Koku Duyusunun Diğer Duyulardan Farkı Ve Farklılığın Evrimsel Perspektifle Değerlendirilmesi/Olfaktör İşlemlerin İşlevinin Evrimsel Perspektifle Açıklanması
4. Olfaktör İşlemlerin İşlevinin Evrimsel Perspektifle Açıklanması
Beyin organizmanın karşılaştığı etkileşimleri yansıtacak şekilde bugünkü
şekline kavuşmuştur. Beynin kimyasal özellikleri organizmanın hayatta
kalması için gereken bilgileri almaya doğal olarak hazırdır. Dolayısıyla beyin, hayatta kalmak ve organizmanın türünün devamını sağlamak için gerekli
ihtiyaçların bilgisini güncel tutmaktadır. Ayrıca gelecekteki koşulların net
tahmin unsurları olan çevresel sinyallere karşı oldukça duyarlıdır. Çevresel
sinyaller bir organizmada gelişimsel değişikliklere sebep olduğunda bu
değişiklikler yüksek üreme ve daha uzun süre hayatta kalma ile sonuçlanıyorsa bu yetenekler doğal seçme tarafından ayrıcalıklı hâle gelmektedir. Bir organizmanın çevresel koşullara uygun olarak gelişimini
değiştirebilmesi yeteneği organizmanın kendi biçimini yaşadığı ortama
uydurabilmesini sağlamaktadır. Dolayısıyla bazı sistemler canlılar için
özelleşmiş üst yapılar olarak evrimleşmiştir.
Farklı çevresel işlemleri yerine getirmek için uyarlanmış farklı bellek
sistemlerine sahip olmanın evrimsel avantajlar (Sherry vd. 1987: 441)
sağladığı ve tüm insan öncesi memeli türlerinde olfaktör işlemenin biyolojik
olarak önemli roller üstlenmek üzere evrimleştiği açıktır (Herz vd. 1996: 300). Ayrıca koku alma duyusunun evrimsel açıdan korunduğu insanın sahip olduğu en eski sistem olduğu düşünülmektedir (Eisthen 1997: 225).
Koku sisteminin biyolojik sadeliği ve üst bilişle kurduğu anatomik
bağlar sayesinde koku duyusu çevre hakkında bilgi toplamak için oldukça
hızlı bir araçtır. Koku sistemi feromonları türler arası iletişimi sağlayarak hormonal değişiklikler, uygun eş seçme, saldırganlık gibi içgüdüsel davranışları uyararak (Malnic vd. 2004: 2585) türlerin duruma, çevreye uygun karar vermesini ve davranış sergilemesini sağlamaktadır.
Pek çok çalışma kokulu ortamı kokusuz ortama tercih ettiğimizi ve hoş kokulu bir yerde daha fazla zaman geçirmeye eğilimli olduğumuzu göstermektedir (Teller vd. 2012: 18). Dolayısıyla koku deneyimi öncelikle hedonik veya estetik, diğer bir deyişle beğenme-beğenmeme, olarak deneyimlenmektedir (Livesey 1986: 14). Bu hedonik başlayan deneyim savaşkaç seçeneklerinden birini seçmede oldukça hızlı bir yol göstericidir.
Kişinin sevmediği ona zarar verme ihtimali olan koku aldığında uzaklaşma, sevdiği ve güven veren ihtiyacına ulaştıracak kokuya ise yaklaşma eğilimi göstermektedir. Bu durumda organizma bilinen ve hoş bir deneyimle kodlanmış koku algıladığında, bilinmeyen yani tehlike riski taşıyan koku algılandığından daha farklı reaksiyon geliştirmektedir. Örneğin, amigdala
bilinmeyen kokuya daha yüksek aktivasyon göstermektedir (Anderson vd.
2003: 198). Bu durum bilinmeyen kokunun tehlikeli olma ihtimaline yönelik
organizmanın tetikte olduğu şeklinde yorumlanmaktadır.