="background:green"
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Ayet Metni'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">''' Meali'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Sure ve Ayet
|-align="center"
|| <div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;"> '''انه هوالبرالرحيم'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Gerçekten 0 [[kerem]] sahibidir, [[rahim]]dir.
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">(Tür 28)
|}
 
[29]" ()" zira bu kitapda bu ilme mü’min olanlara [[ber]] ve [[lütuf]] vardır.
 
Pes bunu mütâlaaya [[kâdir]] ve [[müzâkere]]si meclisinde hazır olanlara lazımdır ki, bu nimet-i hâzıra ya şükr-i [[bisyâr]] eyleyip sebep olanın ruhunu daima hayr ile [[yâd]] edeler ve vasıtaya [[küfrân]] üzere olmayalar.
 
Nitekim hadîsde gelir:[30]
{| border="1,5" style="blue-collapse:collapse;"
|-align=center style="background-color: yellow "
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Hadis Metni'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">''' Meali'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Kaynak'''
|-align="center"
|| <div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">من لم يشكراانا س لم يشكر الله
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">İnsanlara teşekkür etmesini bilmeyen Allah’a şükredemez
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">(Ebu Davud, Edeb 11 )
|}
 
Mervîdir ki, Ümmü’l-mü’minîn Aişe radiyellahü anhanın berâati hakkında on sekiz ayet nüzül edip Sıddîka hazretleri ınân-ı şükrü cânib-i Hak’ka imâle kıldıkta [[peder]]i Sıddik radiyellahü anha, Resülullah sallallahü aleyhi ve sellemden şükre müteaalık has u [[tahrîz]] [[vâkî]] oldu.
 
Zira âyât-ı [[mezkûre]]nin [[nüzûl]]üne [[vesâtet]]i ve [[makam-ı cem]]e göre hakkıyyeti mâna-yı [[mezbûr]]e [[mûcib-i tâm]] oldu. Ve Kur’an’da ba’zı âyât-ı mutlaka dahi bu sırra [[imâ]] eder. Nitekim buyurur:
{| border="1,5" style="border-collapse:collapse;"
|-align=center style="background:green"
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Ayet Metni'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">''' Meali'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Sure ve Ayet
|-align="center"
|| <div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;"> '''من يطع الرسول فقد اطا ع الله'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Kim peygamhere [[itaat]] ederse şüphesiz Allah’a [[itaat]] etmiş olur.
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">(Nisâ, 80)
|}
 
{| border="1,5" style="border-collapse:collapse;"
|-align=center style="background:green"
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Ayet Metni'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">''' Meali'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Sure ve Ayet
|-align="center"
|| <div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;"> '''ان الذين يبا يعونك انما يبا يعون الله
'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;"> Muhakkak ki sana [[itaat]] edenler Allah’a [[itaat]] ederler.
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">(Fetih 10)
|}
 
Pes nazar eyle ki, resûl’e irtâat ve [[mübâyeat]]i kendine itâat ve [[mübâyeat]] kıldı.
Ve biri dahi harf-i bâ [[bidayet]]e işaretdir. Nitekim [[mürûr]] etdi. Velâkin bidâyet-i شنو
ki, emirdir, işit mânasına, onunla vâki [9] oldu.به بين
yâni gör, veyahut yâni söyle, diye [[bidâyet]] [[vâki]] olmadı.
 
Zirâ tab’an sem ba-[[basar]]dan ve [[basar]] dahi kelâmdan [[mukaddem]]dir.
 
Nitekim [[rahm]]-i [[mâder]]de cenîne ibtidâ hâsıl olan his [[sem’]] kuvvetidir.
 
Onunçün hâmil-i [[mutallak]]a veya [[müteveffâ]] anhâyi [[tezevvüc]]den şer’de [[nehy]] olunmuşdur.
 
Zîra vety ile [[cenin]]in hiss-i sem’i [[ziyâde]] olup [[hers]]-i gayr-ı [[saky]] etmek gibi olur.
 
Ondan dünyaya geldikte hiss-i [[basar]] ondan [[kelâm]] [[zuhûr]] bulur.
 
Pes [[kelâm]] [[merâtib]]-i [[sıfât]]ın [[âhir]]idir. Zîra sifât-i [[seb’]] [[tertîb]] olup hayat ve ilm ve [[irâdet]] ve [[kudret]] ve sem’ ve basar ve [[kelâm]] denilmişdir.
 
Ve kelâm ki, [[kemâl]]in [[maklub]]udur, evveli kemâldir ve kemâlin âhiri kelâmdır.
 
