Adalet ve Kalkınma Partisinin Temelli Kapatılması İstemine İlişkin Savcılık İddianamesi/D-2a Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın laiklik ilkesine aykırı eylem ve demeçleri: Revizyonlar arasındaki fark

İçerik silindi İçerik eklendi
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
1. satır:
{{eser1
| önceki='''←''' [[Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Temelli Kapatılması İstemine İlişkin Savcılık İddianamesi/D-1 Adalet ve Kalkınma Partisi|Adalet ve Kalkınma Partisi]]
| sonraki= [[Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Temelli Kapatılması İstemine İlişkin Savcılık İddianamesi/D-2b Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın laik devlet ilkesine aykırı|Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın laik devlet laik devlet ilkesine aykırı eylem ve demeçleri]]'''→'''
| başlık=Adalet ve Kalkınma Partisi'nin davaya konu eylemleri
| bölüm=Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın laiklik ilkesine aykırı eylem ve demeçleri
| yazar=[[Abdurrahman Yalçınkaya]]<br />Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı
| notlar=
}}
 
== a- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın laiklik ilkesine aykırı eylem ve demeçleri ==
 
Satır 137 ⟶ 146:
'''53)''' Birlik Vakfı tarafından Grand Cevahir Otel'de düzenlenen '''Meseleler ve Çareler''' konulu toplantıda, imam hatip liseleriyle ilgili düzenlemelerin Cumhurbaşkanı'nın 13.05.2004 gün ve 5171 sayılı "''Yükseköğretim Kanunu ve Yükseköğretim Personel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunu'nun" ''vetosunun ardından yeniden TBMM gündemine alınmamasıyla ilgili eleştirilerle karşılaşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Yasanın tartışıldığı dönemde, başta Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı olmak üzere, sivil toplum örgütlerinin tepkisini "yasanın karşısına dikilenler" olarak niteleyip, meslek liselerinde çocuklarını okutanları çocuklarının durumuna sahip çıkmamakla suçlayarak, toplumun gerektiği cevabı vermediğini öne sürerek, Yasanın Mecliste ikinci defa görülmemesinin nedenini; '''Şunu hatırlatmak isterim, biz bunun ikincisini de yaparız, yapardık. Ama bunun bedelini siz ödemeye hazır mısınız? Bunun bedeli var. Biz hükümet olarak bu bedeli ödemeye hazır değiliz. Çünkü daha önce ödenen bedeller var. Biz şimdi bu meslek liselerinde okuyanlara da aynı bedeli ödetemeyiz. Bunun için de bu adımı atamayız. Toplum buna hazır olduğu zaman bu adım atılır.'''' şeklinde ifade ettiği, '''(Ek.53)'''
 
