3. Ergenekon İddianamesi/SORUŞTURMA EVRAKI İNCELENDİ I-GİRİŞ: Revizyonlar arasındaki fark

İçerik silindi İçerik eklendi
Tarih (Tartışma | katkılar)
Değişiklik özeti yok
Tarih (Tartışma | katkılar)
327. satır:
önemli ama en önemlisi budur. Yani esas dan aramızda fark var. Tedbirler ile genelde hemfikir olmuş." diyerek Kara Kuvvetleri Komutanının anlattıklarını aktardığı, kendisinin bu konuyla ilgili Kara Kuvvetleri Komutanına "bu çalışmayı kendisine vermek dahi önemliydi. Bence iyi yaptınız. Hem fikir olmak veya olmamak onun bileceği şey.." şeklinde yazdığı görülmüştür.
36
Kara Kuvvetleri Komutanı bahsedilen çalışmayı size verdi mi? Verdiyse bahsedilen çalışmanın içeriği neydi?" şeklindeki soruya; Kuvvet komutanları ile zaman zaman görüş alış verişinde bulunduklarını, spesifik olarak bu olayı hatırlamamakla birlikte kendisinin birçok yerde o dönemdeki hükümetin şeriatı getireceğine inanmadığını açıkça söylediğini, bu konuda daha önce görüşlerini belirttiğini,
 
"Özden ÖRNEK'e ait olduğu değerlendirilen "günlükler" in "7 Ekim 2003" başlığı altında; Genelkurmay Başkanı ve diğerleriyle birlikte Ege Ordu Komutanlığına giderek, Org Hurşit Tolon'u ziyaret ettiklerini yazdığı,
 
"8 Ekim 2003" başlığı altında; İmam Hatip Liseleriyle ilgili çıkan yasayla ilgili konuştuklarını, Karargâhlarına bu konuyla ilgili ayrı ayrı çalışma yapmaları talimatı verilmesi için karar aldıklarını, kahvaltı sırasında Hurşit paşanın İHL lerle ilgili gazetelerde çıkan haberleri, bilerek ve planlı bir şekilde Genelkurmay Başkanına açtığını anlatarak, "Genlkurmay Başkanını konuşturmaya başladık. Her taraftan sıkıştırmaya başladık Kahvaltıdan sonra hemen karargahı aradım ve talimat verdim. Diğer taraftan da Kocaeli Üniv. Rektörünü aradım ve önada rektörler olarak bu işi hemen ve sert bir şekilde protesto etmelerini arkalarında olduğumuzu söyledim." şeklinde yazdığı ve Genelkurmay Başkanının cesur bir kişi olmadığını, AKP Hükümetine karşı zaman kazanmak için kendilerini oyaladığını, Hükümet ile gizli bir anlaşması varmış gibi davrandığını anlatarak "... Kara Kuvvetleri K. sonunda işin başına kalacağını biliyor. Bu nedenle çok dikkatli ve her olayı takip ediyor. Yaptığı her hareketin duyulmasını ve anayasal kurumları yanlız olmadığı intibaını vermek istiyor. Çok dürüst ve güvenilir insan. JANGKK tam bir şahin genkur hakkında bir kanaate sahip olmuş ve o kanaat kendisinde bir saplantı haline gelmiş..Genkur. ne yaparsa yapsın şüphe ile karşılıyor." diyerek konuştuklarını aktardığı tespit edilmiştir.
 
Ahmet Hurşit TOLON ve diğerleriyle bahsedildiği şekilde kahvaltı yapıldı mı? Bu kahvaltıda ne konuşuldu? Sizi sıkıştırmalarının sebebi nedir? ve talepleri ne oldu?" şeklindeki soruya; Ordu komutanlıklarında denetlemelerde zaman zaman kahvaltı yaptıklarını, bu kahvaltılarda çok değişik konuların konuşulduğunu, ancak böyle bir konunun konuşulduğunu hatırlamadığını, fakat imam hatipler konusunda Türk Silahlı Kuvvetlerinin hassasiyeti bulunduğu için böyle bir konunun konuşulmuş olabileceğini,
 
