TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu Raporu/Genel değerlendirme: Revizyonlar arasındaki fark

İçerik silindi İçerik eklendi
Sabri76 (Tartışma | katkılar)
Değişiklik özeti yok
Kibele (Tartışma | katkılar)
kDeğişiklik özeti yok
28. satır:
- Abdullah Çatlı’nın üzerinde bulunan ve yukarıda ayrıntıları izah edilen sahte belgeler, Abdullah Çatlı (Mehmet Özbay sahte kimliği ile) ve Yaşar Öz adına düzenlenen silah taşıma izin belgeleri ve hususi yeşil pasaportlarında yine, Mehmet Ağar’ın Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemlerde ve onun bilgisi ve talimatı doğrultusunda düzenlenerek, bu belgelerle, devlet tarafından aranan ve birçok yasadışı eyleme katılmış oldukları saptanan kişilerin kolaylıkla silah taşımaları ve kolaylıkla yurtdışına çıkış ve dönüşleri sağlanarak çeşitli imtiyazlarla donatılmış oldukları anlaşılmıştır.
 
- Ömer Lütfü Topal isimli kişinin öldürülmesinde (olay yukarıda ayrıntılı olarak izah edilmiştir) kullanılan silahın şarjöründe Abdullah Çatlı’nın parmak izi bulunmuş ve Abdullah Çatlı’nın bu olaya iştirak etmiş olduğu bu somut delil ile tesbit edilmiştir. Öldürülen Ö. Lütfü Topal İstanbul’da ve Türkiye’nin muhtelif yerlerinde faaliyet gösteren birçok kumarhanenin işletmecisidir. Bu işletmelerden çok büyük miktarlarda paralar kazanılmaktadır. Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir isimli şahıslarda Ömer Lütfü Topal’ın İstanbul’daki bir kumarhanesinin ortaklarıdır. Bu kişiler bir ihbar üzerine üç polis memuru ile (A. Çarkın, E. Ersoy, O.Yorulmaz) birlikte Ö.L.Topal’ın cinayet zanlıları olarak gözaltına alınmışlardır. İst.Emm.Md.Asayiş Şube Md.de gözaltında bulundukları sırada daha ilk saatlerden itibaren Sedat Edip Bucak İstanbul İl Emniyet Müdürüne defalarca telefon açarak bu kişileri gözaltından kurtarmaya ve araştırmanın genişletilmesini engellemeye yönelik girişimlerde bulunmuştur, araştırmanın 1. günü henüz tamamlandığında ise. Mehmet Ağar’ın talimatı İbrahim Şahin’in bizzat İstanbul’a gelmesi ile bu kişiler apar topar İstanbul Emniyet Müdürlüğünden Ankara Emniyet Genel Müdürlüğüne götürülmüş ve orada kısaca ifadeleri alınıp yüzeysel bir inceleme ile ve yasal olmayan bir uygulama ile serbest bırakılmışlardır. Hatta daha sonra birçok olayda adı geçen Ayhan Akça’nın salıverilme tutanağında imzası bulunması dikkat çekicidir. Kaldıki İstanbul’daki sorgulama ve soruşturmanın hukuka uygun şekilde yapılmadığı ve iddia edilen kasetin de elde edilemediği anlaşılmıştır.
 
