Canan Kaftancıoğlu'nun 18 Temmuz 2019'daki savunması: Revizyonlar arasındaki fark

İçerik silindi İçerik eklendi
kDeğişiklik özeti yok
Kibele (Tartışma | katkılar)
yazım
6. satır:
| eser sahibi =Canan Kaftancıoğlu
| çevirmen =
| notlar =CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun 7 yıl önce attığı twitleritweetleri nedeniyle 17 yıl hapis istemiyle yargılandığı davanın 18 Temmuz 2019'da görülen duruşmasında yaptığı savunması. Kaynak: [https://t24.com.tr/haber/canan-kaftancioglu-nun-savunmasinin-tam-metni,831169 Canan Kaftancıoğlu'nun savunmasının tam metni]
}}
 
13. satır:
Sayın başkan izninizle savunmama geçmeden önce kısaca kendimden söz etmek isterim.
 
Çünkü yedi yıl öncesinde attığım tweetlere bu dava kapsamında geri dönüyorsak eğer, bu tweetlere beni getiren hikayeyihikâyeyi ve çocukluğumu da birkaç cümleyle tarif etmem gerekiyor.
 
Ben Canan Kaftancıoğlu.
101. satır:
Evet sadede geleyim.
 
7 yıl önce yazdığım twitlerimdentweetlerimden ötürü hangi başlıklara yargılanıyorum?
 
CUMHURBAŞKANINA HAKARET
137. satır:
Herkesin düşünce ve ifade özgürlüğünün arkasında olduğum gibi kendi özgürlüklerimi de sonuna kadar savunacağım.
 
TwitlerimdeTweetlerimde bu ayrımı gözeterek siyasi bir kimlik, duyarlı bir vatandaş, başkalarının acılarını duyumsayabilen bir hekim, başkalarının acılarına ağlayabilen bir kadın olarak Sn. Recep Tayyip Erdoğan'ın AKP Genel Başkanı sıfatıyla yaptığı partisel, ideolojik ve kutuplaştırıcı siyasi anlayış ve yaklaşımlarına eleştiride bulunarak bu ideolojik ve kamplaştırıcı siyaset dil ve üslubuna yüksek sesle itiraz ederek anayasal bir hak kullanımında düşünce ve ifade özgürlüğünde bulundum.
 
Unutmayalım ki; siyasilerin, parti başkanlarının diğer insanlara nazaran ağır eleştirilere daha fazla katlanmak zorunda oldukları demokratik toplumlarda geniş bir kabul görmüştür. Bu eleştiriler çok sert, hatta kırıcı, ağır eleştiri abartıya dayalı bile olabilir.
147. satır:
Ayrıca iddianamede bir türlü anlamlandıramadığım bir hususun altını çizmek isterim.
 
İktidar mensuplarının büyük çoğunluğunun “Hocaefendi” diyerek el etek öpmek için randevu sırasına girdikleri, devletin bütün kaynakları ve kadrolarını peşkeş çektikleri bir dönemde 1981 yılında Cerrahpaşa Tıp FakultesiFakültesi Psikiyatri bölümünde psikotik bozukluk tanısı konulan ve ilkokul mezunu olduğu bilinen Fetullah Gülen’e meczup demiş olmam ve yukarıda söylediğim tespitleri yapmış olmam kimleri ve neden rahatsız etmiş olabilir? Bu twitintweetin Cumhurbaşkanına hakaretle ne ilgisi var?
 
Bu twittentweetten de görüldüğü üzere değerlerinize, ilkelerinize ve ideolojinize uygun yaşıyor ve siyaset yapıyorsanız eğer, yıllar geçse de söyledikleriniz ve savunduklarınız çelişmiyor.
 
KAMU GÖREVLİSİNE GÖREVİNDEN DOLAYI HAKARET
179. satır:
Atatürk Türkiyesinin, Cumhuriyetin aydın birikiminin var ettiği bir hekim, Cumhuriyeti kuran CHP’nin sorumluluk mevkiinde bir il başkanı olarak devleti alenen ya da perdeli olarak aşağılamam düşünülemez.
 
Bu suça dair olduğu iddia edilen paylaşımlar devleti aşağılamak değil tam tersine o koltuklarda yani devleti temsil eden makamlarda oturanların, yaptıkları ya da yapmadıklarıyla devletin itibarsızlaştırılması, ulusal ve uluslarararasıuluslararası arenada aşağılanmasını engellemek içindir.
 
Yani devleti aşağılamak değil tam tersine devlet adına görev yapanların devleti küçük düşürmemesi için bir uyarıdır, bir tepkidir.
187. satır:
Sıkça tekrarladığım gibi eleştiri amacı ile yapılan düşünce açıklamaları ve paylaşımları suç oluşturmaz.
 