"Özden ÖRNEK'e ait olduğu değerlendirilen "günlükler" in "15 Kasım 2003" başlığı altında; Kara Kuvvetleri Komutanı ile Harbiye orduevine gittiklerini, Genelkurmay Başkanı ile yaptığı görüşmeyi aktardığı, aralarındaki anlaşmazlıktan bahsederek "... Konuşmamız bundan sonra tatsız bir şekilde sona erdi. 11 Kasım günü kendisi yurt dışına gitti. Bende İlker'e gittim (II Başkan). Yaptığımız özel çalışmanın ne olduğunu sordum. Bana : Bizde bir gurup kurduk. Komutan sizinkileri okudu. Grup bizim ve sizin önerilerinizi birleştirerek bir öneri hazırlayacak ve bunu sizlere göndereceğiz. Sonra bu konuyu Askeri Şura'ya getirerek tartışıp herkesin fikrini alacağız. Bilahare de sonucu Cumhurbaşkanı'na götüreceğiz sonrada Başbakanı buraya davet ederek kendisi ile bu konuyu görüşeceğiz. Bizim planımız bu şekilde " dediğini anlatarak, bu şekilde Genelkurmay'ın planını ilk defa öğrenmiş olduklarını, bu plan üzerinde Kara Kuvvetleri Komutanı ile tartıştıklarını, konun hafifletilmemesini sağlamak gerektiğini düşündüklerini, bu konular konuşulurken Şurada Başbakan olmaması gerektiğini, her kafadan bir ses çıkmasını önlemek için de, şura öncesi toplantı yapılarak herkesin aynı hizaya getirilmesi gerektiğini anlattığı ve "Bu arada Kara Kuvvetleri Komutanı bana, Şener'in bazı sivri fikirleri var. O bizden biraz farklı bu konulara yaklaşıyor. Ama onun fikirlerini benimsemek şimdilik mümkün değil. Çok dikkatli olmalıyız gereksiz yere tırmandıracak hareketlerden kaçınmalı " diyerek, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener ERUYGUR'un fikirlerinden haberdar olduklarını, amaçlarının mümkün olduğunda beraber hareket etmek olduğunu söyleyerek "bu nedenle ne yapıp edip Genelkurmay Başkanını kendi yanımıza çekmeliyiz." diyerek toplu olarak Genelkurmay Başkanının yanma gidip konuşmayı düşündüklerini söylediği görülmüştür.
 
Kuvvet Komutanlarınca bahsedildiği şekilde bir girişimde bulunuldu mu? Bu ne amaçla yapıldı? Bu konuda nasıl bir çalışma yapıldı? Sizin tavrınız ne oldu?" şeklindeki soruya; Bu konunun kendisi dışındaki bir konu olduğunu,
 
"Özden ÖRNEK'e ait olduğu değerlendirilen "günlükler" in "1 Aralık 2003" başlığı altında; Genelkurmay Başkanlığına gittiklerini, AKP Hükümeti, Laiklik konularından bahsederek, herkese söz verildiğini, Kara Kuvvetleri Komutanının" Ben çok rahatsızım ve devlet elden gidiyor. Biran önce bir sıkıyönetim içersine girilmeli" dediğini, kendisinin ise "Mademki hepimiz Bu hükümetin anayasaya aykırı hareket ettiğine eminiz o halde 35.inci madde gereğinde anayasayı da korumak bizim görevimizdir. Eğer bir eylem planı yapılacaksa bu planın ne maksatla yapıldığının bilinmesi lazım bu nedenle burada bir karar vermemiz gerekiyor" dediğini, bu söz üzerine Genelkurmay Başkanının "Her ikinizde açıkça konuşmadınız ama söylemek istediğiniz şey olamaz ve bize çok zemin kaybettirir. Yapacağımız başka şeyler var" dediğini, kendisinin de "Doğru söylüyorsunuz o telaffuz etmek istediğimiz şeyden başka da şeyler olabilir mesela Bu hükümete bir alternatif yaratmak gibi.." dediğini, ancak Genelkurmay Başkanının bunu kabul etmediğini, Genelkurmay Başkanının niyetinin bir şey yapıyor görünüp, kendilerini oyalamak olduğunu anladığını, kendisinden sonra Org. Şener ve Fırtına'nın konuşarak aynı ifadeleri kullandıklarını, bu şekilde kararlılık gösterdiklerini, bu duruma Genelkurmay Başkanının rahatsız olduğunu" yazdığı görülmüştür.
 
