Başını Vermeyen Şehit: Revizyonlar arasındaki fark

İçerik silindi İçerik eklendi
Dostyakasi (Tartışma | katkılar)
Değişiklik özeti yok
NKOzi (Tartışma | katkılar)
kDeğişiklik özeti yok
136. satır:
Kuru Kadı palangada sabahı dar etti. Güneş doğmadan Deli Mehmed'in mezarına koştu. Artık bütün günlerini bu mezarın başında geçiriyordu. Bu mezarın daimi ziyaretçisi oldu. Büyük bir taş yontturdu. Yazdırdı. Başına diktirdi. Beş vakit namazlarını bile cemaatine bu kabrin başında kıldırmak isterdi. Artık ne hâcet dilese, ne muradetse, ona nâil oluyordu.
 
Grijgal'de, komşu palangalarda Kuru Kadı için "deli oldu" diyorlardı. Her an "bek&acirc;" b&acirc;desi<refölümsüzlükref>ölümsüzlük şerbeti</ref>ni içmiş ezeli bir sarhoş gibi nihayetsiz bir gaşy<ref>kendinden geçme</ref>, p&acirc;yansız<ref>sonsuz</ref> bir şevk, sük&ucirc;n bulmaz bir heyecan içinde yaşıyordu. Fakat nasıl "deniz çanağa sığmaz"sa, onun büyük sırrı da ruhuna sığmadı. Taştı. Huruç günü gördüğü harikayı herkese anlatmaya başladı. Hatta daha ileri gitti, çok iyi okuduğu "Mevlid-i Şer&icirc;f" lisanıyla o gün gördüğünü yazdı. Yüzlerce beyitlik bir destan<ref>Bu destanın yüz beyti Peçev&icirc; Tarihi'nin ikinci cildinde vardır.</ref> düzdü.
 
Ama o zaman eski şevki kayboluverdi. Ruhuna koyu bir karanlık doldu. Kalbine acı bir ağırlık çöktü. Artık Deli Mehmed'in yeşil nurdan mezarı içinde sürdüğü ilah&icirc; zevki göremez oldu. Bu mahrumiyet onu delirtti. Yemekten, içmekten kesildi. Bir gün yine perişan, kırlarda dolaşırken Deli Hüsrev'e rastgeldi. Meğer o da geziniyormuş. Elindeki yayıyla yavaşça Kuru Kadı'nın arkasına dokundu.