Atatürk'ün Türk Tarih Kurumu Başkanı Tevfik Bıyıklıoğlu'na yazdığı mektup: Revizyonlar arasındaki fark

İçerik silindi İçerik eklendi
k Sayfa içeriği "{{eser | önceki=Mektuplar | sonraki= | başlık=Atatürk'ün Türk Tarih Kurumu Başkanı Tevfik Bıyıklıoğlu'na mektubu<br />16/17 Ağustos 1931 | b..." ile değiştirildi
Etiket: İçerik değiştirildi
5. satır:
| bölüm=
| esersahibi=Mustafa Kemal Atatürk
| notlar=}}
 
Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti Yüksek Başkanlığı'na
 
::::::[Mektubumuza açıklamadır]
 
Mektubumuzda heyetinizin gözlemine çok şeyler arz olunduğunu zannederim. Bu görüşleri içeren mektup yazılıp zarfa konulduktan sonra çok önemli olduğu düşüncemizde bir defa daha beliren noktaları dikkatinize sunmayı önemli gördük. Son senelerde İstanbul’da yayınlanan gazetelerde Roman diye okuduğumuz bazı eserler vardır ki, bunlar şüphesiz yüksek heyetinizin gözleminden kaçmış değillerdir; Bu roman sayfaları bence gerçek tarih belgelerinin yorumudur; bu roman sayfalarında görülen şeyler yaklaşık şöyle açıklanabilir. Arabistan yarımadasının kumsal çöllerinden; (Ikre, Bismi, Rabbi) safsatasını esas tutmuş olan Araplar, uygar dünyada, bilhassa Türk zengin uygar bölgelerinde bu ilkel ve cahiliyet devrinin simgesi olan ilkeye dayanarak yapmadıkları tahrifat kalmamıştır. Bu zihniyetle hareket edenler İslam'dan önce Türk uygarlığının bütün belgelerini imha etmekte engel görmediler.
 
Yazacağınız İslam tarihinin de bu doğrultuda toplayabileceğiniz belgelere dayanarak açıklanmasını önemli görürüm.
 
Kudüs’ün teslim olunması için Patrik'inin koyduğu şart üzerine Kudüs önlerine gelen Halife Ömer'in kölesi ile ortaklaşa ve değişerek bir deveye binerek yol aldığını ve asıl kilise yakınına gelindiği zaman deveye binmek sırası köleye geldiğinden ötürü Ömer'in yürüyerek Arap ırkından başka ve yüksek ırklardan oluşan ordunun yüksek ve muhteşem huzurunda o ordunun kumandanlarına karşı yerden taş alarak atmak suretiyle gösterdiği çıplak ve çıfıt Araplık, malumunuzdur. Bunu artık Türk çocuklarına bir erdem gibi okutmakta ısrar gösteren notları göz önüne almalısınız.
 
Bir hırka ve bir hurma hikayesi artık bir insanlık erdemi olarak gösterilmek felsefesi esas tutularak tarih yazılmamalıdır. Bunun gibi Arap ordularının bir çok esirlerinden bir köle sınıfı vücuda geldiğinden bahsedilirken bu kölelerin Türk çocukları olduğu dile getirilerek hangi taraf için ne anlamda bir övünme nedeni arandığı araştırılıp incelenmeden Türk tarihi içine konulmamalıdır.
 
Şüphesiz Türkler için çok kahraman evlatlar, şu ve bu tarzda Arap halifelerinin sarayının içine hükümetinin teşkilatının ve Arap adına fetholunan birçok vilayet ve eyaletlerde bütün zaferleri sağ­layan kuvvetlerin kalbinin içine girmişlerdir. İlim, sanat ve bilhassa askerlik ve başkumandanlık mevkilerini elde etmişlerdir ve sonuç­ta Arap İmparatorluğu unvanını taşıyan bütün memleketlerde bi­rinci derecede güç ve hakimiyet sahibi olmuşlardır.
 
En nihayet Muhammed'in Halifesi unvanını taşımak maskara­lığında bulunanları emir ve iradelerine boyun eğdirmişlerdir.
 
Eğer bunu yapmış olan insanlara köle demek uygunsa herkes bir şart dahilinde köleliği öğünerek kabul eder. Efendiye, sahibe, hakime köle demek ve esir, önemsiz, değersiz adamlara efendi de­mek, tarihin ifade etmemizi emrettiği bir gerçeklik midir?
 
Tevfik Beyefendi!
 