'''54)''' 23.6.2005 günü Nizip'te halka hitap eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın {{quote|''"İmam hatip ve meslek liseleriyle diğer düz liseler arasında üniversiteye girişte uygulanan katsayı farkını doğru bulmuyorum. YÖK'ün bu tavrını tasvip etmemiz mümkün değil. YÖK şu anda, düz liselerle meslek liseleri arasında ayrımcılık yapar durumda. YÖK bu ayrımcılığı yapma hakkına sahip değil. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde, 'Sen meslek, sen düz liselisin' ayrımı yapılmaz. Şüphesiz bunlar kendi içinde yapılmadığı sürece o zaman bizler, yasama organı olarak yapılması gerekeni yaparız. Ben ve çocuklarım imam-hatip mezunuyuz. Türkiye'de böyle bir ayrımcılığı kabul edemeyiz. Sürekli olarak imam-hatip okullarını öne çıkarmak suretiyle meslek liselerini mahrum etmek ayrımcılıktır. Bu yanlıştan vazgeçmelisiniz. Eninde sonunda bu ülke bu sorunu halledecek. Yavrularımızın önünü açın ki okusunlar… Katsayı adil bir yaklaşım değil. Bir defa üniversiteye girecek olan öğrencilerin önüne böyle bir katsayı zulmünü koymak çok büyük bir adaletsizlik. Çünkü bu bir yarış. Siz bir imtihan yapıyorsunuz. O zaman 'Bu imtihanı niçin yapıyorsunuz' diye sorarlar. Eğer bir meslek lisesi mezunu da bu imtihana giriyor ve başarıyorsa yola devam eder. Önünü kesemezsiniz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. Diğer ülkelerde, öğrenciler imtihana katılır ve başarırsa istediği üniversiteye girer. Bunu kendi ailemde de yaşadım. Yavrularımın hepsi arzu ettikleri üniversiteye imtihanları neticesinde girdiler. Bu süreci icat edenler sadece meslek liseleri noktasından bakmadılar. Niyet okuyarak baktılar ve bu niyet okuyucuları süreci şu anda bir zulme dayalı olarak maalesef devam ediyor… Sen YÖK yönetimi olarak başarılı olmayı istiyorsan, ben de buradan YÖK yönetimine sesleniyorum: Şu anda Türkiye üniversiteleri dünyada ilk 500'ün içerisinde yer alamamış. İkinci 500'ün içerisinde iki üniversite var. Birisi 600 küsur, diğer 900 küsur sırada. Önce bunu halledin. Sen buralarda başarılı olamıyorsun, gelip yavrularımızın önünü kesiyorsun. Bu, adalet değil."…"Diyorlar ki, bu bir siyasi simge. Ne siyasi simgesi, ne alakası var? Bu siyasi simge ise bu başörtülü vatandaşım sadece Adalet ve Kalkınma Partisi de mi var? Diğer siyasi parti mensupları arasında başörtülü yok mu? Milleti bölme yoluna gitmeyiniz. Bu ülkede başı açık olan da örtülü olan da benim canım, ciğerim, kardeşimdir'' …Bu ülkede imam-hatip okulları bizim dönemimizde kurulmadı. Bu okuldakiler, tüm dersleri okuyor, bunun yanında dini ilimleri de okuyor. Ben ve çocuklarım da imam-hatip mezunuyuz. Zamanında bu engelleri bana da çıkardılar. Gidip bir de liseyi bitirdik, sonra üniversiteye girdik. Bu yanlıştan vazgeçmelisiniz. Eninde sonunda bu ülke bunu halledecektir."''|Recep Tayyip Erdoğan}} dediği '''(Ek.54)'''
'''54)''' 23.6.2005 günü Nizip'te halka hitap eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın:
''"İmam hatip ve meslek liseleriyle diğer düz liseler arasında üniversiteye girişte uygulanan katsayı farkını doğru bulmuyorum. YÖK'ün bu tavrını tasvip etmemiz mümkün değil. YÖK şu anda, düz liselerle meslek liseleri arasında ayrımcılık yapar durumda. YÖK bu ayrımcılığı yapma hakkına sahip değil. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde, 'Sen meslek, sen düz liselisin' ayrımı yapılmaz. Şüphesiz bunlar kendi içinde yapılmadığı sürece o zaman bizler, yasama organı olarak yapılması gerekeni yaparız. Ben ve çocuklarım imam-hatip mezunuyuz. Türkiye'de böyle bir ayrımcılığı kabul edemeyiz. Sürekli olarak imam-hatip okullarını öne çıkarmak suretiyle meslek liselerini mahrum etmek ayrımcılıktır. Bu yanlıştan vazgeçmelisiniz. Eninde sonunda bu ülke bu sorunu halledecek. Yavrularımızın önünü açın ki okusunlar… Katsayı adil bir yaklaşım değil. Bir defa üniversiteye girecek olan öğrencilerin önüne böyle bir katsayı zulmünü koymak çok büyük bir adaletsizlik. Çünkü bu bir yarış. Siz bir imtihan yapıyorsunuz. O zaman 'Bu imtihanı niçin yapıyorsunuz' diye sorarlar. Eğer bir meslek lisesi mezunu da bu imtihana giriyor ve başarıyorsa yola devam eder. Önünü kesemezsiniz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. Diğer ülkelerde, öğrenciler imtihana katılır ve başarırsa istediği üniversiteye girer. Bunu kendi ailemde de yaşadım. Yavrularımın hepsi arzu ettikleri üniversiteye imtihanları neticesinde girdiler. Bu süreci icat edenler sadece meslek liseleri noktasından bakmadılar. Niyet okuyarak baktılar ve bu niyet okuyucuları süreci şu anda bir zulme dayalı olarak maalesef devam ediyor… Sen YÖK yönetimi olarak başarılı olmayı istiyorsan, ben de buradan YÖK yönetimine sesleniyorum: Şu anda Türkiye üniversiteleri dünyada ilk 500'ün içerisinde yer alamamış. İkinci 500'ün içerisinde iki üniversite var. Birisi 600 küsur, diğer 900 küsur sırada. Önce bunu halledin. Sen buralarda başarılı olamıyorsun, gelip yavrularımızın önünü kesiyorsun. Bu, adalet değil."…"Diyorlar ki, bu bir siyasi simge. Ne siyasi simgesi, ne alakası var? Bu siyasi simge ise bu başörtülü vatandaşım sadece Adalet ve Kalkınma Partisi de mi var? Diğer siyasi parti mensupları arasında başörtülü yok mu? Milleti bölme yoluna gitmeyiniz. Bu ülkede başı açık olan da örtülü olan da benim canım, ciğerim, kardeşimdir'' …Bu ülkede imam-hatip okulları bizim dönemimizde kurulmadı. Bu okuldakiler, tüm dersleri okuyor, bunun yanında dini ilimleri de okuyor. Ben ve çocuklarım da imam-hatip mezunuyuz. Zamanında bu engelleri bana da çıkardılar. Gidip bir de liseyi bitirdik, sonra üniversiteye girdik. Bu yanlıştan vazgeçmelisiniz. Eninde sonunda bu ülke bunu halledecektir."'' dediği '''(Ek.54)'''
 
