Recep Tayyip Erdoğan'ın 1 Haziran 2010 tarihli AK Parti grup toplantısı konuşması: Revizyonlar arasındaki fark

İçerik silindi İçerik eklendi
k →‎top: eser1 şablonu eser başlığı şablonu ile değiştiriliyor, değiştirildi: {{eser1 → {{eser başlığı AWB ile
1. satır:
{{eser başlığı
{{eser1
| önceki=[[Hitabetler]]
| sonraki=
15. satır:
Dün gecenin en karanlık anında iki kanlı saldırı gerçekleşti. Bunlardan birincisi; İskenderun'daki Deniz Üs Komutanlığındaki askeri birliğimize yönelik terörist saldırıydı. Bu hain saldırıda 6 askerimiz şehit oldu, 7 askerimiz ise yaralandı.
 
İkincisi; fecir vaktinde Akdeniz sularında insanlık vicdanı tarihin en ağır yaralarından birini aldı. İnsanlığın vicdanından süzülen yardım gemileri silahla, zorbalıkla engellendi. Yükü merhamet ve şefkat olan gemiler menzillerine varamadı, kana bulandı. Dün sabaha doğru İsrail ordusuna ait silahlı unsurlar, Gazze halkına insani yardım götüren 32 ülkeden 600 insanın içinde bulunduğu Gazze'ye özgürlük filosuna uluslararası sularda tamamen hukuksuz bir şekilde saldırıda bulundu, masum insanların kanını döktü. Ölü ve yaralıların olduğu bu kanlı saldırıda insani yardım gemilerine de el kondu. Kadınların, çocukların, din adamlarının ve tamamen sivillerin bulunduğu gemilere yapılan bu insanlık dışı saldırıyı bir kez daha şiddetle lanetliyoruz.
 
Şili'de açıkladım, burada bir kez daha vurguluyorum. İsrail'in Gazze'ye insani yardım götüren gemilere yaptığı kanlı katliam, her türlü laneti hak etmiş bir katliamdır. Yapılan bu saldırı açıkça uluslararası hukuka yapılmıştır, insanlığın vicdanına yapılmıştır, dünya barışına yapılmıştır. İnsanlığın vicdanına diyorum. Zira o gemilerde her milletten, her dinden insanlar sadece ama sadece abluka altındaki, ambargo altındaki Gazze'ye insani yardım götürüyorlardı. Gemiler hareket etmeden önce bütün dünyaya yüklerini, niyetlerini açıkça deklere etmişti. Bu açık insani yardımın şahidi olarak, dünyadan ve ülkemizden 60 tane gazeteci Gazze'ye hareket eden yardım filosuyla birlikte gemilere binmiştir. Uluslararası sularda, açık denizde mazlum insanlara, yoksul insanlara aç bırakılmış, evleri yıkılmış Filistinlilere yardım götüren 600 insana ve 6 gemiye karşı yapılan bu silahlı saldırının Birleşmiş Milletler'in temel felsefesine yapılmış bir saldırı olduğu açıktır. Gerek Türkiye'den, gerek diğer ülkelerden hareket eden gemiler tamamen insani amaçlı yardım malzemeleriyle yüklüydüler. Uluslararası seyrüsefer kuralları çerçevesinden sıkı bir şekilde de kontrol edilmişlerdi. Aynı zamanda gemilerde sivillerden, yardım gönüllülerinden başka yolcu bulunmamaktaydı. Gemilere beyaz bayrak çekilmişti. Tüm bu şartlara rağmen gemiler silahlı saldırıya maruz kaldı.
26. satır:
 
Bu vesileyle bir kez daha ifade ediyoruz; İsrail Gazze'ye yönelik insanlık dışı ambargoyu derhal kaldırmalıdır. Filistin halkına gönderilen insani yardımların yerine ulaştırılmasına engel olmamalıdır.
Değerli arkadaşlar, biz bildiğiniz gibi İspanya'yla birlikte Medeniyetler İttifakı çalışması yürütüyoruz. Amacımız; farklı dinlerin, medeniyetlerin, kültürlerin bir arada, barış ve hoşgörü içinde yaşayabilecekleri düşüncesini güçlendirmek, kin ve nefret yerine sevginin hakim olması için çaba göstermektir. Üzülerek söylemeliyim ki dün yaşanan olaylar, insanlığın ortak medeniyeti ve kültürü açısından kara bir leke olmuştur. İnsanlık tarihi açısından büyük bir ayıp olarak kayda geçmiştir. İnsani yardım gemilerine silahlarla saldırıda bulunmak, masum insanları katletmek, sivil insanlara terörist muamelesi yapmak; insanlık açısından büyük bir sukuttur, alçakça bir pervasızlıktır.
 