Yâni [[taayyunât]]-ı İlâhiyyenin evveli hüviyyet-i [[zât]]iyye ve [[âhiri]] [[kelâm]]dır.
 
Nitekim [[taayyunat]]-i kevniyyenin evveli ruh-ı Muhammedî ve âhiri [[neşe]]-i insaniyyedir ve bu zikrolunan [[tertib]] melekte ve cinde dahi bu [[üslûb]] üzerinedir.
 
Egerçi meleğin [[hilkat]]i insan [[tevellüd]]ü gibi [[etvâr]]-ı [[muhtelif]]e üzerine değildir.
 
Onunçün kemâli def’îdir, insan gibi tedrîci değildir.
 
Velâkin her nev’in kendi makamına layık ve şânına [[münâsib]] [[sıfat]]ı vardır.
 
Keyfiyyetde sıfât-ı insaniyye gibi değildir.
 
[[latîf]] olanın haline göre ve [[kesîf]] olanın dahi haline göredir. El-hasıl بشنو
ile emreyledi.
 
Zîra sem’ sifata sâir sıfâttan[[ mukaddem]]dir ve [[sâlik]] dahi rahm-ı [[mâder]]de cenin gibidir. Zîra [[vilâdet]]-i [[sâni]]ye ehlidir. Onunçün Hazret-i İsâ aleyhisselâm buyurur:
{| border="1,5" style="border-collapse:collapse;"
|-align=center style="background:green"
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Ayet Metni'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">''' Meali'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Sure ve Ayet
|-align="center"
|| <div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;"> '''لن يلج ملكوت السموات من لم يولد مر تين '''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">İki kere doğmuş olmayan semaların melekûtunun sırrına [[vakıf]] olamaz.
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">(İncil, Yuhanna Bab 3, Ayet 6.
|}
 
 
 
[33] "
 
Türkçe tercümesinde ise ayet şöyledır: Bir kimse sudan ve ruhtan doğmadıkça Allah’ın melekûtuna giremez.
 
(Kitâb-ı Mukaddes, Eski ve Yeni Ahit, İstanbul, Kitab-i Mukaddes Şirketi, 1997, s. 94.)"
 
Pes [[sâlik]]e lâzım oldu ki, evvela [[nidâ]]-yı Hakk’a ve [[hâtıf]]-ı gaybe doğru sem’ aça ve bu sem’in hakikati ile mütehakkık olduktan sonra [[basar]] mertebesinde ru’yet-i [[didâr]] sahibi ola.
 
Ondan Hak’la [[münâcât]] ve [[mükâleme]]ye [[isti’dâd]] bula.
 
Bu sebebdendir ki, Fahr-ı Âlem sallallahü aleyhi veselleme kable’n-nübüvve, İsrafil aleyhisselâm [[mukârenet]] eyleyip ba’zı [[umûr]] ve [[ulûm]] ta’lîm eylerdi.
 
Ve Fahri Alem İsrafil’in [[savt]] u hissini işitirdi. Lakin şahsını görmezdi. Sonra bir müddet dahi [[âyine]]-i [[ekvân]]da nûr-ı İlâhi [[müşâhede]] eylerdi.
 
Sonra [[vech]]-i [[hass]] u [[avâm]]dan [[vahy]]e müste’id ve müteheyyi’ oldukta Cebrâil aleyhisselam nüzûl eyledi.
 
Sonra mi’râc-ı [[cismâni]] dahi vâki olup âlem-i [[tefrîd]]de Hakk’ın hem [[kelâm]]ın işitdi ve hem bî-perde [[cemâl]]in: gördü.
 
Onunla bin bir aded kelâm [[mükâleme]] [10] eyledi ki, esmâ-i hüsnânın [[tafsil]]i mertebesi idi.
{| border="1,5" style="border-collapse:collapse;"
|-align=center style="background:green"
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Ayet Metni'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">''' Meali'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Sure ve Ayet
|-align="center"
|| <div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;"> '''آمن الرسول'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Peygamber iman etti.
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">(Bakara 285)
|}
 
[[âhir]]ine dek ve [[kezâlik]]
{| border="1,5" style="border-collapse:collapse;"
|-align=center style="background:green"
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Ayet Metni'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">''' Meali'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Sure ve Ayet
|-align="center"
|| <div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;"> ''' هوالذي يصلي عليكم وملا ئكته'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Sizi karanlıklardar aydınlığa çıkarmak için üzerinize [[rahmet]]ini gönderen O’dur.
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">(Ahzab 43)
|}
 
âyeti ol [[demde]] bî-[[vâsıta]] vahyolundu. İşte
Peygamberden bu [[miras]]dır ki, [[kümmel]]-i [[evliyâ]]-yı ümmete kalmış ve her biri ondan [[hazz]]-ı [[evfer]] almışdır.
 