Paylaşımlarım incelendiğinde üzeri yıllarca kapatılan ve hala kapatılmaya çalışılan siyasi cinayetlerin açığa çıkarılmayışını, faillerinin yargılanamayışını, yine "bu ülkede güvercinleri vurmazlar" diyen Hrant DİNKDink'in katledilişini, Çocukçocuk yaşta öldürülen Berkin Elvan’ın katillerinin hesap vermeyişini, halkın inançları ile alay eden, her türlü rüşvet, zimmet ve yolsuzluk batağına batan bakanların açığa çıkmış aleni suçlarına karşın siyaseten aklanışlarını sorgulayıp, kamusal ve insanı görevimi yapışım yargılama konusu edilemez, suç olarak tariflenemez.
 
Bunların tümü siyasi kimliğim ve vatandaşlık sorumluluğum gereği yaptığım eleştiri, tespit ve olguların kamuoyuna duyurulmasından ibarettir.
201. satır:
İddianameye konu paylaşımlarımda halkın kin ve düşmanlığa tahrik edildiğine dair tek bir somut örnek bulamazsınız.
 
AKP Genel Başkanının çocuğa, gençliğe, kadına, farklı etnik ve inanç gruplarına politik bakış açısını doğru bulmadığımdan, çocuk yaştaki ölümlere karşı ideolojik duyarsızlığını rahatsız edici bulduğumdan, kindar bir nesil yetiştirme gayret ve idealini alenen teşhir ettiğimden, 15 Temmuz darbesinin açığa çıkarılması gereken birçok bilinmeyeninin olduğunu düşündüğümden, demokratik kaygılarla değil ideolojik kışkırtma ile sokaklarda linç girişiminde bulunanları hukuken ve ahlaken kabullenemememden ötürü yazdığım twitlerimdetweetlerimde halkı kin ve düşmanlığa sevkettiğimin somut delili olmadığı gibi düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamındadır.
 
Bir hukukçu olarak takdir edersiniz ki, suçu her ne olursa olsun tekbir getirerek insan yaşamına alenen ve büyük bir pervasızlıkla son verenlere karşı bir yaşam hakkı savunucusu olarak tepki göstermemden daha anlaşılır bir şey olamaz.
217. satır:
Bu arada ayrıca belirtmek isterim;
 
Bu suç başlığına konu edilen twitlertweetler, o yıllardaki takipçi sayım, beğeni ve paylaşımlar dikkate alındığında söz konusu dönemde maksimum 20-30 kişiye ulaşmışken;
 
Bu paylaşımlarım nedeniyle kamu güvenliğini açık, mevcut ve yakın tehlike yaratacak şekilde bozduğuma dair hangi somut olgu ve olay gerçekleşmiştir?
227. satır:
İfade özgürlüğü ile bu tip tehlike suçları arasında ''açık, mevcut ve yakın tehlike” kriterini gözetmeden, baştan önyargılı yaklaşımlarla suç isnat etmek aslında şahsıma karşı işlenmiş iftira suçunun varlığına işaret etmez mi?
 
Uzun lafın kısası bu söylemlerimin tamamı da ifade özgürlüğü kapsamı altındadır. 20 yıl önce okuduğu bir şiir sebebiyle cezaevine gönderilen Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın ifade özgürlüğü hakkı nasıl savunulduysa bugün de BENİM İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ HAKKIM savunulmalı.
 
TERÖR ÖRGÜTÜ PROPAGANDASI YAPMAK
 
Şiddete ve şiddetin tüm unsurlarına karşı mücadele etmek için, şiddetsiz bir toplum düzeni tesis edilsin diye siyaset yaparken terör örgütü propagandası yaptığımın iddia edilmesi de enazen az diğer iddialar kadar gerçek dışı ve komik. Gülüyorum ancak Aziz Nesin’in dediği gibi acı acı.
 
Bu iddianın asıl amacının kovuşturmayı Asliye Ceza Mahkemeleri kapsamından çıkarıp uydurma bir terör örgütü propagandası suçu ile Ağır Ceza Mahkemesi kapsamına alınması olduğunun farkındayım.
237. satır:
Cumhuriyet Halk Partisi'ni kamuoyunda itibarsızlaştırmak, CHP kurumsal kimliğini ve şahsımı terör örgütleriyle birlikte anılmasını sağlamaya dönük tamamı ile kötü niyetli bir adli mühendislik çalışması olmuştur.
 
Çözüm süreci döneminde tüm kamuyoyukamuoyu gibi benim de isimlerini vahşi bir cinayet sonrasında öğrendiğim üç kadın ile ilgili öldürülen kadınlardan birinin kadının insanlık tarihindeki yerini anlatan sözünü alıntılayarak yazmış olduğum twitintweetin terör örgütü propadandasıylapropagandasıyla ilgisi olmadığı gibi alakası da yoktur.
 