Biz biliyoruz ki savaşın da, barışın da bir hukuku vardır. Savaşta çocuklara saldırılmaz, savaşta kadınlara, yaşlılara saldırılmaz, savaşta sivillere, din adamlarına saldırılmaz, savaşta beyaz bayrak çekenlere, sağlık görevlililerine, yardım görevlilerine saldırılmaz. Savaşta değil barışta bunlara saldıranlar ise, sadece hukuku çiğnemekle kalmazlar, aynı zamanda insanlığı da ayaklar altına almış, insanlıktan çıkmış olurlar. Zorbaların, haydutların, korsanların bile belli hassasiyetleri olur, belli ahlak kurallarına uyarlar. Hiçbir ahlak kuralına, hiçbir hassasiyete uymayanlara bu sıfatları yakıştırmak bile iltifat olur.
İsrail, 32 milletten gönüllünün bulunduğunu bir gemiye saldırarak adeta dünyaya meydan okumuştur. Dünya barışı çok büyük bir yara almıştır. İsrail Hükümeti'nin bu cüretkâr, bu sorumsuz, bu pervasız, bu hak-hukuk tanımayan, her türlü insani erdemi ayaklar altına alan saldırısı mutlaka, ama mutlaka cezalandırılmalıdır.
 
Yalan söylemeyi devlet politikası haline getiren ve işlediği suçtan yüzü kızarmayan bir yönetimden soruşturma beklemek yerine, uluslararası camia bu olayı tüm boyutlarıyla soruşturmalı ve hukuki karşılığını da vermelidir. Türkiye olarak bu işin peşini bırakmayacağız. Türkiye yeni yetme köksüz bir devlet değildir. Bir kabile devleti hiç değildir. Kimse Türkiye'yle aşık atmaya, Türkiye'nin sabrını test etmeye kalkmamalıdır. Türkiye'nin dostluğu ne kadar kıymetliyse, düşmanlığı da o kadar şiddetlidir. Türkiye'nin dostluğunu kaybetmek bile başlı başına bir bedeldir. Biz İsrail halkıyla, Musevilerle her zaman tarihi bir dostluk ve iş birliği içinde olduk. İnanıyorum ki bu kanlı saldırıyı gözyaşları ile izleyen, şiddetle eleştiren İsrailli insanlar, bu olayın insanlık onuruna yakışmayan ne kadar büyük bir yanlış olduğunu, iki ülkenin dostluğuna vurulmuş ne kadar ağır bir darbe olduğunu çok iyi anlamaktadır. Mesele Türkiye ile İsrail arasında yaşanan bir mesele değildir. Mesele, İsrail'in hak, hukuk tanımayan mevcut yönetiminin insanlık dışı uygulamalarla, şiddet uygulaması, kan dökmesi, barışı tehdit eden yaklaşımlar sergilemesidir.
38. satır:
Değerli kardeşlerim, bugün yeni bir gündür, bir milattır. Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı aşikardır. Alenen cinayet işleyen, alenen katliam yapan, saldırgan bir devletin pişmanlık dilemeden ve hesap vermeden insanlığa kendini anlatması, uluslararası toplumun yüzüne bakması mümkün değildir.
O gemiler birer merhamet gemisiydi. Yükleri de insanlığın vicdanıydı. Kendi karasularından 72 mil açıkta, tamamen açık denizde ve uluslararası sularda bir gemiye müdahalede bulunmak, bir sivil gemiye, bırakın askeri gemiye, ona da yapamazsın, bir sivil gemiye müdahalede bulunmak, yolcuları alıkoymak bile başlı başına bir suçtur. Masum insanlara silahla saldırarak kan akıtmak, katliamda bulunmak ise açıkça devlet terörüdür. İnkar ediyor, bize ateş edildi; artık sizin bu yalanlarınızdan bıktık, bıktık. Dürüst olun dürüst, dürüst olun. El konular gemiler, personel ve gönüllülerle birlikte derhal serbest bırakılmalıdır. Gemilerdeki gönüllüleri ve onlarla birlikte olan Avrupa Parlamentosu Milletvekilerini, 60 gazeteciyi, annesiyle birlikte gemide bulunan 1 yaşındaki Kağan'ı -ki serbest bırakıldı- kimse insanı yardım amacının dışında yola çıkmış gibi gösteremez. Bu saldırı İsrail'in yıllardır Filistin'e ve Gazze'ye reva gördüğü insanlık dışı zulmü bir kez daha açıkça ortaya koymuştur. Daha önce de söyledim, öldürmeyi iyi bildiklerini yüzlerine söylediğimiz İsrailli yöneticiler, cinayeti, katliamı ne ölçüde iyi bildiklerini bir kez daha dünyaya göstermişlerdir.
Kurşunladığı ağır yaralı masum insanları bile kelepçeleyen bir anlayış. Bunun izahı olur mu? Sedyede yaralı ve onu bile kelepçeliyorsun. Bunun insan haklarıyla, bunun evrensel değerlerle izahı var mı? İnsanlıktan bunların ne kadar nasibi olduğunu artık hiçbir şekilde dünyaya anlatmak mümkün değildir. Yeryüzünün bütün milletleri, bu açık zulmü lanetliyor bunu biliyorum. Ama kuru kuruya lanetlemek yetmiyor, artık netice almak durumundayız. Yeryüzünün adalet isteyen bütün insanları, bir gün gücün değil adaletin yerini bulacağını bilmelidir, bunu istiyoruz.
 