Yalnız sem’ [[mertebe]]si [[bidâyet]] ve sem’ ve ru’yet [[pâye]]si [[tavassut]] ve [[mecmû]]u [[nihayet]] [[erbâb]]ınındır.
 
Bu üç mânanın [[içtimâ]]ı farz-ı ma’a’t-ta’sîb gibidir.
 
Yalnız [[semâ]] ehli veya semâ ve rü’yet ehli min vech [[merzûk]] ve min vech [[mahrûm]]dur.
 
Zîrâ [[cemî]] [[merâtib]]in [[ganâim]]i [[ihrâz]] olunmadıkça ve cümle [[etvâr]]ın [[hakâyık]]ı ile [[tahakkuk]] bulunmadıkça [[ervâh]] ve [[kulûb]]a gınâ-yı tâm gelmez ve ney gibi [[feryâd]] u [[figân]]dan [[hâli]] olmaz.
 
Ve [[müreffeh]]etü’l hâl olanlara nazar edip ağlar, gülmez.
 
Manâ-yı [[beyt]] budur ki; işit neyden nice şikâyet eyler, yâni şikâyet eylemez, belki [[cüdâ]]lıklardan [[hikâyet]] eyler ve âlem-i aslından [[dûr]] ve vatanından [[mehcûr]] olduğun hem-derd olanlara yanıp söyler.
 
Zîrâ ney temsil [[tarîk]]ıyla [[zikr]] olunmuşdur. [[murâd]], vücûd-ı insanîdir ki, [[zarûrî]] bu âlem-i gurbete düşmüş ve mertebe-i [[ehâdiyet]]ten [[tedrîc]]le [[nüzûl]] eylemiş ve [[nâçâr]] yine vatanına [[rücû]]u lazım gelmişdir.
 
Âşık-ı Hakkânî ve ârif-i Rabbânî olanların lisânı ise lisân-ı [[hikâyet]]tir ki, huzûr-ı [[mahbûb]]a [[mücerred]] arz-ı [[iftikâr]] ve [[ızhâr]]-ı [[acz]]dir.
 
Yoksa lisân-ı şikâyet değildir ki, sırr-ı kaderden [[gâfil]] ve [[hilye]]-i [[marifet]]- ten [[âtıl]] olan câhil [[mahbûb]]un lisânıdır.
 
Pes mısra-ı sâni evveli [[beyân]] olur.
 
Zîrâ bazı şikayet sûreti [[hikâyet]]e [[mahmûl]]dur. Nitekim bazı ehi-i derd [[serd]] edip demişdir;
 
Hikâyet eylesem belki şikâyet anlanur bilmem
 
Ne yüzden arz-ı hâl etsem sana ben ey [[kerem]]-[[kâni]]
 
Ânınçün ba’zı ehl-i hakikat buyurmuşlardır ki; [[tenfîs]]-i [[kürbet]] ve [[tefrîc]]-i şiddet için kişi [[ahvâl]]ini [[ebnâ]]-i cinsi ile [[müzâkere]] etmek şikyetten [[add]] olunmaz. [[Hususan]] [[dergâh]]-ı [[vâlâ]]-yı Kibriyâ’ya arz-ı hal ve [[tazarrû’]] u [[ibtihâl]] ola.
 
Nitekim Kur’an’da, Hazret-i Yakub aleybisselamdan bi-tarîki’l-hikâye gelir:
{| border="1,5" style="border-collapse:collapse;"
|-align=center style="background:green"
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Ayet Metni'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">''' Meali'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Sure ve Ayet
|-align="center"
|| <div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;"> '''انمااشكوابثي وحزني الي الله'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;"> Beri sadece gam ve kederımi Allah’a arzediyorum.
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">(Ysuf 86)
|}
 
ve Hazret-i Eyüb aleyhisselamdan dahi tercüme olunur:
{| border="1,5" style="border-collapse:collapse;"
|-align=center style="background:green"
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Ayet Metni'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">''' Meali'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Sure ve Ayet
|-align="center"
|| <div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;"> '''ربه اني مسني الضر'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;"> Hani Rabb’ine “Başıma bu dert geldi” [diye [[niyaz]] etmişti.]
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">(Enbiyâ 83)
|}
 
Pes [[ârif]] ne şikayet eder ve ne kendi [[mücânis]]i ârifden [[sâdır]] olan mâcerâyı şikâyete haml eyler.
 
