2. Ergenekon İddianamesi/III. BÖLÜM ÖRGÜTÜN İŞLEDİĞİ SUÇLAR: Revizyonlar arasındaki fark

İçerik silindi İçerik eklendi
Oğuzhan (Tartışma | katkılar)
Oğuzhan (Tartışma | katkılar)
Düzenleme
2.615. satır:
Bundan sonraki bölümde DARBE PLANLARININ uygulanması ile ilgili elde edilen deliller sırası ile anlatılacaktır. Öncelikle darbe planları ve nasıl uygulamaya konulduğu Özden ÖRNEK ve Mustafa BALBAY’ın günlüklerinden yola çıkılarak, devamında da yapılan her planının nasıl ve ne şekilde uygulamaya konulduğu delilleri ile anlatılacaktır.
 
===ÖZDEN ÖRNEK VE MUSTAFA BALBAY’IN GÜNLÜKLERİNDEN DARBE PLANLARI ve GİRİŞİMLERİ İLE İLGİLİ NOTLAR===
 
'''ÖZDEN ÖRNEK’İN GÜNLÜKLERİDEN DARBE PLANLARI İLE İLGİLİ NOTLAR:''' Mehmet Şener ERUYGUR’un Genel Başkanlığını yaptığı ADD Genel Merkezi Başkan odasında ele geçirilen 7) nolu CD içersinde “ÖZDENİN BİLGİSAYARI” isimli klasör içerisinde de “ÇAĞDAŞ TÜRKİYE”, “Ek(Kadro)”, “JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞININ BİRİFİNGİ”, “Strateji”, “Yasalar” isimli word belgeleri, “ankara” isimli PDF belgesi ile “özden günlük” isimli alt klasör olduğu, bu alt klasör içerisinde de 27 adet alt klasör, 6 adet Excel belgesi ve 2 adet word belgesi dosyaların bulunduğu görülmüştür. Dosyaların yapılan incelemesinden ,günlüğün Özden Örnek tarafından askeri okul yıllarından beri tutulduğu,içeriğinde farklı yaşam kesitlerinde çekilmiş fotoğrafların ın yer aldığı,özellikle 2003-2005 isimli klasör içerisinde, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı dönemini anlattığı anlaşılmaktadır.
 
ÖZDEN ÖRNEK’İN GÜNLÜKLERİDEN DARBE PLANLARI İLE İLGİLİ NOTLAR: Mehmet Şener ERUYGUR’un Genel Başkanlığını yaptığı ADD Genel Merkezi Başkan odasında ele geçirilen 7) nolu CD içersinde “ÖZDENİN BİLGİSAYARI” isimli klasör içerisinde de “ÇAĞDAŞ TÜRKİYE”, “Ek(Kadro)”, “JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞININ BİRİFİNGİ”, “Strateji”, “Yasalar” isimli word belgeleri, “ankara” isimli PDF belgesi ile “özden günlük” isimli alt klasör olduğu, bu alt klasör içerisinde de 27 adet alt klasör, 6 adet Excel belgesi ve 2 adet word belgesi dosyaların bulunduğu görülmüştür. Dosyaların yapılan incelemesinden ,günlüğün Özden Örnek tarafından askeri okul yıllarından beri tutulduğu,içeriğinde farklı yaşam kesitlerinde çekilmiş fotoğrafların ın yer aldığı,özellikle 2003-2005 isimli klasör içerisinde, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı dönemini anlattığı anlaşılmaktadır.
2003-2005 yıllarına ait günlükler incelendiğinde, her gün olmasa da 3-5 gün aralıklarla notlar tuttuğu, bu notlar içerisinde o yıllarda yapmayı tasarladıkları darbenin planları ve darbe sürecini anlatır notlar olduğu görülmüştür.
 
2003-2005 yıllarına ait notlar 1004 sayfadan oluşmaktadır. Söz konusu notlar ayrıntılı bir şekilde incelenmiş ve sadece Darbe planı ve hükumetin devrilmesi ile ilgili bölümlerin burada anlatılması cihetine gidilmiştir.Hatta darbe planları ve hükumetin devrilmesi ile ilgili yapılan çalışmaların anlatıldığı notlar içerisinde aynı gün gelişen diğer olaylarında anlatıldığı görülmüştür. Anlatımların uzun olmaması amacıyla notlara sadece soruşturma konusu ile ilgili kısım konulacaktır. Ayrıca alınan notların açık ve net olarak anlaşılabilmesi için de herhangi bir değerlendirme yapılmayacaktır.
 
Satır 2.624 ⟶ 2.626:
 
“26 Mayıs- 1 Haziran 2003” başlıklı notta, “Öğleden sonra 14:00da genelkurmay başkanı gündemde olan “Genç subaylar” konusu ile ilgili açıklamalar yaptı.”,
 
“Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök bugün saat 14:00'de Genelkurmay Karargahında gazetecilerle bir araya gelip "Genç Subaylar Endişeli" haberlerine açıklık getirdi.”
 
“Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, son günlerde tartışma konusu olan haberlerle ilgili olarak genç subaylar tedirgin şeklinde bir durum olmadığını, bir tedirginlik söz konusu ise Genelkurmayın bütün olarak rahatsızlık duyduğu konular olduğunu, ancak bunun çözümünün demokratik zeminler olduğunu söyledi.”,
 
“Yabancı basın organlarında yer alan Türkiye'de darbe olabilir mi şeklindeki yayınlar hakkında ne düşündüğü sorulunca Org. Özkök. "darbe sözcüğünün bu odada konuşulmasını bile reddediyorum. Onlar Türk Silahlı Kuvvetleri'ni tanımıyorlar" dedi.”
 
“Genelkurmay Başkanı bir başka konuya da özenle vurgu yaparak, Komutanlar arasında görüş ayrılığı varmış gibi gösterilmesinin yanlış olduğunu söyledi.”,
 
“Org. Özkök, "Hassasiyetlerinizi iletiyorsunuz. Bir şey yapılmazsa ne olacak sorusuna" "bu soruya cevap vermek istemiyorum" diye yanıt verdi. “,
 
"28 Şubat devam ediyor mu" sorusunu ise şöyle yanıtladı:
 
Satır 2.636 ⟶ 2.644:
 
“02 Eylül 2003” başlıklı not içerisinde, “Sabahleyin Kara Kuvvetleri Komutanını ziyarete gittim. Bu ziyarete Hava K.K. ve Jandarma Genel K. ‘da katıldı. Genelde bundan sonra ne gibi hareket etmemiz hakkında konuştuk. Ben kendilerine özel bir çalışma yaparak bir durum analizi ve öneriler hazırlamamızı önerdim. Kabul ettiler. Anlaşılan bundan sonra bahriye işlerine daha az zaman ayırıp siyasi gelişmeleri takip etmek zorundayız.” ,
 
“6 Eylül 2003” başlıklı notta, “Yapmakta olduğum özel çalışmayı tamamladım ve ilgililere gönderdim.” ,
 
“22 Eylül 2003” başlıklı notta, “Bu gün çok yoğun bir gün oldu Sabahleyin brifingin ardından inceleme gezisinde gördüklerimi karargaha anlattım. Sonra MGK genel sekreterini ziyarete gittim ve döndükten sonra karargah ile çalıştım ve 14:00 da Genelkurmay karargahına gittim. Bizlere TSK güçlendirme vakfı ve SSM’in hissedarı oladukları şirketlerinde meydana gelen yolsuzluklar anlatıldı. İnanılmayacak yasal yolsuzluklar var. Yapanların arasında sadece biri denizci diğerleri çoğunluk havacılarda olmak üzere karacılarda var. Paralarımızın nasıl sokağa atıldığını ve bazı insanların nasıl lüks hayat yaşadıklarını gördük. Bu takdim bitiminden sonra 1 ekim meclis açılışına eğer TBMM başkanı kapıda bizleri turbanlı ve eşli olarak karşılarsa gitmeme kararı aldık. Sonra bizler (komutanlar) Jandarma Genel Komutanlığına geçip çok özel olarak konuştuk. Şu kararları aldık:
 
AKP hükümetini vazgeçirmek için neler yapılması konusunda yapılan hazırlıklar bu hafta Genelkurmay Başkanına takdim edilecek.
 
İncelemesi için kendisine fırsat verilecek ve sonra onun niyetleri ve görüşü sorulacak.
 
Eğer bizle aynı fikirde veya yakın ise yolumuza devam edeceğiz.
 
Eğer bir işlem yapılmasını kabul etmezse kendisine “Ya sen çekil yahutta biz çekiliyoruz “diyeceğiz..
 
Kısaca planımız bu. Bu konuyu ve planı tartıştık. Kara Kuvvetleri Komutanı ikide bir ne kadar rahatsız olduğunu belirtip, bir şeyler yapılmalı diyor. Kendisinin YÖK konusunda attığı adımları bayağı benimsemiş. Belkide hükumetin attığı bazı adımların reaksiyon göreceğini belirtmek bakımından iyi oldu ama, imam yine de bildiğini okuyacağı için yetki olmadığı sürece veya hükumet korkutulmadıkça yapılacak hiç bir eylem hükumeti kararından vazgeçiremeyecektir. Neyse bu arada Fırtına ayağa kalktı ve haydi hep beraber el sıkışalım dedi ve dördümüz ellerimizi üst üste koyup el sıkıştık! Bana çok komik geldi. Ortalık da sezdiğim kadarı ile JANGENK kışkırtıcı rol oynuyor. İllaki bir şeyler yapılmalıdır. Diyor.” ,
“25 eylül 2003” başlıklı notta “…Öğle yemeğini takiben misafirler ayrıldı. Diğer ziyaretçilerimiz geldi. Mehmet ve Nihat Özbağ ile Rüştü Kazım Yücelen geldiler. Hepsi ile TSK’nın dışardan nasıl göründüğü ve başımızdaki dertten nasıl kurtulacağımız konusundaki görüşlerini aldım. Cevaplar ilginç:
 
TSK kan kaybediyor
 
Halk hala TSK’ne olan ümidine bağlanmış
 
Bu adamlar 15 yıllık program yapıyorlar
 
Sivil sektörü kredi ve tehditle sindirmişler
 
Yeni bir lidere gerek var ama bulamıyoruz” ,
 
“26 eylül 2003” başlıklı notta, “Sabahtan öğleye kadar özel çalışmayı yaptım. Güzel hazırlanmış. Bazı eksik noktalar vardı onları not ettim ve öğle yemeği için Kara Kuvvetleri Komutanlığına gittim. Özel çalışma üzerinde konuştuk. Hepimiz aynı fikirdeyiz. Bu çalışma Tüm ordu komutanları ve bizlerin fikirlerini yansıtıyor. Bu çalışma Kara Kuvvetleri Komutanı tarafından Genelkurmay Başkanına verilecek ve onun reaksiyonu beklenecek.. Çalışma biraz muhtırayı andırıyor ama Kara Kuvvetleri Komutanı’na onu yumuşatarak vermesini söyledik. Eğer Genelkurmay Başkanı onaylamazsa problem o zaman başlayacak. Ya o gider yada biz gideriz. Ama ülkenin gidişi çok kötü ve birilerinin buna dur demesi lazım. Aksi halde kısa sürede İran’a döneceğiz. Sonra karargaha gelerek Azerbaycan Kara ateşesini kabul ettim.” ,
 
 
“30 Eylül 2003” başlıklı notta, “Çok yoğun bir gün oldu. Sabahleyin önce gazetelere baktım. Tüm gazeteler DEHAP kararını açıklanmasına rağmen bizlere geniş yer vermişlerdi. Kara, Deniz ve Hava Harp okullarında konuşmalar yapan biz kuvvet komutanlarının konuşmalarına geniş yer verilmişti. Bir değerlendirme henüz yapılmamıştı. Sonra Kara Kuvvetleri Komutanı aradım özel çalışmayı sahibine vermişti. Dört noktada itiraz olmuştu. Adamların şeriat devletini kurmak istediğine inanmıyormuş.......Diğer gerekçesi de önemli ama en önemlisi budur. Yani esasdan aramızda fark var. Tedbirler ile genelde hemfikir olmuş. Bende Kara Kuvvetleri Komutanına “bu çalışmayı kendisine vermek dahi önemliydi. Bence iyi yaptınız. Hemfikir olmak veya olmamak onun bileceği şey..Eğer böyle devam ederse istifam çantadadır ve hemen verir ve giderim. Dünya umurumda değil” dedim. Sonra bende kendisine İstanbul’dan aldığım bilgileri anlattım.” ,.
Satır 2.658 ⟶ 2.677:
 
“10 Ekim 2003”başlıklı notta, “Bu gün yoğun bir gündü. ...Öğleden sonra Aydın Doğan geldi. Kendisine gazeteci olarak mevcut düzene destek vermemesini bu işin sonuna gelmekte olduğumuzu anlattım. Kendisi de günah çıkarmaya gelmiş. Üzerine atılan pislikler ile ilgisi olmadığını ve Cumhurbaşkanı’nın meclisin açılışında yanlış hedef gösterdiğini kendisinin medya tekeli yaratmadığını ve daima dürüst temiz bir gazete patronu olduğunu söyledi. O gittikten sonra Rıfat Hisarcıklıoğlu (TOBB) geldi. ABD. Brüksel ve Kıbrıs da yaptığı temaslar ile ilgili bize bilgi verdi. En ilginç bilgisi ise VİVENDİ firmasının sahibinin söylediği “Eşim Avrupa konseyinde parlementer. Bana söylediğine göre dini yüzünden Türkiye’nin AB’e üye olması mümkün değil.” Demiş.”,
 
“25 Ekim 2004” başlıklı notta, “Akşam Bilkent müzik salonunda verilen bando konserine gittik. Kara Kuvvetleri Komutanı hakikaten takdire değer bir çalışma yapmış ve bizlere bir müzik ziyafeti çekti. Konserde Ankara’da bulunan tüm rektörler ve Cumhurbaşkanı’da katıldı. JANGENKK ile Cumhurbaşkanı’na giderek turban konusunda yaptığı vurgulama nedeni ile kendisini destekledik ve herkesinde kendisine destek verdiklerini söyledik. 20 ekim resepsiyonu için verilen davetiyelerde AKP’liler eşsiz çağrıldığı için kıyamet kopmuş ve Cumhurbaşkanı’nı bütün gazeteciler tenkid etmişti. Rektörlerde YÖK tasarısının hazırlanması konusunda kendi aralarında çelişkiye düşmüşler ve Kocaeli Üniversitesi Rektörü bana ne yapmaları gerektiğini sordu. Bende “Hükümet ile yaptığınız veya yapar gibi göründüğünüz uzlaşma toplantılarına devam edin “dedim. Çok hoşlarına gitti. Hepsini bir gün yemeğe davet ettim.”,
“7 Kasım 2003” başlıklı notta, “İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu YÖK başkanı Kemal Gürüz ile birlikte bu tutucu ve dinci iktidara karşı tam bir kurtuluş savaşı veriyorlar. Adamların bütün derdi iki Kemal’i halletmek. Kendisi ile bu mevzuları konuştuk. Bana “Artık sizin de biraz sesinizin çıkması lazım. Çok yalnız kalıyoruz “dedi. Kendisine “ Öyle değil.. Bizler sesimizi açamaz hale getirildik. Açsak bir türlü açmasak bir türlü. Ama sizlere el altından her türlü desteği veriyoruz. Sıkılmadan ve çekinmeden devam edin gerektiğinde arkanızda bizlerin olduğunu daima hatırlayın. Biz lazım olduğumuzda sizlerin yanınızda olacağız.” dedim. İkimizinde hemfikir olduğu konu bu iktidarın yavaş yavaş ülkeyi dini yönetime teslim etmek de olduğu idi. Her gün bir yeni dinselleştirme teşebbüsü ile karşılaşıyoruz.. Turban bir türlü gündemden inmiyor. Şimdi de Kamu yönetiminde reform tasarısı meclise getirildi. Basın adeta iktidarın borazanı olmuş. Demokrat olabilmek ve öyle gözükebilmek için ülkesini adeta satışa çıkarmış bir sürü satılmış, adi hırsız köşe yazarı bu tasarı lehinde yazılar yazıyor.”,
Satır 2.665 ⟶ 2.685:
 
“15 Kasım 2003” başlıklı notta, “Tatbikatın bitiminden sonra Kara Kuvvetleri Komutanı ile Harbiye orduevine gittik. Kara Kuvvetleri Komutanı anlatmaya başladı:
 
- Pazartesi günü alışılmış şekilde kendisine haftalık bilgi vermek üzere aradım. Sesi biraz tuhaftı ve buruktu. Ben anlamamazlıktan gelerek kendisine anlatmaya başladım. Bitirince o bu sefer konuşmaya başladı.
 
- Cuma akşamı sizleri aradığımda hepinizi benden habersiz olarak senin orada toplanmış bir durumda buldum. Benden habersiz toplanmanıza da üzüldüm.
 
-Bizler muhtelif zamanlarda çay içmek sohbet etmek için toplanıyoruz. Bu ilk değil. Bugüne kadar kaç kere toplandık. Bu seferde istek Özden den geldi ve son gelişmeleri, Kıbrıs, AB gelişme raporunu hep beraber değerlendirelim istedi. Bizde bunun üstüne toplandık. Bunda be bir yanlış taraf görmüyorum. Eğer size karşı bir hareket içinde olduğumuzu zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Zira böyle bir iş herhalde resmi dairelerde olmaz. Onun içinde endişenizi anlamadım.
 
Böylece Genelkurmayın planı ilk defa belli oluyordu. Bu plan üzerinde Kara Kuvvetleri Komutanı ile tartıştık. Zira bazı konuların açığa çıkması gerekiyordu. Onlar bize çalışma sonuçlarını verince bizim bu konu üzerinde çalışmamız ve konun hafifletilmesini önlememiz gerekiyordu. Diğer bir konu Şurada bu öneriler tartışırken Başbakan olmamalıydı. Zira bu şekle gidilirse olay normal bir şura tartışmasına dönecek, kendisi hiç konuşmayacak buna mukabil bizleri konuşturarak aynen Çetin Doğan’ın durumuna düşecektik. Buna engel olunmalıydı. Her kafadan bir ses çıkmasını önlemek içinde şura öncesi bir toplantı yapılarak herkes aynı hizaya getirilmeliydi. Önceden nabız yoklandığı için hiçbir çatlak ses çıkacağını zannetmiyorduk. Hatta Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar ile de görüşmüş. Bende bu konuyu çok merak ediyordum. Zira Yaşar ileride G olabilecekti. Ama oda kendinden beklendiği şekilde “ Önümüzde iki seçenek var. Ya bu iktidara hiç sesimizi çıkarmayacağız. Yada sopa zoru ile istediğimizi yaptıracağız.” demiş. Kendisinden bende bunu beklerdim. Ama gene de onun durumunu takdir edip mümkün olduğu kadar kendisini korumamız lazım.
 
Şener’in bazı sivri fikirleri var. O bizden biraz farklı bu konulara yaklaşıyor. Ama onun fikirlerini benimsemek şimdilik mümkün değil. Çok dikkatli olmalıyız gereksiz yere tırmandıracak hareketlerden kaçınmalı ama az derecede de reaksiyon göstermemeliyiz”
Katılıyorum. Ben Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur’nın fikirlerinin ne olduğunu başından beri farkındayım. Amacımız mümkün olduğu kadar beraberce hareket etmek.” ,
Satır 2.730 ⟶ 2.754:
 
Söylenecekler söylendi. Kendimi suçlu hissediyorum (Genelkurmay Başkanı bu söz üzerine neden kendini yanlız sorumlu hissediyordun diye sordu) Yalnız kendim değil sizde benim kadar sorumlusunuz .Buradaki diğer arkadaşların sorumluluğu bizden sonra gelir. Zamanı boşuna geçirdik. Benim önerim hemen ve gecikmesiz eylem planına başlamak. Seçimden önce muhtıra vermeliyiz.
 