Bahsedildiği şekilde bir toplantı yaptınız mı? Kimler katıldı? Sizden istekleri ne oldu? Sizin buna tepkiniz ne oldu?" şeklindeki soruya; Kuvvet komutanları ile sık sık toplantı yaptıklarını fakat burada geçen hususları hatırlamadığını, fakat kendi aralarında bu tür görüşmeleri yapmışlarsa bu konudan bilgisinin olmadığını,
 
"Özden ÖRNEK'e ait olduğu değerlendirilen "günlükler"in "20 Ocak 2004" başlığı altında; Hava Kuvvetleri Komutanlığında yapılacak kuvvet komutanları toplantısına katıldığını, İrtica ve Kıbrıs olarak iki ana konularının olduğunu, Kara Kuvvetleri Komutanının, Hurşit Tolon'u desteklediği için Genelkurmay Başkanı ile oldukça sert bir şekilde kavga ettiğini anlattığını, Genelkurmay Başkanı ve II. B'm Hurşit'e destek vermediğini anlatarak, "Kıbrıs konusunda ise GK(genelkurmay) DİB ile beraber bir hazırlık yapıyorlardı ama bizim hiç bir şeyden haberimiz yoktu. Konuşmalar sırasında Jandarma Genel Komutanı daima bir İHTİLAL özlemi içersinde biran önce bu işi yapalım şeklinde konuşuyordu. Bugünde defalarca tekrar etti ..." şeklinde yazdığı görülmüştür.
 
Jandarma Genel Komutanı Mehmet Şener ERUYGUR'un "ihtilal özlemi" ve bu konuda yaptığı çalışmalardan bilginiz oldumu? Oldu ise tepkiniz ne oldu? Bu konuda herhangi bir çalışma yaptmızmı?" şeklindeki soruya; bu hususu yukarıda açıkladığını,
 
"Özden ÖRNEK'e ait olduğu değerlendirilen "günlükler" in "16 Mart 2004" başlığı altında; Genelkurmay Başkanını görmeye gittiğini anlatarak "Bizim yaptığımız bazı girişimler ve bilhassa Jandarma Genel Komutanı'nın girişimlerinin hemen hepsinden haberi vardı. Jandarma Genel Komutani'nı nedense hedef olarak almıştı ve bütün belgeler elimde, bunları devletin arşivlerine geçireceğim, bu tarihi bir görevdir. Şener'in yaptıkları yetkisini aşmaktır. Kendi tesislerinde eski meclis başkanı ve rektörler ile görüşme yapmış Bunları nasıl yapar." diyerek Şener ERUYGUR'un yaptıklarını kendisine anlattığını, daha sonra fişleme olaylarından bahsettiğini, bu tür olayların TSK yi küçük düşürmekten başka bir işe yaramadığını anlattığı tespit edilmiştir.
Özden ÖRNEK ile bu şekilde bir toplantı yaptınız mı? Bahsedildiği gibi Mehmet Şener ERUYGUR'un "DARBE" faaliyetleriyle ilgili herhangi bir girişimde bulundunuz mu? Arşivlerde bu konuyla ilgili belge var mı?" şeklindeki soruya; yukarda belirttiğim gibi eski Meclis Başkanı ile Ordu Karargahında bir toplantı yaptıklarından bilgisinin olmadığını, yukarıda da belirttiği gibi bilahare Şener ERUYGUR'un bizzat kendisine bazı duyumlarının olduğunu söyleyerek uyarıda bulunduğunu, zira kendisinin o dönem en önemli prensip ve görevlerinden birinin de muhtemel olayları vuku bulmadan önlemek olduğunu,
 
Yukarıda belirtilen Cumhuriyet Çalışma Gurubunun eylem ve faaliyetlerinden haberdar olmadığını, fakat bazı basın yayın organlarında bu konularla ilgili haberler çıktığını, kendisinin de basın vasıtasıyla haberdar olduğunu,
 
"Söz konusu sunumlarda, Cumhuriyet Çalışma Grubunun bu faaliyetleri gerçekleştirebilmesi için başlangıç olarak asgari 200.000 ABD doları kaynak ayrılması gerektiği belirtilmiştir.
 