Binâen alâ hâzâ, [[gûşı]] [[cân]]ı küşâde olanlar neyin [[feryâd]] u [[figân]]ını [[hikâyet]] olmak üzre [[istimâ]]' [11] eyeler1er ve [[sıyt]] u sadâsı [[mücerred]] efsanedir, demezler.
 
Hakkında hak söylerler. Bilirler ki, her [[mevcûd]] [[elsine]]-i Hak’dan bir lisan ve her [[sûret]] bir sırr-ı [[acîb]]den nişândır.
 
Bundan sonra [[cüdâyi]]hâ dedi, cem [[îrâd]] eyledi, neyin [[efrâd]]-ı [[kesîr]]esi i’tibârıyla.
 
"Hani Rabb’ine “Başıma bu dert geldi” [diye [[niyaz]] etmişti.] (Enbiyâ 83)"
 
Ve bir dahi [[neyistan]]dan kat’ olunduktan sonra elden ele geçip sûretten sûrete girdi.
 
Tâ ki, [[taayyun]]-ı mahsûsu [[mertebe]]sine erdi.
 
Pes her [[taayyün]]de bir [[nevi]] [[cüdâ]]lık ve bir gûne [[hicâb]] [[ârız]] oldu ve bir dahi [[neyistan]]dan [[mufârakat]] edeli bu kadar demler [[güzâr]] etmiş idi ki, her demi bir dem-i [[vuslat]] olmakla [[sâlih]] idi.
 
Pes her deme göre bir [[cüdâ]]lık hâsıl oldu.
 
Ve kezâlik vücûd-ı insanî dahi hüviyet-i zâtiyye mertebesinden [[tenezzül]] edip kendi [[taayyun]]-ı [[mahsus]]u [[âyine]]sinde [[cilveger]] olunca bu kadar [[etvâr]] ve [[menâzil]] dûr eylemiş ve [[ahd]] [[baîd]] oldukça gurbet ve [[dûr]]u dahi kemâlin bulmuşdur.
 
Nitekim gurbet-âşina olanlara [[malüm]], feefhem cidden. Li-muharririhî:
 
[[andelîb]]-i dil nice feryâd u fîgân itmesün
 
Çün gül-i sad-berk-i cân kat kat [[hicâb]] altındadur
 
[[mezra’]]-ı [[vahdet]]de bitmiş [[dâne]] iken bu vücûd
 
Şimdi [[kesret]]te [[nihân]] olup [[turâb]] altındadır
 
[[sual]] olunursa ki, niçin ney temsile [[tahsîs]] olundu? Maa-hâzâ mevâlid arasında [[takrîb]]-i [[münâsebet]] edip demişlerdir ki; [[mercan]], me’âdinin mertebe-i [[nebât]]e [[akreb]]idir.
 
Zîra [[nümüvvâr]]dır.
 
Ve nahl, [[nebât]]ın [[mertebe]]-i hayvana [[akreb]]idir.
 
Zîra kellesi kat olunsa [[hüşk]] olur ve [[telkîh]] olunmasa [[bâr]]-[[dâr]] olmaz.
 
Ve [[esb]] hayvanın mertebe-i insana akrebidir. Zîra şuûr sabibidir ve [[zeyrek]]dir.
 
[[husus]]an ki, insan gibi rüya ehlidir.
 
Pes ney ki, [[nebât]] cinsindendir insandan bâîddir.
 
Cevâb budur ki, ibtidâ-yı mahlukât kalemdir.
 
Nitekim hadîs’de gelir:[38]
{| border="1,5" style="blue-collapse:collapse;"
|-align=center style="background-color: yellow "
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Hadis Metni'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">''' Meali'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Kaynak'''
|-align="center"
|| <div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">اول ما خلق اللهالقلم||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Allah’ın yarattığı ilk şey kalemdir.
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">(Süneni Tirmizi,Tefsiri Sure 68)
|}
 
Kalem ise bu nişana göre bi-hasebi’l-[[gâlib]] kamışdan olur.
 