Genelkurmay Başkanı
 
Teşekkür ederim herkesin aynı fikirde olması güzel . Ben yüzde sekseni ile aynı fikirdeyim. ama katılmadığım noktalar var. Açık konuştuğunuz için hepinize teşekkür ederim. Muhtıra vermeye niyetim yok. Bu hükumet gitmelidir. Demokratik yollardan bu işi halledeceğiz. Yapabileceğimiz bir çok şeyin olduğuna da inanıyorum.
 
Satır 2.737 ⟶ 2.763:
 
“6 Aralık 2003” başlıklı notta, “Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur’un isteği üzerine Jandarma sosyal tesislerine gittik. Kara Kuvvetleri Komutanı ve JANGENKK. Çarşamba günkü toplantıdan sonra çok rahatsız olmuşlar ve bu arada Kuran kursları ile ilgili yönetmelik düzeltmesi yayınlanınca hepimizde rahatsız olduk. Bilhassa bu hafta bütçe komisyonunda bir AKP milletvekili tekkelerin açılmasını isteyince hepimiz çok rahatsız olduk. Toplandık.
 
AY
 
Ben bu işten çok rahatsız oldum ve kendime göre şöyle bir plan yaptım. Aralık ayında bunların Cumhurbaşkanı BAŞBAKAN RECEP TAYYIP ERDOĞAN ile görüşmelerini bekleyip eğer ocak ayı içinde bir hareket olmazsa istifa edeceğim.
 
Hepimiz buna itiraz ettik.
 
ŞE
 
Buna gerek yok. Kabul etmiyoruz. Daha yapacağımız çok şey var.
 
AA’ın bazı rahatsızlıkları vardı. Kendini rahatlatmadan takıntıdan kurtulamayacaktı. Bu nedenle de Pazar günü tüm Or’ları kahvaltıya davet etmişti. Buna neden Or’lar dan birinin vermiş olduğu bir cevaptı. Hepimiz AY’ın istifa etmesini kabul etmedik. Ve kendimize göre bir eylem planı yapmaya karar verdik.
 
Önce basını ele geçirmeye çalışacaktık. Bu nedenle ben MÖ’ı davet edecektim.
 
Sonra rektörler ile temas edip öğrencileri sokağa dökecektik.
 
Sendikalar ile aynı şekilde hareket edecektik.
 
Sokaklar afiş astıracaktık
 
Dernekler ile temas edip oları da hükumet aleyhine teşvik edecektik.
 
Bütün bu olayları yurt çapında yapacaktık
 
Yukarıdakiler SARIKIZ olarak anılacaktı. Ayrıca bana ALABANDA isimli bir proje verdiler. Bende onun hazırlığını yapacaktım.
 
Bir şişe whiskey içtikten sonra akşam Genelkurmay Başkanı’nın oğlunun düğününe gittik.” ,
 
“9 Aralık 2003” başlıklı notta, “Sergide MÖ ile görüştüm. Ve kendisine artık basının desteğine ihtiyacımız olduğunu söyledim. Kendisi her türlü yardımı yapacağına söz verdi. Bu arada Kuran kursları hakkındaki yönetmelik değişikliklerini konuştuk ”Zapsu’ya intihar ettiniz neden böyle aptal işler yapıyorsunuz” demiş. Zapsu hemen yönetmeliği iptal ettireceğini söylemiş. Bu arada Orhan Paşa ile de görüştüm ve kendisine Aydın Doğan’ın çok dikkatli olmasını, onun kuyusunu kazmak da olduklarını, bizimle beraber olmasını ve halkı aydınlatacak yayınlar yapmalarını söyledim. Bu arada Aydın beyi eve yemeğe davet edeceğimi de anlattım.” ,
 
“12 Aralık 2003” başlıklı not içersinde, “Akşam grubumuz ile bir araya geldik ve son bir haftadır olan gelişmeleri gözden geçirdik. AY bugün Genelkurmay Başkanı ile görüşmüş ve mesleki konularda sonra ulusal konuları konuşmuşlar, AY’nın söyledikleri özetle:
Rahat olun. Bizler geyet iyi anlaşıyoruz ve bir bütünüz. Sizinde bize katılmanız lazım. Geçen seneyi hatırlarsanız ne kadar iyi bir konumda olduğumuzu anlarsınız. Bu akşam yemek yiyeceğiz isterseniz gelin sizde bizimle beraber olun. Bizler arada bir toplanıp ulusal meseleelri
tartşmakda yarar görüyoruz
 
Bu adamların yaptıkları artık tartışılmaz bir şekilde meydanda
Ordu komutanlarının tepkisini gördünüz. Herkesin daha fazla etkin olmasını istiyor.
Gerekirse bunlara seçimlerden önce bir muhtıra verelim.
 
BAŞBAKAN RECEP TAYYIP ERDOĞAN ile görüştüğünüzde yalnız olun ve kimse olmasın (Genelkurmay Başkanı BAŞBAKAN RECEP TAYYIP ERDOĞAN ile MSB yanında konuşmak istemiş)
Sonra hepimiz SARIKIZ kapsamında yaptıklarımızı anlattık. Bende İstanbul’da MÖ ile yaptığım konuşmayı ve gazetecilerin bu konuya ne kadar önem vermeleri gerektiği konusunda kendisine verdiğim mesajı, Rahmi Koç, ile olan görüşmemizin özetini, Orhan Karabulut’a AD(Aydın Doğan ) ile olan görüşmemizi anlattım ve 18 Aralık günü MÖ ile görüşme yapmaya karar verdik. AY ise ekonomik yönden bir değerlendirme yapmak üzere AKÇAKOCA(Eski BDDK başkanı) ile temasa geçmiş. Onun kanalından bir değerlendirme raporu hazırlattırıyor.”,
 
“18 Aralık 2003” başlıklı not içersinde, “Akşam yemeğe Mustafa Özkan ve eşi ile Kara Kuvvetleri Komutanı ve HVKK geldiler. MÖ bize gelmeden önce Süleyman Demirel’e uğramış ve bize ondan bazı mesajlar getirmişti. MÖ ile konuştuğumuz konuların özeti şöyleydi.
 
Durum dışardan nasıl görünüyordu. SD ülkenin süratle bir felakate doğru gittiğini ve askerin yalnız kaldığını hemen tedbir alınması gerektiğini söylemiş.Askerle teskere de hata yaptılar ve 50 yıllık dostumuz ABD yi reddettiler. Dolayısı ile bugüne kadar arkalarında olan Pentagon desteğini kaybettiler. Tersine bu adamlar ABD ve AB’yi arkalarına alarak istediklerini yapmaya başladılar. Üniversiteler, basın ve halk desteği olmadan asker bir şey yapamaz. Bu nedenle zor da olsa bu ilişkiyi kurmaları lazım ve ABD ile soğumuş olan ilişkilerin en kısa zamanda düzeltilmesi gerekir demiş.
 
Basın ile aramızı nasıl düzeltebiliriz diye konuştuk. Kendisi bu işin zor olduğunu hepsinin kendi ticari ilişkileri nedeni ile hükumete göbekten bağlı olduklarını ve kolay kolay hükumet aleyhine bir yazı yazamayacaklarını, hepsinin devlete borcunun bulunduğunu anlattı. Bilhassa Aydın Doğan üzerinde durarak en büyük medya patronu olması nedeni ile aramızı nasıl düzeltebileceğimiz konusunu araştırdık. Kolay olamayacaktı ama MÖ bize tüm medya patronlarına işin kötüye gittiğine ve tedbir alınmazsa çok geç olacağı konusunu anlatarak onları iknaya çalışacağını söyledi.
 
Yeni bir oluşumu herkesin aradığını ama kimsenin bir lider bulamadığını anlattı. Bu arada İstanbul TV’nin seçimlerden sonra ele geçirilmesini mümkün olup olmadığı konusu Kara Kuvvetleri Komutanı tarafından gündeme getirildi. MÖ bunun kolay ama idamesinin çok zor olacağını belirtti. Kendisinin olduğunu zannettiğim Haber Türk kanalını bu maksatla bize sonsuz olarak kullanabileceğini ifade etti.
 
Sivilin görüşünün Genelkurmay Başkanının çok pasif olduğu şeklinde ifade etti. SD ayırca Kıbrıs konusunun ve kürt devleti kurulmasının ülkemiz için çok önemli olduğunu ve eğer Kıbrıs konusunda hükumet taviz verirse kendisinin yollara düşeceğini ifade etmiş. Kıbrıs’ta en iyi yolun çözümsüzlük olduğunu belirtmiş. Uzun konuşmalarda sonra bizim aldığımız mesaj veya yaptığımız değerlendirme şöyleydi:
 
Basının desteğini almak oldukça zordu ama denenmek mecburiyetindeydik.
 
Durumun kötüye gittiği bizim dışımızda SD ve diğer bazı önemli kişiler tarafından da değerlendiriliyordu.
 
Üniversitelerde talebeleri sokağa dökecek temaslara başlamamız gerekiyordu.
Kıbrıs konusunda milli dayanışma hükumetinin kurulmasının ve Annan planının üzerinden müzakerelere başlanması gerektiği” ,
 
“19 Aralık 2003” başlıklı notta, “14:00 - 14:45 - Tuğg. Levent Ersöz'ün Bilgi Arzı” “Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat başkanı general yaptıkları faaliyetler ile ilgili olarak sadece bana özel bir birifing verdiler. AKP hükumetine karşı, bu hükumeti demokratik kurallar içerisinde zayıflatmak için neler yapılması gerekiyorsa hepsi düşünülmüş ve uygulamaya geçmişler. Hayranlıkla dinledim. Kendilerine bir kaç konuda görüşlerimi söyledim. Alınacak tedbirler içerisinde afiş asmakdan gazetelerde ilanlar vermeğe kadar değişen bir çok hal tarzları vardı. Bu çalışmaya “Cumhuriyet Platformu” isimini vermişler.” ,
 
Satır 2.776 ⟶ 2.827:
 
“7 Ocak 2004” başlıklı notta “Tuncay Özkan Show TV’den ayrıldıktan sonra Org. Kemal Yavuz İle beni ziyarete gelmişti. O zaman kendisi ile İstanbul Belediye başkanlığına adaylık meselesi ve ulusalcı bir TV istasyonu ve diğer medya vasıtalarının kurulması konusunda görüşme yapmıştık. Bu konuşma üzerine bende MÖ ile görüşmüştüm. Kendisine MÖ’nün bana söylediklerini iletim. Ali Müfit Gürtuna adaylığa tam razı olmamakla beraber CHP desteklemeye karar vermiş. Şimdi DSYP’yi ikna etmeye çalışıyor. Daha MHP ile görüşecek. TV kanalını satın almak için gücü yetmemiş. Gürtuna İstanbul TV için çok para istemiş. Esasında kendisi bu istasyonu mütahitlere bedava kurdurmuş. Adam be para etme ama çaresizlikten başka yapacak bir şey yok dedi. Kendi istasyonu ve gazetesini kurmak inin yabancılar ile temasta . Dış finansman sağlayıp öyle faaliyete geçmeyi düşünüyor. Benden UYAK’ın kurulacak şirkete hissedar olmasını ve böylece BAŞBAKAN RECEP TAYYIP ERDOĞAN’a karşı bir çeşit koruma sağlamayı istedi. Bende kendisine elimden geleni yapacağım dedim. Bana kendi hazırladığı “Türk Medyası” ,le ilgili bir kitap verdi. İçinde her türlü ilişki ve rezaleti bulabilirsiniz dedi. Medya desteği olmadan ulusalcıların BAŞBAKAN RECEP TAYYIP ERDOĞAN ve partisi ile başa çıkması mümkün değil. Bu nedenle TÖ’nün desteklenmesi gerekir. Bende uyandırdığı intiba dürüst ve yılmayacak bir kişi. Bilgili bir görüntüsü var. Hiç değilse mesleğini iyi bildiği intibaı uyandı. “,
 
Bir taraftan da BAŞBAKAN RECEP TAYYIP ERDOĞAN ile 14 ocak günü yapacağımız toplantıya hazırlık yapıyorum. Bugün ayrıca ilginç bir gelişme oldu. Pazartesi günü Cumhuriyet gazetesi Kıbrıs konusunda DİB ile Genelkurmay Başkanlığının uyum içinde olmadığına dair bir haber yayınlamıştı. Salı günü DİB ve Genelkurmay Başkanı bu haberi yalanladılar. “Herkes uyum içerisinde çalışıyor” dediler. Dün ise Cumhuriyet gazetesi bu kez belgeler ile kendi haberinin doğru olduğunu ispat ediverdi. Belgeler Genelkurmay Başkanından çalınmış veya sızdırılmıştı. Bugün kanaatimce herkes onunla uğraşıyor. Haberi yayınlayan Cumhuriyet gazetesi muhabiri Mustafa Balbay salı günü DİB ve Genelkurmay Başkanı bildirileri yayınlanmadan önce beni aradı. Bu haberini teyit ettirmek istiyordu. Bende kendisine haberine katılmadığımı, bazı yanlışlıklar olduğunu, başlangıçta çalışmaların uyumsuz başladığını ama şimdi herkesin uyum içerisinde olduğunu söyledim. Bana inanmadı. Nitekim elindeki belge, 19 ekim günü kaleme alınmış DİB belgesi hakkında Genelkurmay Başkanının yaptığı ilk çalışma idi ve bu çalışma Genelkurmay Başkanına onu tahmin ettiği şekilde arz edilmedi. Karargah içerisinde diğer başkanlıkların görüşlerini almak üzere yazılmış olan bir yazının ek’i idi. Ortalık karıştı ve bence dış politikamız zarar gördü. Gereksiz bir çekişmeydi” ,
 
“9 Ocak 2004”! başlıklı notta , “14:30 da Jandarma Genel Komutanı ve Hava Kuvvetleri Komutanı ile beraber toplandık ve durum değerlendirmesi yaptık. Dün benden sonra Genelkurmay Başkanı Hava Kuvvetleri Komutanı ile de görüşmüş ve ona da aynı konuları açmış. Hava Kuvvetleri Komutanı durumu alttan almamış ve gereken cevabı vermiş. Bu günde Jandarma Genel Komutanı ‘nı davet etmiş. Değerlendirmemiz korkuyordu ve panik içindeydi. İki yönden panik içindeydi. 14 ocak günü BAŞBAKAN RECEP TAYYIP ERDOĞAN ile yapacağımız toplantı onun için iki yönden zordu. Kendisi BAŞBAKAN RECEP TAYYIP ERDOĞAN’a karşı bazı olumsuz konuları söyleyecekti ve ayrıca bizlerin ne söyleyeceğini ve nasıl davranacağımızı bilmiyordu. İkinci olarak panik yaptığı konu bizlerin ne yaptığını anlamıyor ve ona karşı bir komplo içersinde olduğumuzu zannediyordu. Sonra hep beraber BAŞBAKAN RECEP TAYYIP ERDOĞAN’a karşı ne gibi bir strateji uygulayalım diye konuştuk. Onlara konuşma için hazırladığım dosyalardan birer tane veridim. Sonra öncelikle Genelkurmay Başkanını konuşturmaya karar verdik. Jandarma Genel Komutanı bugünkü görüşmesinde Genelkurmay Başkanını itimat telkin edecek ve havasını alacaktı.”
“10 Ocak 2004” başlıklı notta, “Akşam Jandarma’nın Anıttepe’deki tesislerine gittim. Jandarma Genel Komutanı il beraber Aydın Doğan ile yemek yiyecektik. Aydın Doğan’ın(AD) yanında Mehmet Ali Yılmaz ve Fikret Bila vardı. Beraber olmamızın amacı AD’a bazı mesajlar vermekti. Öncelikle basının satılmış bir hale geldiğini değerlendirdiğimizi kendisinin bu konudaki görüşünün ne olduğu, ikinci olarak bu hükumete karşı hepimizin aynı gemide olduğunu ve gemi batarsa hep beraber batacağımızı. Aleyhimize yazı yazanlara kendi gurubunda destek vermemesini söyleyecek ve onlarında son günlerdeki olaylar hakkındaki görüşlerini alacaktı. Nitekim konuşmalarımız bu merkezde devam etti. Kendisi bize medyanın ekonomik durumunu izah etti. Ona göre medyanın kendisi hariç bütün patronları mali yönden hükumete muhtaç hale getirilmişti. Bu nedenle hükumete karşı çıkmaları mümkün değildi. Karşı çıkanların hayatı söndürülecekti. Nitekim. Bazı yazarlar hükumet aleyhine yazdıkça RECEP TAYYIP ERDOĞAN’ın müdahaleleri ile kendilerini işten çıkarılmışlardı. Tuncay Özkan, Sedef Karbaş, Televizyonlardaki bazı programalar gibi. Bu arada Tuncay Özkan’ı çok sevdiğini ama kendisine şu sıralarda hiç bir şey yapamıyacağını söyledi. Yemek bittiğinde ben sizin mesajınızı aldım dedi. Bizde kendisine “iş adamı olarak bazı sıkıntılarınızın olabileceğini anlıyoruz. Ama bazen hükumet lehinde de yazmamak karşı tarafa destek vermektir.” dedik. Yemekden çıkarken Jandarma Genel Komutanı bana bir dokuman verdi. Eve gittiğimde dokumana baktım AKP’nin hemen hemen bir yıllık faaliyetinin bir özeti ve değerlendirmesiydi. Güzel hazırlanmış bir dokumandı.” ,
Satır 2.788 ⟶ 2.841:
 
“20 Ocak 2004” başlıklı notta, “… Denetlemem öğleyin bitti ve helikopter ile Ankara’ya dönerek karargaha gittim. Bir müddet kaldıktan sonra Hava Kuvvetleri Komutanlığında yapılacak kuvvet komutanları toplantısına katıldım. MGK ön toplantısı perşembe günü yerine yarına alındığı için bir koordinasyon ihtiyacı doğmuştu. İki ana konumuz vardı. İrtica ve Kıbrıs. Kara Kuvvetleri Komutanı pazartesi günü başından geçenleri anlattı. Hurşit Tolon’u desteklediği için Genelkurmay Başkanı ile oldukça sert bir şekilde kavga etmişlerdi. Aramız çok bozuk bunu bilin dedi. Genelkurmay Başkanı ve II. Başkan,Hurşit’e destek vermemişlerdi. Esasen gazetelerde çok yüklendiği için”,
 
Genelkurmay Başkanı oldukça bozuktu ve HT’nun yanlış yaptığına inanıyordu. Kıbrıs konusunda ise GK(genelkurmay) DİB ile beraber bir hazırlık yapıyorlardı ama bizim hiç bir şeyden haberimiz yoktu. Konuşmalar sırasında Jandarma Genel Komutanı daima bir ihtilal özlemi içerisinde biran önce bu işi yapalım şeklinde konuşuyordu. Bugün de defalarca tekrar etti en nihayet dayanamadım ve bakın biz sizinle böyle konuşmadık. Planlamayı 23 ocaktan sonra yapabileceğimizi bir kaç kez tekrar ettim. Onun için hiç bir hazırlığımız yok ama başlayacağız dedim ve ağzı kapandı.Tabi Hurşit konusunda Genelkurmay Başkanının tutumu canımızı sıkmıştı. Kıbrıs konusunda bir sorunumuz yoktu. Her şeye karar vermiştik ve kararlarımızda ısrarlıydık. Kıbrıs’ın ver–kurtul şekilde çözülmesini kabul edemezdik ve etmiyorduk da” ,
 
Satır 2.793 ⟶ 2.847:
 
14:00 - 14:30 - E.Dışişleri Bakanı Coşkun Kırca'nın Ziyareti
 
14:45 - 15:15 - M.Ali Kışlalı'nın Ziyareti
 
Her iki ziyaretide cümhuriyetçi ve TSK’ni destekleyen yazarlar. Kırca 76 yaşında. O kadar duygulu hale gelmişki benim yanımda olayları ve son durumu anlatırken iki kez ağladı. Yeni bir Anayasa hazırlamış ondan bir kopya getirmiş, aldım. Kışlalıda efendi bir insan her iikiside bana “zaman geçiyor ve her gün daha kötüye gidiyoruz. Ne yapacaksanız yapın yoksa geç olacak” mesajını verdiler.
 