Cumhuriyet Çalışma Grubunun 19 Ocak 2004 tarihli devre raporunda ise, Cumhuriyet Platformu çalışmaları başlığı altında, Ulusal Birlik Hareketi STK Platformundan bahsedildiği, bu kapsamda Ulusal Birlik Hareketinin yaygınlaşması için işbirliğinin sürdürülmesi gerektiği ve bunun için hazırlanacak basm bildirisinin, bedeli 830 kaleminden ödenmek suretiyle Ulusal Birlik Hareketi ve Cumhuriyet Platformu imzası ile yüksek tirajlı gazetelerde yayımlanması gerektiği belirtilmiştir.
 
Cumhuriyet Çalışma Grubunun 28 Ocak 2004 tarihli devre raporunda ise yine yapılan bir harcamanın Haber alma ödeneğinden karşılanması gerektiği belirtilmiştir.
 
"830 kalemi" ve "Haber alma ödeneği" olarak belirtilen ödenekler nelerdir? Hangi amaçla kullanılır? Bu ödenekleri kullanma yetkisi kimlerindir?
 
Bu ödenekler Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde ise Şener ERUYGUR'un bu ödenekleri belirtildiği şekilde kullanma yetkisi var mıdır?
 
Şayet bu ödenekler Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde ise ve usulsüz olarak kullanılmışsa bu usulsüzlük ve kullanılan paranın miktarı nasıl tespit edilebilir?" şeklindeki soruya; Jandarma Genel Komutanlığının ödeneğinin ve bütçesinin ayrı olduğunu, harcamaları nasıl yaptıklarını ayrıntılı olarak bilemeyeceğini,
 
"Bahse konu sunumlardan "Cumhuriyet Çalışma Grubu Devre Raporu-13 (08 Mart 2004)" başlıklı sunumda Aydınlarla Yüz yüze çalışmaları kapsamında; 03 Mart 2004 tarihinde ATO Tesislerinde Atatürkçü Düşünce Derneği'nin görünür ev sahipliğinde gerçekleştirildiği belirtilen ve bütün ulusal birlik çizgisindeki Sivil Toplum Kuruluşlarının katılım ile icra edilen "Hilafetin İlgası ve Tevhid-i Tedrisat kanununun 8O.yılı ve günümüz Türkiye'si" konulu panelin icra edildiğinin anlatıldığı, ayrıca bahse konu panelin salon düzenlemesinin yanı sıra salonun dışında toplanan gençliğin organizasyonunun da Cumhuriyet Çalışma Grubu tarafından yapıldığı anlatılmaktadır.
 
Yine Şüpheli Mehmet Şener ERUYGUR'dan ele geçirilen Özden ÖRNEK'in günlüklerinde 3 Mart 2004 başlığı altında "ATO'da yapılan panele tüm kuvvet komutanları eşli olarak katıldık. Genelkurmay Başkanı İsveçte olduğu , Hava Kuvvetleri Komutanı ise dün şehit olan pilotların cenaze törenine Konya'ya gittiği için bu panele katılamadılar. Bu paneli el altından biz teşvik ettik. Coşkulu ve tatmin edici bir toplantı oldu. Salona girdiğimiz zaman katılanlar bizleri alkşladilar ve "Cumhuriyetin Koruyucular" diye slogan atmaya başladılar." "Diğer bir konuda Genelkurmay Başkanı Kara Kuvvetleri Komutanı ile görüşürken "Hilafetin kaldırılması ile ilgili törenlere niçin gittiniz, bana İsveç'e sorabilirdiniz" demiş. Bu adamla bizim aynı düşüncede olmamız mümkün değil.. Halbuki olaylar ondan sonra ne güzel gelişti. Kıbrıs konusu ile ilgili yapılan gösteri. Bugün öğrencilerin Kızılay'da yaptığı YÖK aleyhindeki gösteri hepsi halkın yavaş yavaş uyanmaya başladığının delili. Bu hareketler yükü bizim üzerimizden alarak bizim yasal düzende ve demokrasi sınırları içinde kalmamızı sağlayacakken o bunu anlamıyor ve idrak edemiyor." şeklinde ibarelerin yazılı olduğu görülmüştür.
 