Kalem ile bu kadar [[nukûş]]-ı [[hurûf]] ve [[süver]]-i [[kelimât]] [[zâhir]] olduğu gibi evvel-i [[mahlûk]] ve [[ibtidâ]]-yı [[masnû’]] olan kalemin yüzünden dahi bu kadar [[ervâh]] ve [[ecsâm]] [[zulmet]]-[[âbâd]]-ınâ [[bûd]]dan [[sahra]]-yı vücûda [[kadem]] basdı. Nitekim hadisde gelir:39
{| border="1,5" style="blue-collapse:collapse;"
|-align=center style="background-color: yellow "
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Hadis Metni'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">''' Meali'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Kaynak'''
|-align="center"
|| <div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">انا من الله والمؤ منون من نوري
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Ben Allah’tanım ve inananlar benim nurumdandır
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">(Acluni,C,1,s,205)
|}
 
 
Allah tealâ hakîkat-ı Muhammediye nurunâ tecellî, ettikde kalem gibi iki [[şakk]] oldu.
 
Bu [[cihet]]ten dahi kalem [[ıtlak]] olundu.
 
Ve biri dahi, kalem ile sahib-i kalem [[murâd]] olunur, [[sahib]]-i [[seyf]]e seyf [12] denildiği gibi.
 
Nitekim Halid b. Velid radiyellahü anh seyfullahu’l-meslûl’ diye [[mulakkab]] olmuşdur. Ve bu kalem gerçi hakîkât-i Muhammediye’den ibâretdir.
 
Velakin cümle hakâyık-ı kevniyyenin ol [[hakikat]]den hissesi vardır, Adem aleyhisselam’ın [[turâb]]ından evlâdının [[behre]]si olduğu gibi.
 
Onunçün Kur’an’da gelir:
{| border="1,5" style="border-collapse:collapse;"
|-align=center style="background:green"
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">'''Ayet Metni'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">''' Meali'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">Sure ve Ayet
|-align="center"
|| <div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;"> '''هوالذي خلقكم من طين'''
||<div lang="ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;"> Sizi bir çamurdan yaratan odur.
||<div lang"ar" dir="rtl" style="font-size:1.5em;padding:0.25em;">(En’âm 2)
|}
Pes [[kalem]] ile [[mutlak]] [[vücûd]]-ı insanî irâdetine [[vech]] budur ve bu [[tarîk]] ile ney’den insana [[intikal]] olunmuşdur.
 
El-hsıl ney mutlaka
ارجعي
 
[41]"Rabbine dön. (Fecr 28)"
 
[[hıtâb]]ına lâyık olan [[uşşâk]]a misal olup [[nüzül]] ve [[urûc]] [[miyân]]ında olan [[ahvâl]]i beyâna işâretdir.
 
Zîra hemm kabilindendir ve hem [[feryad]]-ı [[hazîn]] etmede ehl-i [[fırâk]] ile [[müşterek]] ve [[hâlet]]-i erbâbı gibi neyzen elinde bi-ihtiyârdır.
 
Bundan gayri kelâm-ı [[temehhül]]ât [[kabil]]inden olduğu [[ashâb]]-ı zevke [[bedîh]]îdir.
 
Bade-zâ Hazret-i Mevlânâ kuddise sırrıhû neyden [[istimâ]] ile emr eyledi ve bu emr [[nedb]] içindir.
 
Ve [[istimâ]] ol vakitde [[mendûp]] olur ki, [[müstemi’]] olan kimesneye muhabbet-i Hak ve şevk-ı mutlak gâlib ola.
 
Onunçün demişlerdir ki, [[âlât]]-ı [[mutribe]]nin hurmeti, hurmet-i ayniyye değildir, hurmet-i [[hamr]] ve zina-gibi.
 
Belki hurmet-i gayriyyedir.
 
Pes lehv ü lu’b [[tarik]]iyle istimâl olunsa haram ve illa [[mübâh]] olur.
 
Bunun [[şerh]]i budur ki, insanda beş mentebe vardır.
 
Biri tabîat ve biri nefs ve biri kalb ve biri rûh ve biri sırdır. Pes ol meyl-i tabiî ki, tabiatin savt-ı hüsnü [[istimâ]] ve [[mütâlaa]]sından [[tevellüd]] eder, ona [[şehvet]] derler.
 
Ve ol meyl-i nefsânî ki, nefsin nağemât u [[elhân]]ı [[istimâ]] ve mütâlaasından [[tevellüd]] eder ki, ona [[hevâ]] derler. Ve bu ikisi yani meyl-i tabi’î ve nefsânî haramdır. Zîra şeytanîdir.
 