“1 Şubat 2004” başlıklı notta, “Bugün bayram. Kurban bayramı. …Aytaç paşalar a ziyarete gittik ve hemen konu ülke meselelerine döndü. Bana “ seninle özel konuşmamız lazım. Ben Şener ile İbrahim’in davranışlarını tasvip etmiyorum. Çok ifrata kaçıyorlar. Geçen gün gelen MİT’den habere göre Şenkal iki haber verdi. Birincisi, JGKK’nın bütün hareketleri biliniyor ve yasa dışına çıktığı değerlendiriliyor. İkincisi ise Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanları arası açık ve bu sorun herkes tarafından ve kesinlikle biliniyor. Bu nedenle artık kendimize bir çeki düzen verip ülkeyi bir maceraya götürmek yerine devamlı ve kararlı bir tutum sergilemeyi ama açık konuşmayı tercih ederim, zannederim sende benim gibi düşünüyorsun.” ,
“3 Şubat 2004” başlıklı notta, “Kara Kuvvetleri Komutanı ile beraber önce Doğu Aktulga’nın ailesine hem bayramlık hemde baş sağlığı için gittik. Sonra geri döndüğümüzde onların evinde çok özel bir konuşma yaptık. Ben denetlemeye gitiğim zaman hepsi Jandarma Genel Komutanlığında toplanmışlar ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur onlara bana Salı günü takdim edilen hazırlıkları göstermiş ve yapılan üst düzeydeki bazı yöneticilerin konuşmalarına ait ses kayıtlarını dinletmiş. Bunların çoğu AKP’ya danışmanlık yapan kişilermiş ve Kıbrıs sorununu nasıl halletmeyi düşündüklerine ve bu konuda neler yaptıklarını anlattıkları kayıt etmiş. Takdimin sonunda Hava Kuvvetleri Komutanı ve Jandarma Genel Komutanı hemen 10 mart’ ta ihtilal yapalım diye bastırmaya başlamışlar. Kara Kuvvetleri Komutanı onları şimdilik frenlemiş ve bunun için daha zamanın uygun olmadığını beklememizi salık vermiş. Jandarma Genel Komutanı benimle görüşeceğini söylemiş ve dağılmışlar. Kara Kuvvetleri Komutanı bu konudan çok rahatsız olmuş. Bana sen ne düşünüyorsun dedi. Bende düşüncelerimi anlatım. “Bir ihtilal için zeminin hazır olması gerekir yani halk ihtilali istemelidir. 12 eylülde olduğu gibi ordu niye duruyor ne zaman müdahale edecek gibi başlıklar basında yer almalıdır.. İkincisi önceki ihtilallerde olmayan bazı özellikleri bugün yaşıyoruz. Ekonomimiz çok bozuk ve tamamen dışa bağımlı eğer dışarıdan kredi alamazsak ekonomimiz çökebilir ve halk büyük sıkıntı yaşar. Bunun nasıl sorumluluğunu almaya hazır değiliz. Bir diğer konuda ABD bundan önceki darbelere destek vermesine rağmen bugün AKP’ye destek veriyor. Onların istemediği bir darbe veye hükumeti idame etmek çok zordur. Yanı ABD’ye rağmen bu işlem olmaz. Diğer bir konu TSK içerisinde ki birlik sağlanmış mıdır. Eğer bir ayırım varsa sonumuz tam bir felaket olacaktır. Bu nedenler ile darbeye henüz hazır olmadığımızı söyledim. Ama bu bizim eylemimize engel olmamalıdır.” “…Kara Kuvvetleri Komutanı bu görüşüme katıldı esasen o da böyle düşündüğünü bana söyledi. Onun endişesi Şener ve Hava Kuvvetleri Komutanı, biz onlar ile aynı fikirde olmazsak bizleri suçlayacakları ve bizim onlara engel olduğumuzu her tarafa yayacak olmalarıdır. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygurun amacı Kara Kuvvetleri Komutanı olmak. Bu nedenle de Yaşarın kuyusunu kazmak da olduğunu anlattı. Jandarma Genel Komutanı bana kalırsa biraz haksız ve haris davranıyordu. Kara Kuvvetleri Komutanı bana Jandarma Genel Komutanının bir senaryo dahilinde ve hükmet düzeyinde şimdiden teşebbüse geçtiğini ve amacının, Yaşar’ın ekarte edilmesini ve bu konuda bir baskının hükumet tarafından Genelkurmay Başkanına yapılmasını sağlamak olduğunu düşünüyor. Kendisine Şener’in bu konuda faaliyette bulunduğuna dair bazı bilgilerin geldiğini söyledi. “Yaşar ile ilgili bir değil birkaç senaryo etrafda dolaşıyor. Benim hepsinden haberim var” dedi. Bende eğer Yaşar için yapabileceğim bir şey olursa benimde haberim olsun dedim. Sık sık bunları benim bilmemi istediğini bana tekrarladı. Bu bilgiler çok özel bilgiler olmalarından dolayı benimle paylaşmasına çok müteşekkir olduğumu kendisine defalarce söyledim. Zannediyorum oda buna biraz mecbur kalmıştı. Zira ben yokken yaptıkları görüşmede diğer ikisi onu biraz fazlaca sıkıştırmışlardı. Konuşmamıza darbe konusu ile devam ettik. Ben eğer bir darbe yapılacaksa bunun 2004 aralıkdan önce yapılmamasını ve AB’nin vereceği cevaba göre AKP‘nin zaten köşeye sıkışacağını ve o zaman halkın desteğini de alabileceğimizi söyledim. Benden bu konuda Hava Kuvvetleri Komutanı ve JGKK’nın bu amaçlarından onları vazgeçirmemi ve çocukça olan bu isteklerini bir mantık esasına oturtarak hayal yerine gerçeklere dayalı bir hareket tarzını seçmemizi söyledi.” ,
Satır 2.804 ⟶ 2.859:
 
“28 Şubat 2004” başlıklı notta, “Hükumete karşı bir tepki olarak da hem Kıbrıs’da hemde anavatanda gösterilere ve ulusal platformda toplantılara 3 marttan itibaren başlanacaktı. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur’da Zeki Bulunç’un getirdiği çok özel belgeler vardı. Bu belgeler arasında en önemlisi Denktaş’ın nasıl aldatıldığını ispat eden DİB’nın çektiği ve 17:40 saatli 13 şubat’a dair bir fax. Bu belgelerin hepsini Kara Kuvvetleri Komutanlığına gönderdik ve orada tek bir Kıbrıs klasörü geliştiriyoruz. İçerisinde her türlü özel bilgilerde var. Kıbrıs konusu yaptığımız plan çerçevesinde devam edecekti. İkinci konu olarak yine aynı mesele biz bu adamları darbe ile alaşağı edelim konusuydu. Şener ve havacı bu konuda çok bastırıyorlar. Şener’in adeta aklından çıkmıyor, iki kelimede bir bunu söylüyor. Havacıda keza öyle.” ,
 
“29 Şubat 2004” başlıklı notta, “İlginç bir toplantı yaptık. Jandarmanın Beytepe’deki tesislerinde kuvvet komutanları ve eski meclis başkanı Ömer İzgi bir araya geldik. Oraya gitmeden önce Kara Kuvvetleri Komutanı beni telefonla arayarak toplantıya gitmeden önce bir süre benimle görüşmek istediğini söyledi. Gittim. Dün yapılan toplantıdan çok rahatsız olduğunu Şener’in başka işler peşinde olduğunu, İbrahim’in ise saf ne istediğini bilmez halde olduğunu anlattı. Bilhasa Şener’in , Yaşarın önünü kesmek için hükumet dahil her türlü angajmana girdiğini ve utanılacak senaryolar peşinde olduğunu, sadece hükumet ile değil diğer bazı yollardan da aynı teşebbüsünü devam ettirdiğini anlattı. Ben de kendisine hafta içerisinde Can Teller’in bana geldiğinde Yaşar ile ilgili bazı menfi bilgiler verdiğini ve hatta Yaşar Paşa’ya güvenmeyin efendim dediğini hatırlattım. Bunun üzerine Can Teller ile temasa geçmeyeceğimi, onun muhtemelen Şener’in adamı olduğunu söyledim. Kendisine onların dediği gibi darbenin olamayacağını bu işin komuta zinciri icerisinde bile bir aydan fazla aldığını anlattım. Burada da en kritik konunun Genelkurmay Başkanı olduğunu ondan habersiz nasıl birlik kaydırılacağını nasıl tertip alınacağını bilmiyorum dedim. Kendi kanaatim olarak böyle bir hareket ile ilgili insiyatif daima elimizde olması gerektiğini ve gerekirse ben katılmıyorum diyeceğimi anlattım. Hemfikir olduk. Bundan sonra üç konuya dikkat etmemiz lazım dedim. Biri Genelkurmay Başkanı, diğeri harekat planlaması ve üçüncüsüde bizim iki kişiyi nasıl oyalayacağımız konusu.
 
Konuşmalardan sonra Beytepe’ye gittik. Herkes toplandı. Amacımız 3 mart günü yapılacak olan “Ulusal hareket” toplantısına MHP!den bol destek sağlamaktı. Ama konu darbeyi seçimden öncemi sonramı yapalıma döndü. Ömer İzgi gayet tabi bir şey yapacaksanız hemen yapın. Seçimden sonraya kalırsanız bu iş olmaz karşınızda diğer partileri de bulabilirsiniz. Bu adamlar seçimden kuvvetlenmiş olarak çıkacaklar. Ama ileriki senelerde kendilerini yıpratacaklar bu nedenle o zaman hiç bir parti sizi desteklemez ama başa kim gelirse gelsin ülkeyi de parçalanmaktan kurtaramaz dedi. Kendisi aynı lafları 4 Kasım 2002 günüde Kara Kuvvetleri Komutanı ‘a söylemiş. İşin zaman geçtikçe ne kadar karmaşık hale geldiğini anlattı. Ben bu fikrin bu kadar açık bir sivil ile konuşulmasından çok rahatsız oldum. Olayı da buraya getiren hep Şener ve İbrahim. Halbuki bizim evde v dün bir karar aldık. Üstelik de kimseye söylemeyecektik. Anladığım kadarı ile onlarda ikisi beraber bir araya gelip konuşuyorlar. Zira çıkarken İbrahim’in Şener’e bundan sonra ne zaman toplantıyı ayarlıyalım dediğini duydum.”,
“1 Mart 2004” başlıklı notta, “Sabah brifingini takiben Hava Kuvvetleri Komutanı beni aradı. Maksadı açıktı. Ağzımı arayacaktı.. Kendisine ne düşünüyorsam aynen söyledim.” Dün geceden çok rahatsız oldum. Verdiğimiz kararı niye tartşıyoruz, ikinci olarak da bu kadar gizli tutalım dediğimiz konuyu neden bir siville paylaşıyoruz. Ağzı sıkı olabilir ama bilmesi gerekmez. Bu adamın hayatı siyaset”. Bana o zaman akşama tekrara buluşalım ben ne yapacağımızı anlamadım dedi. Bende diğerlerine haber ver ben gelirim dedim. Akşam 19:30 da Hava Kuvvetleri Komutanlığının Gölbaşı tesislerinde buluştuk. Kara Kuvvetleri Komutanı ile ben biraz gergindik. Zira aynı mevzuları yeniden konuşmak istemiyorduk. Bu seferki konuşmalarda biraz sert davrandım. Çünkü Jandarma Genel Komutanı sözü ikide bir oraya getirip bu işi ne zaman yapacağız diyordu. Bazen süreyi uzatmanın en iyi çözüm yolu olduğunu söyleyince suratı asılıyordu. Bana kalsa adamın niyeti ülke yararı değil kendi yararı. Bu iş biran önce olsun da nasıl olursa olsun oda mevkiini korusun.” ,
 
“3 Mart 2004” başlıklı notta, “ATO’da yapılan panele tüm kuvvet komutanları eşli olarak katıldık. Genelkurmay Başkanı İsveçte olduğu için Hava Kuvvetleri Komutanı ise dün şehit olan pilotların cenaze törenine Konya’ya gittiği için bu panele katılamadılar. Bu paneli el altından biz teşvik ettik. Coşkulu ve tatmin edici bir toplantı oldu. Salona girdiğimiz zaman katılanlar bizleri alkışladılar ve “Cumhuriyetin Koruyucular” diye slogan atmaya başladılar. Panelistler çok güzel konuşmalar yaptılar. Hilafetin ilgası, Tevhid-i Tedrisat ve Şeriye ve Vakıflar bakanlığının kaldırılmasına dair yasalar 80 yıl önce bugün çıktığı için malzeme çoktu ve günün önemini daha da arttırdı. Konuşmacılar da kelimelerini ve düşüncelerini esirgemeden konuştular. Zannediyorum tahminimizden çok fazla kalabalık vardı. Birçok kişi dışarda kaldı. Bu arada Denktaş’a destek vermek için yurdun dört bir yanından gelenler ile beraber kalabalık daha da fazla görünüyordu.
 
Gündüz Aktan ile yaptığımız konuşmanın transkriptleri EK-AA’da olduğu gibidir. Konuşmalarda çok ilginç konular vardı. EK-AA’nın başlangıç kısmında Amerikalıların yaklaşımları konusundaki haber çok ilginçtir. Benim kanaatime göre Amerikalıların iki niyeti olabilirdi. Bizim hakkımızda bir değerlendirme yapamıyorlar hükumete karşı tutumumuzun ne olduğunu anlayamıyorlardı. Bize yaklaşarak bilgi eksikliklerini tamamlamak istiyorlardı. İkinci ihtimal ise gerçekten bize yaklaşmak istiyorlardı. Hükumetin bir işe yaramadığını ve hala TSK’nın onayı olmadan büyük orta doğu projesi gibi projeleri yürürlüğe konamayacağını görmüşlerdi. Bu nedenle Kıbrıs ile ilgili tutumuzla bizi test edip buna göre bize yaklaşacaklardı. Belkide yanlış yaptıklarını anlamışlardı. Büyükelçinin bize bir mesaj vermek istediği açıktı. Ama Genelkurmay Başkanını ekarte edip bu işi nasıl yapacaktık. Bu talebin kabul edilerek bir yerde yemek bahanesi ile kendisi ile buluşabilirdik. En iyisini Jandarma Genel Komutanı yapabilirdi, bu görev ona verildi. Bu arada aynı olay Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun anlattığı Albay Mayfield hikayesi ile birleştirildi. Gündüz Aktan’da konuyu biliyordu ve onunda yorumu Amerikalıların bir şekilde askerle samimiyet kurmak istedikleri şeklindeydi. Bence Amerikalılar BAŞBAKAN RECEP TAYYIP ERDOĞAN’nin bir işe yaramıyacağını anlamışlardı, tekrar eskiden olduğu gibi askere yakın kalmak istiyorlardı. Tabi bu arada Büyük Ortadoğu projesinin ne olduğunu da çok iyi analiz etmemiz gerekiyordu...” ,
 
Satır 2.815 ⟶ 2.873:
“16 Mart 2004” başlıklı notta, “Genelkurmay Başkanını görmeye gittim. Gittiğim sırada bir çok konuda karar vermiştim. Benden önce Hava Kuvvetleri Komutanı ile görüşmüştü. Genelkurmay Başkanı perişan durumdaydı. Bana kendisinde benimle ilgili bir belge olduğunu ve sadece doğru olup olmadığını söylememi istedi. Bende gidip baktım Abuk subuk bir yazı. Aytaç Yalman’ın emri ile İlhami Erdil’i dinletmişim ve Tülin Şahinoğlu denen birisi ile bu konuda devamlı temasım varmış. “Durun” dedim. Ben ne Tülin Şahinoğlu diye birisini tanırım nede böyle bir olay oldu. Sadece İlhami paşa abuk subuk emirler vermeye başlayınca bende arkadaşlarıma konuşmalarınızı teybe alın yoksa başınız derde girer dedim. Oda tabii yapacaksın dedi. Sonra oturduk ve bana TSK’da bölünmüş bir görüntü olduğunu ve bazı davranışların çok kötü değerlendirmelere neden olduğunu anlattı. Bizim yaptığımız bazı girişimler ve bilhassa Jandarma Genel Komutanının girişimlerinin hemen hepsinden haberi vardı. Jandarma Genel Komutanını nedense hedef olarak almıştı ve bütün belgeler elimde bunları devletin arşivlerine geçireceğim bu tarihi bir görevdir. Şener’in yaptıkları yetkisini aşmaktır. Kendi tesislerine eski meclis başkanı ve rektörler ile de görüşme yapmış Bunları nasıl yapar. Bu arada fişleme olayına değindi ve bu işin kendisini çok zayıflattığını ve TSK’ni küçük düşürmekten başka bir işe yaramadığını anlattı. Şimdide başımıza jandarmanın emri çıktı. Bir derginin okunması için emir vermişler.” ,
Aynı notun devamında “Karargaha dönünce Kara Kuvvetleri Komutanı aradım ve doğru ona gittim. Mantı yapmıştı. Konuşmalarımızı anlattım. Anlattıklarım onu çok rahatlattı. Önce fişleme olayı yönünden rahatladı, sonra diğer olayların gelişmesi ve Genelkurmay Başkanınin sonunda istediklerimizi yapmaya razı olmasından çok mutlu olduğunu belirtti. Bu arada Şener’in kendisini aradığını ve Genelkurmay Başkanının onu hırpaladığını ve biz bu iş hep beraber yaptık o halde herkes benim yaptıklarımı üstlenmeli dediğini anlattı. Bende kendisine saçmalık onun istediği hep darbe yapmak başka bildiği bir şey yok dedim. Hava Kuvvetleri Komutanı ile ikisini durdurmaya karar verdik. Kara Kuvvetleri Komutanı bir ara Şener’i görmüş ve Şener ona ne haber diye sorunca menfi demiş ve bir anda Şener’in yüzü asılmış başka bir şey konuşamamışlar.”,
 
“17 Mart 2004” başlıklı notta, “Biz komutanlar erkenden tümen komutanın odasında buluştuk. Herkesin yüzü bir karıştı. Amaç bundan ne yapacağımıza karar vermekdi. Erken gitmemizi Kara Kuvvetleri Komutanı istedi. Önce Kara Kuvvetleri Komutanı ordulara yaptığı ziyaretle ilgili kısaca bilgi verdi. Maalesef herkes durum kötü ama darbe ile düzeltilmesi için iç ve dış ortam müsait değil dediler. Buna göre bir değerlendirme yapmamız gerekiyor dedi. Hepimiz fikrimizi söyledik. İnanılmaz ama Şener hala bu iş olsun diye çırpınıyordu. Bence Genelkurmay Başkanından nefret ettiği ve Kara Kuvvetleri Komutanı olmak istediği için saplantı haline gelmişti. Şener söz aldığı sırada Genelkurmay Başkanının her şeyden haberi olduğunu ve kendisine özel olarak cevaplandırılmak üzere bir yazı yazdığını bunu kendisinin kabul edemeyeceğini söyledi yazılan yazı yayınlanan bir derginin personel tarafından okunması hakkındaydı.” ,
 