03 Mart 2004 tarihinde Ankara da ATO tesislerinde düzenlenen "HİLAFETİN İLGASI" isimli panel hakkında bilginiz var mı? Bu panelin Cumhuriyet Çalışma Grubu tarafından düzenlendiğini biliyor musunuz?
 
Özden ÖRNEK'in günlüklerinde belirttiği gibi Kuvvet Komutanlarının bahse konu panele size sormadan gitmelerine tepki gösterdiniz mi?
 
Panelin düzenlenmesi, desteklemesi ve katılım sağlanmasının amacı nedir? Sizin bu konuda tepkiniz ne oldu?" şeklindeki soruya; Toplantının yapıldığı tarihte İsveç'te resmi bir ziyarette olduğunu, döndüğünde böyle bir toplantının olduğunu ve bu toplantıda AB aleyhine bazı konuşmaların yapıldığını sonradan öğrendiğini, ancak böyle bir konuşmanın yapıldığı yerde Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının bulunmasına üzüntü duyduğunu, ancak bu durumu onlara ifade edip etmediğini hatırlamadığını, ayrıca kendisi yokken yerine Kara Kuvvetleri komutanının vekalet ettiği için bu tür faaliyetler kendisinin takdiri olduğunu,
 
"Şüpheli Mustafa Ali BALBAY'dan ele geçirilen dijital verilerde; "...Genelkurmay Başkanı'nın, AKP iktidarının irticai faaliyetleri karşısında izlediği "Kabullenir" tutumun şu an için belirlenen olumsuz sonuçlarından bazıları aşağıya çıkarılmıştır.... "...Eski adı Batı Çalışma Grubu, yeni adı ise Özel Çalışma Grubu olan ve Genelkurmay İç Güvenlik ve Harekat Dairesi'ne bağlı olarak görev yapan birimin faaliyetleri, Genelkurmay Başkanı'nın tutumu nedeniyle önemli ölçüde durmuştur. Bunun sonucu olarak irticai faaliyetler hakkında özel çalışma grubu tarafından tespit edilen, başta kamu kuruluşlarındaki kadrolaşmalar olmak üzere tüm irticai eylemler hakkında her hangi bir işlem yapılmamaktadır...." şeklinde ifadelerin yer aldığı görülmüştür.
 
Mustafa Ali BALBAY ile irtibatınız var mı? Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde irticai faaliyetlerle mücadele eden bir birim var mıdır? Var ise bu birimin görev ve sorumlulukları nelerdir?" şeklindeki soruya; Mustafa BALBAY ile herhangi bir irtibatının bulunmadığını, gazeteciler vasıtasıyla hükümet görevlilerine haber iletmeyi hoş karşılamadığını, yüz yüze görüşmeyi tercih ettiğini, bilindiği gibi Batı Çalışma grubu gibi bazı uygulamaların yapıldığı iddialarının bulunduğunu, Emekli Orgeneral Hüseyin KIVRIKOĞLU paşa zamanında kendisinin de 2. Başkan olduğunu ve bu uygulamaların bazılarına gerek kalmadığı gerekçesi ile terk edildiğini ve kendi zamanında da aynı düşünce ile bu tür uygulamaların sonlandırılması gerektiğini düşündüğünü ve uygulamadan kaldırttığını, bu konuda yapılan hususları not almış olabileceklerini,
 