Onunçün bu mertebelerde olan semaâ [[mutlaken]] ruhsat yokdur, [[husus]]an ki, tâife-i [[şübbâ]]nın semâına.
 
Zîra [[semâ]] bunların vücudlarınıda gâlib olan sıfât-ı zemîyeyi [[tahrik]] eder, şehvet ve [[hevâ]] gibi.
 
Pes şol kimsenin ki, [[bâtın]]ı [[kedüret]]-i şehvet ve hevâ ile [[mütekeddir]] ve [[zulmet]]-i sıfât-ı zemîme ile muzlem olup semâda [[garaz]]-ı [[fâsid]]i ola, ona semâ haram olur, [[ebnâ]]-ı zamânın ekseri gibi.
 
Ve ol [[meyl]]-i kalbî ki, kalbin semâ halinde [[nûr]]-ı [[ef’âl]]-ı Hakk’ı mutâlaasından [[tevellüd]] eder, ona aşk derler ve ol meyl-i [[rûhâni]] ki, ruhûn inde’s-semâ nûr-ı sıfât-ı Hakk’ı mütâlaası sebebiyle [[tevellüd]] eder, [131 ona [[muhabbet]] ve [[huzur]] ve [[sükûn]] derler.
 
Ve ol meyl-i sır ki, sırrın vâktü’s-[[semâ]] nûr-ı zat-ı Hakk’ı müşâhedesi [[vesâtet]]iyle tevellüd eder, ona [[üns]] derler ve bu üçü; yâni meyl-i kalbî ve meyl-i ruhânî ve meyl-i sırrî helâldir, zîra rahmanîdir.
 
Onunçün bu mertebelerin erbâbına semaâ izin verilmişdir.
 
Zîra semâ bunların bâtınlarında gâlib olan sıfât-ı [[hamide]]yi [[tahrîk]] eder. Bu sebebdendir ki, süret-i [[hasene]]nin nazarda te’sîri Olduğu gibi nağme-i [[lezîze]]nin dahi nefsde te’sîri vardır.
 
Binâen alâ hâzâ mecâlis-i zikirde [[zâkir]]lere ve [[kavvâl]]lere [[kasâid]] ve ilâhiyyât ve bazı [[muharrikât]] kıraatine ruhsat verilmişdir.
 
El-hasıl Hazret-i Mevlânâ’nın “[[biş]]nev” diye emri [[erbâb]]-ı kalb ve ruh ve sırra göredir ki, bunlar ve bunların meclisleri ve hareketleri ve semâları [[hakkânî]]dir, ehl-i tabî’at ve nefse göre değildir ki, bunların cemi ahvâli
[[şeytan]]îdir.
 
Zîrâ bunlar [[âlât]] ve [[vesâit]]e bend olup [[nazar]]ları [[mazhar]]a [[maksûr]]dur.
 
Fe-emmâ Hakkânî olanlar [[kuyûd]]dan [[halâs]] olup sırr-ı mutlaka [[nâzır]] olmuşlardır ve her [[âvâz]]ı Hak’dan [[istimâ]] ile [[sâir]]lerden [[imtiyâz]]-ı [[azîm]] bulmuşlardır.
 
[[hikâyet]] olunur ki; Hayru’n-Nessâc kuddise sırrıhûya bir [[kimesne]] [[mülâkî]] olup, sen benim kulumsun, dedi.
 
Hayr dahi ol [[vakit]]te [[felek]]-i [[sem]]’de [[devvâr]] olmakla [[mazhar]]a [[nazar]] etmeyip bu [[hitâb]]ı Hak’dan [[istımâ’]] edip “ne’am” dedi. Ve [[nice]] [[müddet]] ol kimesnenin hizmetinde oldu ve [[muhalefet]] göstermedi. tâ sonra, sen benim [[memlük]]üm değilsin, diye izin verip [[ıtlâk]] eyledi.
 
Ve [[erbâb]]-ı [[mükâşefe]]den biri dahi, Harem-i Kâbe’de bir imama [[iktidâ]] edip imamın [[kıraat]]ini Resûlullah sallallahü aleyhi vesellemin [[lisân]]etinden [[istimâ]] eyledi. Pes bu [[makûl]]e [[sema]] ehline [[taklîd]] [[câiz]] değildir.
 
Zîra bunların semâları [[galebe]]-i hâldedir ve [[hüküm]] [[gâlib]]indir ve Mevlânâ hazretleri dahi bu kabilden. Onunçün [[esrâr]]ına [[istitlâ]]'için [[istimâ]]'ile emr eyler. Gayrılara bu babı fethetmede [[mefâsid]] çokdur.
 