Satır 2.823 ⟶ 2.882:
“18 Ağustos” başlıklı notta, “Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur veda etmek için geldi. Hüzün vardı. Ayrılacağına üzülmüş görünüyordu. Oğlu 7 Ağustos 2004 cumartesi günü ağır bir ameliyat geçirmişti. Bu ameliyatın meslekten ayrılmadan önce olduğu içinde şükür ediyordu. Lafı hemen yarım kalan işine getirdi. Hala içinde sanki satılmış gibi bir his vardı. Teşebbüs ettiği işin sonucun sanki yarım kalmış veya başarısızlığa uğramış olarak kabul ediyordu. Kendisine bunun böyle olmadığını, kendisini defalarca ikaz etmeme rağmen beni dinlenmediğini, başının bu yüzden belaya girdiğini açıkça anlattım. Ama hiç değilse Genelkurmay Başkanının değişmesinde rolümüz oldu dedi. Kendisini tatmin olmamış hissediyordu. Yüzünde amacına ulaşamamış insanların ifadesi vardı ama benim yapabileceğim bir şey yoktu. Biliyordum havacı ile beraber aynı fikirleri paylaşıyorlardı..Belkide Kara Kuvvetleri Komutanı Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman ile beni suçluyorlardı. Belkide onların düşünceleri doğruydu. Ama göremedikleri şu vardı. Düsündükleri hareket TSK’ni parçalayacağı gibi başarı şansıda yoktu. Bunun muhasebesini evinde yapmak zorundaydı. Hele kendi kişisel yararları için bizleri alet etmeye hiç hakkı yoktu. Tuğg. Ali Esener ve istihbarat başkanlarının gelecek yıl terfi etmesi için elimden gelen her şeyi yapabileceğimi söyledim. Sonunda sarıldık ve vedalaştık.” ,
Aynı notun devamında “04:45 PM - 05:15 Pm - Kara Kuvvetleri Komutanı'nın Veda Ziyareti” “Kara Kuvvetleri Komutanı Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman veda ziyaretine geldi. Değerli bir dosttan ayrılmanın sıkıntısı içime çökmüştü. Çok sıkıntılı bir yıl geçirdik ve bu uzun yıl içesinde bir çok konuyu beraber paylaştık. Çoğu günümüz uzun ve uykusuz geceler halinde hükumeti takip etmek, yapılanları anlayabilmek ve bu arada kuvvetimizin işlerinin devamını sağlamak şeklinde geçmişti. Yaptıklarımızı ve yapamadıklarımızı hatırladık. Her ikimizinde üzerinde fikir birliği olduğu bir konu bu ülkeyi bir felaketten kurtarmıştık. Bunu ancak ikimiz birbirimize dayanarak yapmıştık. Sonucunun bizim aleyhimize kullanılacağını bilerek ve her şeyi göze alarak yapmıştık. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur’un bizim bildiğimizin dışına çıkarak bazı işler yaptığını ondan öğrendim. Hatta iş o kadar ileri gitmişti ki biz bile tasfiyeye tabiymişiz. Bunlar dehşet verici bilgilerdi. Ama verdiğimiz kararda ne kadar isabetli olduğumuzun delili oluyorlardı. Benimle henüz paylaşmak istemediği ama ileride emekliliğimizde paylaşacağımızı söylediği bazı diğer konularda vardı.” ,
 
“16 Ekim 2004” başlıklı not içerisinde, “..Sonra Fenerbahçeye Aytaç Paşa’lara gittim. Geçen hafta ona bugün geleceğime dair söz vermiştim. ..Geçen hafta Sedat Peker ile ilgili olarak yayınlanan haber konusunda görüştük. Bana her şeyi öğrendin mi dedi, bende bazı şeyler öğrendim ama her şey mi bilmiyorum dedim. Sedat Peker adamlarının aradığı kişi jandarma astsubayı ve Aytaç Paşanın korumasıymış. Adam aynı zamanda Rasim Paşa’nın yeğeni. Sedat Peker’in adamları 2-3 yıldır bu kişi ile irtibattaymışlar. Aytaç paşayı çok üzgün gördüm. Anlamadığı ve izah edemediği konular vardı:Hiçbir ilişkisi olmadığı halde neden bu işin içine çekilmişti. Sedat PEKER ve adamları neden Rasim Paşa’nın yeğeni ile temestaydılar.. Bu ilişkinin derecesi neydi ve nerelere kadar gidiyordu.
 
Kendisine Yaşarın her şeyi bildiğini ve araştırdığını söyledim. Üzüldüğü noktalardan biride gazeteye yansıdığı şekil ile emir subayı ile özel sekreterinde adı karıştırılmıştı. Genelkurmay başkanlığı idari soruşturma sonucu her ikisinin de temiz olduğunu öğrenmesine rağmen bir açıklama yapmamış veya konuyu mahkemeye verebilecekken hiçbir teşebbüste bulunmamıştı.. Genelkurmay başkanı benden acaba rövanş mı almak istiyor diye düşünüyordu. Sonra benim ona telefonda imalı bir yolla söylediğimi konuyu sordu. “Kara Kuvvetlerinde sizin yapılacak olan bir darbeyi önlediğinize ve son anada oyun bozanlık yaparak vazgeçtiğinize ve ikili oynadığınıza dair söylentiler var dedim. Biraz rahatladı. Bunu bekliyordum dedi. Ve Cetin Doğan ile aralarında bir hafta önce geçen bir olayı anlattı. Toplu bir yerde bulunuyorlarmış ve sınıf arkadaşları ile berabermiş. Tavla oynayan Çetin Doğan’da bunların konuşmalarını dinliyormuş. Bir ara dönüp”Genelkurmay Başkanını kızdırmamak ve gücendirmemek için hareket ettiğini,ona muti olduğunu söylemiş. Ağır bir suçlama. Biraz tartışmadan sonra fazla uzatmadan son vermişler ama sonunda çok ağırına gitmiş. Çetin paşanın söylediği bu sözleri bazen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman beraber olduğumuz zaman söylerdi. O halde birisi ona bu sözleri taşımış olması lazımdı. Kim olduğunu araştırmaya gerek yoktu. Bu işi Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur yapıyordu. Zaten Kara Kuvvetleri Komutanı Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman benim söylediklerimi duyunca bu Şener’in işi dedi. Senin anlattıkların benim yaşadıklarımı tamamlıyor dedi. Esas konu böyle açılınca knuşmaya başladık. Daha çok o konuştu. “Şener’e bizden habersiz darbe planı hazırlatmış. Adıda “Ay Işığı” Darbede kimin başkan olacağı belli değil. Hepimize davranışlarımıza göre bir kod adı vermiş. Havacı ona destek verdiği için o anlamda bizler ise sana karşıt anlamda, bana da belli değil anlamda kodlar vermiş. Bu plan Gb’nin elinde olduğu gibi içlerinden biri tarafından sızdırıldığı için MIT ve hükümetinde elinde varmış. Ikinci bir planda ise senle ben gösterilmiyoruz, sadece havacı var.”,
 
“Ne yapayım ben bu adamla görüşmeye devam edeyim mi? Burada altımda oturuyor bu herif dedi. Bende o zaman koruma lojmanında oturmanın yararları yanında böyle birçok zararı da var dedim. Ve kendi kendime ne kadar doğru karar verdiğimi anladım. Kendisine hiçbir şey yapmayın zira olay esasında başka türlü. Iki neden var birinci neden Şener, Yaşar hakkında çevirdiği dolapların Yaşar ve bir çok kişi tarafından öğrenildiğini biliyor. Ikinci nedende darbe ile ilgili yaptığı teşebbüsün ise herkes tarafından öğrenildiğini bildiği için korkuyor. Kedine destekçi ve Yaşar’a karşı olan ayıplarını örtmek için bu dedikoduları yayıyor. Yapabileceğimiz yegeane şey bu adam hakkında dosya tanzim etmek ve ağzını açtığı anda da eldeki dosyayı kullanmak ve böyle onu tehdit etmek. Zaten yaşar onu her türlü yakın takibe almış durumda en ufak kımıldadığı anda beynine vuracak. Benden Fevzi ile ve Yaşar ile konuşup şu iki konuyu takip etmemi istedi. Birincisi Sedat Peker’in Jandarma ile ne ilişkisi vardı. Ikincisi Kara Kuvvetlerinde onun aleyhinde ne dolaplar ceviriyordu. Zira daha bir buçuk ay içinde gördüğü ve anladığına göre Şener terfi edemeyenleri veya başka nedenle mağdur olanları Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman yaptı diyerek milleti onun üstüne kışkırtmış. Biraz daha oturdum ve vedalaşarak ayrıldık.Ankara’ya araba ile döndüm.”,
 
“06 Ocak 2005” başlıklı notta, “14:00 Am - 14:30 Am - ATO Başkanı Sinan Aygün'ün Ziyareti” “Sinan Aygün, ilginç kişiliği olan bir insan . Bizlere böyle devre devre gelir ve kendi görüşlerini anlatır. Bazen kendisinden iyi bilgiler alırız. Bu kezde biraz ileri giderek konuştu. Ülkenin her yönüyle elden gittiğini, TSK ne zaman bir şeyler yapacağını ve sesini çıkaracağını sordu. “Bütün halk ümidini size bağlamış ama sizden bir kıpırdama gelmeyince herkesi morali bozuluyor”dedi. Kendisine “bizden önce kıpırdayacak olan sivil kuruluşlardır. Herkes bileti TSK’ne kesmiş, kimse bir eylem yapmak teşebbüsünde bulunmuyor. Eğer kanaat ülkenin elden gittiği şeklinde ise önce sivil kuruluşlar kıpırdasınlar. Biz hiçbir şey yapamayız “ dedim. Bana “ Bunlar iktidar olurken askerden çok korkuyorlardı ama artık askerden korkuları kalmadı, istediklerini yapıyorlar ve çekinmeden yapıyorlar hatta bir numara tamam ondan gerisini düşünmemek lazım diye de konuşuyorlar” dedi. Anlaşılan bu kez gelişi kışkırtmak için. Benden önce Hava Kuvvetleri Komutanına gittiğini söyledi, muhtemelen ona da aynı şekilde konuştu. “Göreceksiniz Ali Osman Özmen davası içine Yaşar Paşa’yı da çekecekler. TSK’ni küçük düşürerek yok etmek hedefleri dedi. Sonra “ben tanımam ve eğer bir yolsuzluk yaptıysa cezasını çeksin ama bir eski deniz kuvvetleri komutanını böyle yargılamak hiç de TSK’ne yakışan bir hareket değil “dedi…” ,
 
MUSTAFA BALBAY’ IN BİLGİSAYARINDAN ÇIKAN DARBE ÇALIŞMALARINA İLİŞKİN NOTLAR
===MUSTAFA BALBAY’ IN BİLGİSAYARINDAN ÇIKAN DARBE ÇALIŞMALARINA İLİŞKİN NOTLAR===
 
Ergenekon terör örgütü şüphelisi Mustafa Ali BALBAY ın 01.07.2008 günü düzenlenen operasyonda el konulan casper marka dizüstü bilgisayarının yapılan incelemesi sonucu bazı günlük görüşmelerinin, toplantılarının ve olaylara dair görüşlerini notlar halinde kaydettiği görülmüştür. Bu notlardan bahse konu darbe planlarına ve hazırlıklarına ilişkin olanları tarih sırasıyla aşağıda belirtilmiştir.
*“GUN2.TXT” isimli dosya içerisinde;
“16 Temmuz 2002” başlığı altında, “MGK Genel Sekreteri Org. Tuncer KILINÇ'la görüşme..14.00-15.05 arası- makamında”
“Yeni oluşum çok önemli. Ben temas halinde olduğum sanayi odalarıyla konuşuyorum, destekleyin diyorum. Neden? Türkiye'ye bir heyecan lazım. Bu AKP'yi sadece YASAL ÖNLEMLERLE durdurmak mümkün değil. Milli Görüşün oyu 17-18. bunun büyük bölümünü Erdoğan alsa 11-12 eder, ötekine de yüzde 5-6 kalır. Ama bunlar anketlerde 20'nin üzerinde çıkıyor. Bunlara giden tepki oylarını bir başkasının alması lazım ……..’’ ,
 
“16 Temmuz 2002” başlığı altında, “MGK Genel Sekreteri Org. Tuncer KILINÇ'la görüşme..14.00-15.05 arası- makamında”
 
“Yeni oluşum çok önemli. Ben temas halinde olduğum sanayi odalarıyla konuşuyorum, destekleyin diyorum. Neden? Türkiye'ye bir heyecan lazım. Bu AKP'yi sadece YASAL ÖNLEMLERLE durdurmak mümkün değil. Milli Görüşün oyu 17-18. bunun büyük bölümünü Erdoğan alsa 11-12 eder, ötekine de yüzde 5-6 kalır. Ama bunlar anketlerde 20'nin üzerinde çıkıyor. Bunlara giden tepki oylarını bir başkasının alması lazım ……..’’ ,
 
GUN1002.TXT” isimli dosya içerisinde,
 
“5 Kasım 2002” başlığı altında, ““5 Kasım Salı günü akşam üzeri Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Erdal ŞENEL'le görüşme..” “Çok bozuk... Seçim sonuçlarını Fethullah'ın iktidarı olarak yorumladı.
 
İçim acıyor.. Bu kadar olamaz dedi... Çocuklarımı düşünüyorum, Mustafa Kemal Türkiyesi bu olmamalı dedi... TSK'nin dimdik ayakta olduğunu gerekeni yapacağını söyledi.
Aynı gün saat 19.00 sıralarında Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç YALMAN aramama yanıt verdi.
 
Bunu öngörmediklerini, hatta tam tersini düşündüklerini yani AKP ile CHP'nin yer değiştirmesi gerektiğini, bunu beklediklerini söyledi. Dikkatle izlediklerini, başlangıçta hemen tepki vermenin uygun olmayacağını söyledi, en azından bir mesaj deyince, o olabilir dedi. 10 Kasım var önümüzde o olabilir dedi.” ,
 
Satır 2.847 ⟶ 2.914:
“8 Kasım 2002” başlığı altında, “8 Kasım saat 10.15 KKK Aytaç YALMAN'ın makamında görüşme.. Bugün yayınlanacak bildiriyi okudu. 10 Kasım nedeniyle ilk kez, Atatürk'e rahat uyu ve bize güven... diye bitiyor, bildiri bana da bazı ekler yaptırdı.
Sonra yazılmamak üzere söyledikleri,
 
- Bu seçim sonuçlarına millet iradesi diyemiyorum. Bu ümmet iradesi. Demek ki biz daha ulus olamadık. Bu onun yansıması. Üniter devleti kurup halkı uluslaştırmak o kadar kolay değil. Aydınlanma hareketini tam olarak tamamlayamadık
 
- Oyum şahsen CHP'ye idi. İstedim ki, AKP'nin yerinde CHP olsun, olmadı. Ama şimdi CHP'nin de AKP'ye bu kadar yanaşmaması gerekli. Ne öyle, yakınlaşmalar, öneriler, ortak hareket edelimler. CHP yerini unutmamalı.
 
- Bu seçim sonuçlarından sonra hemen ABD'nin sevinmesi, İstanbul sermayesinin sevinci desteği olayın çok geniş boyutlarının olduğunu gösteriyor. Bu orduyu da zayıflatma, etkisini azaltma girişimleri. Güçlü ama içte etkisiz bir ordu isteniyor. Biz bunun farkındayız
 
- AKP'nin ileride ne yapacağını hesaplamak istemiyoruz. Ne olursa ne olur diye bakmıyorum. Dileriz germezler ama herkes gibi bizim de kafamızda kuşkular var. Bizim bu açıklamalarımız zinde güçlere bir kuvvet verir diye bakıyoruz.
 
- Cumhuriyet nasıl gidiyor? Tek gazete kaldınız söyleyeyim... ama bu Çapanlardan kurtulun. Onların altında çapanoğlu var bilesin... bu gazeteye Atatürk ad vermiş, size para koyanın da temiz olması lazım.
 
- Tabii bizim kırmızı çizgilerimiz var. Onları geçmemeleri gerekiyor. Bu biliyorsunuz dış işleri tanımı ama, kırmızı çizgileri geçmelerine izin vermeyiz” .
 
 
 
*“GUN1102.TXT” isimli dosya içerisinde,
 
“14 Kasım 2002” başlığı altında, “-Mini ehli dil... gazi ordu evinde. Yener, Artuk, Aydın, Erdal, Önal.. Ev sahibi Şenel, ben çok karamsarım dedi devam etti ben Türkiye Cumhuriyeti askıya alınmıştır diyorum. Karamsarım. Çok karamsarım. Bunlar başlangıçta ılıman gelecekler, sonra usul usul girecekler. Kadrolaşacaklar. Fethullah iktidarda... Bunlar ekonomide de başarılı olur. Yastık altındaki paraları çıkarırlar, yeşil sermayeyi getirirler.. Demek ki biz patinaj yapmışız. Bunlarla mücadele ediyoruz dedik ama, boşunaymış. CHP de umut vermiyor... bilmiyorum... karamsarım...
 
Aynı gün Yarbay Mehmet, Büyükanıt'la görüşmeyi anlattı... Tek Cumhuriyet kaldı demiş bilgi notları sadece bize..” ,
 
Satır 2.873 ⟶ 2.945:
 
“25-26 Kasım 2002” başlığı altında, “Tüm Orglar Ankara'ya geliyorlar. Birinciyle görüşmek istiyorlar. O da, hep birlikte olmaz, içlerinden birini temsilci seçsinler' diyor. Onlar da, hayır, biz hep birlikte görüşmek istiyoruz' diyorlar. Bunun üzerine Ordu Komlar, Orglar görüşüyorlar. Kuvvet Komutanları da ayrıca görüşüyorlar.” ,
 
 
 
 
“GUN1102.TXT” isimli dosya içerisinde,
Satır 2.881 ⟶ 2.950:
“27-28 Kasım 2002” başlığı altında, “Sabah Mehmet aradı” “- Güzel haberler var. Cuma günkü ziyarete sadece bir gidecek. Kuvvetler gitmeyecek. Öyle karar alındı.”
Nasıl bu karara vardınız?'
 
- Daha doğru olacağı düşünüldü. Bugünkü haber çok iyi oldu. Teşekkürler. Burası çok yoğundu. Orgeneraller geldiler, toplu halde birle görüşmek istediler. O da birisi temsilci olarak gelsin yeter dedi. Acaba bir iyileşme..'
 
- Anlıyorum sizi ama, çok zor. Umudumuz çok zayıf..”
Emini aradım. Kısaca konuştuk. bunlar çok ciddi dedi.. İnanamadı. O da belki yazar” ,
Satır 2.888 ⟶ 2.959:
 
“30 Kasım 2002” başlığı altında, “30 Kasım cumartesi günü Jandarma Genel Komutanı Org. Şener ERUYGUR'la 75 dakikalık sohbet.. Saat 14.25'te kapıdaydım. O da hemen önce çıktı... Yaveri ile çıktık.
 
- Ben bu sabah neleri konuşabiliriz diye notlar aldım. (elindeki 8-15'lik kartın önü arkası dolu) önce şunu söyleyeyim, seninle iki yurtsever olarak konuşacağız. Bunların hiçbir şekilde güncel olarak kullanılmayacağını düşünüyorum... (ben elbette dedim) Türkiye'de birinci görev aydınlara düşüyor. Durumun farkında olmalılar. Şunu bilmek gerekiyor ki, bunlar değişmez. (AKP'lilerin kastediyor). Kimileri belki değişmiştir, şudur budur diyor ama, kesinlikle değil.
 
- Bunlar cumhuriyetten, cumhuriyetin kazanımlarından intikam almak için gelmişler. Bunu MGK'da da gördüm.
 
- Yapılması gereken nedir? Şimdi darbe olmaz. 28 Şubat benzeri durum da zor. Artık tecrübe de kazandılar. Ama, yapılacak şu, korkutup yerlerinde tutmak, kendi hedefleri bakımından bir şey yapamacakları bir yerde tutmak. Biz bunu yapmaya çalışacağız .
- Yapılması gereken nedir? Şimdi darbe olmaz. 28 Şubat benzeri durum da zor. Artık tecrübe de
kazandılar. Ama, yapılacak şu, korkutup yerlerinde tutmak, kendi hedefleri bakımından bir şey yapamacakları bir yerde tutmak. Biz bunu yapmaya çalışacağız .
 
- Bunların 28 Şubat, Refahyol gibi bir deneyimi var. Oradaki hatalara yapmayabilirler
 
- Burada medyanın görevini yapması önemli. Çok azsınız, bir Emin ÇÖLAŞAN'ı biliyorum. Bekir COŞKUN... Cumhuriyet yazarları genel olarak iyi. Belli bir çizgide devam ediyorlar. Bu arada sorayım; Cumhuriyet'te ne oluyor, satılıyor, Ciner, Karamehmet hisse aldı diyorlar... (ben durumu ayrıntılarıyla anlattım. İlhan SELÇUK'un altın üçgeninden söz ettim... Dikkatle dinledi. Bağımsızlığını koruyacaksa sorun yok, dedi. Sonra medyadaki bozulmadan söz ettim. Medya gücü yok, güçlerin medyası var dedim... O da tüm medya kötü olmaz ya dedi, arada çıkar sizin gibiler.
 