"Şüpheli Ahmet Hurşit TOLON'dan ele geçirilen dijital veriler içerisinde yer alan "opera-son" isimli word belgesi içeriğinde; "Aralarında Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç YALMAN, Deniz Kuvvetleri Komutanı Ora. Özden ÖRNEK, Hava Kuvvetleri Komutanı Org. İbrahim FIRTINA, Org. Hurşit TOLON, Org. Fevzi TÜRKERİ, Org. Oktar ATAMAN ile emekli Org. Çetin DOĞAN ile bazı Kor. Tüm. ve Tuğgenerallerin bulunduğu çok sayıda general, önce Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi ÖZKÖK'ü istifa ettirmek, daha sonra da AKP iktidarını düşürmek amacıyla uygulanacak bir strateji belirlediği ve uygulamaya koyduğu tespit edilmiştir. Strateji esas olarak; Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç YALMAN'ın istifa etmemesi üzerine belirlenmiş olup, Yüksek Askeri Şura'nın Ağustos toplantısından önce söz konusu kişilerin Ankara'da yaptığı toplantıda kararlaştırılmıştır. Halen özel kuryelerle söz konusu planın geliştirilmesine ve uygulanmasına çalışılmaktadır. Planın yürürlüğe konulması için Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi ÖZKÖK'ün istifa ettirilip yerine Org. YALMAN'ın getirilmesi esas alınmaktadır. Söz konusu istifanın sağlanamaması durumunda belirlenen stratejinin de uygulanmasının mümkün olmadığı söz konusu grup tarafından kabul edilmekte ve istifanın sağlanması için tüm çabanın gösterilmesi gerektiği belirtilmektedir." şeklinde ibarelerin yazılı olduğu görülmüştür.
 
Yazıda isimleri geçen TSK mensuplarının çalışmasından bilginiz varmı? Herhangi bir kimse sizi istifaya zorladımı? Sizin tepkiniz ne oldu?" şeklindeki soruya; bu konudan bilgisinin olmadığını,
 
"Şüpheli Ahmet Hurşit TOLON'dan ele geçirilen dijital verilerde, "DEMOKRAT GENERALLER" tarafından yazıldığı anlaşılan ve "Sayın Generalim" diye başlayan mektupta,
"Cumhuriyetimizin karşı karşıya bulunduğu tehdit ve ülkemizin içinde yaşamakta olduğu vahim durumu en yakından takdir edenlerden birisiniz. Ülkemizin içinde bulunduğu mevcut tablo karşısında TSK' nm izleyeceği yol çok büyük önem kazanmıştır. Çünkü, çok büyük oranda iç ve dış desteğe sahip olan irticacı Hükümete karşı izlenecek tutum ülkemizin geleceği açısından hassasiyet kazanmaktadır. Söz konusu tutumun, geçmişte olduğu gibi askeri bir müdahale ya da TSK' nde bir iç operasyon olamayacağı açıktır. Hükümete karşı izlenecek yolun demokrasinin dışında aranmaması gerekmektedir.
 
Ancak, bu şekilde düşünmeyen bazı subayların ve generallerin önce Genelkurmay Başkanı' na sonra da mevcut irticai nitelikli Hükümete karşı anti demokratik bir hareket planladıkları belirlenmiştir. Sayıca çok az olan bu kişiler, güya TSK'nin tabanında Genelkurmay Başkanı' na karşı çok büyük bir infialin olduğu iddiasıyla hareket etmektedirler.
 
Kara Kuvvetleri Komutanlığı karargahında görevli 5 generalin iştiraki ile çeşitli birliklerde geçtiğimiz günlerde yapılan toplantılarda;
 
TSK' nin çevremizde gelişen önemli olaylar ve ülkenin geleceğini etkileyen önemli iç olaylar karşısında görüşlerini net olarak ifade etmediği,
 
Son 1 yılda meydana gelen önemli gelişmelere karşı TSK tarafından yeterli tepki gösterilemediği,
 
TSK'nin yeniliklere ve AB' ne karşı olduğu şeklinde yansıtılarak TSK ile halk arasındaki bağların zayıflatıldığı,
 
İrticai örgüt ve grupların son yıllarda daha örgütlü ve etkili bir şekilde faaliyetlerine devam ettikleri,
 
Meydana gelen gelişmelere karşı TSK' nin provaktif yaklaşım yerine tepkisel bir yaklaşım içerisinde olduğu,
 
İddialarına yer verilmiştir.
 
Ancak, toplantılarda ortaya konan görüşler sadece bu kadarla kalmamıştır. Birçok subay, darbe döneminin kapandığını, Hükümetin irticai nitelikli olduğunu, ancak, Hükümete karşı izlenecek tutumda demokrasinin dışına çıkılmaması gerektiğini, mevcut koşullarda da TSK'nin çok farklı bir tutum izlemesinin esasen mümkün olmadığını bu anlamda Genelkurmay Başkanı' na haksızlık yapıldığını, Hükümetin ekonomik olarak başarısız olmasını beklemek gerektiğini, Cumhuriyet tarihinde bütün iktidarların seçim kaybettiğini, bu iktidarında büyük olasılıkla bir sonraki genel seçimde iktidardan uzaklaşacağını belirtmişlerdir.
 
