Ekim Dersleri/1. Bölüm: Revizyonlar arasındaki fark

İçerik silindi İçerik eklendi
Ahmet Turhan (Tartışma | katkılar)
Yeni sayfa: {{Eser başlığı |başlık = ../ |bağsızesersahibi= Lev Troçki |yazar = |bağsızçevirmen= |çevirmen= |bölüm = Bölüm 1: <br>Ekimi İncelemek Gerek...
 
Aybeg (Tartışma | katkılar)
Değişiklik özeti yok
33. satır:
Ancak, daha henüz Ekim Devrimi'nin taktik ye siyasal tablosunu sergileyememişken, Bulgaristan ve Almanya olaylarının analizini düşünmek dahi güçtür. Daha henüz ne yaptığımızı ve nasıl yaptığımızı tam olarak algılayabilmiş dahi değiliz. Ekim'den sonra Avrupa'daki olayların kendiliğinden büyük bir hızla gelişeceğini ve bize Ekim derslerini teorik olarak özümseme vaktini dahi bırakmayacağı sanılıyordu. Ancak, onu yönetecek yetenekte bir parti olmaksızın proleter devriminin imkansızlığı açığa çıkmıştır. Proletarya kendiliğinden bir ayaklanma ile iktidarı ele geçiremez. Almanya gibi son derece sanayileşmiş ve yüksek bir kültüre sahip bir ülkede dahi, emekçilerin kendiliğinden ayaklanması (Kasım 1918) ancak iktidarı burjuvazinin eline teslim etmekten öteye geçememiştir. Proletarya mülk sahibi sınıfın elinden gasbedilmiş olan iktidarı eline geçirebilir. Ancak proletarya için hiçbir şey partinin yerine geçemez. Komünist partilerinin örgütlenme süreci (“kitleler için mücadele", "birleşik cephe" vs.) gerçek anlamıyla ancak 1921'in ortalarında başlar. Ekim görevleri uzaklara gerilerken, Ekim'in incelenmesi de ikinci plana atılır. Geçtiğimiz yıl bizi tekrardan proleter devriminin görevleriyle karşı karşıya getirdi. Tüm dökümanları toplamak, tüm malzemeyi yayımlamak ve onları incelemeye başlamak için zaman gelmiştir.
 
Elbette biliyoruz ki her halk, her sınıf ve hatta her parti öncelikle kendi deneyimlerinden ders alır. Ancak bu, diğer ülkelerin, sınıfların ve partilerin deneylerinin de fazla önem taşımadığı anlamına gelmez kesinlikle. Büyük Fransız Devrimi'ni, 1848 Devrimi'ni ve Paris Komünü'nü incelemeseydik, 1905 deneyimine sahip olduğumuz halde Ekim Devrimi'ni hiçbir zaman gerçekleştiremezdik: gerçekten de bu deneyimi geçmiş devrimlerin derslerine dayanarak ve onların tarihi çizgisini sürdürerek gerçekleşirdik. Tüm karşı devrim dönemi 1905 deneyinin incelenmesiyle doluydu. Ancak muzaffer 1917 Devrimi'nin incelenmesi açısından 1905 için yaptımızınyaptığımızın onda birini dahi gerçekleştirmiş değiliz. Elbette ki, bir gericilik döneminde veya sürgünde yaşamıyoruz. Ne var ki bugün elimizdeki olanaklar ve güçler bu acılı yıllara kıyaslanmayacak kadar çoktur. Partide ve tüm Enternasyonal’de Ekim Devrimi'nin incelenmesini gündeme almak gerek. Tüm partimiz, özellikle de gençlik örgütü, geçmişimizin tartışmasız bir sınamasını sağlayan ve bize geniş gelecek perspektifleri açan Ekim deneyimini titizlikle incelemelidir. Geçen yılki Alman dersi, sadece ciddi bir hatırlatma değil aynı zamanda tehditkar bir ihtardır da.
 