- Ben yarbaylığımda birinci ordu komutanımızla Çetin DOĞAN'la birlikteydim. 12 Eylül döneminde Yarbaydım. Çetin arada şeyleri olur ama, iyidir. Yurtseverliğinden kuşku yoktur. O zaman bizim İstihbarat Daire Başk. Suat İLHAN'dı. 1979 ya da 80'in başları... Neden bu hale geldik yazın bakalım dedi. Ben de bir şeyler karaladım. Başımıza ne geldiyse Atatürkçülükten saptığımız için geldi dedim. Buna inanıyorum, bu yüzden geldi. İlhan aldı benim yazıyı, her tarafını çiziyor. Susup dinlemem lazım ama, haddimi aştım, komutanım ne yapıyorsunuz dedim. O da, senin sol elin kuvvetli' dedi. Ben de efendim kuşkunuz varsa atın dedim. O da, hayır dedi, biz ileride bizim yerimize gelecek olanlar üzerinde ayrıca eğiliriz dedi. Bana bir kitabını göndermiş. Teşekkür için aradığımda hatırlattım. Güldü. o biraz Türk İslam sentezine yakındı.
 
- CHP adam olsa... Mecburen oy verdik. Kızım aradı, baba ne yapacağız dedi, ben de mecburen CHP dedim. Baykal... Niye yardımcı oluyorsun be adam. Erdoğan, kamu düzenini bozucu suç işlemiş. Bu hiç yok mu sayılacak. Acaba Baykal, Erdoğan dışarıda kalırsa daha kötü olur, mazlumluk devam eder diye mi düşünüyor. CHP'ye önemli görev düşüyor
 
- (benim sorum üzerine) seçimlerde bizim subay astsubayların oy kullandığı yerlere baktırdım. Subaylarda sorun yok. Genel olarak iyi. Astsubaylar arasında biraz var. O zaten öteden beri öyle..
 
- Kurtuluş bunları ya bölmekte ya da çekilmeye zorlamakta. İçlerinde bir dağınıklık var gibi görünüyor. Arınç ayrı havada, Gül yerleşmek istiyor. Erdoğan bir an önce oturmak istiyor... Böyle bir değerlendirmeyi birkaç kişiden dinledim.
 
- MGK'da yüzlerinde korku ve ihanet vardı. Çok net... Hem korkuyorlar hem de ihanet içinde olduklarını biliyorlar. Orada bize, efendim biz cumhuriyetin temel ilkelerine, değerlerine saygılıyız dediler ama, bunun takiye olduğu belli oluyordu. İnanmak mümkün değil. Bunların değişmesi mümkün değil. Kafa öyle yetişmiş.
 
- Abdulkadir AKSU'yla amir-memur bağlantımız var. Benim yanıma sürtünerek yılışarak geldi. Cumhurbaşkanı, bu tür namaz gibi, türban gibi gösterisel şeyler yapmayın dediğinde neden bir daha olmayacak demedin dedim. Gülerek, konuşturmadı ki dedi.
 
- AB'ye giriş... Şimdi bunlar bizi AB'ye almayacaklar. Bunu Erdoğan da biliyor. Ama bazı şeyleri AB üzerinden yaptırabileceklerini bildikleri için böyle davranıyorlar. Temel amaçları, ordunun işlevini zayıflatmak. ama buna biz izin vermeyiz
 
- Aydınlar belki bizi hala faşist ordu diye bakıyor. Bizim tek başına yapabileceğimiz bir şey yok. Bunu toplumun yapması lazım. Onların harekete geçmesi gerekiyor
 
- (ben hafiften irtica basınının Özkök'ü övmesine dokundurdum... Aman bu konu çok hassas, bunu içimizde bütünleşerek halletmek gerekiyor. Onlar ikilik çıkarmaya çalışıyor. Zamanla komutanımız da görecek olanı biteni
 
- (ben ziyaretleri gündeme getirdim. Arınç'a gidip 3 dakika kalma... Ben zaten gitmekten yana değildim, hiç gitmeyelim dedim. Ama bu da etkili oldu. Elini dahi sıkmadım. Uzattı hafif sıktıktan hemen sonra, haydii gibilerden elimi hafif yukarı kaldırarak çektim, dedi…” ,
 
*“GUN1201.TXT” isimli dosya içerisinde,
 
“11 Aralık 2002” başlığı altında, “9 Aralıkta Brifing. Katılımcıların bir kısmı uyumuş. Sadece irtica bölümünde gözlerini dört açıp dinlemişler. İki kez 15 dakika ara verilmiş, Memet, iki tokat atıp gönderdik dedi.
 
CA, bugün çok ters bir yerden girdi. Yeni şafak ve Vakit'te haber nasıl sızdı tartışması var. Bana, sen imzanı falan koyma, hedef olursun, askerin muhabiri derler gibi laflar söyledi. Benim iyiliğim için söylediğini söyledi. Ben de sadece Amerikan planını aldığımda imzamı koydum dedim..
 
Dün Erdal beyi aradım. Bozuk, işimiz zor dedi. Kös kös dinlediler dedi. Gül'ün birinci başkanı arama cesareti göstermesinin bile olayın yeni durumunu ortaya koyduğunu söyledi”,
 
*“GUN1202.TXT” isimli dosya içerisinde,
 
“26 Aralık 2002” başlığı altında, “YAŞ toplandı. 7 irticacı atıldı... 27 Aralık cuma günü haberi aldım. YAŞ'ta 1.5 saat tartışma yaşanıyor. Gül ve Gönül, atılmaya karşı çıkıyor. Bizim tabana mesaj oluyor. Aleyhimize oluyor diyor. YAŞ'ın 21 üyesi var. Başbakan ve Savunma Bakanı sivil. Ötekiler askeri. Tartışmadan sonra oylama yapalım deniyor. Yapılıyor tüm askerler atılsın diyor, ikisi hayır diyor. Bu büyük olasılıkla askerin içinde bir diş sökebilir miyiz, biri hayır der mi arayışı olabilir, bunun üzerine, YAŞ kararları yargıya gitmediği için bunun antidemokratik olduğu yönünde bir şerh düşerek imza koyuyorlar.
 
Bunu Tuncer KILINÇ'a yaveri aracılığıyla doğrulattık. Mustafa ne biliyorsa yazsın' demiş. Gece de Aytaç YALMAN notum üzerine aradı: sen bildiklerini söyle, doğru ya da yanlış diyeceğim' dedi. Anlattım, doğru dedi, ama dedi haberin büyüğünü henüz alamamışsınız...” ,
 
*“GUN1202.TXT” isimli dosya içerisinde,
 
“30 Aralık 2002” başlığı altında, “KKK ile saat 12.04de görüşme. 12.45'te başlayabildi. İlhan SELÇUK'la. Bizden önce Gönül vardı. Yarım saat için diye gelmiş. 12.00'de görüşmesi bitecekmiş ama, uzamış. Gönül'le bu irtica işlerini konuşmuşlar. Gönül, Yalman'a, :sizin için Ahmet Emin YALMAN'ın akrabası diyorlar, demiş. Yalman, dönmeymiş de onunla ilintilendirmeye çalışıyorlarmış. Bir de, doğuda, güneydoğuda orduya dinsiz diyorlar, demiş... Bu tür propagandalara hazırlanıyorlar anlaşılan.
“30 Aralık 2002” başlığı altında, “KKK ile saat 12.04de görüşme. 12.45'te başlayabildi. İlhan
SELÇUK'la. Bizden önce Gönül vardı. Yarım saat için diye gelmiş. 12.00'de görüşmesi bitecekmiş ama, uzamış. Gönül'le bu irtica işlerini konuşmuşlar. Gönül, Yalman'a, :sizin için Ahmet Emin YALMAN'ın akrabası diyorlar, demiş. Yalman, dönmeymiş de onunla ilintilendirmeye çalışıyorlarmış. Bir de, doğuda, güneydoğuda orduya dinsiz diyorlar, demiş... Bu tür propagandalara hazırlanıyorlar anlaşılan.
 
MB'ye: çok güvenilir bir gazeteci. Bakıyoruz, yüzde yüz güvendiğimiz bir tek o var. Ötekilere de güveniyoruz ama yüzde 60,70. Bu kadarı çok az. Çok genç ve dürüst ve dirayetli bir arkadaş…….
 
AKP: bunlar değişmedi. Bilmiyorum siz ne tavsiye edersiniz. Biz dikkatle izliyoruz. kadrolaşmalarını, devlet kurumlarına zararları çok önemli bizim için. Balbay, bunlar iki adım attılar, 1.5 adım geri geldiler, yarım adım öndeler diyor ama, önümüzdeki günlerde duyacağı haber onu da geri attırdığımızı, hatta bizim bir adım önde olduğumuzu gösterecek. Bunu ben söyleyemem. YAŞ'ta yaptıkları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine de aykırı…..
 
Medya: bunu ben her toplantıda dile getiriyorum. Gerekirse, biz medya kuralım diyorum. Sadece Cumhuriyet'le olmaz bu. Aydın DOĞAN geldi buraya oturdu. Gazetene para verip almam bunu bil. Hürriyeti bu hale getirdiniz dedim. O da onlar özgür falan diyor. Aydın DOĞAN bana Tuncay'ın transferinin nasıl olduğunu anlattı. Her şey dönmüş. Ciner başka bir insan. Ben onun Suriye’de fabrika kurmasına yardımcı oldum..” ,
 
*“GUN1202.TXT” isimli dosya içerisinde,
 
“30 Aralık 2002” başlığı altında, “Saat 16.00 Jandarma Genel Komutanı Şener ERUYGUR'la makamında görüşme... 75 Dakika.
 
Necip HABLEMİTOĞLU'nun KÖSTEBEK adlı basılmamış kitabının fotokopisini ve Ergun POYRAZ'ın PATLAK AMPUL kitabını verdi. Bir de La Traviata oyunuyla ilgili yazısını verdi. Çok ilginç, militanca bir yazı...
 
Medya: çok yakınıyor. Nasıl böyle oldu diyor. Anadolu Basınıyla ayrıca ilgilenme kararı aldı... Öteki gazetelerden olumlu olanlarla görüşmek istiyor……
 
AKP: Bu köpekler yapmak istediklerinden vazgeçmeyecekler. Mümkün değil. İki uç var, hemen erken hareket etmemek gerekiyor. Edersek bir karmaşa olursa hemen bundan yararlanmak isteyebilirler. Ama geç de kalmamak gerekiyor. Çok hassas bir denge... Dikkatle izliyoruz. En büyük kadromuz kadrolaşma girişimleri. Çok hızlı çalışıyorlar. Mesela Haşim KILIÇ gizlice İçişleri Bakanlığına geliyor, Anayasa değişikliklerine katkıda bulunuyor. Neden yapıyor? Onlardan..
 
YAŞ: Bunlar YAŞ'ta bir şey yaptı. Bu hiç önemli değil. Biz onu hallederiz. tartışma çıktığında.. Hemen çağırdım evladım dedim, bu 7 dosyaya ek yok mu biraz daha ekleyin, şöyle 20'ye yaklaştırın dedim... ama masum kişilerse atmak da olmayacaktı, o yüzden orada bıraktık. Biz bir daha ki sefere bu rakamı 3 katına çıkarırız görürler... Bunu hallederiz asıl olan kadrolaşmalarına engel olmak.” ,
 
*“GUN0301.TXT” isimli dosya içerisinde,
 
“8 Ocak 2003” başlığı altında, “Basın kokteyli... Özkök'le uzun uzun konuşma.. Konuşmanın içeriğini biraz az bulmuşlar... 9 Ocakta Erdal ŞENEL'in katıldığı yemek... Anayasanını 125. maddesinin değişemezliğinin konması istenmiş..
 
3000 bin subay astsubay irticadan sakıncalı... Harp Okullarında yüzde 80 oruç tutanlar... bunu azaltmanın yolu nedir, diye bakılıyor..
 
12 Eylülde dini bütün, eşi kapalı aile çocukları aranmış subay olmaları için. Sonra onları atmışlar. Onlardan kalmamış. şimdikiler farklı.. YAŞ çok sert geçmiş.” ,
*“GUN0301.TXT” isimli dosya içerisinde,
 
“6 Ocak 2003” başlığı altında, “Selçuk beyy... Korlar, ikinciyi aramışlar ve BİRE çıkmak istiyoruz demişler. O da, önünüzde rütbeler var, geleceğiniz var, yakmayın, ben sizin yerinize gerekenleri söylüyorum, demiş. ikna olmuşlar..” ,
 
*“GUN0301.TXT” isimli dosya içerisinde,
 
“27 Ocak 2003” başlığı altında, “Saat 18.00'de Şener ERUYGUR’la görüşme... 19.10'a dek. Komutanlık kapısından, meclisin karşısından giriş. Jandarma heykelleri... Döner merdivenden çıkış. Görüşme..
 
AKP: Bunların kafalarının bir bölümü çürümüş. Bu yüzden bunlardan sağlam fikir çıkmaz. Arada bir iyi fikir gibi görünse bile mutlaka sapıtırlar. Mümkün değil. Bunları orta vadede hatta çok vakit kaybetmeden parçalamak lazım. Şimdi bazı emareler var ama, doğrusu onlara kesin gözüyle bakamıyorum. Biraz zaman tanımak lazım görüşü var. İyi güzel de bu zaman içinde ne tür kadrolaşma yapacaklar, devleti nasıl yıpratacaklar, bunu bilmiyoruz. Bu kadrolaşmanın önüne mutlaka geçmek gerekiyor
 
Davos'a gittiler, kepazelik. Bunların derdi türbanı kabul ettirmek.. Bunlara karşı biraz sabırlı da hareket etmek gerekiyor. Şimdi eskisi gibi müdahale et.. Olmaz... (gülerek) keşke olsa, öyle bir ortam... gerekirse...yani..
 
CHP: çok şey bekliyoruz. Baykal’ı dikkatli, kararlı, ne yapmak istediğini bilen bir havada buldum. Kararlı görünüyor. Dedim ki, siz yüzde 65'i temsil ediyorsunuz. Öyle davranmanız lazım... onun da kendine göre değerlendirmeleri var .
 
MEDYA: çok önemli nasıl bizim tarafa çekilir bakmak gerekiyor. Bu sizce nasıl olabilir... Tuncay ÖZKAN geldi buraya. Nasıl biri tam olarak bir not veremedim. cumhuriyette yetiştim dedi.
 
İrtica Operasyonu: Bu İstanbul Sultanbeyli deki operasyon. Önce alt ediyorlardı, neden dedim, üzerine gidin. Gittiler.
Biz bunlara karşı sağlam duracağız. Ama toplumun da sağlam durmasının yolunu bulmak onları birbiriyle irtibatlandırmak lazım..
Biz bunlara karşı sağlam duracağız. Ama toplumun da sağlam durmasının yolunu bulmak onları birbiriyle irtibatlandırmak lazım..
Bir dosya ve CD verdi..
İlhan abi Cumhuriyette olanları, ittifakları, Akşam-Sabah Grubu ile kurulan ilişkileri anlattı..”,
 
*“GUN0301.TXT” isimli dosya içerisinde,
 
“30 Ocak 2003” başlığı altında, “KKK Aytaç YALMAN'LA görüşme... Medya: modeliniz güzel, oturmuş olmasına sevindim. Ama dikkat edin. Hatta onları kendi yanınıza çekmeye çalışın. Medyanın kesin adam edilmesi lazım. Burada işbirliği yapmamız lazım
 
AKP: Bunların kesin bölünmesi lazım. Bu kadar bütün bir parça olmaz. İçlerinde değişik sesler var. Bu bize de geliyor. Erdoğan gelince daha da gerginlik olacak. Öyle tahmin ediyorum. Erdoğan devleti tanımadan konuşuyor. GÜL da YAŞ'ta askerlerle tanıştı. Orada ciddi bir hata yaptılar. Anayasaya karşı çıkmış oldular..
 
Bizimle uğraşıyorlar. Benim aleyhime, ordu aleyhine, dinsizdir demeye çalışıyorlar. Ama halk bunları yemez diye düşünüyorum.
 
CHP: Deniz beyin kendine göre hesapları var. Ben şunu gördüm, CHP'liler devlete çok yakın durursak oy kaybederiz havasında görünüyor. Sezdim bunu. Mesela son görüşmemizde bir şey dediler sonra verdiği demeçle bunun tersine düştü. Ben ona açık açık her şeyi söyledim. sizden çok şey bekleniyor dedim..” ,
 
*“GEKU.TXT” isimli dosya içerisinde,
 
“28 Mart 2003” başlığı altında, “Yaşar BÜYÜKANIT'la 28 Mart Cuma günü saat 17.00'da karargahta görüşme.
 
Kısa bir giriş sohbeti... Kasımpaşa'dan önce Sultanahmet önemlidir. Benim dayım eski kabadayılardandı. Biz Sultanahmet'te büyüdük………
 
- Bugün medya desteği olmadan hiçbir şey yapılamaz. Bakın medyaya sizin dışınızda laiklikle ilgili hassasiyeti olan yayın organı yok. Artık bu konuda sizden başka kimseye bilgi notu da göndermiyoruz. (ben, kesildi, azaldı, deyince)... Evet orada bir kaza oldu. Bir hasar meydana geldi. Düzeltiyoruz, yeniden yoğunlaştıracağız .
 
- Aydın DOĞAN geldi söyledim. Her gün milliyetin birinci sayfasında bir türbanlı fotoğraf koymaya mecbur musunuz, dedim. Farkında değilim, bakayım dedi. Ertesi gün de birinci sayfaya H.A'ın poposunu koydular. Ben ille onu yap demiyorum ki ,
 
- Bu Abdullah GÜL, Erdoğan'dan daha tehlikeli. Öyle güler yüzlü durduğuna bakmayın. ingilizcesi de gakguk ingilizcesi. Powel'la telefonla konuşuyor. Ne dediği belli değil..
- Benim bunlarla bir temasım yok. Eski hükümet döneminde işleri Hüsamettin ÖZKAN'la hallederdik. Şimdi o yok. Öyle bir ortam yok. Hiç temasım da yok…..” ,
 
*“IRAK17.TXT” isimli dosya içerisinde,
 
“2 Nisan 2003” başlığı altında, “Şener ERUYGUR'la görüşme.. Şunu iyi bilin, MGK da şu dendi irtica böyle giderse, demokrasi tehlikeye girer.' bunu ben söyledim komutan YÖK'le ilgili ağır konuştu. O da böyle bir planımız yok dedi.
 
Çok dikkatli olmak lazım. (sizi Güven ERKAYA'ya benzetiyorlar) bak bu hoşuma gitti. Benden haz etmediklerini biliyorum. Bu karolaşmayı mesele yapmak lazım. Ben Diyanet İşleri Başkanını çağırdım konuştum..” ,
 
*“IRAK17.TXT” isimli dosya içerisinde,
 
“6 Nisan 2003” başlığı altında, “6 Nisan 2003 Pazar günü saat 12.30'da Genelkurmay Karargahında Aslan Paşayla görüşme... 45 dakika sonra, Yaşar Paşa geldi, ona günü anlatmam lazım, isterseniz bekleyin, en çok yarım saat sürer' dedi sonra ikisi birlikte geldiler..Yaşar Paşa, sivildi. Kırmızı ağırlıklı bir tişörtü vardı. Konu Hilmi Paşayla ilgili yazıya geldi..
 