Ancak, aralarında KKK.lığı karargahında görevli Tümg. PEKİN ve Tümg. ÖZÇER ve Tuğg. GÜRDERE' nin de bulunduğu generaller Kuvvet Komutanı' na sunmak üzere hazırladıkları raporda gerçekleri gizleyerek, sadece TSK yönetiminin eleştiren ve " daha ne duruyoruz, sokağa çıkalım" anlamına gelen konuşmalara yer vermişlerdir. Ayrıca raporda yer alan konuşmaların da birer tertip olduğu da bilinmektedir. Söz konusu generallerin ve aynı şekilde düşünenlerin amacının devleti kurtarmak olmadığı kendi istikballerini düşündükleri gayet açık bir gerçektir.
Bu raporun amacının, Genelkurmay Başkanı'nı istifa etmek zorunda bırakmak için TSK'nin harekete geçmesini sağlamak olduğu bilinmektedir. Bu kişiler tüm çabalarına rağmen genç subaylardan ve generallerden yeterli desteği alamamışlardır. Ancak, desteği almak için her türlü yalana da başvurmuşlardır. Çok yakında size de gelerek, "Genelkurmay Başkanı'nı istifaya zorlamak için harekete geçeceğiz. Her rütbeden çok sayıda general ve subay hareketimize destek vermektedir. Sizi de ülkemizi koruma ve kollama amacıyla yapacağımız bu harekette görmek istiyoruz." diyeceklerdir. Bunu diyeceklerdir ama, Genelkurmay Başkanı'nm yerine siz olsaydınız nasıl bir tutum izlerdiniz sorusuna da cevap veremeyeceklerdir. Sadece Hükümetin iç ve dış bir çok çevreden destek aldığından şikayet edeceklerdir.
 
Lütfen bu sözlere aldanmayınız. Destek alabildikleri general sayısı bir düzineyi bile bulmamıştır. Lütfen tüm faaliyetleri deşifre olan ve yetkililerce bilinen bu kişilerin yalanlarına kanarak hem devletimizin ve hem de şahsınızın istikbalini karartmayınız. Ülkemizin içinde bulunduğu olumsuzluk her subayın içini karartmaktadır. Hepimiz aydınlık bir Türkiye istiyoruz. Ama, makam hırsıyla hareket eden insanların oyununa da gelmemeliyiz. TSK'nin hızla yıpranan itibarını yeniden kazanmak için yapılması gereken asker ve halk kaynaşmasını sağlamaktır. Bunu yapacak olan güç ise şüphesiz TSK dır. Saygılarımla rica ederim. Demokrat Generaller" yazdığı görülmüştür.
 