Eğerçi ki, [[mefâsid]] ehli dahi mahall-i ibret olmakla [[inkar]] olunmaz, Nitekim Şeyh Ebü Medyen Mağribî kuddise sırrıhu buyurur:
 
لاتنكرالباطل في طوره فانه بعض ظهوراته
 
 
[42]"Onun hal ve tavırlarındaki batılı kötüleme. Çünkü bu da onun [[tecelli]]lerindendir."
 
Ve bundan [[fehm]] olunur ki, [[vücûd]]da bâtıl-ı [[mutlak]] dedikleri ademdir, fefhem cidden. Reşehât’de gelir: Hâcegân-ı Nakşibendiyye kaddesellahü esrârühümden biri buyurmuşlar ki, [14] [[zaman-ı cüvânî]]de bir gece dâ’iye-i [[fesâd]] ile hane-[[birûn]] olmuş idim ve [[karye]]mizde [[gâyet]] [[şerîr]] ve [[bed]]-[[nefs]] bir ases var idi ki, ol [[habâs]]ette kimse olmak ma’lûm değil idi.
 
Ve cümle [[karye]] [[ahâli]]si ondan [[teres]]-[[nâk]] idi. Şeb-i [[mezkûr]]de gördüm ki, ol ases bir [[gemîn]]-[[gâh]]da durmuş ve [[rasad]] [[tarîk]]ıyle oturmuş.
 
Onu gördükte [[havf]]den ol [[fesad]]ı terk ettim ve bildim ki, [[bed]]-[[nefs]] olanlar dahi bu [[kâr]]-[[hâne]]de [[kârdan]] [[hâlî]] değillerdir.
 
جون بعض ظهورات حق امدبا طل بش منكربا طل نشود جز جا هل دركل وجودهر كه جز حق بيند با شد زحقيقة الحقا يق غا فل
<div style="text-align: center;">
 
<div style=" font-size: 300%; text-align: center;">'''Mukaddime'''</div>
 
 
 
</div>
 
----
 
 
 
 
== Nikholson 'un Ankaravi Yorumu ==
THE SONG OF THE REED (part one)
 
Mathnawi I: 1-3
 
1 Listen1 to the reed (flute),* how it is complaining! It is telling
about separations,3
 
(Saying), "Ever since I was severed from the reed field,4 men
and women have lamented in (the presence of) my shrill cries.5
 
3 "(But) I want a heart (which is) torn, torn from separation, so that
I may explain* the pain of yearning."6
 
-- From "The Mathnaw&icirc-yé Ma`nawî" [Rhymed Couplets of
Deep Spiritual Meaning] of Jalaluddin Rumi.
Translated from the Persian by Ibrahim Gamard (with
gratitude for R. A. Nicholson's 1926 British translation)
© Ibrahim Gamard (translation, footnotes, & transliteration)
First published on "Sunlight" (yahoogroups.com), 2/17/00
 
Notes on the text, with line number:
 
1. (1) Listen: states of spiritual ecstasy were induced in sufi
gatherings by listening to mystical poetry and music. During such
a "mystical concert" [samâ`-- literally, "audition" or "hearing"
session] some dervishes would enter a spiritual state of
consciousness and spontaneously begin to move. Sometimes they
would stand up and dance or whirl. They would listen to the poetry
or music as if they were hearing the voice of God, the Beloved.
Such gatherings were controversial, were criticized by orthodox
Muslim leaders, and were practiced by very few sufi orders--
usually with restrictions and high standards for participants.
 
2. (1) the reed flute [nay]: a flute made by cutting a length of a
naturally hollow reed cane and adding finger holes. "The nay or
reed-flute as the poet's favourite musical instrument and has
always been associated with the religious services of the Mawlawí
["Whirling Dervish"] Order, in which music and dancing are
prominent features." (Nicholson, Commentary). The reed flute
symbolizes the soul which is emptied of ego-centered desires and
preoccupations and is filled with a spiritual passion to return to its
original nearness to God. Rumi said, "The world (is) like a reed
pipe [sornây], and He blows into every hole of it; every wail it has
(is) certainly from those two lips like sugar. See how He blows
into every (piece of) clay (and) into every heart; He gives a need
and He gives a love which raises up a lament about misfortune."
(Ghazal 532, lines 5664-5665) Rumi also said, "We have all been
part of Adam (and ) we have heard those melodies in Paradise.
Although (bodily) water and clay have cast skepticism upon us,
something of those (melodies) comes (back) to our memory....
Therefore, the mystical concert has become the food of the lovers
(of God) for in it is the image of (heavenly) reunion." (Mathnawi
IV: 736-737, 742)
 