Zakir Kadiri'nin ahmakçasına notlarını düzeltirken bu noktala­ra dikkat buyurunuz.
 
Bu münasebetle yüksek heyetinizin başkanı bulunan size hatır­latırım ki, yeni dünya ufuklarına açacağınız yeni tarih semasında dikkatli olunuz. Sonradan uydurma bir eser meydana getirerek ardından pişman olmaktansa hiçbir eser meydana getirememek beceriksizliğini itiraf etmek daha iyidir.
 
İlim alanında şüpheli olmak, Mısır'ın Camii Ezher'i mezunlarına inanmaktan daha iyidir.
 
Camii Ezher varlığı ve prensipleri, mevhum denecek kadar hiç olan İsa'yı yaratan apotrlar yetiştirmeye ne yazık ki kaynak olama­mıştır.
 
Halbuki biz tarih yazarken Apotr değil; bizzat fiiller ve hadise­ler sahibi arayan adamlarız. Eğer bunları bulamazsak meçhuliyeti ve bu noktada cehaletimizi itiraf etmekten çekinmeyelim. Apotr yaratmaya kalkışmayalım çocuğum! Bizim mesleğimiz bu değildir. Biz daima gerçeği arayan ve onu buldukça; ve bulduğumuza inan­dıkça ifadeye cesaret gösteren adamlar olmalıyız!
 
Batı'nın, herhangi dilinde yazılmış olursa olsun, gözünüzden mütalaanızdan geçmiş olması doğal bulunan tarih belgelerine dik­kat etmiyor musunuz? Yüksek heyetiniz üyeleri içinde bu belgeler­den görüşünü heyetiniz huzurunda söyleyenler az mıdır? Bu sözler o yalnız heyetinizin değil, bütün Türk milletinin ilgisini çekmeye layıktır! Bunu yalnız aranızda değil, bütün Türk milleti önünde be­lirtiniz! Bu büyük gerçeği bütün insanlığa tanıtınız! Kuruluş amacı­nızın büyük hedefi budur zannederim.
 
Bu yolda yürürken Camii Ezher kaçkınlarından mı yardım di­leyeceksiniz?
 
Her şeyden önce kendinizin dikkatle ve itina ile seçeceğiniz bel­gelere dayanınız! Bu belgeler üzerinde yapacağınız incelemede her şeyden ve herkesten önce kendi karar verme yetkinizi ve ince mil­li süzgecinizi kullanınız! Sizi büyük hedefe ancak bu görüşlerden, kıskanç olmak ulaştırabilir. Yoksa dünyanın bin bir şarlatanı ve bin bir milletin tarihşinas yaşayan sokak politikacısının ve bunları yük­sek ölçekte temsil eden Camii Ezher kaçkınının oyuncağı kılar.
 
Bana bu kadar çok söz söyleten nedeni açıklayayım:
 
Camii Ezher kaçkınını bulan sizsiniz. Eseri diye Ankara'dan ay­rıldığım son günde önüme koyduğunuz örümcek Arap yazılı pa­çavraları okuduğunuz zaman derhal itirazımı serdetmiştim. Bunu nazarı dikkate alacağınızı vaat etmiştiniz! İncelemenizden geçtikten sonra bana verilen yazılar o kadar sersem ve cahil ve Camii Ezher kaçkını bu adamın mahsulü olduğunu gördüm ki, sizi rencide ede­cek bir söz söylemeden bu paçavralar üzerinde yeniden çalışmaya mecbur oldum. Bu sözlerimi sizi utandırmak için yazmıyorum. Bu yazılarımı bundan sonraki mesainizde dikkat ve intibah dersi ol­ması için yazıyorum.
 
Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir! Yazan, yapana sa­dık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır. Siz buna razı mısınız?
 
Türkiye'de yüksek başkanlığınızda ilk meydana getirilen Tarih Cemiyeti büyük dikkat uyanışını kullanarak şimdiye kadar bütün dünya milletleri içinde kurulmuş benzerlerini aşan bir konum ala­cağına emin olduğum Türk uygarlığının sevdalılarına hürmet ve muhabbetlerimi lütfen iletiniz.
 
{{right|Gazi M. Kemal}}
{{right|16/17.8.1931}}
{{right|Yalova}}
{{right|(Yalı ova)}}
 
<pages index="Atatürk'ün Bıyıklıoğlu'na mektubu.pdf " from=1 to=21 />
[[Kategori:Mustafa Kemal Atatürk]]
[[Kategori:Mektuplar]]