Eyvah! Ne yer, ne yâr kaldı,
Gönlüm dolu ah-u zâr kaldı.
Şimdi buradaydı, gitti elden,
Gitti ebede gelip ezelden.
Ben gittim, o haksar kaldı,
Bir köşede tarumar kaldı,
Baki o enis-i dilden, eyvah,
Beyrut'ta bir mezar kaldı.
Bildir bana nerde, nerde Yarab,
Kim attı beni bu derde Yarab?
Nerde arayayım o dil rübayı,
Kimden sorayım bi-nevayı?
Derler ki unut o aşnayı,
Gitti tutarak reh-i bekâyı,
Sığsın mı hayale bu hakikat?
Görsün mü gözüm bu macerayı?
Sür'atle nasıl da değişti halim,
Almaz bunu havsalam, hayalim.
Çık Fatıma! Lahdden kıyam et,
Yadımdaki haline devam et.
Ketmetme bu razı, söyle bir söz,
Ben isterim, ah, öyle bir söz.
Güller gibi meyl-i ibtisam et,
Dağ-ı dile çare bul, meram et.
Bir tatlı bakışla, bir gülüşle,
Eyyamı hayatımı temam et,
Makber mi nedir şu gördüğüm yer?
Ya böyle reva mı ey cay-ı dilber?
Bir tecrübedir bu, hiledir bu..
Yok, mahvıma bir vesiledir bu..
Bak bak, ne değişmiş ol semenber!..
Gül çehresi, bak, ne yolda mugber...
Nefrin, bu siyah bahta nefrin,
Feryâd bu hale tâ-be-mahşer..
Yarab, bana bir melek ıyân et,
Bir de beni öyle imtihan et:
Doğsun göreyim o mâh yerden,
Nûrun çıka ey İlâh yerden.
Maksûd-ı hayatı dermiyân et,
Ferdâ-yı beşer nedir, beyân et!.
Ya fikrimi rûhuna kıl isâl
Ya rûhumu hâkine revân et.
Derdoldu mukim, çâre gitti,
Guyâ vatanım kenâre gitti;
Ben gurbet-i dâimide kaldım,
Bir türbe-i bi-ümide kaldım.
Ufkumdan o mâhpâre gitti,
Bir matla'-ı şeb-nisâre gitti...
Gördüm yüzünü misâl-i zulmet,
Matla' ona bir sitâre gitti...
Gördüm yüzünü türâb içinde,
Geldim, aradım kitab içinde.
Bir hâb gelir o, dideden dûr,
Gitti diyemem mezara ol nûr.
Bu sıfr nedir hisâb içinde?.
Erkam ona inkılâb içinde.
Bir hiçi-i zi-vücûd, yahut,
Bir kabrdir ıztırâb içinde.

(...)