Bu kişilerin acele olarak Ankara Emniyet Genel Müdürlüğüne götürülmeleri, özel timler hakkında kamuoyunda olumsuz kanaat oluşmasını önlemek olarak izah edilmeye çalışılmıştır. Ancak, bu kişilerden ikisi sivil şahıstır, özel timlerle ilişkileri yoktur. Diğer polis memurlarının ise önceki tarihlerde özel harekat dairesi ile ilişkileri zaten kesilmiştir. Kaldıki, bu tür uygulamanın mutad olmadığı bizzat İstanbul İl Emniyet Müdürünün ifadesinde belirtilmiştir. Şöyleki; Emniyet amiri, başkomiser ve komiser rütbelerinde birçok emniyet mensubu muhtelif suçlardan muhtelif tarihlerde İstanbul Emniyet Müdürlüğünde gözaltına alınarak sorgulamaları yapıldığı halde (hatta bir bölümü orada suimuameleye maruz kaldıklarını iddia etmişlerdir.) Emniyet Genel Müdürlüğü veya İçişleri Bakanlığının bu kişiler hakkında yapılan işlemler ile herhangi bir şekilde ilgilenmedikleri ve ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğü nezdinde herhangi bir araştırmaya kalkışmadıkları, zaten bu olayda Emniyet Genel Müdürü Alaattin Yüksel’in de devre dışı bırakıldığı ve kendisine herhangi bir bilgi verilmediği anlaşılmıştır. Bunların dışında, Ö. Lütfü Topal’ın öldürülmesi olayı sebebiyle gözaltına alınan bu üç polis memuru (Mustafa Altınok, Enver Ulu ve Ömer Kaplan isimli polis memurlarıilememurları ile birlikte) Ö.L.Topal’ın öldürülmesine tekabül eden zaman diliminde, Sedat Edip Bucak’a koruma görevlisi olarak tayin edilerek orada toplanmaları sağlanmıştır. (koruma tayininde aciliyet unsurunun bulunmadığı ve birkısım işlemlerdeki usulsüzlükler Başbakanlık Teftiş Kurulu Raporunda ve yukarıdaki ilgili bölümlerde izah edilmiştir.) Ö.L.Topal’ın öldürülmesine iştirak ettiği somut delillerle saptanan Abdullah Çatlı ile bu olayın zanlıları olarak gözaltına alınan ve aynı zamanda Ö.L. Topal’ın ortakları olan Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir ile, Sedat Edip Bucak ve onun yukarıda isimleri yazılı korumaları, uzun süreden beri tanışmaktadırlar ve sıksıksık sık biraraya gelmektedirler. Keza, bu kişilerin hepsi Mehmet Ağar ve İbrahim Şahin ile de tanışmakta ve onlarla da ilişkili bulunmaktadırlar. Ö. L. Topal’ın öldürüldüğü günlere tekabül eden zaman diliminde ve ayrıca bu olaydan önceki ve sonraki günlerde, Abdullah Çatlı, Sedat Edip Bucak, Sami Hoştan, Ali Fevzi Bir ve Sedat Edip Bucak’ın korumaları arasında yoğun ve dikkat çekici şekilde telefon görüşmeleri yapıldığı tesbit edilmiştir. (telefon görüşmelerinin detayları birkısımbir kısım sanıklar hakkında iddianame ile dava açılmak üzere tefrik edilen dosyada ayrıntılı olarak izah edilmiştir.) Yine, olayın vuku bulduğu tarihe yakın zamanlarda Abdullah Çatlı, Sami Hoştan, Ali Fevzi Bir ve S.E.Bucak’ınkorumalarıBucak’ın korumaları, Siverek’te S.E.Bucak’ın ikametgahında toplanmışlardır. (fotoğraflarla ilgili bölümde izah edilmiştir.)
 