'''55)''' 2006 yılı Nisan ayında Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Kurulu'na katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ''"irticanın siyasete, eğitime ve devlete sistemli bir şekilde sızmaya çalıştığını"'' söyleyen Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e tepki göstererek, bazılarının zaman zaman ''"laiklik tehlikede"'' diyerek havayı bulandırma gayreti içine girdiğini savunduğu, ''"Bu yanlıştır. 14 milyon kişinin oyunu almış ve iktidar olmuş bir parti, laiklik karşıtı olarak bu sahneye çıkmadı"'' dediği, İrticanın ikide bir gündeme getirilmesinin yanlış olduğunu vurgulayarak, ''"Önce irticanın bir tanımını yapın? Eğer irtica dini siyasete alet etmekse, Türkiye'de dini siyasete kimlerin alet ettiği bellidir. Ama eğer siz dindar insanları siyasetten alıkoymak için bunu konuşuyorsanız, bu millet de sizi affetmez. Bunu böyle bilin. Bu ülkede dindar insanların da siyaset yapma hakkı vardır. "'' şeklinde konuştuğu, '''(Ek.55)'''
Satır 148 ⟶ 156:
'''58)''' Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN'ın 17.02.2008 günü ATV isimli televizyon kanalında gazetecilere verdiği mülakatta ''"Kızlarımızın önündeki en önemli engel birinci derecede 'Ben ülkemde üniversiteye gidemiyorum, neden?' 'başörtüm olduğu için gidemiyorum' işte bunu aşabilmenin gayreti içinde, bundan sonraki beklentilere yönelik olarak Türkiye'de yasalar zaten belli. (…) Kurumsal mutabakatı yüzde yüz bekleyenler bir defa yanlışın içindeler. Hiçbir zaman mutabakat yüzde yüz olur diyemezsiniz. (…) Her şeyden önce sessiz duran yığınların bir temsilcisiyim. Bakın alanlara, belli insanlar gelip toplanıyor. Onlar da benim vatandaşım ve oralarda bazı senaryolar düzenleniyor. Sabırla izliyorum. Bulunduğum makam nedeniyle. Ama şu anda böyle bir şeyin karşısında eğer gerilim taraftarı olsam o meydanlara 10 katını biz toplarız. (…) 5 yıl başörtüsü konusunda ses çıkarmadık. Hep sabır sabır dedik. (…) Din İşleri Yüksek Kurulu 1980'de Kuran-ı Kerim'den bir ayeti alıyor şöyle diyor: Cenab-ı Hak bu ayeti ile celile ile cahiliye devrinin bu adetini kesinlikle yasaklamış. Müslüman kadınların başörtülerini, saçlarını, başlarını, kulaklarını, boyun ve gerdanlarını örtecek şekilde yakalarının üzerine salmalarını emretmiştir." ''şeklinde beyanda bulunduğu, '''(Ek.163)'''
 