Nasıl ki Nazım Hikmet şiiri okuyup paylaştığı için Sn. Erdoğan’a komünist ya da komünizm propagandası yapıyor dememiz mümkün değilse benim de sosyal medya paylaşımım için aynı durum söz konusudur.
247. satır:
Bakın; “Bir insanın hayatına bu kadar vahşice son vermek çok kötü, çok çirkin adeta bir vahşet. Gerçekten üzüntü duyduğumu ifade etmek isterim.”
 
Bu sözler dönemin Başbakan Yardımcısı, geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığı Yüksek istişare Kurulu Üyeliğine getirilen Bülent ArınçaArınç'a ait.
 
Söz konusu cinayetlerin hemen ardından yaptığı basın açıklamasından bir alıntı. Sn. Arınç’ın sözlerini hatırlatma sebebim, onun da aynı suçtan yargılanmasını istemek değil elbette.
 
Yargısız infaza, vahşice işlenen cinayetlere ilişkin insani ve hukuki söylemlerin suç olamayacağını ifade etmek için bu hatırlatmayı yapma gereği duydum.
267. satır:
Bu sosyal medya paylaşımın isnat edilen suçun hangi tipik unsurlarını ihtiva ettiği, açık mevcut ve yakın tehlike unsurlarını hangi vesile ile taşıdığı iddia makamınca somut ispat araçlarıyla orta yere konmadan insafsızca terör örgütü propagandası yapmakla itham edilmem hazin ve talihsiz bir yakıştırma, zorlama bir yapıştırma olmuştur.
 
Bu iddia yani şahsımın terör örgütü propagandasıyla ilişkilendirilmesi, bu mahkemelerde geçtiğimiz yıllarda 1800’lü yıllarda yaşayan RoseRosa Luxemburg ve Clara Zetkin gibi isimler hakkında terör örgütü üyeliği kararı vermesi kadar komik ve absurdabsürd bir olaydır.
 
Her kim teröre ve terör örgütlerine destek veriyorsa bu vesileyle bir kez daha tekrar ediyor ve buradan da alışılageldik tavrımla “Allah belasını versin” diyorum.
275. satır:
Biri üyesi olmaktan onur duyduğum meslek örgütüm diğeri ise yöneticisi ve İstanbul’da başı olmaktan gurur duyduğum Cumhuriyet Halk Partisi örgütüdür.
 
Ve bu örgütün istanbul’daİstanbul’da başı olma gururu ise geleceğe bırakacağım en büyük miraslardan biri olacaktır.
 
Sayın Başkan ve Mahkeme Heyeti,
283. satır:
Her vesile ile anayasal suç işleyenlerin,
 
Devletin kamusal otoritesini bireysel ve partisel menfaatler için pervasızca ve partizanca araç edinenenlerinedinenlerin olduğu bir iklimde;
 
Geçmişte sizlerin şu an oturduğu makamlarda hukukun üstünlüğüne değil üstünlerin hukukuna sığınanların geldiği durum ortada.
291. satır:
Vatandaşın üstüne gaz sıktıran valiler vardı. Bugün nerede?
 
Güvenliğimizi sağlamakla görevliyken, cinayetlerin parçası olan EnmiyetEmniyet Müdürleri vardı. Bugün nerede? Hatırlayın.
 
Hatırladıklarımızı yaşamamanın tek yolu hukuka sadece hukuka sığınmaktır. Ve ben Toplumsal Bellek Platformu kurucularından biri olarak bunları hatırlatmakla sorumluyum.
301. satır:
Eşit yurttaşlık temelli demokratik toplum düzeninin ve Cumhuriyetin aydın birikiminin ilke ve gereklerine uygun bireyler olarak mı yaşayacağız, yoksa bütün tarihsel ve toplumsal pozitif kazanımlarımızın yok sayıldığı, her türlü hak ve hukuk kavramının siyasi iktidarın tercih ve takdirlerine terk edildiği, üzerinde tepinildiği, düşünce ve ifade özgürlüğünün hak getirdiği, düşünüp ifade etmenin her türlü izansız ve terazisiz yaptırımlara maruz bırakıldığı, endişe ve kaygı verici otoriter rejiminin biat eden kulları olarak mı yaşayacağız?
 
Ben, Cumhuriyetin aydın birikimine ihanet etmeden, evrensel insan hakları kurallarını sonuna kadar içselleştirmeye çelışançalışan, hukukun üstünlüğünü olmazsa olmazım sayan, eşitlik, özgürlük, kardeşlik hayalinden asla vaz geçmeyen bir kadın, bir hekim, bir siyasetçi, bir anne, geçtim tamamını vicdanlı ve onurlu bir insan olmayı, insan kalmayı tercih ediyorum.
 
Beni buraya bu mahkeme salonuna bir hayal getirdi demiştim. Ve hayalleri nedeniyle yargılanan ilk kişi olmadığımı biliyorum ama son olmayı umut ediyorum. Bunun için de mücadele edeceğim.