Ekim Devrimi'nin gelişiminin en ayrınılı biçimi ile dahi özümsenmesinin Alman partimiz için bir zafer garantisi oluşturamayacağı rahatlıkla söylenebilir elbette. Ama bu tür bir akıl yürütme bizi hiçbir yere götürmez. Tabii ki, başka ülkelerde de zafere ulaşmak için sadece Ekim Devrimi'ni incelemekle yetinmek yeterli değildir; ancak devrimin yöntemlerini ve yasalarının kavrayışına dayanan kararlı ve uyanık bir parti yönetimi hariç, devrimin tüm öncüllerinin varolduğu durumlarla da karşı karşıya kalınabilir. Geçen yıl Almanya'daki durum da işte tam buydu. Bu durum başka ülkelerde de tekrarlanabilir. Oysa, proleter devriminin yasaları ve yöntemlerinin incelenmesi için bugüne kadar Ekim Devrimi'mizden daha önemli bir kaynak da yoktur. Tüm ayrıntılarıyla eleştirel bir biçimde Ekim Devrimi'mizin tarihini incelemeyen avrupalı komünist partilerinin önderleri, son emperyalist savaşın stratejik, taktik ve teknik deneylerini incelemeksizin kendini yeni savaşlara hazırlayan bir öndere benzerler. Bu tür bir önder ordularını baştan yenilgiye mahkum etmiş demektir.
41. satır:
Devrimci bir parti, diğer politik güçlerin baskısı altındadır. Gelişiminin her döneminde bunlara direnme ve bunları itme yöntemlerini geliştirir. İç gruplaşmalar ve sürtüşmeler içererek taktik dönemeçlerde direnme gücü azalır. Bu da, taktik dönemecin gereklerinin doğurduğu parti içi gruplaşmaların büyük oranda gelişip çeşitli sınıfsal eğilimlerin temeli haline dönüşme olanağını sürekli olarak yaratır. Daha basit bir ifade ile, sınıfının tarihi gereklerine koşut bir şekilde gelişmeyen bir parti, başka sınıfların dolaylı bir aracı haline gelir veya gelme ihtimalini taşır.
 
Yukardaki saptamamız, her önemli taktik dönüşüm için geçerli olduğu oranda, büyük stratejik dönüşümler için daha da geçerlidir. Savaş bilimi ile bir benzerlik kuracak olursak siyasette taktikten kastettiğimiz tek tek hareketler yönetme sanatıdır; stratejiden kastımız ise yenme, yani iktidarı ele geçirme sanatıdır. Savaştan önce İkinci Enternasyonal döneminde genellikle böyle bir ayrım gözetmiyor, sosyal de-mokrat taktik kavramı ile yetiniyorduk. Ve bu da bir tesadüfün ürünü değildi: Sosyal demokrasinin bir palamenterparlamenter, bir sendikal, yerel, korporatif taktikleri mevcuttu. Tüm güçlerin ve kaynakların, düşmana karşı zaferi elde etmek üzere, tüm silahların birleşimi sorunu ikinci Enternasyonal döneminde gündeme gelmiyordu. Çünkü o, pratik olarak iktidar için mücadele görevine sahip gelmiyordu. 1905 devrimi uzun bir aralıktan sonra temel sorunları, proleter mücadelenin stratejik sorunlarını yeniden gündeme getirdi. Böylece, Rus devrimci sosyal demokratlarına, yani Bolşeviklere muazzam avantajlar sağlamış oldu. Devrimci stratejinin büyük çağı 1917'de başladı. Önce Rusya, daha sonra tüm Avrupa için. Strateji tabitabii ki taktiğe başvurulmasını engellemiyor: parlamenter faaliyet vs. görtüş açımızın dışına çıkmazlar. Ancak artık iktidar için birleşik mücadeleye bağımlı yöntemler haline gelerek başka bir öneme sahip olurlar. Taktik, stratejiye bağımlıdır.
 
Taktik dönşümler genellikle parti içi sürtüşmelere sebep oluyorsa, stratejik dönüşümler de doğaldır ki çok daha derin sarsıntılara neden olurlar. Oysa en keskin dönüşüm proletarya partisinin hazırlık, pro-paganda, örgütlenme ve ajitasyon döneminden burjuvaziye karşı silahlı ayaklanma ve iktidar için doğrudan müdahale dönemine geçiş anıdır. Parti içinde varolan tüm kararsız, kuşkucu, uzlaşmacı, teslimiyetçi öğeler ayaklanmaya karşı çıkar, muhalefetine kılıf olacak teorik formüller arar ve bu formülleri de daha dün hasımları konumundaki oportünistlerde hazır bulur. Daha birçok defalar bu olguyu gözlemlemek durumunda kalacağız.