'''59) '''28 Şubat 2008 tarihinde Vakıf Üniversiteleri Birliği üyelerini kabulden sonra Başbakanlık koridorunda bazı üniversite yöneticileriyle yaptığı sohbette türban konusunun gündeme gelmesi üzerine Başbakan '''Recep Tayyip ERDOĞAN'''Erdoğan'ın," {{quote|''Sizin üniversitelerinizin rektörleri de ÜAK Üyesi. Ancak bildiriye imza atanlar oldu. Bu konuda daha ilkeli tavır bekliyoruz. Bu bildiriye niye karşı çıkmıyorsunuz? Tavır göstermenizi beklerdik."''|Recep Tayyip Erdoğan}} dediği,'''(Ek.164)'''
 
'''60)''' Başbakan '''Recep Tayip Erdoğan'ın''' [[7 Mart]] [[2008]] tarihinde partisinin Uşak ilinde düzenlediği bir toplantıda kendisine "Af yok mu?" diye seslenen bir vatandaşa, ''{{quote|"..Af yok, suç işleyen cezasını çeker, Devlet katili affetme yetkisine sahip değildir. Katili affetme yetkisi aslında maktulün varislerine aittir. Öyle olması lazım…"''|Recep Tayyip Erdoğan}} diye yanıt verdiği''', (Ek.165)'''
 
'''61)''' NTV'de katıldığı canlı yayında Ankara Temsilcisi Murat Akgün'ün sorularını yanıtlayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Anayasa Mahkemesinin Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili olarak verdiği karar hakkında; ''{{Quote|"…Halk 3 kurumun değil 2 kurumun seçimini yapıyor. Meclis Başkanı'nı halk seçmiyor. Bu beton bariyerler koymaktır. Biz Anayasal olarak ne gerekiyorsa, bugüne kadar uygulama neyse bunu yaptık. Bunun dışına çıkmadık. Kimse bize Anayasa'nın dışına çıktınız diyemez. Anayasa Mahkemesi'nin verdiği karar çok konuşulacak. Bitmedi. Bu yargı için talihsizliktir, yüzkarasıdır. Açık net her şey ortada.(…). Bizim adayımızın ülkemizi temsil noktasında neyi eksikti. Kariyerinden karizmasına kadar neyi eksikti. Her şey art niyetli."''|Recep Tayyip Erdoğan}} Dediği, '''(Ek.178)'''
 
[[Kategori:Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Temelli Kapatılması İstemine İlişkin Savcılık İddianamesi]]
'''61)''' NTV'de katıldığı canlı yayında Ankara Temsilcisi Murat Akgün'ün sorularını yanıtlayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Anayasa Mahkemesinin Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili olarak verdiği karar hakkında; ''"…Halk 3 kurumun değil 2 kurumun seçimini yapıyor. Meclis Başkanı'nı halk seçmiyor. Bu beton bariyerler koymaktır. Biz Anayasal olarak ne gerekiyorsa, bugüne kadar uygulama neyse bunu yaptık. Bunun dışına çıkmadık. Kimse bize Anayasa'nın dışına çıktınız diyemez. Anayasa Mahkemesi'nin verdiği karar çok konuşulacak. Bitmedi. Bu yargı için talihsizliktir, yüzkarasıdır. Açık net her şey ortada.(…). Bizim adayımızın ülkemizi temsil noktasında neyi eksikti. Kariyerinden karizmasına kadar neyi eksikti. Her şey art niyetli."'' Dediği, '''(Ek.178)'''