- Söyleyin Sayın Balbay, bu medya yapısıyla bugün darbe yapılır mı? Yapılmaz. Bugün medyayı arkanıza almadıktan sonra bir şey yapamazsınız. Laikliği konu edinen bir tek siz varsınız. Öteki gazeteler her gün bir türbanlı kadın fotoğrafı koyup, neredeyse sempatik hale getirmeye çalışıyorlar
 
- Sizin yazı bizi çatlatır. Bundan endişe ediyoruz. Komutan ısrar ediyor. Görüşmedim diyor. neredeyse ikisini yüzleştireceğim diyor..
 
- Uğur MUMCU benim arkadaşımdı. Buraya çok geldi gitti. Bizim arşivde çalıştı. En sevilen yazardı... öldürülmese ertesi gün, pazartesi buraya gelecekti. Arşivde çalışıyordu. Öcalan'ın karısının babasının MİT’e çalıştığını saptamıştı. daha derin araştırmalar içindeydi
 
- Adamlar kadrolaşıyorlar. Bunu görüyoruz. Bir şeyler yapmak lazım. Kabul ediyorum ama, 28 Şubat hükümet kurulduktan 6-7 ay sonra patladı..” ,
*“23NISU1.TXT” isimli dosya içerisinde
 
“21 Nisan 2003” başlığı altında, “Emin ÇÖLAŞAN ile birlikte Şener ERUYGUR'la yemek. Beşevler, Anıttepedeki Jandarma Tesislerinde.. Başlangıçta imam hatip okullarına ve irtica yuvalarına operasyonlar. Bazı videolar gösterdi. Bunlarla kararlı mücadele. Çölaşan biri sordu. O da bunlar önemli değil, bir blok olmak önemli dedi. İleri gidene biraz dur, geride kala yürü diyeceğiz ve bir blok olarak ilerleyeceğiz dedi..
 
Bunların azgınlığından söz etti. 23 Nisanda ne yapmak gerektiğini konuştuk. Mutlaka bir duruş göstermek gerektiğini söyledi. Olamaz dedi. Bunlar böyle dedi..” ,
 
 
 
 
“23NISU1.TXT” isimli dosya içerisinde,
Satır 2.980 ⟶ 3.109:
“22 Nisan 2003” başlığı altında, “Aslan GÜNER Paşayla Tlf. görüşmesi.. 23 Nisan resepsiyonuna katılmama eğilimi... İzleme, takip, değerlendirme safhası bitti. Bundan sonra uyarı ve duruş aşaması başladı dedi. Bunun ısrarla altını çizdi.
23 nisanda Meclisteki resmi törene katılırız ama, akşamki resepsiyon özel sayılır bunu öyle değerlendireceğiz..” ,
 
 
“23NISU1.TXT” isimli dosya içerisinde,
 
“23 Nisan 2003” başlığı altında, “Fatih ve ŞENEL'le Sherton da sohbet,
 
- Yav biz bu işi 28 Şubatta bitirecektik. Bunu o gün üç kişi planladık, Bir, Fevzi, Ben. Her şeyi hazırladık. Bakanlar kurulunu dahi. Müsteşarları bulmak zordu onları da tamamladık. Karadayı bizi uyuttu. Az sonra dedi, hemen dedi. Hükumet devrilsin ondan sonra dedi..
Artık gelip 10-15 yıl gitmeden işleri hallettmek gerekiyor. Üstelik o ara AB de yoktu. Kopenhag olmamıştı. Şimdi her şey çok daha zor. Bugün durum çok kötü. Çok. Bir numara teslim olmuş durumda. Bunun lamı cimi yok. Onunla Recep arasında hat var. Hat var. Bunlar AB yasalarını tümüyle kendi çıkarları için uygulayacak. İşte imar yasası. Apartmanların altına mescit yapmanın yolunu açacak değişiklik planlıyorlar. Birin altı sağlam. Blok. Ama orası çok önemli.”
 
 
“23NISU1.TXT” isimli dosya içerisinde
Satır 2.993 ⟶ 3.121:
“25 Nisan 2003” başlığı altında, “25 Nisan cuma Şener Paşa.. - İyi oldu Katılmamamız iyi oldu ama, neler çektik, sorma... O gün Baykal’ı aradım. Sonra o beni aradı. Sizde bir sarsılma var dedi, ben yok dedim. Derken onlar da öyle davrandı. Olur mu canım, Atatürk’ün partisi sen oraya nasıl gideceksin.,
Şimdi bir dönem başladı denebilir. Bundan sonra uygun platformlarda gereken şeyler söylenir. MGK da da gereken söylenecek, MGK iyi geçecek. Tek neden türban değil. Ama bunlar ona indirgiyor. Yahu bunlar seks manyağı mı? Kadını görünce akıllarına hemen açık-kapalı yerleri geliyor ,
 
MGK de millet affetmeyecek, ne demek (Erdoğan söylemişti) onu da soracağız işimiz zor ama, bunlarla mücadele edeceğiz.” Yazdığı görülmüştür.
 
 
“23NISU1.TXT” isimli dosya içerisinde
 
“25 Nisan 2003” başlığı altında, “Aslan GÜNER’le görüşme. Artık izleme, takip dönemi bitti. Eğer anladılarsa iyi, anlamadılarsa yeniden söylenir. Biz bunları kapalı ortamlarda hep söylüyoruz. Ama artık kamuoyuyla paylaşmanın gerektiği bir durum doğdu. Tek neden türban değil. Kadrolaşma, Milli Görüş, siz de biliyorsunuz... Bundan sonra da gereken uygun platformlarla söylenecek” ,
 
 
“28NIGUN.TXT” isimli dosya içerisinde,
 
“23 Nisan 2003 ile 19 Mayıs 2003 arasında” başlığı altında, “Mehmet İLHAN’la sohbet. Her şey planlandığı gibi. 30–60 gün içinde ilk hareket. Sizin tahmininizden de öte. Çok öte. BİRİN yanısıra 59 un da gitmesi gerek..
 
İçe kapandılar. 2 aydır öyle. Aytaç paşa çok ağır konuşacak. MGKda konuşacak. Son tümce şu olsun demiş bunlar yapılmazsa kırılma yaşanır.' çok hazırlıklı gelecekler. Bunu biliyoruz. Ona göre konuşmak lazım. Aslında onlara konuşma diye de değil, doğru neyse o. söylenip tamam denmesi lazım. bunlar cevap veriyor. Öyle görünüyor
 
Tümüyle bir temizlik. SBF mezunu, yerel yönetimleri bilen, eğitim almış subaylar var bu son şans olabilir. Yoksa daha kötü. Tümüyle bir yenilik. her konuda.. AB sürecini de engellemeyecek bir süreç. böyle olmalı.. Medyanın durumu bizi çok düşündürüyor.
ABD ne yapar bizim harekete o belli değil. Acaba... BİR Numara en çok ona mı güveniyor. Olabilir. Öz ÖR, Çetin, Tamer emekli edilirse bu iş bitmiş demektir. Ya da 27 benzeri bir şey olabilir demektir. O da kanlı olur. Komlar da öyle düşünüyor.
 
Irakta başarısızlık, Kıbrısta son durum biraz rahatlattı ama, o da başarısızlık. Olay sadece irtica değil, Türkiye kayıyor, bizi örnek müslüman ülke olarak tanıtıyorlar İslam dünyasına olmaz..
 
CHP’den bir şey beklenmez. Bu hareket onu hesaba katmadan yapılacak. STK’dan orduyu çekince güçsüz kalır. Bu sistemi koruyamaz. Onlar da bunun farkında. Kemalizmi bir ideoloji olarak gösteremediğimizi biliyorlar. Bunu söylüyorlar bize.” ,
 
*“MIT.TXT” isimli dosya içerisinde,
 
“30 Mayıs 2003” başlığı altında, “30 Mayıs 2003 Cuma günü MİT Müsteşarlığında yemek. Şenkal ATASAGUN (ŞA), Emre (EM).... İlhan SELÇUK (İS), İbrahim YILDIZ, MB. Daha birkaç dakika geçmeden ŞA konuya girdi efendim bizim sizi çağırma, görüşme nedenimiz hazırlanmakta olan yeni yasa. Buna pişmanlık yasası adını taktılar ama, öyle adlandırmak istemiyoruz. Şu anda güçlü tarafız. Nasıl bir adım atarsak atalım bu ödün olarak değerlendirilemez. Bizim bir lütfumuz olur. Burada endişemiz, şehit anaları ve benzer kesimlerin tepkisi. İşte bu noktada medyaya gereksinmemiz var. Beni hükümetler ilgilendirmiyor. Türkiye'nin durumu ilgilendiriyor. Biz nasıl geçmişte olanlardan ders aldıysak, terör örgütü de aldı. Yeni bir terör dalgası başlarsa bu kırsal kesimde olmayacak. Metropollerde olacak. Aponun yakalandığı dönemde 60'ın üzerinde kendini yakma eylemi oldu. Bunlardan 30'dan fazlası ölümle sonuçlandı. Demek ki, intihar eylemcisi bulmakta zorlanmayacaklar.
 
- Burada hükümetin durumu bizi doğrudan ilgilendirmiyor. İktidarda o olmuş, AKP olmuş bu olmuş ilgili değiliz, biz ne yapıp edip teröristleri eritmek istiyoruz. ey uygun konjonktür budur diyoruz.
 
İS- Ben buraya karamsar geldim. Bugün Turhan'la da konuştuk. O da diyor, memleket ayağımızın altından kayıyor. Bana göre asıl tehlike irtica. Bunlar devleti ele geçiriyorlar. Sonra bu yasa yanına başka sağlamlaştırıcı şeyler eklemeden bir işe yaramaz ki...
 
ŞA- İlhan bey, ben sizin kadar karamsar değilim. Bunları biz tanıyoruz. Türkiye'de çark tersine, önce ben sonra partim en son ülkem. Oysa bunu tersine çevirebilsek... İnanın bunlar da öncekilerden farklı değil, önce kendilerini, ceplerini düşünüyorlar. ….Bana göre laiklik tehlikesine karşı en büyük güvence Türk Silahlı Kuvvetleri. Ama inanın bunlarda öncelik ideoloji değil, kendi Bekaaları….
 
Cumhuriyet'in manşet
 
ŞA- Cumhuriyet'in manşeti çok etkili oldu. Bu haber başka yerde çıksa başka değerde olur, bir de sizin imzanız var... Kaynağınız ne bilmiyorum ama, önemli olmalı... Eğer mektuplarsa bize de geliyor. İstanbul'dan birinci ordudan geliyor. Oraya baksan birinci orduda her şey hazır, ihtilale hazırlanıyorlar..
 
MB- kaynaklar sağlamdı..
 
ŞA- gazetecilik olarak diyeceğim bir şey yok. Bu haber hangi gazeteciye gelse, önemli haber... Ama inanın bu haberle TSK içindeki çatlak derinleşti. Zarar verdi. Bunun devamında olumsuz bir şey olursa bundan AKP yararlanır. Bunu samimiyetle söylüyor. Özkök Paşayla ilgili değişik şeyler konuşuluyor. Doğrusu ben kendisini biraz tanıyan biri olarak bunların çoğunun doğru olduğunu sanmıyorum. bir görüşmenizde yarar var bence….
Cumhuriyet
 
ŞA- Cumhuriyetin tirajıyla ters orantılı bir etkinliği var. Satışınız az ama devlet katında etkin. Bu ortaklarınız iyi anılmıyor. Çapanların ardından Ciner, Karamehmet... Daha farklı bir çalışma yapamazmısınız. Siz durumu nasıl anlatırsanız anlatın, dışarıdan Ciner-Karamehmet Cumhuriyet'te etkin diye görünüyor
 
İS- Bizim altın üçgenimiz var..
 
ŞA- Bunu daha açık anlatmanız lazım... 70'ler de birbirimizi yanlış anladık. O günlerde sizi, etrafınızdakileri hemen karşımıza almak yerine, ya bunları bir dinleyelim, nedir ne değildir deseydik, ona göre hareket etseydik bu günlere gelmezdik. böyle olmazdı..

Çapan
 
ŞA- Gürbüz'ün dalgalı bir gençliği geçmiş. Ermenistan'a gitmiş. Sık gittiği söyleniyor. Bunlar ayrı da bizde hala bu adamın kafasının arkasında ne olduğu konusunda kesin bir kanı yok. Yani şüpheler geçmiş değil. Belki sadece popüler olmak için gündemde kaymak içindir. Bilemem..”,
 
*“MIT.TXT” isimli dosya içerisinde,
 
“31 Mayıs 2003” başlığı altında, “31 Mayıs öğleyin evinden JGK Eruygur aradı..” “Görevinizi yaptınız. rahatsızız., şunu sorun soranlara siz rahatsız değil misiniz...köpek... bunlar korkak Kasımpaşa kabadayısı.." ,
 
*“ILSEL.TXT” isimli dosya içerisinde,
 
“16 Eylül 2003” başlığı altında, ““16 Eylül Salı günü saat 16 sıralarında buluştuk. CB değerlendirmesi. tedirginliği.. 17'de eski binada Şener’le görüşme. Tam zamanında aldı. Şener Paşa bizi her zamanki gibi güler yüzlü, ayakta, kapının hemen yanında karşıladı
Heyecanlı, gergin, kızgın, umutla kötü haberlerin kızgınlığı arasındaydı. Sık sık, ben zaten konuşmaya başladım, adımımı da attım. Geri çekmek devam ederim dedi. Sık sık bu yönde değerlendirme yaptı.
 
İS, bunlardan kurtulmak için biraz zaman dediğinde, bunların bir saniye kalması zarar dedi. Yineledi, bir saniye durmamaları gerekir, aramızı sıkı tutmalıyız. Arkada kalanları yanımıza çekmeli, ileri gidenleri yavaşlatmalıyız. Karşı tarafa malzeme vermemek için gerekirse aramızdaki ölüyü bile aramıza sıkıştırıp, bizimle ve ayakta göstermemiz lazım bunlar felaket. Bazen kendimi zor tutuyorum o 28 şubatta, 12 eylülde bu rütbemde olmayı isterdim” ,
 
*“GUNAR.TXT” isimli dosya içerisinde,
“18 Aralık 2003” başlığı altında, “KKK ile makamda 11.05-12.45 arası 100 dakikalık görüşme... Hemen arkamızda Kosova meydan muharebesini gösteren dev bir tablo... Kremit rengi koltuklar...Biz ikilide o teklide.
“18 Aralık 2003” başlığı altında, “KKK ile makamda 11.05-12.45 arası 100 dakikalık görüşme... Hemen arkamızda Kosova meydan muharebesini gösteren dev bir tablo... Kremit rengi koltuklar...Biz ikilide o teklide.
 
- Her şeyden önce şunu söyleyeyim, tatsızım, gerginim, huzursuzum. Gidiş iyi değil
 
- 80 yılda adım adım bir yerlere getirdiğimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin önümüzde mum gibi eridiğini görüyorum. Buna tahammül etmek çok zor.
 
- Şu anda Türkiye'nin durumu 1920'dir. Hatta şartlar daha zordur. Bu söylediğime dikkat edin, 1920. Atatürk o dönemde ne yaptıysa bizim de onu yapmamız gerekiyor.
 
- AMA PAŞAM BAKIN BİR ADINIZ OLDU, HERKES SİZİ TANIYOR, SİZDEN BİR ŞEY BEKLİYOR.
 
- Tamam, bir adımız oldu. İnsanlar bizi tanıyor ama keşke ülke normal koşullarda olsaydı da ben bir Meteoroloji Genel Müdürü gibi görevimi yapıp, sessiz sedasız emekli olsaydım.
 
- OLUP BİTENLERİ SİZİNLE PAYLAŞMAYA GELDİK... MEDYAYI.
 
- Sormayın medya bir felaket, felaket, felaket... Bir tek siz kaldınız. Karım soruyor emekli olunca hangi gazeteleri alacağız diye. Ben tabii ki cumhuriyet diyorum. O da yeter mi diyor, ben de bizim o kadar paramız yok, diyorum. Şimdi 6 gazete okuyor. Ben burada tümünü okuyorum. İşim gereği. Ötekilerin gazetelerini okuyorum. Onlardan birkaç yazarı mutlaka okumak gerekiyor. Onların ne düşündüğünü bilmek için. Fehmi KORU, Taha AKYOL, Ali BAYRAMOĞLU, AKDOĞAN...
 
Medya da yoğun bir ayıklama dönemi var. Tuncay Özkan'ı tasfiye ettiler. Balbay'ın programını bitirdiler. Üstelik yerine de ne geldi. Ben pazar sabahları sırf Balbay'ın TRT'deki programını izlemek için plan yapıyordum. Tek tek hedef seçiyorlar ve bitiriyorlar. Ben her şeyi biliyorum. Karamehmet teslim oldu. Hükumetle masaya oturdu. Onlara parayı bile hükumet buldu. Londra'dan para buldular. Kara para da aklayan bir yerden para buldular. 5 milyar dolar kredi buldular. Teslim oldular. Ciner de öyle.,o da teslim oldu
 
-PAŞAM CİNER BİZDEN YANA... BİZ KUŞATMAYI YARDIK. KARŞIDA DOĞAN GRUBU VARDI. YANIMIZA CİNER VE KARAMEHMET'İ ÇEKTİK VE BAŞARI KAZANDIK. BUGÜN ÖYLE DAVRANIYORLAR AMA, YARIN DEVRAN ŞÖYLE BİR DÖNSÜN BAKIN FARKLI HAREKET EDECEKLERDİR.
 
-Ben Jandarma Genel Komutanı oldum oradan buraya geldik. Artık kendim için yapabileceğim bir şey yok. Ülkem için, tümüyle ülkem için çalışıyorum. Bundan sonra böyle, kimileri bizim emekli olunca konuştuğumuzu söylüyor. Ama ben şimdiden söylüyorum. Bunları biz bu durumda söylemeyeceğiz de ne zaman söyleyeceğiz. Ben iyimser olamıyorum.
 
-PAŞAM, ERDOĞAN'IN İKİ FOTOĞRAFI VAR. BİRİ BUSH'LA BİRİ HİKMETYAR'LA. İKİSİNDEN BİRİNİ TERCİH EDECEK. HANGİSİNİ TERCİH EDERSE KAYBEDECEK... SONRA AMERİKA, SONUÇ OLARAK İSLAMI KARŞISINA ALDI. ADAM İSLAMI KARŞISINA ALMIŞKEN, TÜRKİYE'DE NEDEN ILIMLI İSLAMI DESTEKLESİN... GÖKECEKSİNİZ VAZGEÇECEK.
 
-Aynı şey AB için de geçerli. Doğru ama, bir de şu var. Adam köpekleşmiş bir iktidara istediğini yaptırıyor. Bunlar ABD'ye köpekleşiyor. Laik adam köpekleşmez, dik durur. ABD dik duran bir iktidar istemez ki.
 
Medya çok önemli. Bakın çok önemli hareketler geçmişte de hep bir dergi, bir yayın etrafında oldu. Bugün böyle bir şey yok. Sadece cumhuriyet yetmez. Bunun yanına mutlaka bir televizyon olmalı. Daha önceki gelişinizde TV. kanalından söz etmiştiniz. Ne oldu? Eskiden hiç değilse Perinçek'in bir kanalı vardı. Hiç değilse insan deşarj oluyordu. şimdi o da yok.
 
-ŞİMDİ ASKERİN DE BİR ÖLÇÜDE HÜKÜMETE TESLİM OLDUĞU İDDİALARI VAR AMA, BEN İNANMIYORUM.
 
-En önemli şey bizim için birliktir. Askerin birliğidir. Bunu bozmuyoruz. Bizim her konuda görüşümüz belli. Laiklikle ilgili belli. Bu değişmez. Ben bunu KKK olarak söylüyorum. Deniz de hava da benim gibi düşünüyor. Aslında TSK, KKK'dır. Burasıdır.
 