Adı geçen bu kişilerin böyle bir olay etrafında yoğun görüşme, beraberlik ve dayanışma içerisinde bulunmaları, özel kasıtla hareket ettikleri kanaatini oluşturmaktadır.
84. satır:
Geniş aile, çıkara dayalı yasadışı örgütlenme biçiminin organize ettiği suç ve suçluyu yasalara karşı koruma güvencesini yasadışı odakların koruması altında gören geniş bir kitle yaratmak ve bu kitlede yer alan bireylere yasadışı işler yaptırmak, ki bunlar; silah, uyuşturucu madde kaçakçılığı, gecekonduculuk, uyuşturucudan kazanılan paraların banka, bankerlik, müteahhitlik ve kumarhanelerde aklanması işlemi, toprak gaspı, işgal, adalet mekanizmasının felce uğratılması, dolaylı iflaslar, irtikap, tekelleşme, tekelleri kırmaya teşebbüs edenlere karşı güç kullanımı, silahlı soygun, gasp, girişimcilik maskesi altında yasal boşluklardan yararlanarak ekonomik çıkar sağlamak, avukatlık mesleğini mafya toplum düzeninin devamını sağlamak amacıyla istismar ederek, adalet mekanizmasına paraziter unsurlar sokmak ve adalet dağıtımında aracılık yapmak, (hemşehrilik, akrabalık, dostluk) ilişkileri tesis ederek veya bu ilişkileri kötüye kullanarak kolluk kuvvetlerini devletin değil, Mafya grubun çıkarları doğrultusunda kazanıp yönlendirmek, haraç almak, korsan endüstri kurmak (marka, kaset, plak, ilaç, gıda maddesi ve her türlü sanayi ürünün sahtekarlığı), kalpazanlık, eksik gramajlı ambalajlar, kaçak et kesimi, kaçak gıda maddesi üretimi, pazar yerlerinde yer belirlenmesi, her türlü ihale yolsuzlukları, ihalelerde kaba kuvvet kullanılması, minibüs ve dolmuş hatlarının paylaşımı, çay bahçeleri işletmeciliği, yerel yönetimler üzerinde rüşvet ve kaba kuvvet kullanarak baskı tesis edilmesi, imar ve iskan işlerinde yapılan yolsuzluklara arabuluculuk edilmesi (vergi daireleri, su ve elektrik işleri, tapu dairelerinde) yapılan yolsuzluklarda arabuluculuk yapılması, kamu görevi yapan dairelere para karşılığı adam yerleştirilmesi, sendikalarda faaliyette bulunarak kişi ve gruba çıkar sağlanması, her türlü bilet sahtekarlığı, fuhuşun organize edilmesi, randevu evlerinin korunmasının üstlenilmesi, yolsuzluğa eğilimli bazı bürokratlarla fuhuş ve kumar sektörü yönetimi arasında aracılık yapmak, bürokratik tayinlerde aracılık yapmak, her türlü ideolojik çatışmanın tırmandırılması ve böylece silah ve cephane tüketimine uygun pazarlar yaratılması, uyuşturcu pazarları yaratılması terörün bir yönetim ve iktidar aracı olarak sürekli kullanılması, merkezi devlet otoritesine karşı güç kullanarak zaafa uğratılması, meydana gelen otorite boşluğunun yasadışı örgütlü güçler tarafından doldurulması, v.s.
 
Diğer taraftan yasalara herkesten fazla saygılıymış gibi davranmak. Bu iki yüzlü davranışını bilip de bilmiyormuş gibi görünen yandaşları, bürokratı kollamak ve kullanmak. Bu iki yüzlülüğe karşı çıkan bürokrata karşı ise yıldırmak amacıyla kaba kuvvet ve silah kullanımı da dahil her türlü gücü kullanmak... baskı yapmak... bu örgütlerin ilgi alanları ve tipik davranışları olmuştur. Hatta bazı kamu görevlilerinin öldürülmesi örnek olarak değerlendirilebilir.
 
Uygulama ve fiili durumun tesbiti amacıyla komisyon tutanaklarına yeniden dönüldüğünde,
104. satır:
Sözkonusu suç örgütleri ile ilgili bilgiler devletin güvenlik birimlerinde olduğu halde, bu bilgilerin devletin en üst seviyedeki görevlilerine verilmesi gerektiği, verilmemiş ise ilgili kamu görevlilerinin sorumluluğunun bulunduğu düşünülmektedir.
 
Devlet içinde çok sayıda istihbarat teşkilatı kurulurken, bunlar arasında koordinasyonsuzluk ve çekişme yaşandığı anlaşılmıştır. Hatta JİTEM’in ne görev yaptığı tam olarak öğrenilememiştir. Jitemin varlığı tartışılırken eylemlerinin tartışmasız gerçek olduğu ortaya çıkmıştır.
 
Kamu sektöründeki teftiş ve denetim sistemi bu arada işlevsiz bırakılarak denetim sistemi çökertilmiştir. Özellikle kamu kuruluşlarında, muayyen bir dönemden itibaren devlet içerisinde çalışma mekanizmasını yavaşlattığı ve ekonomik gelişmeyi engellediği gerekçe gösterilerek denetim, inceleme ve teftiş işlemleri yavaşlatılmış, denetim elemanlarının ücretleri alt seviyelere çekilmiştir. Denetim işlemleri periyodik olarak her yıl yapılmak yerine, ihtiyaç duyulduğunda yapılır hale getirilmiştir. Devletin güvenlik raporlarında mafya ile ilişkisi olduğu söylenen kişilerin zaman zaman en önemli görevlere atanmış ve Bakan dahi yapılmıştır.. Hasan Celal GÜZEL’in verdiği bilgilere göre, bunların bilinçli yapıldığı, yolsuzluğa karıştığı iddia edilen Bakanların bir bakanlıktan alınarak, başka bir bakanlığa atandığı öğrenilmiştir.
 