24 Mayıs 2003 tarihli MİLLİYET Gazetesinde, "DÖRT YILDIZLI TEPKİ" başlıklı haberde, "Hükümetin bazı icraatlarının TSK'nm alt kademelerinde yarattığı huzursuzluğu, üst düzey generaller Genelkurmay başkanı ÖZKÖK'e iletiyor" yazdığı, haberin ayrıntısında ise,
"Ankara kulislerinde Genelkurmay'ın TSK'daki duyarlılığı daha kesin biçimde yansıtması gerektiğini savunan komutanlar arasında şu isimler sayılıyor: Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç YALMAN, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener ERUYGUR, Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Çetin DOĞAN, Ege Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit TOLON, MGK Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer KILINÇ. Dün Cumhuriyet gazetesinin manşetine yansıyan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün Başbakan Tayyip Erdoğan'a ilettiği, "Genç subaylar tedirgin" uyarısının da bir süredir kulislere yansıyan bu tazyikin sonucu olduğu belirtiliyor." yazdığı görülmüştür.
Mektupta belirtildiği gibi Kara Kuvvetleri Komutanlığı karargahında görevli 5 generalin iştiraki ile çeşitli birliklerde toplantılar düzenlendiğini biliyor musunuz? Bu toplantılar kimler tarafından hangi amaçla düzenlenmiştir? Siz bu durumu öğrenince tepkiniz ne oldu?
Ayrıca mektupta ve o dönemde basın yayın organlarında yer aldığı gibi isimleri geçen Komutanlar (Aytaç YALMAN, Şener ERUYGUR, Hurşit TOLON, Çetin DOĞAN ve Tuncer KILIÇ) size gelerek ordu içersinde herhangi bir rahatsızlık olduğundan bahsetti mi? Bahsetti ise nasıl ve ne şekilde bahsettiler ve herhangi bir talepte bulundular mı?" şeklindeki soruya; Demokrat Generaller olarak isimlendirilen kişiler tarafından kendisine gönderilmiş bir mektup olmadığını, ancak kuvvet komutanlarının üst kademedeki gelişmeleri bazı zamanlarda astlarına aktarmak amacıyla birliklere görevli gönderdiklerini, bunun üst komuta ile ast komuta arasındaki iletişimi sağlamaya yönelik bir çalışma olduğunu, kendisinin Genelkurmay Başkanı olarak görev yaptığı dönemde Kara Kuvvetleri Komutanının bilgisi dahilinde Kolordu seviyelerinde yukarıda belirttiği amaçla görevli gönderdiklerini bildiğini, ancak sonradan aldığı bazı duyumlarda, ziyaret edilen kıtalardaki birimlerle görüşmeler yapıldığı, bu kademedeki personelin Türkiye de bir askeri müdahale düşünmediklerini tespit ettiklerini, gidişattan rahatsızlık duymakla birlikte bu yöntemin çözüm olmadığını bildirdiklerini öğrendiğini, fakat bu birliklere giden görevlilerin bu amaçla gittiklerini zannetmediğini, bu bilgileri sosyal faaliyetler sırasında edinmiş olabileceklerini,
"Şüpheli Şener ERUYGUR'dan ele geçirilen dijital verilerde, TSK içersinde darbecilerin yaptığı çalışmalardan bilgi sahibi olan bir kişinin Genelkurmay Başkanı Hilmi ÖZKÖK'e hitaben yazdığı değerlendirilen iki ayrı bilgi notu ele geçirilmiştir.
 
Söz konusu bilgi notu içersinde özetle, Genelkurmay başkanı Hilmi ÖZKÖK'le ilgili ortaya atılan dedikodulardan ve bu dedikodular çerçevesinde, Genelkurmay başkanının yıpratılması için özellikle sivil kesimden başta gazeteciler olmak üzere değişik kişilerle yapılan toplantılardan bahsedildiği, bu çerçevede Mustafa BALBAY ve Bülent B... ile görüşüldüğünün anlatıldığı,
 
Devamında KK Komutanı ve Jandarma Gn. Komutanının, Hükümete yönelik kullanabilecekleri argümanları oluşturmak maksadıyla; Kasım ayında başlattıkları bir proje ile kendilerine yakın Ordu ve Kolordu Komutanları vasıtasıyla yoğun bir çalışma içerisine girdikleri anlatılmış ve bu kapsamda gerçekleştirdikleri faaliyetler ayrıntılarıyla anlatılmıştır.
 
Görevli olduğunuz dönemde darbeciler ve faaliyetleri ile ilgili size herhangi bir bilgi geldi mi? Geldiyse sizin tavrınız ne oldu?" şeklindeki soruya; Görevli olduğu dönemde çok çeşitli bilgi belge ve duyumların geldiğini fakat bunların resmi delil mahiyetinde olmadıklarını, bu nedenle sadece bilgi mahiyetinde okuyup değerlendirdiğini, bu nedenle resmi bir işleme koymadığını, bu bilgileri bir süre muhafaza ettirip sonra imha ettirdiğini, o dönemde medyada gerçekten kendisi aleyhine yıpratmak amaçlı birçok haksız yazılar yazıldığını, kendisi ve ailesinin o dönem itibariyle bu tür haksız yazılar sebebiyle ciddi üzüntüler duyduklarını ve bu konuda o dönemde açıklama da yaptığını, beyan etmiştir.
 
Tanık Hilmi Özkök'ün ifadesinde belirttiği bazı konular ,Özden Örnek ve Mustafa Balbay'dan ele geçirilen günlüklerde yer alan bir kısım hususları doğrular nitelikte olduğu görülmüştür.