-Sıra Doğan Grubuna da gelecek. Bu onlara çok uygun bir dille söylendi. Bir kez daha çok daha güçlü bir şekilde söylenecek. Onlara söylüyorum. Buraya geldi söyledim. Ben onlara, ekonomik durumlarından söz ediyorum. Tabii sizinle konuştuğum gibi Atatürk ilkelerinden söz etmiyorum. Nerede ne söyleneceğini biliyoruz... Sıra Doğan Grubuna da gelcek, o gün teslim olması yetmeyecek. Hükumet onların yerine Albayrakları hazırlıyor. Ana medya grubu Albayraklar olabilir. Buna hazırlanıyorlar.” ,
 
*“GUNAR.TXT” isimli dosya içerisinde,
 
“21 Aralık 2003” başlığı altında, “Mehmet düşünüyor...hayal bu ya. Bir numara söz veriyor bu hükümeti düşüreceğim. söz veriyorum. Bitirecek. Yerel seçimlere kadar yapacağım bunu. Bunu Kuvvet Komutanlarına ve Tolona söylüyor... Biraz süre diyor. Bunun dışındaki arayışta da... Önce deniyor biri indirelim, sonra hükumeti...Bir inmeden bir şey olmaz. Aslında bir yukarıdaki görüşlerini söylerken samimi değil. Oyalıyor. Öyle düşünüyorlar. Yerel seçimler sonra hükümet daha da güçlenecek böylece ben de güçlenirim diyor bir. İçimizdeki karşı taraf da bana bir şey diyemez. 4 yılımı gayet sakin yaparım... Böyle düşündüğünü düşünüyorlar,
Yeniden çalışmalar başladı. BÇG’nin yerine yine sanırım... Yine karargah bünyesinde Recep Paşa sorumluluğunda... Çalışma Grubu kuruldu. O aynı çalışmaları yapmaya başladı. Planlar hazırlanıyor. Yaşar’ı harcayabilirler. Biraz kızgınlar. Tolon, bire inanmıyor. Bize yalan söylüyor. Yerel seçimden sonra bak işte bunlar çok güçlendi şu aşamadan sonra bunlara ne yapılabilir diyecek.” ,
 
*“GUNOC1.TXT” isimli dosya içerisinde,
 
“16 Ocak 2004” başlığı altında, “İS'le ŞE'yle görüşme... sabah 9.30
 
İS: kritik bir dönem... Bunlar devletle tanışıyor. Bakarsınız, iktidarda kalmak için ne yapmamız gerekir diye düşünebilirler.
 
ŞE: yok efendim, siz kendi akıl ve mantık çizginiz içinde bunu söylüyorsunuz ama, benim bunlardan umudum yok... Bunların beyni uyuşmuş... Benim umudum yok...bunların yetişmesi böyle.
 
İS: tabii biz sizinleyiz. Siz bir bütün olarak hassassınız... Ama sizi bölünmüş göstermek isteyenler var. Bu çok önemli.
 
ŞE: ne dediğinizi çok iyi anlıyorum. ona dikkat ediyoruz.
 
İS: ben çok şey yaşadım. 9-11 yaşadık. Yani öyle bir şey olmasın isterim. Bir kez daha biz yenilen tarafta olursak, hiç istemiyorum. Bundan korkuyorum .
 
ŞE: korkunuzu anlıyorum, endişeniz olmasın. Ona dikkat ediyoruz.
 
İS: burada uluslararası dengeler çok önemli. Çok önemli... ABD ne yapar? Bunlara destek veriyor.
 
ŞE: anlıyorum. Biz de ona dikkat ediyoruz. Bakıyoruz, şu aşamada öyle görünüyorlar ama, onlar düzeni kim sağlayacak ona bakar. Bizim onlara, bunların o kadar güçlü olmadığını anlatmamız lazım.
 
İS: MB önde şimdi. Onun kendisine çok dikkat etmesi lazım. Özel hayatına özen göstermesi lazım. Her türlü çamuru atabilirler
 
ŞE: evet, yakşıklı ama, her yaklaşanın salt bu özelliği nedeniyle yaklaşmadığını bilmesi lazım... İşte CHP biraz hareketlendi. Geç oldu ama, iyi oldu. Şimdi KOÇ’u da arayıp tebrik edeceğim.” ,
 
*“SENER.TXT” isimli dosya içerisinde,
 
“10 Şubat 2004” başlığı altında, “Etimesgut Jandarma Eğitim ve Spor Tesislerinde (JEST) sohbet..saat 17.15-20.00 arası..
 
ŞE- Arkadaşlar şöyle bir araya gelelim, ne oluyor, ne yapabiliriz, enerjimizi nasıl birleştirebiliriz, bir konuşalım dedim... hepimiz farklı yerlerde aynı şeyleri düşünen insanlarız ama, gücümüzü birleştirmediğimiz için bir sonuç alamıyoruz... öte yandan da bu iktidar yapacağı her şeyi yapıyor..
 
-Nedir, nasıl bir şey düşünüyorsunuz
 
ŞE-Benim düşüncem şu... Birçok dernek var, gazeteciler var, memlekette olup bitene duyarlı insan var... Bunları bir araya getirmek gerekiyor... Mesela siz öncülük etseniz, burada üç kişi bir araya geldi, bu on olur, sonra 20 olur... Derneklere yön verilir... toplumu biraz duyarlılığa sürüklemek lazım..
 
-Valla paşam bu dediğiniz zor. Bu kuruluşları, kişileri bizlerin bir araya getirmesiyle alınacak bir sonuç göremiyoruz biz... Bir de bu iş gazete anlamında yazarlardan çok gazete yönetimlerinin işi... Şimdi biz yazdık, şu gazetede şu kadar yazar, ötekinde bu kadar yazar... Köşelerinde yazarlar, ama sonuç alınabilmesi için gazetenin bir yayın anlayışı olarak buna sahip çıkması lazım. O zaman çoğalır bu iş... Geçmişte de böyle olmuştu... 28 şubat döneminde mesela..
-Valla paşam bu dediğiniz zor. Bu kuruluşları, kişileri bizlerin bir araya getirmesiyle alınacak bir sonuç göremiyoruz biz... Bir de bu iş gazete anlamında yazarlardan çok gazete yönetimlerinin işi... Şimdi biz yazdık, şu gazetede şu kadar yazar, ötekinde bu kadar yazar... Köşelerinde yazarlar, ama sonuç alınabilmesi için gazetenin bir yayın anlayışı olarak buna
sahip çıkması lazım. O zaman çoğalır bu iş... Geçmişte de böyle olmuştu... 28 şubat döneminde mesela..
 
ŞE-Arkadaşlar haklısınız da, ne yapacağız, ülke batıyor, size söyleyeyim...her şey kayıp gidiyor... ne yapacağız, bu batışı hep birlikte izleyecek miyiz? Olamaz böyle bir şey…..
Paşam sizi çok iyi anlıyoruz. Belki bizimle her şeyi bütün açıklığıyla paylaşamayacaksınız ama, şöyle bir gerçek var ortada; sizin bir numara ile sizin kafanızdakileri yapmak çok zor... önce orada bir şey yapmak..
 
ŞE- öyle mi görüyorsunuz..
 
-Evet... Bu bir tek bizim görüşümüz değil. inanın buna. Sokakta her yerde insanlar böyle konuşuyor..
 
ŞE- Nasıl konuşuyor
 
-Yani sizin de kulağınıza gelen şeyler... İşte cumhurbaşkanlığı adaylığıyla tavladılar deniyor... Hükumetle anlaştı deniyor..
 
ŞE- bütün bunlar söyleniyor öyle mi
 
-Evet, her yerde... Burada bizim gördüğümüz bir şey var. Siz tamam, bütün kuvvet komutanları tamam, bloksunuz, ama üstünüz olmayınca olmuyor..
 
ŞE- işte dediğiniz gibi, kuvvet komutanı arkadaşlar bakımından bir sorun yok. Aynı düşünüyoruz... Benim sizi çağırdığımdan, şu andaki sohbetimizden öteki arkadaşların haberi var... Türk Silahlı Kuvvetleri sizin kafanızdaki şeyleri düşünüyor. inanın buna... öte yandan şu da var; yüzde 1, yüzde 99'a uymak zorunda. Uyar... Öyledir. O yüzde bir. kalan yüzde 99... uymak zorunda..
 
-Zorunda da, öyle olmuyor işte... En tepe böyle olunca, altındakiler ne yaparsa yapsın, işte öyle bir çıkış deniyor... Olmuyor, istenen sonucu vermiyor. Biz yıllardır ülkede olup bitenleri izliyoruz. Bir Genelkurmay başkanının değil yüksek sesle görüşünü anlatması, şöyle kaşını çatması yeter. Biz darbe falan yapın demiyoruz ama, şöyle bir duruş paşam... o yok, o kalmadı... o zaman da her şey havada kalıyor... siz bir araya geldiğinizde kendisine bunları söylemiyor musunuz?
 
ŞE- söylüyoruz... inanın en açık şekliyle söylüyoruz..
ŞE- söylüyoruz... inanın en açık şekliyle söylüyoruz..
 
-Olur, olmaz ayrı konu, şöyle bir senaryo düşünüyorum... Şimdi siz de söylediniz kuvvet komutanları blok, 4 kişi... Altında ordu komutanları, orgeneraller, korgeneraller blok, onun altında tümler, tuğlar blok, hepsi bir araya gelse ve dese ki; sizinle olmuyor... İşte Kara Genelkurmay olur, siz Karaya geçersiniz, İzmir'deki Jandarma olur, İstanbul'dakini de artık ne yaparsanız..
 
ŞE-ya o, siz gidin derse..
 
-Diyemez... Tümünüzü karşısına nasıl alır.
 
ŞE- evet, diyemez, ama...uzun süre sustu, düşündü...
 
-Siz şimdi yüzde 1 diyorsunuz, yüzde 99'a uyar diyorsunuz ama 4 yılı var. Kadrosunu yapar... Mesela biz fazla tanımıyoruz, İlker BAŞBUĞ nasıl biridir
 
ŞE-o... o karargahta, Genelkurmay'da artık... (gülümseyerek) başka bir söze gerek var mı..
-Siz Ağustos'ta emekli oluyor musunuz
 
ŞE-Evet, (iç çekerek) benim görev sürem doluyor... Aytaç paşanın da doluyor...bir şeyler yapmamız lazım arkadaşlar... bu medya çok önemli..
 
-Paşam bu konuda sizi anlıyoruz ama, inanın bu iş yazarlardan çok gazete politikalarının işi... Mesela Genel Yayın Yönetmenleriyle de konuşun, patronlarla konuşun..
 
ŞE-doğru da mesela bu Ertuğrul ÖZKÖK'le ne konuşulur, konuşulur mu
 
-haklısınız.
 
ŞE-(gülerek, özkök soyadını kastederek) soyadlarda bir sakatlık var..
 
-Patronlarla zaman zaman görüştüğünüzü biliyoruz... onlar etkili oluyor, bilesiniz..
 
ŞE-evet, görüşüyoruz, bize gelince başka bir halde oluyorlar... Bir de tabii şaşırıyor insan, mesela o Akşam Grubunun sahibi geldi, adam zavallı bir adam gibi oturuyor... ama yine de onlarla da konuşmak lazım..
 
-Gazete patronlarının tümü teslim... Sabahınki de öyle.
 
ŞE-Evet, ilhan beyle de konuşup, onunla bir konuşmak lazım... Orada da kardeşim adamlar resmen haberleri çarpıtıyorlar. Son Suriye olayı... Gazete haberlerine göre operasyon tamamen Emniyetin işi... Oysa biz yaptık. O Sabahın temsilcisini çağırdım, kardeşim yalan yazıyorsunuz dedim. Yüzlerine söyledim... Ne aşağılık iştir... Bu kadar teslimiyet... Biz bu gidişe tamamen seyirci kalamayız..
 
SE-Bir anlamda şöyle bir durum... Bunların Kıbrıs’ın altında kalmasını sağlamak ama, Kıbrıs’ı da kaptırmamak... çok ince bir durum.
 
SE-Hepimiz elimizi taşın altına sokmamız gerekir... Ne demiş Nazım HİKMET, sen yanmasan ben yanmasam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa..” ,
 
*“SENER.TXT” isimli dosya içerisinde,
 
“18 Şubat 2004” başlığı altında, “... Meclisin karşısında 10.30-12.0
SE-Benim bir önerim var, birbirinden bağımsız, bölük pörçük hareketler var. Bunları bir araya getirip çoğaltmak lazım diyorum..
 
İS-Aynen biz de öyle düşünüyoruz. ADD'ler var. Üye sayısı 100 bini üzerinde şube sayısı 503 olmuş... Bunlar Anadolu'da çoban ateşleri gibi duruyor... Ben Aydın'a gittiğimde dönerken bu aklıma geldi..
 
SE-Biz bir çalışma yaptık. Öteki üç arkadaşımla birlikte konuştuk. Bu kararı aldık. Artık yürüyeceğiz. Kararı aldık. Burada arkadaşımız Plan Prens. Ali her şeyi not ediyor. Bilgi de verecek... İlk iş olarak 3 Mart Hilafetin Kaldırılışı ve Tevhidi Tedrisat Kanunun yıldönümü. O gün büyük bir toplantı yapılacak. Biz de çağrılı olarak geleceğiz. Öteki arkadaşlarım da gelecek... Konuştuk onlarla da. hani dedim ya yüzde 1 yüzde 99'a uymak zorunda. Biz artık ona bakmıyoruz. Kendimiz yürüyoruz
 
İS-Bizim çalışmamız da şöyle, (çizerek) bir üçgen, en tepesinden teğet olarak yana bir çizgi, ucunda bir dikdörtgen. Ortasında bir yuvarlak, çekirdek. Üçgen ADD, dikdörtgen ortak bildiriye imza atacak derneklerin temsilcileri, ortasındaki çekirdek de bildiriyi kaleme alacak olan dar grup... (metin Aliye verildi)
SE-Mutlaka bir şey yapmak lazım... Zaman geçiyor... İlk iş olarak mart ayında 3 martta bunu yaparken, Denktaş’a da omuz vermek gerekli.. Belki onu da çağırırız, bizler dinleyici bölümünde otururuz..
SE-Mutlaka bir şey yapmak lazım... Zaman geçiyor... İlk iş olarak mart ayında 3 martta bunu yaparken, Denktaş’a da omuz vermek gerekli.. Belki onu da çağırırız, bizler dinleyici bölümünde otururuz..
 
-Kıbrıs'ta ne oluyor sizce
 
SE- işte orada ne olduğu tam olarak bize de bilgi vermiyorlar
 
-Bir bildirinin söz konusu olacağını söylemiştiniz..
 
SE-İşte onu biraz yazılıp çizildikten sonra yapmak istiyoruz. Şimdi, komutana, Köşk'e bilgi verildiği onların kabul ettiği söyleniyor. Bizde böyle bir bilgi yok. Yani böyle olduğuna ilişkin bir bilgi yok. Öymen'in konuşmasındaki o bölüm çok önemli..
 
İS-Tabii burada dengeler çok önemli. AB karşımızda ABD karşımızda, ona göre hareket etmek gerekiyor..
 
SE-Evet onlar karşımızda ama bizim de gücümüz var. Dayandığımız bir güç var. Buna inanıyoruz. Bunu harekete geçirmek lazım. Biz kimlerle görüştük, bilgi verelim. Anıl ÇEÇEN, Yıldırım KOÇ, Malatya, İstanbul, Samsun, 9 Eylül Rektörleri. Onlar çok heyecanlı. Malatya falan bir görseniz, bu işi yarına bırakmayalım diyecek kadar heyecanlı. Buna yeni rektörler de katılabilir. Artık bilen bilir, gören görür, biz yola çıktık..
 
İS-Bu Turgay benin canım ciğerim. Yurtsever, buna inanın... Bakın Gürbüz de öyle. İstanbul gibi bir yerde belediye başkanlığı yapıyorsanız, burası bir de yeni imara açılan bir yerse bazı işleri racon keserek yapmanız gerekir. Ama benim sözümden çıkmaz. Şunu yap derim yapar..
 
SE-Tamam, zaten bizim yeni stratejimiz şu: bölücü olmasın, mürteci olmasın yeter. En geniş katılımı böyle sağlarız... Ama adamın da iyice kire, çamura bulaşmamış olması gerekir..Bir şey yapmamız lazım. Bazen gece birden uyanıyorum ve ne yapmak lazım diye hayıflanıyorum..” ,
 
Satır 3.132 ⟶ 3.355:
“SENER.TXT” isimli dosya içerisinde,
 
“27 Şubat 2004” başlığı altında, “Saat 17.30'da Levent ve Kürşatla görüşme... Hazırlıklar tamam. Davetiyeyi basmışlar. Asıl hedef olan dörtlüyü anlattılar. Ama bunu kimsenin bilmemesi gerekiyor. Bir bildiri okunacak. Ertuğrul beye güven var..
 
Siz kazanan olacaksınız hiç şüpheniz olmasın. Kazanan siz olacaksınız kesinlikle Denktaş’ın öne geçmemesi gerekiyor. Bunun yolunu bulmamız lazım” ,
 
“SENER.TXT” isimli dosya içerisinde,
“SENER.TXT” isimli dosya içerisinde,
 
“1 Mart 2004” başlığı altında, “Aynı şekilde görüşme... Bizim önerimiz kabul edilmedi. Sonra en başa Şener'e gittik. Ceketi çıkarmış. Kusura bakmayın dedi. Ben de, demek ki bir şeylere soyundunuz... Gülüştük. Levent de oturdu. Dediğiniz gibi yazılırsa, engelleyebilirler. Zaten emirleri dinlemiyoruz, bunu ilan etmenin gereği yok. Birliktelik kurmak gerçekten zor. Biz de zorlandık ama bunu başaracağız..” ,
Satır 3.145 ⟶ 3.367:
“03 Mart 2004” başlığı altında, “Gidiş... İlhan abi ile... İçerisi dışarısı kalabalık ama, heyecan yüksek değil. Komutanların girişinde alkış iyi ama, ayakta olabilirdi değil...suratları asıktı... Son anda İlker BAŞBUĞ ve Genelkurmaydan Korg Metin de vardı. Onlar son anda... Sanırım, Hilmi Paşa Kuvvet Komutanlarının gideceğini haber aldı, ben de içindeyim demek için gitti. İlker paşayla hiç konuşmamaları dikkat çekiciydi. Dışarı çıktım, İP'li gençler... ve orta ve üst yaştan insanlar vardı. ADD'den yoğun katılım..
Bitişte, İlhan abi neşeliydi. İşte bak kaldın iyi ettin dedi, iyi ki çok satışlı medyaya gitmedin dedi. Sonra kentte rektörlerle öğle yemeği. Dokuz Eylül Rektörü Prof. Emin ALICI, Samsun 19 Mayıs Ferit BERNAY, Malatya İnönü Prof. Fatih.., Bursa Uludağ Prof. Mustafa YURTKURAN, Mersin Üniv. Rektörü Prof. Uğur ORAL, Trakya rektörü Prof. Osman İNCİ... Çukurova rektörü,.. Malatya çok heyecanlı...bu işi uzatmamak lazım. en kestirme yoldan halletmek lazım. Başka türlü zor. Böyle örgütlenmeler uzun iş...'
 
ADD'nin sekreteryasının güçlendirilmesi görüşü benimsendi. İlhan abi söze, kendimi biraz öveyim' diye başladı. Bu benim Aydın'dan dönerken oluşturduğum düşünce. Birden aklıma geldi. 500'ü aşkın şubeleri var, yüzbin üye var. Hantal yapı. Buna bir baş lazım. Şimdi oluyor işte. Modelimiz işliyor. Üçgen ADD, yanında dörtgen onu destekleyen kitle örgütleri, içinde daire çekirdek. Kararları o verecek…..
 