3. (1) complaining... about separations: "The point is that while
self-conscious lovers complain of separation from the beloved one,
and reproach her for her cruelty, the mystic's complaint (shikáyat)
is really no more than the tale (hikáyat) of his infinite longing for
God-- a tale which God inspires him to tell." (Nicholson,
Commentary). Rumi said: "I'm complaining [shikâyat mê-kon-am]
about the Soul of the soul; but I am not a complainer [shâkê] -- I'm
relating words [rawâyat mê-kon-am]. (My) heart keeps saying, 'I'm
afflicted by Him!' And I have been laughing at (its) feeble
pretense." (Mathnawi I: 1781-82). "Be empty of stomach and cry
out, in neediness (neyâz), like the reed flute! Be empty of stomach
and tell secrets like the reed pen!" (Divan: Ghazal 1739, line
18239). "Lovers (are) lamenting like the reed flute [nây], and Love
is like the Flutist. So, what things will this Love breathe into the
reed pipe [sôr-nây] of the body?! The reed pipe is visible, but the
pipe-player is hidden. In short, my reed pipe became drunk from
the wine of His lips. Sometimes He caresses the reed pipe,
sometimes he bites it. (Such) a sigh, because of this sweet-songed
reed-breaking Flutist!" (Divan: Ghazal 1936, lines 20374-20376)
 
Nicholson later changed his translation, based on the earliest
manuscripts of the Mathnawi, to "Listen to this reed how it
complains: it is telling a tale of separations" (from, "Listen to the
reed how it tells a tale, complaining of separations." This is what
the earliest known manuscript has. (This is the "Konya
Manuscript," completed five years after Rumi died, and written by
Muhammad ibn `Abdullâh Qûnyawî, a disciple of Rumi's son,
Sultân Walad, under his supervision together with Husâmuddîn
Chelabî -- who was present with Rumi during the dictation of
every verse of the Mathnawi.) All manuscripts and editions after
the 13th century adopted a changed (and "improved") version of
this line: "Listen from the nay, how it tells a story... [be-sh'naw az
nay chûn Hikâyat mê-kon-ad / az jodâ'îy-hâ shikâyat mê-kon-ad].
 
4. (2) the reed field [nay-estân]: lit., "place of reeds." A symbol for
the original homeland of the soul, when it existed harmoniously in
the presence of God. "... referring to the descent of the soul from
the sphere of Pure Being and Absolute Unity, to which it belongs
and would fain return." (Nicholson, Commentary)
 
5. (2) in (the presence of) my shrill cries: Nicholson later changed
his translation, based on the earliest manuscript, to: "man and
woman have moaned in (unison) with my lament" [dar nafîr-am]
(from, "my lament hath caused [az nafîr-am] man and woman to
moan").
 
6. (3) explain: a pun on the two meanings of the same word
[sharH], "explanation" and "torn."
 
7. (3) the pain of yearning: The longing of love is painful, because
of separation-- yet also sweet. This is because the longing brings
remembrance of the beloved's beauty. Longing for nearness to a
human beloved, such as a spiritual master, is a means for the
spiritual disciple to increase his longing for nearness to God, the
only Beloved. Rumi said: "If thought of (longing) sorrow is
highway-robbing (your) joy, (yet) it is working out a means to
provide joy.... It is scattering the yellow leaves from the branch of
the heart so that continual green leaves may grow.... Whatever
(longing) sorrow sheds or takes from the heart, truly it will bring
better in exchange." (Mathnawi V:3678, 3680, 3683)
 
1 be-sh'naw în nay chûn shikâyat m&ecirc-kon-ad
az jodâ'îy-hâ hikâyat m&ecirc-kon-ad
 
k-az nayestân tâ ma-râ be-b'rîda-and
dar nafîr-am mard-o zan nâlîda-and
 
3 sîna khwâh-am sharHa sharHa az firâq
tâ be-gôy-am sharH-é dard-é ishtiyâq
 
 
== Tahir-ul Mevlevi Şerhi ==
==Ankaravi Şerhi==
 
 
{{Mesnevi}}
 
<!--kategoriler-->
 
[[kategori: Mesnevi]]
[[Kategori:Mevlana]]
 
<!-- interwiki -->
 
[[en:Mesnevi]]