Türkiye, uluslararası hukukun verdiği bütün imkanları kullanacaktır. Bu süreçte uluslararası toplum ile birlikte hareket edecektir. Bütün insanlığın dikkatini şu noktaya çekmek istiyorum: Kan dökücü siyasetiyle İsrail hiçbir gerekçeyle işlediği bu gayri meşru, bu kanlı cinayeti meşru gösteremez, izah edemez. İsrail hiçbir mazeretle, hiçbir gerekçeyle elindeki kanı temizleyemez. Akdeniz'deki bu kanlı saldırının ortaya çıkardığı sorun, sadece iki ülkenin değil artık bütün dünyanın sorunudur. Dünyanın insani değerleri önemseyen hiçbir ülkesinin, hiçbir uluslararası kuruluşun bu boyutta işlenen bir cinayete seyirci kalmayacağına inanıyoruz. Bu aşamadan itibaren İsrail'in kanlı saldırılarına her kim göz yumarsa, her kim o saldırıları görmezden gelirse, bilmelidir ki bu kanlı saldırılarda onlar da bizzat suç ortağıdır. Meselenin bir teröre karşı savunma olmadığı, meselenin terörle mücadele olmadığı, meselenin bir şehri, bir şehrin bütün insanlarını toptan yok etmeye dönük katliam girişimi olduğu bu son olayla bir kez daha ortaya çıkmıştır. O insanların üzerine bomba yağdıracaksınız, o insanların üzerine fosfor bombalarını deneyeceksiniz, hastaneleri bombalayacaksınız, camileri bombalayacaksınız, okullara saldıracaksınız, çocuk parklarına bomba atacaksınız, hatta Birleşmiş Milletler Ofisini hedef alacaksınız, bu hukuksuzluk yetmez gibi o insanları her türlü ihtiyaçlarından mahrum bırakacaksınız. Tüm bunların üzerine o insanlara ilaç ulaştırmaya, gıda ulaştırmaya, inşaat malzemesi ulaştırmaya çalışan yardım gönüllülerinden de insanlık dışı vahşetinizi esirgemeyeceksiniz. Herkes bu hukuksuzluğa göz yumabilir, görmezden gelebilir, açık söylüyorum, altını çizerek söylüyorum, sinsice destekleyebilir, ama İsrail, Türkiye'yi başkalarına benzetmek gibi bir hatanın içine düşmesin. Böyle bir hata işlemeye kalkmasın, bedeli ağır olur. Açık denizde cinayet işleyen, masumiyete ve merhamete kurşun atan İsrail, bu kanlı eylemiyle bütün dünyaya karşı yalnızlığı seçmiştir, tecrit olmayı seçmiştir. Bir kez daha söylüyorum, herkes sussa, herkes gözünü yumsa, herkes sırtını dönse bile, biz Türkiye olarak, Filistin'e, Filistin halkına, Gazze'ye sırtımızı dönmeyecek, gözümüzü yummayacak, Gazze için haykırmaktan vazgeçmeyeceğiz.
 
Değerli kardeşlerim, milletimiz metin olmalıdır, milletimiz Türkiye'ye yaraşır bir vakar içinde olmalıdır. Şehitlerimizi bağrımıza basacağız, yaralılarımızın yaralarını hep birlikte saracağız. Türkiye genelinde vatandaşlarımızın büyük bir hassasiyetle meseleyi yakından takip ettiğini, demokratik tepkisini hukuk içinde ortaya koyduğunu memnuniyetle müşahede ediyoruz. Doğrusu, insanımıza yakışan davranış tarzı da var. Bütün vatandaşlarımızın metanetini koruyacağına, vakar ve sağduyu içinde hareket etmeyi sürdüreceğine inanıyorum. Herkes bilsin ve emin olsun ki insanlığın vicdanından süzülen sevgi ve dostluk gemileri bir gün bütün engelleri aşarak menziline ulaşacaktır.
 
Bu insanlık dışı, hukuk dışı operasyonun arkasında olduğunu söyleyenlere de buradan bir kez daha sesleniyorum; siz ne kadar hukuk dışılığın arkasındaysanız, biz o kadar hukukun arkasındayız. Siz ne kadar kanlı operasyonun, saldırganlığın, terörün arkasındaysanız; biz o kadar barışın, adaletin arkasındayız. Siz ne kadar sivillerin, Gazze'deki, Filistin'deki mazlumların karşısındaysanız; biz o kadar sivillerin, masumların, Filistinlilerin, Gazzelilerin yanındayız, arkasındayız. Bu konumda olduğumuz için tarih boyunca iftihar ettik, onur duyduk, bundan sonra da tarihimizin, medeniyetimizin ve devlet geleneğimizin verdiği misyonla hareket etmeye devam edeceğiz.