Arkadaşlar biliyor musunuz, Doğan AVCIOĞLU bana hep, İlhan göreceksin ben haklı çıkacağım, 100 yaşına kadar yaşayacağım ve haklı çıkacağım, derdi... Ömrü vefa etmedi. Bakıyoruz haklı. Türkiye gibi ülkelerde çok partili sistem gericiliği getirir. Bu böyle. Şimdi ABD'nin de işine geliyor bu yönetim... Bu seçimleri, yerel seçimleri ciddiye almamak lazım. Ona göre yürümek lazım. Devlete anlatmak lazım. Şimdi hükumet devlete karşı ve biz solcular hükumete karşı devletin yanındayız. durumun özeti bu...'” ,
 
Satır 3.151 ⟶ 3.375:
 
“04 Mart 2004” başlığı altında, “4 Mart akşamı Anıttepe tesislerinde yemek. Ben, Fikret, Selçuk, Şener, Levent, Ali ESENER, Hakkı KILINÇ... sonradan da Mustafa YURTKURAN.. Eylem iyi, organizasyon kötü. geliştirmek lazım.. Selçuk’un Aydın DOĞAN’la görüşmesi yararlı olur... Doğan'a, bu iş tamam deniyor, AKP götürecek deniyor, 10 yıl bu iktidar gider deniyor.. Sener, bu işi bırakmayacaklarını, heyecanla söylüyor.. Selçuk, çocukluğumda Adana’da huysuzluk ettik, çok edince babam falakaya yatırdı. sonra da Ziverbeyde yatırınca, vız geldi alışığız dedim. yani alışığız… Geceleri uyuyamıyoruz.. Durumun vahameti anlatıldı... En tepenin durumu konu edildi.” ,
 
 
“SENER.TXT” isimli dosya içerisinde,
Satır 3.181 ⟶ 3.404:
“8 Eylül 2004” başlığı altında, “Memet Abi geldi... Benim Leventle görüşürken, karşıdan resimlerimi çekmişler. Önlerine koymuşlar... Özensiz davranmalar. İstifa etmeyecekmiş bütün gözler Yaşarda... Konuşma çok iyiydi ama, ekime kadar bakmak gerek. Bakalım ne yapacak ,
Şener Abinin durumu ilginç. Önüne bilgisayar disketlerini döküp koymuşlar. AY IŞIĞI GİRİŞİMİ... İndirmek ve yeni yapı oluşturmak... Sonra Yaşarın gelmeyeceği olasılığına karşı onu öne çıkarmaya başlamışlar. O da hemen yeni duruma göre hazırlık yapmış. Beklemiş. Hemen kurumdaki her türlü çalışmayı kaldırtmış,kırptırmış,
 
Örnek Abinin durumu da biraz karışık. Kendisinden üç defa mal bildirimi istenmiş. Birincisini beğenmemiş tepedeki, ikincisini göndermiş sonra bir defa daha göndermiş. Durum trilyon. O da bu nedenle bir ölçüde geri çekilmek durumunda olabilir..”,
 
Satır 3.203 ⟶ 3.427:
 
-Sadece o mu
 
Evet sadece o diyebiliriz. Bir de üçüncü arkadaş var. Sessiz kalır o kadar. Ötekiler sağlam. Deniz gidiyor. Onun için bir şey demeyebilir. Ama bize karada havada olumsuzluk yok
 
-Nedir durum
 
Biz öyle sanıyoruz ki, onu etkilediler. Avrupada çok kaldı oradan etkilendi. Bir de buradaki muhafazakarlardan etkilendi. Biz önüne durumu koyduğumuzda hafif gülümsüyor. 97-98'lerde de önüne bir şey koyduğmuzda içimizdeki bu durumlarla değil de etrafımızda öyle alanlarla ilgilenin. İçimizdekiler de bunu anlarlar, azalırlar, diye düşünüyordu.
 
-Değişmezse ne yapacaksınız
 
Değişme olasılığı yüzde 50'nin altında. Öyle düşünüyoruz. Ama değişik gayretlerle olabilir diyoruz. Mesela o yazsa diyoruz. Durumu anlatsa diyoruz. Sallanır burası. Bunun devamında siz öteki arkadaşlarınıza da söyleyebilirsiniz. Bizim takvimlememiz marta kadar. Martta bunların gerçek yüzleri de ortaya çıkacak. O zamana kadar değişmezse biz değiştireceğiz. Ya değişecek ya gidecek. Biz başkanla ters düşersek kötü olur. Mesela emekli olur. Bu da hoş olmaz ama, böyle devam edemez.
 
-Yalnız mı
 
Evet evet. Örneğin bir haber vardı, o haber. Yalanlanır denen haber. Kim verdi bunu bulun demiş. Telefon etmelerini istemişler, o telefon edilmedi. Yani öyle... Sonra bazı bilgiler geçiyor. Onun bilgisi dışında... Bizi en çok rahatsız eden Kasımın ziyareti. KASIM yanında emekliyle gelmiş. Olacak şey değil. dayatıyor... Bunun olmaması lazımdı. Bizi dinlemeden yaptı. Kutlamayı da bizim yanı kurumsal bilginin dışında yaptı. Durumu bildiği için yaptı. Biz bunun yerine birincinin olması için çaba harcamıştık, o dönem böyleydi. olmadı. AHNEC olmaz dedi, geleneklere uygun değil dedi. Zaten başkan da benim için dua edin, zor durumdayım gibi şeyler söylemiş
 
-Ayrılanlar ne düşünüyor
 
Bir tek ÇEBİR var. Onun dışında olumsuzluk yok. O da Amerikaya gitti. Sonra 13-14 Avrupa ülkesine gitti. Hepsine KASIM iyidir dedi. Destekleyin dedi. Ama ötekiler çok iyi hatta başkana mektup yazdılar. Böyle davranma dediler. Özü genli bir başkan da aynı şekilde yazdı. Ötekiler de yazdı. Ama dinlemiyor
 
-ÇEBİR neden böyle bir davranış içinde olmuş olabilir
 
Bu konuda siz ne düşürünsünüz. Biz tam çözemedik. Herhalde ona öyle dediler
 
-Burada Doğanlara ne dersiniz
 
Onlar olumsuz. Bu açık. Hatta doğrudan 100 milyon dolar aldıkları yönünde sağlam bilgi var. olur ya misyon ya neden bilemem. Görevliler mi diye düşünüyor insan. Örneğin mayısta manşet attılar ki, psikoloji.
 
-Peki marta kadar başkanın olumsuzluğu devam ederse ne yapacaksınız
 
O zaman Ege denizinden başlayıp konuşacaklar. Tek tek. Hani organize bir durum yokmuş gibi. Tek tek... Onun sonucunda artık ne olur? Karışır... Öyle olsun istemiyoruz burada ona gittik. Nasıl tercih edildi. Zor oldu. Herkes kendi içinde düşündü. Tüm JİLETLER. Aynı düşündüler. Tek isim oldu. Başka yok. Tek isim.
 
-Yanki ne yapar
 
Onlar çok kararlı. Bunu biliyoruz. Kesin Iraklayacak. Ama bir ay, ama iki ay, ama üç ay, ama bir yıl. Mutlaka ve buraya yerleşecek. Zaten bir misyonerlik faaliyeti olan yerlere baktık, hepsi enerji alanları içinde. Haritaya bakınca bu ortaya çıkıyor. Adamlar limanları istiyorlar. İskender, Trabzan... Buraların gücünü, kapasitesini soran yazılar yazıyorlar. Trabzandan Gürcana vaziyet eyleyecekler. Şimdi Armanı Russodan ayırmaya çalışıyorlar. Sonra Şiiyi parçalayacaklar. Bize oradaki Azerler sizin olur ya da Azere bağlarız. Ya da kendileri bağımsız olur, siz tercih edin diyorlar. Bizi 7-8 yıl öncesine kadar bölmek ve Kürdüsü kurmak istiyorlardı. Şimdi bunu gereksiz görüyorlar. Ama Hansın derdi yine bu.
Bizim en büyük kaygımız başkan. Kasım derse ki, başkan bakana bağlansın belki de evet der. O zaman ip kopar. Kopar. bunu kabul edemeyiz. İşte o zaman kopar. Geçen gün Gönülsay geldi. Başkanı ziyarete. 20 kadar GENPA vardı. Hiçbiri yüzüne bakmadı. Kimi sırtını döndü. Kimi sigarasını içmeye devam etti. Kimi içeri girdi. Çok bozuldu. Yanıt da o sırada bilerek toplantıyı uzattı ki, uğurlamayayım, diye... Durum böyle yani
 
-Kalbaşkanı nasıl buluyorsunuz
 
Bizim gibi hareket eder diye düşüyoruz. O 50'lerin önüsü olabilir diye düşüyüruz. Olmalı diyoruz, olmalı. Tabi bir hareket olmadan hemen şöyle böyle yapmak olmaz..
 
-Gidişi nereye kadar görüyorsunuz
 
Bunlara da alttan baskı var. Bir kişi neden takamıyoruz diye e-mail çekti. Hemen yanıt geldi, sizinle röportaj yapalım, yayınlayalım. Baskı yapalım. Alttan baskı var diyelim, dediler. Onların da altı durmayacaktır. Onların yayınlarında başkanla ilgili çok övücü yayınlar var. Bu ilginç..Biz şundan eminiz; 57. nin başının düşmesi özel bir planlamaydı. Başındaki Irak'a saldırıya hayır dediği için mi değiştirmek, bitirmek istediler diye düşünüyoruz. Ama özel olarak parçalandığını düşünüyoruz bir önemli durum daha var. Başkan, listeye atılan almak istemiyor. Hiç çıkmasın diyor. Israr ettik var çünkü. Ülkede olan ne varsa bir miktar da bizde vardır. Toplumda yüzde 1 ise bizde binde birdir. Ama vardır. Sonunda ısrarla 8 tane aldırmayı başardık. Bu malum Güven Kurul Toplantılarının neden erken bittiğini düşünüyorsunuz? Çünkü başkan altındakilerin konuşmasını istemiyor. Bundan sonra da böyle devam eder mi, bilmiyoruz. Ama biz etmemesi için çaba harcayacağız.” Yazdığı görülmüştür.
 
Satır 3.264 ⟶ 3.499:
 
Akşam İlhan SELÇUK geldi. Baş başa her şeyi konuştuk.
 
Askerler: her şey için erken. Eğer içte bir çatlama olursa hangi tarafın önde olacağı belli olmaz. Ben bu işlere hem 9 Mart 12 Mart açısından bakıyorum. Ne olacağını kestiremezsin, birden dönenler olur. Zayıf kalan taraf da tasfiye edilir. Ortada henüz bir şey yokken çıkış yapmak yanlış olabilir. Orduyu yalnızlaştırabilir.
 
Gazete: İyiye gidiyor ama atılım yapmamız lazım. İbrahim hala Yazı İşleri Müdürü gibi. Genel Yayın Müdürü gibi değil. Çok açık söylüyorum, eğer başarı kazanamazsak parayı koyan kişiler, hani derler ve yeni yöneticiler getirmek isterler. Gözünüzü seveyim... Bir atılım grubu oluşturun. İçinde İbrahim, Salim, Emre KONGAR, Orhan BURSALI olsun, sen ol... Atılım yapmamız lazım... Satış 43 biraz yükseldi ama, 36'ları görmüştük..
 
Ben: Şimdi sen Ankara'nın dışına taştın. Buraya sığmıyorsun. İstanbul'a gelsen de olmaz. Burayı ne yapacağız. Burada ilişkilerin de çok iyi olurdu. Ama İbrahim'le iyi konuşun, açık konuşun, her şeyi konuşun..
 
CA: Bu Demirel kitabını yazmakla iyi etmedi ya. Olmaz. Sen yanına danışman olarak git, herşeyi yaz..
Şükrü Sina belki oturur ha... Henüz oturmadı. Yakup'u ne yapalım? Ben ilişmeyelim deyince, tamam ilişmeyelim.
 
 
Şükrü Sina belki oturur ha... Henüz oturmadı. Yakup'u ne yapalım? Ben ilişmeyelim deyince, tamam ilişmeyelim.
 
Şeklinde ifadelerin yer aldığı anlaşılmıştır.
Satır 3.281 ⟶ 3.519:
 
KARDEŞİM, Bu vatan için gerekirse yeniden "Kurtuluş Savaşı" vermek, canlarımızı feda etmek, elbette hepimizin görevi. Fakat olayların gelişmesini örgütleyenlerin ne yazık ki şahsi çıkarlarını ön planda tuttuklarını görmek beni derinden üzüyor.
 
Üstelik bu gizli ve menfaate dayalı ilişkilerde sizler gibi devlet ve milleti için gözünü budaktan esirgemeyen arkadaşlarımın üstün meziyet ve hissiyatının da kullanıldığı duygusuna kapılmaktan kendimi alamıyorum. Bizler elbette senin iş bitiriciliğini ve becerikliliğini biliyoruz. Sana ulaşan şeyleri en doğru ve sonuca ulaştıracak şekilde değerlendireceğinden de şüphemiz yok.
 
Sevgili Kardeşim, Sana gönderdiğim mektupta "tampon kullanmakta çok usta olan" bazı kesimlerden bahsetmiştim. Bu kesimler karşısında dikkatli olmanız ve tedbir almanız konusunda uyarmaya çalışmıştım. Mutlaka düşünmüş ve bazı şeyler yapmışsınızdır. Şu anda görmekte olduğum şeyler beni hepten dehşete
düşürdü.
 
Sevgili kardeşim, Mevcut yapılanma fark edilir ve dağıtılırsa, mücadelenin kesintiye uğramadan devam edebilmesi için yapılması gereken "idhar" konusunu kimler biliyor? Bu idharın, aslında Ağustos sonrası göreve gelecek olan Org. BÜYÜKANIT ve Jandarmanın başına geçmesi beklenen Türkerinin ekiplerinden oluşturulmuş olabileceği düşünülüyor mu? “Tampon kullanmakta usta olanlar" bunları becerebilecek deneyime ve güce sahiptir. "Aklı kendisine susup oturmayı emreden” ÖZKÖK ve ABD, AB ve Alon Liel vasıtasıyla İsrail'den aldığı direktiflerle yürüyen bir hükümete karşı yürüttüğünüz faaliyetlerin bu insanlar eliyle deşifre edileceği aklınıza gelmemiş olabilir. Mertliğiniz bu tür hainlikleri düşünmekten alıkoymuş olabilir. Ben bu gün görüyorum ki, ABD'ye uşaklık eden Org. BÜYÜKANIT ve sizin gündüzünüzü gecenize katarak belli bir seviyeye getirdiğiniz ekip ve çalışmalarınızın başına geçerek, riski size yıkıp, kaymağını yemek isteyen Org. TÜRKERİ inceden inceye harekete geçmiş görünüyor. İçinizdeki uzantıları vasıtasıyla her şeyden haberdar oluyorlar. Aralık ayından başlatılacak, Org. ÖZKÖK sonrası için hazırlık planları için Ağustosu beklemekten başka yapacakları bir şey kalmadığını söylüyorlar.
 
Sevgili Kardeşim, ABD'ye satılmış bu insanların mertliği olmadığı için vicdanları ve insafları da olmaz. Sizlerin 3 Mart programı, Yerel Seçimlere Yönelik çalışmalarınız ve Kıbrıs referandumu konusunda her türlü riski göze alarak yaptığınız çalışmaları "kusura bakmayın ama 'aptalca'" buluyorlar. Stratejik planın kişisel çıkarlar için aceleye getirildiğini ve zaman ayarlamasının bodoslama yapıldığını, bundan dolayı da yere serildiğinizi düşünüyorlar, "öngörüsü olmayanın geleceğe hükmetme hakkı yoktur" diyorlar.
Sevgili Kardeşim, ABD'ye satılmış bu insanların mertliği olmadığı için vicdanları ve insafları da olmaz. Sizlerin 3 Mart programı, Yerel Seçimlere Yönelik çalışmalarınız ve Kıbrıs referandumu konusunda her türlü riski göze alarak yaptığınız çalışmaları "kusura bakmayın ama 'aptalca'" buluyorlar. Stratejik planın kişisel çıkarlar için aceleye getirildiğini ve zaman ayarlamasının bodoslama yapıldığını, bundan dolayı da yere serildiğinizi düşünüyorlar,
"öngörüsü olmayanın geleceğe hükmetme hakkı yoktur" diyorlar.
 
Sevgili Kardeşim Bunlara göre asıl çıkış AB'nin tarih vermemesi üzerine Aralık ayında yapılması gerekiyor. Aralık öncesinde düşük yoğunluklu fırtınalar çıkartıp, sonucunda doğan küçük başarılarla avunmanın beceriksizlikten başka bir şey olmadığını ve bu beceriksizlerin istirahata yollanmasıyla aynı zamanda ABD ve AB nezdinde demokrat ve çağdaş dünya ile entegre olabilecek bir vizyona sahip olduklarını gösterecekler. Sizin hazır hale getirdiğiniz "sağduyu"nun sesinden yararlanarak, sizin emekleriniz üzerinden amaçlarına ulaşacaklardır.
Sevgili Kardeşim, senin orada bir sene daha kalıyor olman bence önemli. Sen ne yapacağını bilirsin. KÜRŞAT EREN” yazdığı görülmüştür.
Satır 3.318 ⟶ 3.562:
Söz konusu toplantıda özellikle Hilmi ÖZKÖK’ün istifa ettirilmesinin esas amaç olarak belirlendiği, Hilmi ÖZKÖK istifa ettirildikten sonra Aytaç YALMAN’ın Genelkurmay başkanı olacağı, Kara Kuvvetleri Komutanlığına ise Org Yaşar BÜYÜKANIT yerine, Jandarma Genel Komutanı Mehmet Şener ERUYGUR’un getirilmesi için yoğun çaba harcanacağı, fakat “MAKAM” eleştirilerine meydan vermemek için de Aytaç YALMAN’ın Ağustos ayında görevi bırakması gerektiğinin kararlaştırıldığı anlaşılmıştır.
 
;== DEĞERLENDİRME: ==
 
Mehmet Şener ERUYGUR ve Ahmet Hurşit TOLON’dan darbe planları ve darbe teşebbüsü ile ilgili delil mahiyetinde dokümanlar ele geçirilmiştir. Tüm belgeler incelendiğinde, şüpheliler Mehmet Şener ERUYGUR ve Hurşit TOLON’un görev yaptıkları dönemde, mevcut hükumeti silah zoru ile devirip devlet idaresini ele geçirmek için planlar yaptıkları ve bu planlarını uygulamaya koydukları, fakat Genelkurmay Başkanı Hilmi ÖZKÖK’ün demokratik tutum ve davranışlarından dolayı kendileri için çok ciddi bir engel olduğunu düşündükleri ve öncelikli plan olarak Genelkurmay Başkanı Hilmi ÖZKÖK’ü istifa ettirmeyi daha sonra, Aytaç YALMAN’ın geçici olarak Genelkurmay Başkanlığına getirmeyi kısa bir süre sonra Aytaç YALMAN’ın da görevi bırakmasının sağlanarak, ERGNEKON terör örgütü yöneticisi şüpheli Ahmet Hurşit TOLON’un KKK na , Mehmet Şener ERUYGUR’un ise Genelkurmay Başkanlığına getirmeyi planlandıkları,bu amaçla Hilmi ÖZKÖK’ün istifa ettirilmesi için ciddi çalışmalar başlattıkları tespit edilmiştir.
Satır 3.360 ⟶ 3.604:
Sonuç olarak,şüphelilerin TSK’deki görevleri sırasında, askeri müdahaleyi gerçekleştirmek için yaptıkları planlarda zorunlu unsur olarak öngördükleri sivil şahısların ve üniversitelerin sokağa dökülerek,kargaşa ve kaos ortamı meydana getirmek yönündeki hedeflerine ulaşmak için,emekli olmalarına müteakip sivil toplum kuruluşları ile irtibata geçerek,bunların önemli bir kısmının yöneticisi konumuna geçtikleri ve bu oluşumları örgütün amaç ve stratejileri doğrultusunda yönlendirdikleri,böylece yasama ve yürütme organlarının ortadan kaldırılmasına yönelik askeri müdahaleye zemin hazırladıkları anlaşılmıştır.
 
;YUKARIDA TAFSİLATLI OLARAK ANLATILAN TÜM DELİLER BİR BÜTÜN OLARAK DEĞERLENDİRİLDİĞİNDE;
 
ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ tarafından kurulan ve yönlendirilen Cumhuriyet Çalışma Grubu hazırladığı ve uygulamaya koyduğu darbe planları çerçevesinde;