Bütün bu gelişmeler sonucunda, çağdaş anlamda hukuk devleti olma yapısından uzaklaşılmış ve devlet içinden de yandaşlar, işbirlikçileri olan yasadışı güçler oluşumuna ve bu güçlerin yasal olmayan şekilde yukarıda belirtilen alanlardan büyük kazançlar sağlamalarına olanak sağlanmıştır. Bu örgütler amaçlarına ulaşmak için, her türlü yasadışı faaliyeti (tehdit, adam öldürme, haraç, v.s) yapar hale gelmiştir. Olayların üzerine gidecek devlet görevlilerinin (güvenlik güçleri, adli merciler) ve vatandaşların ( şikayet, şahitlik şeklinde) güvenliği yeterince sağlanamamış ve sözkonusu yasal olmayan güçler her türlü yasal olmayan işlerini kolaylıkla yapar hale getirilmiştir. Bu durum vatandaşın devlete olan güvenini olumsuz yönde etkilemiştir.
 
Olayların bu şekilde gelişmesinde, devletimiz adına kamu görevlilerince yapılan birkısım işlemlerin devlet sırrı kavramı altında saklanması etkili olmuştur. Buna, Korkut EKEN’in “Silahları nereye verdiğimi söyleyemem. Çünkü devlet sırrıdır” demesi bir örnek oluşturmaktadır.
116. satır:
Çıkar temeline dayalı organize suç örgütlerinin devletin yasal ve idari bakımdan boş bıraktığı veya zaafiyeti bulunduğu alanlarda, faaliyet sahası bulmakta ve yaşamlarını hem birbirleriyle hem de yurtdışı uzantılarıyla ve bazı kamu görevlileriyle de sürekli veya iş bazında işbirliği yaparak sürdürmekte oldukları görülmektedir.
 
Örgüt suçları ile mücadele ister siyasî amaçlı, isterse çıkar amaçlı suç örgütleri olsun bu yeni tip suçluluğa göre, düzenlenmiş hukuk normlarına ihtiyaç göstermektedir. Bu normların vakit geçirilmeden hazırlanması gerektiğnigerektiğini son aylarda ve çalışmalarımız sırasında yaşadığımız olaylar bize göstermiştir. Yasal ve idari sistemin günün koşullarına uyarlıyarak devleti güçlendirmek şarttır. Aksi halde; demokratik yapıların hukuk devletine ilişkin kurumların varlığı yasadışı ve kriminal öğelerin sızmasıyla birlikte temelinden çökertilebilmektedir. Konu örgütlerde bir örneklik yoktur. Herhangi bir kesintide hızla değişmekte ve yeni şekliyle teşkilatlanmaktadır.
 
Kanunilik ve meşruluk arasındaki bağlantı demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur. Her şeyin hukukun içerisinde cereyan etmesini sağlamak ve gözetmek devletin görevidir. Çözümün meşruiyetin dışında aranması kabul edilmemelidir. Hukuk devleti, az yetkiyle çok iş yapılan devlettir. Bu devlette, kamu görevlileri sadece yasaların uygulayıcısı olduklarının bilincindedir. Bu tariften yola çıkarak, devlette görev alan bürokratlar yasaların dışına çıkarak uygulama hakkını kendilerinde görmektedirler. Bazı bürokratların, kendilerini devletin sahibi gibi görebilmekte ve Türkiye Büyük Millet Meclisinden bilgi gizlemektedirler.
 
Komisyon çalışmalarımız sırasında, bazı Devlet kuruluşları Komisyon çalışmalarına yeterince aydınlatıcı bilgi vermemişlerdir. Özellikle, Genelkurmay Başkanlığı Komisyonumuzca istenilen bilgilere karşılık sert bir cevap vermiştir. MİT Komisyonumuzu bilgi vermemiştir.
 
Bu durum vatandaşın devlete olan güvenini olumsuz yönde etkilemiştir.