Adalet ve Kalkınma Partisinin Temelli Kapatılması İstemine İlişkin Savcılık İddianamesi/A-Giriş: Revizyonlar arasındaki fark

İçerik silindi İçerik eklendi
3- Anayasa’nın 90/son maddesi çerçevesinde siyasi partiler hakkındaki kapatma yaptırımında uluslararası sözleşmelerin gözetilmesi
106. satır:
 
*Üçüncü bölümü ise, “Atatürk ilke ve inkılâplarının ve laik devlet niteliğinin korunması” başlığını taşımaktadır. Bu bölümde ise, Atatürk ilke ve inkılâplarının korunması (md 84), Atatürk’e saygı (md 85), laiklik ilkesinin korunması ve halifeliğin istenemeyeceği (md 86), din ve dince kutsal sayılan şeyleri istismar yasağı (md 87), dini gösteri yasağı (md 88) ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nı yerinin korunması (md 89) konusunda yasaklamalar açıklanmıştır.
 
==3-Anayasa’nın 90/son maddesi çerçevesinde siyasi partiler hakkındaki kapatma yaptırımında uluslararası sözleşmelerin gözetilmesi==
 
Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin son fıkrasında, “yöntemince yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmalarla yasaların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda, uluslararası antlaşma hükümleri esas alınır” denilmektedir.
 
1982 Anayasası’nın nitelemesine göre, Anayasa’nın 12’nci ila 74’üncü maddeleri arasında yer alan hakların hepsi “temel hak ve özgürlüklerden” olup, Anayasa’nın 68’inci ve 69’uncu maddelerinde siyasi haklar kapsamında düzenlenen siyasi partiler de, temel hak ve özgürlükler kapsamındadır. Aynı şekilde temel hak ve özgürlüklerin bir bölümünü konu alan İHAS’a göre, siyasi partiler İHAM’ın yorumlarıyla bu sözleşmenin 11’inci maddesi kapsamında temel hak ve özgürlükler içerisinde kabul edilmiştir.
 
Bu bağlamda SPY’nın öncelikle İHAS gözetilerek ve Anayasa hükümleri de İHAS’a göre yorumlanarak, siyasi partiler hakkındaki kapatma yaptırımın irdelenmesi gerekmektedir.
 
==4-Siyasi parti kapatma davalarının ve kapatma yaptırımının hukuksal niteliği==
 
Anayasa’nın 69’uncu maddesinin dördüncü fıkrası ile SPY’nın 98’inci maddesine göre, siyasi partilerin kapatılması Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesi’nce kesin olarak karara bağlanmaktadır.
 
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Yasa’nın 33’üncü maddesi gereğince, açılan bu davalar Ceza Muhakemesi Yasası hükümleri uygulanmak suretiyle, dosya üzerinde incelenerek kesin olarak karara bağlanmaktadır.
 
Kapatma davalarında Ceza Muhakemesi Yasası hükümlerinin uygulanması demek, bu davaların bir ceza davası ve yaptırımın da ceza hukuku kapsamında bir ceza olduğu anlamında değildir. Aksine, siyasi parti kapatma davaları, ceza davası olmayıp, kendine özgü nitelikte bir dava türü olduğundan, bu davalarda uygulanacak usul kurallarının açıklanması gereği duyulmuş ve maddi gerçeği araştırmak yönünden, siyasi partilerin lehine olarak bu davalarda Ceza Muhakemesi Yasası kurallarının uygulanacağı belirtilmiştir (Anayasa Mahkemesi’nin 22.6.2001 tarih ve 2/2 sayılı kararı). Bu düşünceden hareketle, siyasi parti kapatma davasına yönelik iddianame düzenlenmesinden önce, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hangi yetkileri kullanarak dava açabileceği de özel olarak SPY’nın 98’inci maddesinde gösterilmiştir.
 
Siyasi parti kapatma davalarının, ceza muhakemesi hukuku anlamında ceza davası olmaması, kapatmaya konu eylemlerin de ceza hukuku kapsamında suç olma zorunluluğunu gerektirmemektedir. Anayasa’nın 69’uncu maddesinin altıncı fıkrası ile SPY’nın 101 ve 103’üncü maddesindeki düzenlemelere göre, kapatmaya konu eylemlerin “sadece işlenmiş” olması yeterli olup, bu eylemlerin hükmen sabit olması koşulu da aranmamaktadır. Bu nedenle kapatmaya konu eylemler hakkında açılmış ve mahkümiyetle sonuçlanmış davaların bulunmaması sonuca etkili değildir.
 
[[Kategori:Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Temelli Kapatılması İstemine İlişkin Savcılık İddianamesi]]